353 Kayıt Bulundu.
Bize Hayyâtu's-sünne Zekeriya b. Yahya es-Siczî, ona İshak b. İbrahim, ona Ali b. Hüseyin b. Vâkid, ona babası (Hüseyin b. Vâkid), ona Yezîd en-Nahvî, ona İkrime, ona da İbn Abbas şöyle demiştir: Yüce Allah'ın "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" (bakara, 240) ayetinin hükmü, dörtte bir sekizde bir şeklindeki miras ayeti (Nisâ 12. ayet) ile kaldırılmıştır. İddet süresinin dört ay on gün olması da ayetteki bir yıl hükmünü kaldırmıştır.
Bize Kuteybe, ona Ebu Ahvas, ona Simâk, ona da İkrime şöyle demiştir: Aziz ve Celil Allah'ın "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" (bakara, 240) ayetinin hükmünü "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" ayeti hükmü kaldırmıştır.
Bize Ümeyye b. Bistâm, ona Yezîd b. Zürey, ona Habib, ona İbn Ebu Müleyke, ona da İbn Zubeyir şöyle demiştir: Ben Osman b. Affân'a "Sizden, geride dul eş bırakarak ölenler... " (Bakara, 240) ayetini başka bir ayet (Bakara 234) nesh ettiği halde bu ayeti niçin mushafa yazdınız, diye sordum bana şu cevabı verdi: "Ey kardeşimin oğlu! Ben Mushaf'tan hiçbir şeyi bulunduğu yerinden değiştirmem."
Bize İshak, ona Ravh, ona Şibl, ona da İbn Ebu Necîh, şöyle demiştir: "İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün (iddet) beklerler" (Bakara, 234). ayeti hakkında Mücâhid şöyle der: Burada zikredilen dört ay on günlük iddet, kadının, kocasının akrabaları yanında bekleyeceği iddettir ve bu vacip bir iddettir. Yine Yüce Allah: "sizden arkalarında dul eş bırakıp ölen kimseler, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda sağken vasiyet etsinler. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, yaptıkları meşru şeylerden dolayı size bir günah yoktur" ayetini (bakara, 240) indirdi. Yüce Allah dört ay on gün iddet bekleyen kadına, bu ayette, bir vasiyetle yedi ay yirmi gün daha ekleyip, senenin tamamını tahsis etti. O kadın isterse kendisi için yapılmış vasiyete uyarak orada kalır, isterse çıkar gider. Bu (hüküm) Yüce Allah'ın "evlerinden çıkarılmadan. Eğer kendileri çıkıp giderlerse, size bir günah yoktur" sözü (gereğidir). İddet ifade edildiği gibi kadın üzerine vaciptir. İbn Ebu Necîh, bunu Mucâhid'in görüşü olarak söyledi. Atâ'nın rivayetine göre İbn Abbas der ki: Bu ayet, kadının kendi ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Bu, Yüce Allah'ın "Çıkarılmayarak..." sözünün gereğidir. Atâ der ki: Kadın isterse kocasının ailesi yanında iddet bekler ve kendine yapılan vasiyet çerçevesinde ikamet eder, isterse Yüce Allah'ın: "Onların yaptıkları işlerden size günah yoktur" sözü gereği başka yere çıkar gider. Yine Atâ der ki: Sonra miras ayeti (Nisâ: 11-12) geldi ve süknâ (mecburi ikamet) hakkını nesh etti. Artık mecburi ikamet olmaksızın dilediği yerde iddetini bekler. Bu hadisi bize aynı şekilde Muhammed b. Yusuf ona Verkâ, ona İbn Ebu Necîh, ona da Mücâhid rivayet etmiştir. Ve yine Abdullah İbn Ebu Necîh, ona Atâ, ona da İbn Abbâs benzer şekilde şöyle demiştir: Bu ayet, kadının, ailesi yanında iddet beklemesini nesh etmiştir. Artık kadın istediği yerde iddetini bekler. Çünkü Yüce Allah: "Çıkarılmayarak..." buyurmuştur.
Bize Saîd b. Hafs, ona Şeybân, ona Yahya, ona da Ebu Seleme şöyle demiştir: Ebu Hureyre, İbn Abbas'ın yanında iken bir adam gelip İbn Abbas'a “kocasının vefatından, kırk gün sonra doğum yapan bir kadın hakkında bana fetva ver” dedi. İbn Abbas “bu kadının iddeti iki müddetten en uzun olanıdır” dedi. Bunun üzerine ben "Hamilenin iddeti ise doğum yapana kadardır" ayetini söyledim. Ebu Hureyre de “Ben kardeşimin oğluyla, yani Ebu Seleme ile aynı görüşteyim” dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, hizmetlisi Kureyb'i, Ümmü Seleme'ye gönderip meseleyi ona sordurdu. Ümmü Seleme de şöyle dedi: Subey'a el-Eslemiye gebe iken kocası öldürüldü. Sonra Subey'a, kocasının ölümünün ardından kırkıncı gecede doğurdu. Ardından kendisine, evlenmek üzere talip çıktı. Rasulullah (sav) da onun nikahlanmasına izin verdi. Ebu Senâbil de ona talip olanlar arasındaydı.