489 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Ebu Bekir b. Ebu'n-Nadr (b. Hişam), ona Ebu'n-Nadr el-Bağdadî (Haşim b. Kasım b. Müslim), ona Abdurrahman b. Abdullah b. Dinar, ona Ebu Hazim (Seleme b. Dinar), ona da Sehl b. Sa'd (b. Malik b. Halid b. Sa'lebe)'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda bir gün nöbet tutmak, dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Cennette birinizin kamçısının (tuttuğu kadar az bir) yer dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır. Aynı şekilde kulun, Allah yolunda günün ilk saatlerinden öğle vaktine kadarki zaman diliminde ya da öğle vaktinden günün son saatlerine kadarki zaman diliminde yollara düşmesi dünya ve içindekilerden daha hayırlıdır.
Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: رِبَاطُ يَوْمٍ فِى سَبِيلِ اللَّهِ خَيْرٌ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا
Bize İbn Ebu Ömer (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer), ona Süfyan b. Uyeyne (b. Meymun), ona da Muhammed b. Münkedir şöyle rivayet etmiştir: Selman el-Farisî, (savaştaki) nöbet yerinde beklemekte olan Şürahbil b. Simt'in yanına uğradı. Şürahbil ve arkadaşları nöbet tutmaktan dolayı bitap düşmüştü. Selman el-Farisî 'Ey İbn Simt! Sana Rasulullah'tan (sav) duyduğum bir hadisi rivayet edeyim mi? diye sordu. O da 'Evet' şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine Selman el-Farisî Rasulullah'ı (sav) "Allah yolunda bir gün nöbet tutmak, bir ay oruç tutmaktan ve bu ayın gecelerini ihya etmekten daha faziletlidir. -veya daha hayırlıdır.- Allah yolunda nöbet tutarken ölen kimse kabir azabından korunur. Amelinden (elde edeceği mükafat) kıyamet gününe kadar artırılır." buyururken işittiğini söylemiştir. Ebu İsa (et-Tirmizî) bu hadisin hasen olduğunu ifade etmiştir.
Açıklama: Rivayet munkatıdır; Muhammed b. Münkedir ile Selman el-Farisî arasında inkıta' vardır.
Bize Haccâc b. Şair, ona Abdussamed b. Abdulvâris, ona Şu'be, ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde, ona da babası (Büreyde b. Husayb) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bir kumandanı veya müfrezeyi sevk ettiğinde, çağırıp tavsiyede bulundurdu." [Ardından (ravi) hadisi, Süfyan rivayetine benzer manada nakletmiştir.]
Bize Yahya b. Yahya (b. Bekir b. Abdurrahman) ve Kuteybe b. Said (b. Cemil b. Tarif), onlara Ebu Avane (Vazzah b. Abdullah), ona Yahya, ona Ebu Avane, ona Esved b. Kays, ona da Cündeb b. Süfyan'ın rivayet ettiğine göre bir savaşta Rasulullah'ın (sav) parmağı kanamıştı. "Sen kanayan bir parmaksın. Senin başına gelenler Allah yolunda gelmektedir" buyurdu.
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Mâlik b. Miğvel, ona el-A'meş, ona Ebu Süfyân, ona da Câbir şöyle rivayet etmiştir: Hz. Peygamber'e (sav) "Yâ Rasulullah! Cihadın hangisi daha faziletlidir?" denildi. O, "Atı kesilen (öldürülen) ve kanı akıtılan(ın cihadı)!" buyurdu.
Bize Abdullah b. Hâşim, -hadisin lafızları ona aittir- ona Abdurrahman b. Mehdî, ona Süfyan, ona Alkame b. Mersed, ona Süleyman b. Büreyde, ona da babası (Büreyde b. Husayb) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bir orduya veya müfrezeye kumandan tayin ettiğinde, ona özellikle Allah'tan korkması ve beraberindeki müslümanlara güzel davranması hususunda tavsiyede bulunur, ardından şöyle derdi: Allah yolunda Allah'ın adıyla gaza edin. Allah'ı inkar edenlere karşı savaşın. Savaşın, ancak ganimet malından çalmayın, antlaşmalarınıza ihanet etmeyin, ölülere işkence etmeyin, çocukları da öldürmeyin. Müşrik olan düşmanlarınla karşılaştığında onları şu üç şeye çağır. Bunlardan hangisini kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara artık dokunma. Önce onları İslâm'a çağır. Eğer kabul ederlerse sen de kabul et ve onlara artık dokunma. Sonra onları kendi yurtlarından muhacirlerin yurtlarına hicret etmeye çağır. Bunu yaparlarsa muhacirlerin haklarından yararlanacaklarını, ancak onların sorumluluklarını da yerine getirmeleri gerektiğini onlara bildir. Yurtlarından ayrılmayı kabul etmezlerse, onlara müslümanların bedevileri gibi olacaklarını, müminlere uygulanan Allah'ın hükmünün onlara da uygulanacağını ve müslümanlarla cihada çıkmaları dışında ganimet ve feyden kendilerine hisse verilmeyeceğini bildir. Eğer (müslüman olmayı) kabul etmezlerse, onlardan cizye iste. Eğer bunu yaparlarsa kabul et ve onlara dokuma. Şayet bunu kabul etmezlerse Allah'tan onlara karşı yardım dileyip onlarla savaş. Bir kaleyi kuşatırsan ve onlar kendileri için senden Allah'ın ve peygamberinin korumasını isterlerse onlara Allah'ın ve peygamberinin korumasını (zimmetini) değil, senin ve arkadaşlarının koruması sözünü ver. Zira kendi korumanızı ve arkadaşlarınızın korumasını bozmanız, Allah'ın ve Rasulü'nün korumasını bozmanızdan daha hafiftir. Yine bir kaleyi kuşatırsan ve senden Allah'ın hükmü gereğince kaleyi teslim etmeyi talep ederlerse, Allah'ın hükmü gereğince onlardan kaleyi teslim alma. Ancak senin hükmün gereğince kaleyi teslim al. Zira sen, Allah'ın hükmü hususunda onlar için doğru karar verip veremeyeceğini bilemezsin." [Abdurrahman b. Mehdî, hadisi bu şekilde veya benzer şekilde nakletmiştir. İshak ise rivayetin sonunda Yahya b. Adem'den naklen bu hadisi Mukatil b. Hayyan'a bildirdim. O da 'Bu hadisi bana benzer şekilde Müslim b. Heysam, Numan b. Mukarrin vasıtasıyla Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etti' demiştir.]
Bize Muhammed b. el-Mübârek, ona Muâviye b. Yahya es-Sadefî, ona Safvân b. Amr, ona Ebu Müsennâ el-Ümlûkî, ona da Utbe b. Abd es-Sülemî, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Öldürülenler üç (sınıftır. Biri), Allah yolunda canı ve malı ile cihad edip düşmanla karşılaştığında öldürülene dek savaşan mümindir." Nebî (sav), (bu kişinin cihadına dair) "(İşte) bu, imtihana tâbi tutulmuş şehit, Allah'ın arşı altındaki çadırdadır. Peygamberler ona sadece nübüvvet makamı dolayısıyla üstün gelmişlerdir" buyurdu. Hz. Peygamber (sav), (sözlerine devam ederek) "(Diğeri), salih amel ile kötü ameli birbiriyle karıştıran (günahıyla-sevabıyla yaşayan), canı ve malıyla Allah yolunda cihad eden mümin olup düşmanla karşılaştığında öldürülene dek savaşır" buyurdu ve (bunun hakkında) "Hatalarını ve günahlarını temizleyen tertemiz (bir cihad!) Şüphesiz kılıç, günahları silip süpürür. Bu (mücahid), cennetin hangi kapısından isterse cennete girdirilir" dedi. (Sözlerine devam eden) Rasulullah (sav), "(Diğeri de) canı ve malıyla cihad edip düşmanla karşılaştığında öldürülene dek savaşan münafıktır! Şüphesiz kılıç, nifakı silmez!" buyurdu. Abdullah ed-Dârimî şöyle demiştir: Elbise, yıkandığı zaman (hadiste geçen kelimelerden olan) "musmisa" denir.
Bize Ebu'l-Velîd, ona Şu'be, ona Ebu İshâk, ona da Berâ şöyle rivayet etmiştir: "Müminlerden oturup (savaşa gitmeyenlerle mücahidler) eşit olmaz" âyeti indiğinde Rasulullah (sav), Zeyd'i çağırdı (ve Zeyd, âyeti yazmak için) bir kemik getirdi ve onu yazdı. İbn Ümmü Mektûm mazeretinden dert yandı. (Bunun üzerine), "Mazeret sahibi kimseler hariç (olmak üzere) müminlerden oturup (savaşa gitmeyenlerle mücahidler) eşit olmaz" kısmı indi.
Bize Amr b. Âsım, ona Hammâd b. Seleme, ona Humeyd, ona da Enes, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Müşriklerle mallarınız, canlarınız ve dillerinizle cihad ediniz.
Bize Ebu Halid el-Ahmer, ona Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), soğuk bir kuşluk vaktinde, hendek kazılan yere çıkageldi, Muhacirler ile Ensâr hendek kazıyordu. Rasulullah (sav) onlara baktı ve 'Allah'ım, gerçek yaşam ahiret yaşamıdır, Sen Ensâr'a ve Muhâcirler'e mağfiret eyle' beytini söyledi. Sahabe de Rasulullah'a (sav) 'bizler hayatta kaldığımız müddetçe daima cihâd etmek üzere Muhammed'e biat edip söz vermiş kimseleriz' diye cevap verdiler."