Bize Muhammed b. Rafi ve Abd b. Humeyd -Abd (hocasıyla rivayet ilişkisini ifade etmek için) 'ahberena, İbn Râfi' ise ise 'haddesenâ' lafzını kullanmıştır-, onlara Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid el-Ezdî), ona ZührÎ, ona Urve (b. Zübeyr), ona da Aişe'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle Buyurmuştur:
"Melekler nurdan yaratılmıştır. Cinler dumansız alevli bir ateşten; Adem ise size (Kur'an'da) anlatılan şeyden (topraktan) yaratılmıştır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
143, M007495
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ رَافِعٍ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنَا وَقَالَ ابْنُ رَافِعٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُرْوَةَ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم:
"خُلِقَتِ الْمَلاَئِكَةُ مِنْ نُورٍ، وَخُلِقَ الْجَانُّ مِنْ مَارِجٍ مِنْ نَارٍ، وَخُلِقَ آدَمُ مِمَّا وُصِفَ لَكُمْ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Rafi ve Abd b. Humeyd -Abd (hocasıyla rivayet ilişkisini ifade etmek için) 'ahberena, İbn Râfi' ise ise 'haddesenâ' lafzını kullanmıştır-, onlara Abdürrezzak (b. Hemmam), ona Mamer (b. Raşid el-Ezdî), ona ZührÎ, ona Urve (b. Zübeyr), ona da Aişe'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle Buyurmuştur:
"Melekler nurdan yaratılmıştır. Cinler dumansız alevli bir ateşten; Adem ise size (Kur'an'da) anlatılan şeyden (topraktan) yaratılmıştır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Zühd (ve'r-rikâk) 7495, /1221
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Abd b. Humeyd el-Keşşi (Abdulhumeyd b. Humeyd b. Nasr)
Konular:
İman, Esasları, Melek sembolizmi
KTB, İMAN
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zeyd b. Eslem, ona Abdurrahman b. Beylemânî, ona da Abdullah b. Amr şöyle demiştir:
"Şehidin kanından yere düşen ilk damla ile birlikte, Allah onun geçmişte işlemiş olduğu tüm günahları bağışlar. Ardından Allah Teâlâ, ona cennetten iki melek yollayıp bir reyhan (güzel koku veren yeşillik) ve bir örtü gönderir. O esnada göklerin eteklerinde bulunan melekler 'Sübhânallah! Bugün yeryüzünden hoş bir esinti, latif bir koku geldi' derler. O şehit, geçtiği her kapıda memnuniyetle karşılanır, uğradığı hiçbir kapı ona kapanmaz, karşılaştığı her melek ona selâm verip, dua ve eşlik eder. Nihayet Allah’ın huzuruna getirilir. Şehit, meleklerden önce secdeye kapanır, melekler ise ondan sonra secde eder. Ardından, Allah tarafından şehitlerin yanına gönderilmesi emredilir. Onları yeşil bahçelerde, ipekten elbiseler içinde bulur. Yanlarında bir öküz ve bir balık vardır. Bu iki hayvan onlara her gün öyle bir lokma sunar ki, daha önceki günden daha lezzetlidir. Balık, cennetin nehirlerinde gezinir, akşam olunca öküz onu boynuzuyla dürter ve onun için kesilir. Onlar balığın etinden yerler; etinde cennet ırmaklarının her birinden gelen bir koku bulurlar. Ertesi gün, öküz cennet içinde gezinir. Sabah olunca bu kez balık ona kuyruğu ile vurur ve onu keser. Öküzün etinden yerler; bu kez de o ette cennetin bütün meyvelerinin tadını alırlar. Sabah akşam kendi cennetteki makamlarını seyrederler ve 'Rabbimiz, kıyameti getir!' diyerek Allah’a dua ederler"
"Mümin öldüğünde ise Allah ona cennetten bir reyhan ve bir hırka gönderir. Canı bu örtüyle alınır. Ona 'Ey hoş ve temiz can! Allah’ın rahmeti ve hoşnutluğu içinde çık. Rabbin senden razıdır; sana ne öfke vardır ne de gazap' diye seslenilir. Sonra ruhu, bir kimsenin şimdiye kadar koklamış olduğu en güzel koku gibi çıkar. Gökyüzünün melekleri 'Sübhânallah! Bugün yeryüzünden hoş bir esinti, değerli bir ruh geldi' derler. Ona göklerdeki hiçbir kapı kapanmaz. Geçtiği her kapı açılır, karşılaştığı her melek, ona dua ve eşlik eder. Sonunda Allah Teâlâ’nın huzuruna getirilir. Melekler ondan önce secde eder, o ise onlardan sonra secde eder. Daha sonra Mikail (as) çağrılır ve ona 'Bu ruhu al, müminlerin ruhlarının yanına götür. Kıyamet günü sana soracağım vakte kadar (orada kalsın)' denilir. Ardından o ruh sahibinin kabri hazırlanır. Kabri, yetmiş arşın uzunluğunda ve yetmiş arşın genişliğinde genişletilir. İçine reyhan serilir, ipekten örtülerle donatılır. Eğer yanında Kur’an’dan bir şeyler varsa, onun için nur olur. Eğer Kur’an’dan bir şey yoksa, onun için güneş gibi bir nur verilir. Kabir hâli, bir geline benzer; kendisini sadece en çok sevdiği kimse uyandırır."
"Kâfir öldüğünde ise Allah ona, her türlü kötü kokudan daha fena kokan ve her türlü sertlikten daha kaba bir kumaştan yapılmış bir bez parçası gönderir. Ona 'Ey kötü ruh! Çık! Kendin için ne de kötü bir azık hazırladın' denilir. Ruhu, insanların şimdiye kadar duymuş olduğu en ağır ve pis koku ile çıkar. Kabre konulur ve kabri öylesine daraltılır ki, kaburgaları iç içe geçer. Ardından, deve boynu kalınlığında yılanlar üzerine salınır; bu yılanlar onun etini yer. Kendisine sağır, dilsiz ve kör melekler görevlendirilir. Onlar onun çığlıklarını işitmez, yüzüne bakmaz, acımazlar. Vurduklarında usanmaz, dövdüklerinde yorulmazlar. O, bu azabın son bulması için Allah’a dua eder, fakat duası kabul edilmez. Böylece bu hâl, doğrudan cehenneme girene kadar sürer."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
95662, MA006702
Hadis:
عَبْدُ الرَّزَّاقِ، عَنْ مَعْمَرٍ، عَنْ زَيْدِ بْنِ أَسْلَمَ، عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْبَيْلَمَانِيِّ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو، وَقَالَ:
"إِنَّ أَوَّلَ قَطْرَةٍ تَقْطُرُ مِنْ دَمِ الشَّهِيدِ يُغْفَرُ لَهُ بِهَا مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ، ثُمَّ يَبْعَثُ اللَّهُ إِلَيْهِ مَلَكَيْنِ بِرَيْحَانٍ مِنَ الْجَنَّةِ وَبَرِيطَةٍ، وَعَلَى أَرْجَاءِ السَّمَاءِ مَلَائِكَةٌ يَقُولُونَ: سُبْحَانَ اللَّهِ، قَدْ جَاءَ الْيَوْمَ مِنَ الْأَرْضِ رِيحٌ طَيِّبَةٌ وَنَسَمَةٌ طَيِّبَةٌ، فَلَا يَمُرُّ بِبَابٍ إِلَّا فُتِحَ لَهُ، وَلَا بِمَلَكٍ إِلَّا صَلَّى عَلَيْهِ وَشَيَّعَهُ، حَتَّى يُؤْتَى [بِهِ] الرَّحْمَنُ، فَيَسْجُدُ لَهُ قَبْلَ الْمَلَائِكَةِ، وَتَسْجُدُ الْمَلَائِكَةُ بَعْدَهُ، ثُمَّ يُؤْمَرُ بِهِ إِلَى الشُّهَدَاءِ، فَيَجِدُهُمْ فِي رِيَاضٍ خُضْرٍ، وَثِيَابٍ مِنْ حَرِيرٍ، عِنْدَ ثَوْرٍ وَحُوتٍ، يَلْغَثَانِ كُلَّ يَوْمٍ لَغْثَةً لَمْ يَلْغَثَا بِالْأَمْسِ مِثْلَهَا، فَيَظَلُّ الْحُوتُ فِي أَنْهَارِ الْجَنَّةِ، فَإِذَا أَمْسَى وَكَزَهُ الثَّوْرُ بِقَرْنِهِ فَذَكَّاهُ لَهُمْ، فَأَكَلُوا مِنْ لَحْمِهِ، فَوَجَدُوا فِي لَحْمِهِ طَعْمَ كُلِّ رَائِحَةٍ مِنْ أَنْهَارِ الْجَنَّةِ، وَيَلْبَثُ الثَّوْرُ نَافِشًا فِي الْجَنَّةِ، فَإِذَا أَصْبَحَ غَدَا عَلَيْهِ ثُمَّ الْحُوتُ، فَوَكَزَهُ بِذَنَبِهِ فَذَكَّاهُ لَهُمْ، فَأَكَلُوا مِنْ لَحْمِهِ، فَوَجَدُوا فِي لَحْمِهِ طَعْمَ كُلِّ ثَمَرَةٍ مِنْ ثِمَارِ الْجَنَّةِ، فَيَنْظُرُونَ إِلَى مَنَازِلِهِمْ بُكْرَةً وَعَشِيًّا، يَدْعُونَ اللَّهَ أَنْ تَقُومَ السَّاعَةُ."
"وَإِذَا تُوُفِّيَ الْمُؤْمِنُ، بَعَثَ اللَّهُ إِلَيْهِ مَلَكَيْنِ بِرَيْحَانٍ مِنَ الْجَنَّةِ، وَخِرْقَةٍ مِنَ الْجَنَّةِ، تُقْبَضُ فِيهَا نَفْسُهُ، وَيُقَالُ: اخْرُجِي أَيَّتُهَا النَّفْسُ الطَّيِّبَةُ، إِلَى رَوْحٍ وَرَيْحَانٍ، وَرَبٌّ عَلَيْكِ غَيْرُ غَضْبَانَ، فَتَخْرُجُ كَأَطْيَبِ رَائِحَةٍ وَجَدَهَا أَحَدٌ قَطُّ بِأَنْفِهِ، وَعَلَى أَرْجَاءِ السَّمَاءِ مَلَائِكَةٌ يَقُولُونَ: سُبْحَانَ اللَّهِ، قَدْ جَاءَ الْيَوْمَ مِنَ الْأَرْضِ رِيحٌ طَيِّبَةٌ وَنَسَمَةٌ كَرِيمَةٌ، فَلَا تَمُرُّ بِبَابٍ إِلَّا فُتِحَ لَهَا، وَلَا بِمَلَكٍ إِلَّا صَلَّى عَلَيْهَا وَشَيَّعَهَا، حَتَّى يُؤْتَى بِهِ الرَّحْمَنُ، فَتَسْجُدُ الْمَلَائِكَةُ قَبْلَهُ وَيَسْجُدُ بَعْدَهُمْ، ثُمَّ يُدْعَى مِيكَائِيلُ، فَيُقَالُ: اذْهَبْ بِهَذِهِ النَّفْسِ، فَاجْعَلْهَا مَعَ أَنْفُسِ الْمُؤْمِنِينَ، حَتَّى أَسْأَلَكَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ، وَيُؤْمَرُ بِهِ إِلَى قَبْرِهِ، فَيُوَسَّعُ عَلَيْهِ سَبْعِينَ طُولَهُ وَسَبْعِينَ عَرْضَهُ، وَيُنْبَذُ لَهُ فِيهِ رَيْحَانٌ، وَيُسْتَرُ بِحَرِيرٍ، فَإِنْ كَانَ مَعَهُ شَيْءٌ مِنَ الْقُرْآنِ كُسِيَ نُورَهُ، وَإِنْ لَمْ يَكُنْ مَعَهُ شَيْءٌ جُعِلَ لَهُ نُورٌ مِثْلَ الشَّمْسِ، فَمَثَلُهُ كَمَثَلِ الْعَرُوسِ، لَا يُوقِظُهُ إِلَّا أَحَبُّ أَهْلِهِ إِلَيْهِ."
"وَإِنَّ الْكَافِرَ إِذَا تُوُفِّيَ، بَعَثَ اللَّهُ إِلَيْهِ مَلَكَيْنِ بِخِرْقَةٍ مِنْ بَجَادٍ، أَنْتَنَ مِنْ كُلِّ نَتْنٍ، وَأَخْشَنَ مِنْ كُلِّ خَشِنٍ، فَيُقَالُ: اخْرُجِي أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْخَبِيثَةُ، وَلَبِئْسَ مَا قَدَّمْتِ لِنَفْسِكِ، فَتَخْرُجُ كَأَنْتَنِ رَائِحَةٍ وَجَدَهَا أَحَدٌ قَطُّ بِأَنْفِهِ، ثُمَّ يُؤْمَرُ بِهِ فِي قَبْرِهِ، فَيُضَيَّقُ عَلَيْهِ حَتَّى تَخْتَلِفَ أَضْلَاعُهُ، ثُمَّ يُرْسَلُ عَلَيْهِ حَيَّاتٌ كَأَنَّهَا أَعْنَاقُ الْبُخْتِ، تَأْكُلُ لَحْمَهُ، وَيُقَيَّضُ لَهُ مَلَائِكَةٌ صُمٌّ، بُكْمٌ، عُمْيٌ، لَا يَسْمَعُونَ لَهُ صَوْتًا، وَلَا يَرَوْنَهُ، فَيَرْحَمُوهُ، وَلَا يَمَلُّونَ إِذَا ضَرَبُوا، يَدْعُونَ اللَّهَ أَنْ يُدِيمَ ذَلِكَ عَلَيْهِ حَتَّى يُخْلَصَ إِلَى النَّارِ."
Tercemesi:
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zeyd b. Eslem, ona Abdurrahman b. Beylemânî, ona da Abdullah b. Amr şöyle demiştir:
"Şehidin kanından yere düşen ilk damla ile birlikte, Allah onun geçmişte işlemiş olduğu tüm günahları bağışlar. Ardından Allah Teâlâ, ona cennetten iki melek yollayıp bir reyhan (güzel koku veren yeşillik) ve bir örtü gönderir. O esnada göklerin eteklerinde bulunan melekler 'Sübhânallah! Bugün yeryüzünden hoş bir esinti, latif bir koku geldi' derler. O şehit, geçtiği her kapıda memnuniyetle karşılanır, uğradığı hiçbir kapı ona kapanmaz, karşılaştığı her melek ona selâm verip, dua ve eşlik eder. Nihayet Allah’ın huzuruna getirilir. Şehit, meleklerden önce secdeye kapanır, melekler ise ondan sonra secde eder. Ardından, Allah tarafından şehitlerin yanına gönderilmesi emredilir. Onları yeşil bahçelerde, ipekten elbiseler içinde bulur. Yanlarında bir öküz ve bir balık vardır. Bu iki hayvan onlara her gün öyle bir lokma sunar ki, daha önceki günden daha lezzetlidir. Balık, cennetin nehirlerinde gezinir, akşam olunca öküz onu boynuzuyla dürter ve onun için kesilir. Onlar balığın etinden yerler; etinde cennet ırmaklarının her birinden gelen bir koku bulurlar. Ertesi gün, öküz cennet içinde gezinir. Sabah olunca bu kez balık ona kuyruğu ile vurur ve onu keser. Öküzün etinden yerler; bu kez de o ette cennetin bütün meyvelerinin tadını alırlar. Sabah akşam kendi cennetteki makamlarını seyrederler ve 'Rabbimiz, kıyameti getir!' diyerek Allah’a dua ederler"
"Mümin öldüğünde ise Allah ona cennetten bir reyhan ve bir hırka gönderir. Canı bu örtüyle alınır. Ona 'Ey hoş ve temiz can! Allah’ın rahmeti ve hoşnutluğu içinde çık. Rabbin senden razıdır; sana ne öfke vardır ne de gazap' diye seslenilir. Sonra ruhu, bir kimsenin şimdiye kadar koklamış olduğu en güzel koku gibi çıkar. Gökyüzünün melekleri 'Sübhânallah! Bugün yeryüzünden hoş bir esinti, değerli bir ruh geldi' derler. Ona göklerdeki hiçbir kapı kapanmaz. Geçtiği her kapı açılır, karşılaştığı her melek, ona dua ve eşlik eder. Sonunda Allah Teâlâ’nın huzuruna getirilir. Melekler ondan önce secde eder, o ise onlardan sonra secde eder. Daha sonra Mikail (as) çağrılır ve ona 'Bu ruhu al, müminlerin ruhlarının yanına götür. Kıyamet günü sana soracağım vakte kadar (orada kalsın)' denilir. Ardından o ruh sahibinin kabri hazırlanır. Kabri, yetmiş arşın uzunluğunda ve yetmiş arşın genişliğinde genişletilir. İçine reyhan serilir, ipekten örtülerle donatılır. Eğer yanında Kur’an’dan bir şeyler varsa, onun için nur olur. Eğer Kur’an’dan bir şey yoksa, onun için güneş gibi bir nur verilir. Kabir hâli, bir geline benzer; kendisini sadece en çok sevdiği kimse uyandırır."
"Kâfir öldüğünde ise Allah ona, her türlü kötü kokudan daha fena kokan ve her türlü sertlikten daha kaba bir kumaştan yapılmış bir bez parçası gönderir. Ona 'Ey kötü ruh! Çık! Kendin için ne de kötü bir azık hazırladın' denilir. Ruhu, insanların şimdiye kadar duymuş olduğu en ağır ve pis koku ile çıkar. Kabre konulur ve kabri öylesine daraltılır ki, kaburgaları iç içe geçer. Ardından, deve boynu kalınlığında yılanlar üzerine salınır; bu yılanlar onun etini yer. Kendisine sağır, dilsiz ve kör melekler görevlendirilir. Onlar onun çığlıklarını işitmez, yüzüne bakmaz, acımazlar. Vurduklarında usanmaz, dövdüklerinde yorulmazlar. O, bu azabın son bulması için Allah’a dua eder, fakat duası kabul edilmez. Böylece bu hâl, doğrudan cehenneme girene kadar sürer."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Cenâiz 6702, 3/564
Senetler:
()
Konular:
İman, Esasları, Melek sembolizmi
İman, Melekler, Melek-insan ilişkisi
KTB, İMAN
Şehit, mükafatı