160 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe ve Ahmed b. Abde ed-Dabbî, onlara Hammâd b. Zeyd, ona Ğaylân b. Cerîr, ona Abdullah b. Ma'bed, ona da Ebu Katâde (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'e (sav), 'Ey Allah'ın Rasülü! Günlerinin tamamını oruçlu geçiren kimsenin durumu nasıldır?' diye sorulduğunda, Nebî (sav) 'O ne oruç tutmuş ne de iftar etmiş sayılır" veya 'Oruç da tutmamış iftar da etmemiştir' buyurdu." Bu konuda Abdullah b. Amr, Abdullah b. Şıhhîr, İmrân b. Husayn ve Ebu Musa'dan da hadis nakledilmiştir. Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Ebu Katâde hadisi, hasen bir hadistir. İlim ehlinden bazıları senenin tamamını oruçlu geçirmeyi kerih görmüş, bir kısım ise caiz kabul edip şöyle demişlerdir: 'Hadiste zikredilen sene boyu oruç tutmanın oruç sayılmayacağı hükmü, kişinin ramazan ve kurban bayramları ile teşrîk günlerinde de oruç tutması durumu için geçerlidir. Bu günlerde oruç tutmayan kimse, söz konusu mekruhluk dairesinden çıkmış olup, senenin tamamını oruçlu geçiren kimse gibi olmaz.' Mâlik b. Enes'ten de böyle bir görüş nakledilmiş olup, bu aynı zamanda Şâfiî'nin de görüşüdür. Ahmed (b. Hanbel) ve İshâk (b. Râhûye) de buna benzer hüküm vermiş ve şöyle demişlerdir: 'Ramazan ve kurban bayramı ile teşrik günleri olmak üzere Rasulullah'ın (sav) yasakladığı beş gün dışında (kişinin) orucunu bozması şart değildir.'
Açıklama: Hadiste 'O ne oruç tutmuş ne de iftar etmiş sayılır' ifadesini, 'tuttuğu oruçların da yapmış olduğu iftarların da sevabını elde edememiştir' şeklinde anlamak mümkündür.
Bize Muhammed b. Ma'mer, ona Yahya b. Hammâd, ona Ebu Avâne, ona Muğîre, ona Mücâhid, ona da Abdullah b. Amr şöyle rivayet etmiştir: "Babam beni soylu bir hanımla evlendirdi. Onun yanına gelip kocası (benim) hakkında soru sorardı. Hanımım da 'Kendisine eş olarak geldiğimden beri, yatağımıza gelmeyen ve hemhal de olmadığımız iyi bir adamdır!' derdi. Babam bunu Nebî'ye (sav) anlattığında, Hz. Peygamber (sav) 'Onu bana bir getir' buyurdu. Ben de huzuruna geldim. Rasulullah (sav), 'Nasıl oruç tutuyorsun?' diye sorduğunda, 'Her gün' dedim. O (sav) 'Her hafta üç gün oruç tutsan' dediğinde, ben 'Bundan daha fazlasını yapabilirim' dedim. O (sav) 'İki gün oruç tutup, bir gün tutmasan' dediğinde, Abdullah 'Bundan daha fazlasını yapabilirim' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Öyleyse bir gün oruç tutup bir gün tutmamak şeklindeki, en faziletli oruç olan Davud'un (as) orucunu tut' buyurdu."
Bize Ebû’l-Hasan Muhammed b. el-Hüseyin b. Davud el-Alevî, ona Ebû Nasr Muhammed b. Hamdeveyh b. Sehl el-Mervezî, ona Mahmud b. Âdem el-Mervezî, ona Süfyan b. Uyeyne, ona Amr b. Dînâr, ona Ebû’l-Abbas es-Sâib b. Ferrûh eş-Şair, ona da Abdullah b. Amr (ra) rivâyet etmiştir: "Rasûlullah (sav) bana; 'Senin gündüzleri oruç tuttuğun, geceleri de ibadetle geçirdiğin bana haber verimedi mi sanıyorsun?' dedi. Ben de, 'Evet, öyle yapıyorum ey Allah’ın Rasûlü' dedim. Bunun üzerine dedi ki: 'Öyle yapma! Öyle yaparsan gözlerin çöker, güçsüz düşersin. Gözlerinin sende hakkı vadır. Nefsinin sende hakkı vardır. Âileninn sende hakkı vardır. Dolayısıyla bir gün oruç tut, bir gün tutma. Geceleri de hem ibadetini yap, hem de uyu'." [ Bunu Buhârî Sahîh’inde Ali b. el-Medînî vasıtasıyla İbn Uyeyne’den rivayet etmiştir. Müslim de Ebû Bekir b. Ebî Şeybe vasıtasıyla İbn Uyeyne’den rivayet etti.]
Açıklama: Konuya dair diğer rivayetlerde "Ben sizden biri gibi değilim; Rabbim beni yedirir ve içirir" lafızları yer almaktadır.
Bize Yahya b. Dürüste, ona Ebu İsmail, ona Yahya b. Ebu Kesîr, ona Ebu Seleme, ona da Abdullah (b. Amr) şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) evime gelip 'Duyduğuma göre, geceyi namazla, gündüzü de oruçla geçiriyormuşsun, öyle mi?' diye sorduğunda, 'Evet' diye cevap verdim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: 'Böyle yapma! (Geceleyin) hem uyu, hem namaz kıl. (Gündüzleri) orucunu da tut, iftar da et (tutma). Çünkü gözünün üzerinde hakkı vardır. Bedeninin üzerinde hakkı vardır. Hanımının üzerinde hakkı vardır. Komşularının üzerinde hakkı vardır. Arkadaşının da üzerinde hakkı vardır. Belki de ömrün uzun olacak (zorlanacaksın). Sana her ay üç gün oruç tutman yeter. Bu, tüm seneyi oruçla geçirmek demektir. Zira iyilikler, on katı ile mükafatlandırılır.' Ben 'Kendimde (daha fazlası için) güç buluyorum' dedim ve işi zora soktum, (sonrasında) ben de zorlandım.' Hz. Peygamber (sav) 'Her hafta üç gün oruç tut' buyurdu. Ben 'Bundan daha fazlasına güç yetirebilirim' dedim ve işi yine zora soktum ve (sonrasında) zorlandım.' Nebî (sav), 'Öyleyse Allah'ın Nebî'si Davud (as) orucunu tut' buyurdu. Ben, 'Davud (as) orucu da nedir?' deyince, Rasulullah (sav) 'Senenin yarısını oruçlu geçirmektir' buyurdu."
Açıklama: Diğer pek çok rivayetten anlaşıldığı üzere Abdullah, ömrünün son demlerinde aza razı olmadığı için pişman olmuştur.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Şu'be, ona Katâde, ona da Enes (ra), Hz. Peygamber'den (sav) naklen şöyle rivayet etmiştir: "Nebî (sav), (yeyip içmeden) peş peşe oruç (visâl) tutmayın! buyurdu. (İnsanlar), 'sen peş peşe oruç tutuyorsun!' dediler. Rasulullah (sav) da 'ben sizlerden biri gibi değilim! Ben yedirilir ve içirilirim." buyurdu. [Râvilerden biri şüpheye düşüp "ben gecelerim de yedirilir ve içirilirim" şeklinde rivayet etmiştir.]
Bana Mâlik (b. Enes), ona Ebu Zinâd (Abdullah b. Zekvân), ona A'rec (Abdurrahman b. Hürmüz), ona da Ebu Hüreyre (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "İftar etmeksizin peş peşe oruç (savm-ı visal) tutmayın! Savm-ı visal tutmayın! Bunun üzerine sahabe: 'Ama sen iftar etmeden peş peşe oruç tutuyorsun Ey Allah'ın Rasulü!' dediler. Hz. Peygamber (sav) de: 'Ben sizin gibi değilim. Rabbim beni yedirdiği ve içirdiği halde gecelerim' buyurdu." Hataen bir kimseyi öldüren veya zıhâr yapan kimsenin tutması gereken oruçlar bölümü: Bana Yahya, Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: 'Hataen adam öldürüp veya zıhar yapıp kendisine iki ay peş peşe oruç kefareti farz olan kimse, kefaret orucuna başlayınca hastalanıp zor duruma düşse ve orucuna ara vermek zorunda kalsa, iyileşince tekrar kaldığı yerden devam eder. Hastalık sebebiyle orucu ertelemez. Bu konuda duyduğum en güzel hüküm budur. Aynı şekilde hataen bir kimseyi öldürüp farz olan kefaret orucunu tutmaya başlayan kadın da oruç esnasında hayız görse, o da temizlenince kaldığı yerden oruca devam eder, hayız oldum diye kefaret oruçlarını ertelemez. Kendisine iki ay aralıksız kefaret orucu farz olan kimse, sadece hastalık ve hayız sebepleriyle orucunu bozabilir. Yolculuk hali kefaret orucuna ara vermek için bir sebep sayılmaz. Bu konuya dair duyduğum hükümlerden en güzeli budur.' Hasta kimse oruçluyken nasıl davranır bölümü: Bana Yahya, Malik'in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Alimlerden şöyle duydum: Bir kimse kendisiyle birlikte oruç tutmanın güçleştiği bir hastalığa yakalansa, bu oruç da onu yorsa ve bir hayli güç duruma soksa, orucunu bozabilir. Aynı şekilde namazda ayakta durması zor olan ve bu yüzden güç durumda kalan kimse de namazını oturarak kılabilir. Allah, kulunun özrünü ve hangi durumda olduğunu daha iyi bilir. Allah'ın dini kolaydır. Allah yolculara seferde oruç tutmama müsaadesi vermiştir, halbuki seferde olan kimse, oruç tutmaya hastadan daha iyi güç getirir. Allah teâlâ Kitab'ında (Sizden hasta olanlar veya yolcu olanlar, tutamadıkları günler kadar başka günlerde oruçlarını tutarlar..." (Bakara, 2/184) buyurmakta ve seferde olan kimse oruca hastadan daha iyi güç getirebileceği halde, yolcuya seferde oruç tutmama müsadesi vermektedir. Bu konuda duyduğum en güzel hüküm ve üzerinde de ittifak olan hüküm budur.
Bize Kuteybe, ona Hammâd, ona Ğaylân b. Cerîr, ona Abdullah b. Ma'bed ez-Zimmânî, ona da Ebu Katâde şöyle rivayet etmiştir: "Ömer (b. Hattâb), 'Yâ Rasulallah! Senenin tamamını oruçlu geçirenin durumu hakkında ne dersin?' diye sorduğunda, Hz. Peygamber (sav) 'O kişi ne oruç tutmuş ne de iftar etmiş sayılır' veya 'O kimse oruç da tutmamış iftar da etmemiş demektir' buyurdu. Ömer 'Peki iki gün oruç tutup bir gün tutmayanın durumu nasıldır?' dediğinde, Hz. Peygamber (sav) 'Bir kimse buna güç yetirebilir mi ki!' buyurmuştur. Ömer 'Bir gün oruç tutan, bir gün tutmayanın durumu nasıldır' dediğinde ise Rasulullah (sav) 'Bu, Davud'un (as) orucudur' buyurdu. Ömer 'Peki bir gün oruç tutan, iki gün tutmayanın durumu nasıldır' diye sorduğunda, Nebî (sav) 'Buna muvaffak kılınmayı (yapabilmeyi) isterim' buyurdu. Ardından da 'Her aydan üç gün ve bir ramazandan diğer ramazana tutulan oruç, senenin tamamını oruçlu geçirmek demektir' buyurdu."
Bize Rebî b. Süleyman, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme b. Abdurrahman, onlara da Abdullah b. Amr b. Âs şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'a (sav) benim 'Yaşadığım sürece, geceleri sürekli namaz kılacağım, gündüzleri de oruç tutacağım' sözü ulaştırılmış. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) 'Bunu söyleyen sen misin?' diye bana sordu. Ben de ona 'Evet söyledim yâ Rasulallah!' dedim. Nebî (sav) 'Buna güç yetiremezsin ki! (Gündüzleri) bazen oruç tut, bazen tutma. (Geceleri de) biraz uyu, biraz da namaz kıl. Ayın üç gününü oruçlu geçir. Zira iyilikler, on katı ile mükafatlandırılır ki bu, senenin tamamını oruçlu geçirmek gibidir' buyurdu. Ben 'Bundan daha fazlasını yapabilirim' deyince, 'Öyleyse bir gün oruç tut, iki gün tutma' buyurdu. Ben 'Yâ Rasulallah! Bundan daha fazlasını yapabilirim' dedim. O da 'O halde bir gün oruç tut, bir gün tutma. Bu, Davud (as) orucudur ki, orucun en orta yolu budur' buyurdu. Ben 'Bundan daha fazlasını yapabilirim' dedim. Hz. Peygamber (sav) 'Bundan daha fazla (faziletli) oruç olmaz' buyurdu. (Sonraları) Abdullah b. Amr 'Rasulullah'ın (sav) söylediği üç günü kabul etmiş olmam, bana ailemden ve malımdan daha sevimli gelirdi' diyerek hayıflanmıştır."