377 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Eyyüb, ona İbn Uleyye, ona Eyyüb, ona Hafsa, ona da Ümmü Atıyye şöyle rivayet etmiştir: "(Rasulullah (sav) bize) 'Onu tek sayı üzere, yani üç, beş veya yedi defa yıkayın' buyurdu." [Ümmü Atıyye; onun saçlarını tarayıp üç belik yaptık dedi.]
Bize Yahya b. Yahya et-Temîmî, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, Muhammed b. Abdullah b. Nümeyr ve Ebu Küreyb -hadisin lafzı Yahya'ya aittir- onlara Ebu Muaviye, ona A'meş (Süleyman b. Mihran), ona Şakîk (b. Seleme), ona da Habbâb b. Eret şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah'la (sav) birlikte Allah'ın rızasını umarak O'nun yolunda hicret ettik. Mükafatımızı vermek Allah'a aittir. Kimimiz bu dünyada mükafatını göremeden ahirete göçüp gitti. Mus'ab b. Umey de onlardan biridir. O Uhut savaşında şehit edilmişti, ancak küçük bir örtü dışında kendisini kefenleyebileceğimiz hiçbir şeyi yoktu. Örtüyü başına koyduğumuzda ayakları açıkta kalıyor, ayaklarına koyduğumuzda başı açıkta kalıyordu. Bunu üzerine Rasulullah (sav) 'Örtüyü baş tarafına koyun, ayak tarafını da (hoş kokulu) izhir otuyla kapatın' buyurdu. Kimimizin de bu dünyada meyvesi olgunlaştı, şimdi onları devşirmektedir."
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerîr (b. Abdülhamid); (T) Bize İshak b. İbrahim, ona İsa b. Yunus; (T) Bize Mincab b. Hâris et-Temîmî, ona Ali b. Müshir; (T) Bize İshak b. İbrahim ve İbn Ebu Ömer, onların hepsine İbn Uyeyne, ona da A'meş (Süleyman b. Mihrân) hadisi bu isnadla yukarıdaki hadise benzer şekilde rivayet etmiştir.
Bize Yahya b. Yahya, Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb -hadisin lafzı Yahya'ya aittir-, onlara Ebu Muaviye, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) üç parça beyaz pamuklu Sehûliyye (Yemen'de dokunan bir kumaş) bezi içinde kefenlendi. Kefenlendiği eşyalar içinde gömlek ve sarık yoktu. Hülleye gelince insanlar bunun Rasulullah'a (sav) kefen yapmak için satın alınıp alınmadığında şüpheye düştü. Bundan dolayı kefenleme esnasında hülle kullanılmadı. Rasulullah (sav) üç parça beyaz pamuklu Sehûliyye (Yemen'de dokunan) bezi içinde kefenlendi. Bunun üzerine Abdullah b. Ebu Bekir hülleyi aldı ve ben bu hülleyi kendime kefen yapmak için saklayacağım dedi. Sonra da Allah (ac) bununla Peygamberinin kefenlenmesine razı olsaydı, ona kefen yapardı dedi. Hülleyi sattı ve parasını da fakirlere dağıttı."
Bize Ali b. Hucr es-Sa'dî, ona Ali b. Mushir, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da Âişe şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), önce Abdullah b. Ebu Bekir'e ait Yemen işi bir hulleye sarılmıştı. Sonra bu hulle üzerinden çıkartıldı ve Yemen işi suhûl denilen üç parça elbise ile kefenlendi. Kefeninde ne sarık ne de gömlek vardı. Abdullah o hulleyi eline alarak, bu benim kefenim olsun dedi. Sonra 'Rasulullah (sav) dahi bununla kefenlenmemiş iken bu benim mi kefenim olacak' deyip onu (satıp parasını) tasadduk etti."
Bize İbn Ebu Ömer, ona Abdülaziz, ona Yezid, ona da Muhammed b. İbrahim, Ebu Seleme'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebi'nin (sav) zevcesi Âişe'ye 'Rasulullah (sav) kaç parça elbise ile kefenlendi?' diye sorduğumda, 'Sehûlî türü (Yemen'de dokunan bir kumaş) üç parça kumaş ile kefenlendi' dedi."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Amr en-Nâkıd, onlara Ebu Muaviye, ona Asım el-Ahvel, ona da Hafsa bt. Sîrîn, Ümmü Atıyye'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah'ın (sav) kızı Zeyneb vefat edince, Rasulullah (sav) bizlere 'Onu tek sayı olarak üç ya da beş defa yıkayınız. Beşinci yıkamada suya bir miktar kâfur koyunuz. Onu yıkayınca da bana haber ediniz' buyurdu. Ümmü Atıyye şöyle devam etti: Nebî'ye haber verdik, o da bize belden aşağısını örten elbisesini verdi ve 'Bunu da ona iç gömleği yapın' buyurdu."
Bize Ahmed b. Yunus, ona Züheyr, ona A‘meş, ona da Şakîk, Habbâb’ın (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Bizler Allah’ın rızasını isteyerek Nebi (sav) ile birlikte hicret ettik. Ecrimizi vermek Allah’a aittir. İçimizden, ecrinden hiçbir şey yiyemeden ahirete göçüp gidenler oldu. Bunlardan biri de Uhud gününde şehit olan Musab b. Umeyr’dir. O, geride sadece çizgili bir kaftan bırakmıştı. Onunla baş tarafından örtecek olsak ayakları dışarıda kalıyor, ayak tarafından örtsek başı dışarıda kalıyordu. Bunu gören Nebi (sav) 'Elbisesini baş tarafından örtün, ayaklarının üzerine de izhir otu koyun' yahut 'Ayaklarının üzerine izhir bırakın' buyurdu. Kimimizin ise meyvesi olgunlaştı ve o kimseler de bu meyveyi devşirmektedirler."
Bize Süveyd b. Nasr, ona Abdullah, ona İbn Cüreyc, ona İkrime b. Halid, ona İbn Ebu Ammâr, ona da Şeddâd b. Hâd şöyle rivayet etmiştir: "Bedevilerden bir adam, Nebi’ye (sav) gelip ona iman etti ve ona tâbi oldu. Sonra 'Ben de seninle hicret ediyorum' dedi. Nebi (sav), ashabından birisine, ona göz kulak olmasını söyledi. Derken bir gazveye çıkıldı ve Nebi (sav) ganimet olarak birçok esir aldı. Onları (mücahidler arasında) paylaştırdığında, o bedeviye de payını ayırdı ve ayırmış olduğu payı da arkadaşlarına verdi. O adam, gazileri geriden koruyordu. Arkadaşlarının yanına gelince, payını ona verdiler. O 'Bu da nedir?' dedi. Arkadaşları 'Nebî’nin (sav) sana ayırdığı paydır' dediklerinde, adam o payı aldı ve Nebi’nin (sav) huzuruna getirerek 'Bu nedir?' diye sordu. Allah Rasulü (sav) 'Sana ayırdığım paydır' buyurdu. Adam 'Ben sana bunun için uymadım. (Elindeki) ok ile boğazına işaret ederek 'İşte şuraya bir ok isabet etsin de şehid olayım ve cennete gireyim diye uydum' dedi. Rasulullah (sav) 'Eğer doğru ve samimi isen Allah bu istediğini verecektir' buyurdu. Kısa bir süre geçince, (Müslümanlar) tekrar düşmanla savaşmak üzere harekete geçtiler. Bir süre sonra Nebi’nin (sav) huzuruna, adamın tam olarak gösterdiği yere bir ok saplanmış olan bir adam getirildi. Nebi (sav) 'Bu, o kişi mi?' diye sorduğunda, 'Evet' dediler. Hz. Peygamber de (sav) 'Allah’a doğruluk ve samimiyetle söz verdi, Allah da onun istediğini gerçekleştirdi' buyurdu. Sonra Nebi (sav) onu kendi cübbesi ile kefenledi, cemaatin önüne getirdi ve namazını kıldırdı. Namazını kıldırırken açıktan yaptığı dualar arasında şu da vardı 'Allah’ım! Bu senin kulundur. Senin yolunda muhacir olarak çıktı ve şehit olarak öldürüldü. Ben bu duruma şahidim'."