621 Kayıt Bulundu.
Bize Muhammed b. Selâm, ona Mahled, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur. Ebu Asım da İbn Cüreyc'den yaptığı rivayette buna mutâbaat etti; buna göre İbn Cüreyc şöyle dedi: Bana Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona da Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrail'e; 'Allah falan kişiyi seviyor, onu sen de sev!' diye nida eder ve Cebrail de onu sever. Sonra Cebrail gök ehline; 'Allah falan kulu seviyor, onu siz de sevin!' diye nida eder. Göktekiler de o kimseyi severler. Sonra yeryüzünde(ki insanların gönlüne) o kimse hakkında sevgi ve kabullenme duygusu konulur."
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Dahhâk b. Mahled arasında inkıta vardır.
Bize İbn Nümeyr, İshak b. İbrahim ve Ebu Said el-Eşec, onlara Hafs b. Ğıyâs, ona da Asım (el-Ahvel) hadisi bu isnadla Ebu Osman (en-Nehdî)'den, o da Ebu Musa (el-Eş'arî)'den benzer şekilde şöyle rivayet etmiştir: "Nebi (sav) ile bir yolculukta beraberdik. İnsanlar yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav) 'Ey insanlar! Kendinize çekidüzen verin. Siz ne sağıra ne de olmayan birine dua ediyorsunuz. Muhakkak sizinle beraber olan, her şeyinizi işiten ve size çok yakın birine dua ediyorsunuz' buyurdu. Ben de onun arkasındaydım ve 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh' diyordum. Bunun üzerine Hz. Peygamber 'Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?' buyurdu. Ben 'Tabi ki Ey Allah’ın Resulü!' deyince, 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur) de' buyurdu."
Bize İsmail, ona Mâlik, ona İbn Şihâb, ona Ebu Abdullah el-Eğar, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Şanı mübarek ve yüce Allah her gece, gecenin son üçte birinde, (rahmeti ile) dünya semasına iner ve şöyle der: Yok mu bana dua eden, duasını kabul edeyim. Yok mu benden isteyen, ona vereyim. Yok mu bağışlanma dileyen, onu bağışlayayım."
Bize Halef b. Hişâm ve Ebu Rabî, onlara Hammâd b. Zeyd, ona Eyyub (es-Sahtiyânî), ona da Ebu Osman (en-Nehdî), Ebu Musa’dan Asım hadisinin benzerini şöyle rivayet etmiştir: "Nebi (sav) ile bir yolculukta beraberdik. İnsanlar yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav) 'Ey insanlar! Kendinize çekidüzen verin. Siz ne sağıra ne de olmayan birine dua ediyorsunuz. Muhakkak sizinle beraber olan, her şeyinizi işiten ve size çok yakın birine dua ediyorsunuz' buyurdu. Ben de onun arkasındaydım ve 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh' diyordum. Bunun üzerine Hz. Peygamber 'Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?' buyurdu. Ben 'Tabi ki Ey Allah’ın Resulü!' deyince, 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur) de' buyurdu."
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu‘be, ona Amr b. Murre şöyle rivayet etmiştir: Ben (Ebu Vâil'e) “Bunu Abdullah’tan sen (bizzat) işittin mi?” dedim. (Ebu Vâil) “Evet” dedi ve hadisi merfu olarak (Rasulullah’a nisbet ederek) şöyle rivayet etti: "Allah’tan daha kıskanç kimse yoktur. Bundan dolayı Allah, gizli, aşikar bütün hayasızlıkları haram kılmıştır. Allah’tan daha çok övülmeyi seven kimse de yoktur, bundan dolayı O kendi zatını övmüştür."
Bize İshak b. İbrahim, ona (Ebu Muhammed Abdülvehhab) es-Sakafî, ona Halid el-Hazzâ, ona Ebu Osman (en-Nehdî), ona da Ebu Musa (el-Eş'arî) 'Hz. Peygamber'le (sav) bir gazvede idik...' diyerek başlamış ve önceki hadisin benzerini şöyle rivayet etmiştir: "Nebi (sav) ile bir gazvede beraberdik. İnsanlar yüksek sesle tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Nebi (sav) 'Ey insanlar! Kendinize çekidüzen verin. Siz ne sağıra ne de olmayan birine dua ediyorsunuz. Muhakkak sizinle beraber olan, her şeyinizi işiten ve size çok yakın birine dua ediyorsunuz' buyurdu. Ben de onun arkasındaydım ve 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh' diyordum. Bunun üzerine Hz. Peygamber 'Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet hazinelerinden bir hazine göstereyim mi?' buyurdu. Ben 'Tabi ki Ey Allah’ın Resulü!' deyince, 'Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh (Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur) de' buyurdu." [Ancak bu rivayette 'Sizin dua etmekte olduğunuz (Allah), her birinize üzerinde olduğu devesinin boynundan daha yakındır' demiş, 'Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh' zikrinden bahsetmemiştir.]
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Merhum b. Abdülaziz el-Attâr, ona Ebu Neâme es-Sa'dî, ona Ebu Osman en-Nehdî, ona da Ebu Musa el-Eş'arî şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) ile birlikte bir savaştaydık. Dönüşte Medine'yi uzaktan gördüğümüzde, insanlar tekbir getirdiler ve seslerini de baya yükselttiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: Rabbiniz sağır değildir, çok uzakta da değildir. O, sizinle binitlerinizin başları arasındadır (hemen önünüzdedir). Sonra da 'Ey Abdullah b. Kays! Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana haber vereyim mi? O, Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh'tır' buyurdu." [Ebu İsa (Tirmizî) dedi ki: Bu hadis hasen-sahihtir. Ebu Osman en-Nehdî’nin ismi Abdurrahman b. Mül’dür. Ebu Neâme’nin ismi ise Amr b. Musa’dır. Hz. Peygamber (sav) 'O, sizinle binitlerinizin başları arasındadır' ifadesiyle, Allah'ın ilmini ve kudretini kastetmiştir.]
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihab'ın kardeşinin oğlu (Muhammed b. Abdullah), ona İbn Şihab, ona Salim b. Abdullah, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin tamamı bağışlanır, ancak (günahlarını) açıktan işleyenler bunun dışındadır. Şüphesiz (açıktan günah işlemekten kaynaklı) pervasızlıktan biri de şudur: Bir kimse geceleyin bir günah işler, sonra sabahlar, Allah onun (günahını) örttüğü halde o kalkıp 'ey filan! Ben dün gece şöyle şöyle yaptım' der. Geceleyin Rabbi onu (günahını) örtmüştür, ama o sabahleyin kalkar ve Allah'ın örttüğünü aşikar kılar."
Bize Muhammed b. Osman, ona Halid b. Mahled, ona Süleyman b. Bilal, ona Şerik b. Abdullah b. Ebu Nemir, ona Atâ, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle rivayet etmiştir: "Allah Teala şöyle buyurmuştur: Her kim benim (veli) bir kuluma düşmanlık ederse, ben de ona savaş ilan ederim. Kulum bana, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle yaklaşamaz. Kulum bana nafile ibadetlerle de yaklaşmaya devam eder. Nihayet ben onu severim. Ben kulumu sevince de onun duyan kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse veririm. Bana sığınmak isteyince de muhakkak onu korurum. Ben yapacağım bir şeyde, mümin kulumun ruhunu almadaki tereddüdüm kadar hiç tereddüte düşmedim: O ölümü sevmez, ben de onun sevmediği şeyi sevmem."
Bize Muhammed b. Selâm, ona Mahled, ona İbn Cüreyc, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur. Ebu Asım da İbn Cüreyc'den yaptığı rivayette buna mutâbaat etti; buna göre İbn Cüreyc şöyle dedi: Bana Musa b. Ukbe, ona Nâfi', ona da Ebu Hüreyre'nin (ra.) naklettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulu sevdiği zaman Cebrail'e; 'Allah falan kişiyi seviyor, onu sen de sev!' diye nida eder ve Cebrail de onu sever. Sonra Cebrail gök ehline; 'Allah falan kulu seviyor, onu siz de sevin!' diye nida eder. Göktekiler de o kimseyi severler. Sonra yeryüzünde(ki insanların gönlüne) o kimse hakkında sevgi ve kabullenme duygusu konulur."