Öneri Formu
Hadis Id, No:
28668, N003857
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مَعْدَانَ بْنِ عِيسَى قَالَ حَدَّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ أَعْيَنَ قَالَ حَدَّثَنَا مَعْقِلٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ قَالَ أَخْبَرَنِى عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبٍ عَنْ عَمِّهِ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ كَعْبٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبِى كَعْبَ بْنَ مَالِكٍ يُحَدِّثُ قَالَ قُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ إِنَّمَا نَجَّانِى بِالصِّدْقِ وَإِنَّ مِنْ تَوْبَتِى أَنْ أَنْخَلِعَ مِنْ مَالِى صَدَقَةً إِلَى اللَّهِ وَإِلَى رَسُولِهِ . فَقَالَ « أَمْسِكْ عَلَيْكَ بَعْضَ مَالِكَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكَ » . قُلْتُ فَإِنِّى أُمْسِكُ سَهْمِى الَّذِى بِخَيْبَرَ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ma'dân b. İsa, ona Hasan b. A'yen, ona Ma'kil, ona Zührî, ona Abdurrahman b. Abdullah b. Ka'b, ona da amcası Ubeydullah b. Ka'b'ın naklettiğine göre o şöyle demiştir: "Ben, Ka'b b. Malik'i konuşurken işittim." O (Ka'b b. Malik), "Ey Allah'ın Rasulü! Allah beni dürüstlüğümden ötürü affetti. Bütün mallarımı Allah'a ve Rasulüne (sav) sadaka olarak bağışlamam tevbemin gereğidir." dedim, dedi. Bunun üzerine O (sav) "Mallarının bir bölümü sende kalsın. Bu senin için daha hayırlıdır." dedi. Ben de "(O zaman) Hayber'de payıma düşen bende kalsın." dedim.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Eymân ve'n-Nuzûr 37, /2339
Senetler:
1. Ka'b b. Malik el-Ensarî (Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b b. Kayn b. Ka'b)
2. Ebu Fedâle Ubeydullah b. Ka'b (Ubeydullah b. Ka'b b. Malik b. Ebu Ka'b)
3. Abdurrahman b. Abdullah el-Ensarî (Abdurrahaman b. Abdullah b. Ka'b b. Malik)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Abdullah Ma'kil b. Ubeydullah el-Absî (Ma'kil b. Ubeydullah)
6. Hasan b. A'yen el-Harrânî (Hasan b. Muhammed b. A'yen)
7. Ebu Abdullah Muhammed b. Ma'dân el-Harrani (Muhammed b. Ma'dân b. İsa b. Ma'dân)
Konular:
Sadaka, malın tamamının sadaka olarak verilmesi
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32358, İM004254
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ حَبِيبٍ حَدَّثَنَا الْمُعْتَمِرُ سَمِعْتُ أَبِى حَدَّثَنَا أَبُو عُثْمَانَ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ : أَنَّ رَجُلاً أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَذَكَرَ أَنَّهُ أَصَابَ مِنِ امْرَأَةٍ قُبْلَةً فَجَعَلَ يَسْأَلُ عَنْ كَفَّارَتِهَا فَلَمْ يَقُلْ لَهُ شَيْئًا فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ ( وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَىِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ ) فَقَالَ الرَّجُلُ : يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلِى هَذِهِ فَقَالَ : « هِىَ لِمَنْ عَمِلَ بِهَا مِنْ أُمَّتِى » .
Tercemesi:
Bize İshak b. İbrahim b. Habib, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhan), ona Ebu Osman, ona da (Abdullah) b. Mesud (ra) şöyle rivayet etmiştir: Bir adam (Ebu Yüsr) Peygamber'in (sav) yanına gelerek (kendine yabancı yani helal olamayan) bir kadını öptüğünü anlattı ve bunun kefaretini sormaya başladı. Peygamber (sav) ise ona bir cevap vermedi. Sonra Allah (ac), "Gündüzün iki tarafında, gecenin de gündüze yakın saatlerinde namaz kılın. Şüphesiz ki iyilikler kötülükleri yok eder. İşte bu, öğüt almak isteyenler için bir hatırlatmadır." (Hûd, 11/114) ayetini indirdi. Bunun üzerine adam, "Ya Rasulallah! Bu ayetin (hükmü) yalnız benim için mi?" diye sordu. Peygamber (sav) de "(Bu ayetin hükmü) ümmetimden onunla amel edenler içindir", buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 30, /689
Senetler:
()
Konular:
İyilik, iyiliğin kötülüğü gidermesi
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32361, İM004257
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ مُوسَى بْنِ الْمُسَيَّبِ الثَّقَفِىِّ عَنْ شَهْرِ بْنِ حَوْشَبٍ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ غَنْمٍ عَنْ أَبِى ذَرٍّ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم : « إِنَّ اللَّهَ تَبَارَكَ وَتَعَالَى يَقُولُ يَا عِبَادِى كُلُّكُمْ مُذْنِبٌ إِلاَّ مَنْ عَافَيْتُ فَسَلُونِى الْمَغْفِرَةَ فَأَغْفِرَ لَكُمْ وَمَنْ عَلِمَ مِنْكُمْ أَنِّى ذُو قُدْرَةٍ عَلَى الْمَغْفِرَةِ فَاسْتَغْفَرَنِى بِقُدْرَتِى غَفَرْتُ لَهُ ، وَكُلُّكُمْ ضَالٌّ إِلاَّ مَنْ هَدَيْتُ فَسَلُونِى الْهُدَى أَهْدِكُمْ ، وَكُلُّكُمْ فَقِيرٌ إِلاَّ مَنْ أَغْنَيْتُ فَسَلُونِى أَرْزُقْكُمْ ، وَلَوْ أَنَّ حَيَّكُمْ وَمَيِّتَكُمْ وَأَوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَرَطْبَكُمْ وَيَابِسَكُمُ اجْتَمَعُوا فَكَانُوا عَلَى قَلْبِ أَتْقَى عَبْدٍ مِنْ عِبَادِى - لَمْ يَزِدْ فِى مُلْكِى جَنَاحُ بَعُوضَةٍ ، وَلَوِ اجْتَمَعُوا فَكَانُوا عَلَى قَلْبِ أَشْقَى عَبْدٍ مِنْ عِبَادِى لَمْ يَنْقُصْ مِنْ مُلْكِى جَنَاحُ بَعُوضَةٍ وَلَوْ أَنَّ حَيَّكُمْ وَمَيِّتَكُمْ ، وَأَوَّلَكُمْ وَآخِرَكُمْ وَرَطْبَكُمْ وَيَابِسَكُمُ اجْتَمَعُوا ، فَسَأَلَ كُلُّ سَائِلٍ مِنْهُمْ مَا بَلَغَتْ أُمْنِيَّتُهُ - مَا نَقَصَ مِنْ مُلْكِى إِلاَّ كَمَا لَوْ أَنَّ أَحَدَكُمْ مَرَّ بِشَفَةِ الْبَحْرِ فَغَمَسَ فِيهَا إِبْرَةً ثُمَّ نَزَعَهَا ، ذَلِكَ بِأَنِّى جَوَادٌ مَاجِدٌ عَطَائِى كَلاَمٌ إِذَا أَرَدْتُ شَيْئًا فَإِنَّمَا أَقُولُ لَهُ : كُنْ فَيَكُونُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Saîd, ona Abde b. Süleyman, ona Musa b. el-Müseyyeb es-Sakafî, ona Şehr b. Havşeb, ona Abdurrahman b. Ğanm, ona da Ebu Zerr’in şöyle dediğini rivayet etti: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: “Şanı mübarek ve yüce Allah şöyle buyuruyor: Kullarım! Kendisine afiyet verdiğim kimseler müstesnâ, hepiniz günahkârsınız. Bu sebeple benden günahlarınızı bağışlamayı (mağfiret) isteyin, ben de size günahlarınızı bağışlayayım. Sizden bir kimse benim günahları bağışlamaya kâdir olduğumu bilerek kudretim sebebi ile benden mağfiret dileyecek olursa, ben de ona mağfiret ederim.
Hidayet verdiklerim müstesnâ, hepiniz dalâlettesiniz. Bu sebeple benden hidayet dileyin, ben de sizi hidayete ileteyim. Kendisini zengin kıldığımı kimseler dışında hepiniz fakirsiniz. O halde benden dileyin, size rızık vereyim. Dirinizle, ölünüzle, ilkinizle, sonuncularınızla, yaşınızla, kurunuzla bir araya gelip, kullarım arasından en takvâlı kişinin kalbi gibi bir kalbe sahip olsalar, bu benim mülkümü bir sivrisinek kanadı kadar dahi arttırmaz. Eğer hepsi toplanıp kullarım arasından en bedbaht kişinin kalbi gibi bir kalbe sahip olsalar bu da benim mülkümden sivrisinek kanadı kadar bir şey eksiltmez. Eğer diriniz, ölünüz, ilkleriniz, sonuncularınız, yaşınız, kurunuz, hep bir araya toplanıp, onların her birisi dileklerinin ulaşabildiği kadar dilekte bulunsa, (hepsine de dileklerini versem) bu bile benim mülkümden bir şey eksiltmez. Ancak sizden birinizin denizin kıyısına varıp, oraya bir iğne daldırıp sonra çekmesi gibi olur. Çünkü ben Cevâd’ım (pek cömerdim), Mâcîd’im (şanı pek yüce olanım), benim bağışım bir sözdür, bir şeyi murad edersem, ona sadece ‘ol!’ derim ve o da oluverir.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Zühd 30, /690
Senetler:
1. Ebu Zer el-Ğıfârî (Cündüb b. Abdullah b. Cünade)
2. Abdurrahman b. Ğanm el-Eşari (Abdurrahman b. Ğanm)
3. Şehr b. Havşeb el-Eşarî (Şehr b. Havşeb)
4. Musa b. Müseyyeb es-Sekafî (Musa b. Müseyyeb)
5. Ebu Muhammed Abde b. Süleyman el-Kufî (Abdurrahman b. Süleyman b. Hacib b. Zürare)
6. Ebu Said Abdullah b. Saîd el-Kindî (Abdullah b. Saîd b. Husayn b. Adî)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın ihsanı ve nimetleri
Allah İnancı, Allah'ın kudreti
Allah İnancı, hidayet ve dalalete sevketmesi
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Allah İnancı, varlığı ve birliği
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
23007, B006308
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا أَبُو شِهَابٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ عُمَارَةَ بْنِ عُمَيْرٍ عَنِ الْحَارِثِ بْنِ سُوَيْدٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ حَدِيثَيْنِ أَحَدُهُمَا عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَالآخَرُ عَنْ نَفْسِهِ قَالَ « إِنَّ الْمُؤْمِنَ يَرَى ذُنُوبَهُ كَأَنَّهُ قَاعِدٌ تَحْتَ جَبَلٍ يَخَافُ أَنْ يَقَعَ عَلَيْهِ ، وَإِنَّ الْفَاجِرَ يَرَى ذُنُوبَهُ كَذُبَابٍ مَرَّ عَلَى أَنْفِهِ » . فَقَالَ بِهِ هَكَذَا قَالَ أَبُو شِهَابٍ بِيَدِهِ فَوْقَ أَنْفِهِ . ثُمَّ قَالَ « لَلَّهُ أَفْرَحُ بِتَوْبَةِ عَبْدِهِ مِنْ رَجُلٍ نَزَلَ مَنْزِلاً ، وَبِهِ مَهْلَكَةٌ ، وَمَعَهُ رَاحِلَتُهُ عَلَيْهَا طَعَامُهُ وَشَرَابُهُ ، فَوَضَعَ رَأْسَهُ فَنَامَ نَوْمَةً ، فَاسْتَيْقَظَ وَقَدْ ذَهَبَتْ رَاحِلَتُهُ ، حَتَّى اشْتَدَّ عَلَيْهِ الْحَرُّ وَالْعَطَشُ أَوْ مَا شَاءَ اللَّهُ ، قَالَ أَرْجِعُ إِلَى مَكَانِى . فَرَجَعَ فَنَامَ نَوْمَةً ، ثُمَّ رَفَعَ رَأْسَهُ ، فَإِذَا رَاحِلَتُهُ عِنْدَهُ » . تَابَعَهُ أَبُو عَوَانَةَ وَجَرِيرٌ عَنِ الأَعْمَشِ . وَقَالَ أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ حَدَّثَنَا عُمَارَةُ سَمِعْتُ الْحَارِثَ . وَقَالَ شُعْبَةُ وَأَبُو مُسْلِمٍ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنِ الْحَارِثِ بْنِ سُوَيْدٍ . وَقَالَ أَبُو مُعَاوِيَةَ حَدَّثَنَا الأَعْمَشُ عَنْ عُمَارَةَ عَنِ الأَسْوَدِ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ وَعَنْ إِبْرَاهِيمَ التَّيْمِىِّ عَنِ الْحَارِثِ بْنِ سُوَيْدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ .
Tercemesi:
-.......Bize Ebû Şihâb, el-A'meş'ten; o da Umâre ibn Umeyr'den; o da el-Hâris ibn Suveyd'den tahdîs etti. Bize Abdullah ibn Mes'-ûd (R) iki hadîs tahdîs etti. Bunlardan birisi Peygamber(S)'den, diğeri de İbn Mes'ûd'un kendisindendir: İbn Mes'ûd kendisinden olarak şöyle dedi: Mü'min kişi günâhlarını (hayâlinde büyütüp) şöyle görür: Gû-yâ kendisi bir dağın eteğinde oturuyor ve dağın üzerine düşmesinden korkuyor. Fâcir kişi de günâhlarını burnunun üstüne konan bir sinek gibi görür, o sineği eliyle şöylece kovar!
Râvî Ebû Şihâb: Bu hadîsi bana şeyhim ("O, sineği eliyle şöylece kovar" sözünün tefsiri olarak) elini burnunun üstünde tutarak rivayet etti, demiştir.
Sonra İbn Mes'ûd (Rasülullah'tan rivayet ederek) şöyle dedi: "Allah kulunun tevbesinden, şu kişinin ferahından daha fazla ferahlanır: Bu kişi (yolcu olup) yanında devesi, üstünde suyu, azığı olduğu hâlde varıp sahrada korkunç bir yere inmiş, başını yere koyarak hafif bir uyku uyumuştu. Uyanınca devesinin gitmiş olduğunu anladı.
(Devesini aramağa çıktı.) Sıcaklık, susuzlukyâhud Allah'ın dilediği ıstırablar bu zât üzerinde şiddetle te'sîr edince (kendi kendine): Eski yerime olsun döneyim! dedi ve dönüp geldi. Az bir uyku daha uyudu. Sonra uyanıp başım kaldırınca devesini yanında buldu"
Bu hadîsi el-A'nıeş'ten rivayet etmekte Ebû Şihâb el-Hannât'a Ebû Avâne ile Cerîr de mutâbaat etmişlerdir.
Ebû Usâme de şöyle dedi: Bize el-Ameş tahdîs etti. Bize Umâre tahdîs etti. Ben el-Hâris ibn Suveyd'den işittim. Şu'be ile Ebü Müslim de el-A'meş'ten; o da İbrâhîm et-Teymî'den; o da el-Hâris ibn Suveyd'den söyledi.
Ebû Muâviye de şöyle dedi: Bize el-A'meş, Umâre'den; o da el-Esved'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti.
Yine el-A'meş, Umâre'den; o da İbrâhîm et-Teymî'den; o da el-Hâris ibn Suveyd'den; o da Abdullah ibn Mes'ûd'dan tahdîs etti
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Da'vât 4, 2/545
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Haris b. Süveyd et-Teymi (Haris b. Süveyd)
3. Umare b. Umeyr et-Teymi (Umare b. Umeyr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Şihâb Abdürabbih b. Nafi' el-Kinanî (Abdürabbih b. Nafi')
6. Ebu Abdullah Ahmed b. Yunus et-Temimî (Ahmed b. Abdullah b. Yunus b. Abdullah b. Kays)
Konular:
Günah, Müslüman, müslüman günahını gözünde büyütür
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
KTB, TEVBE, İSTİĞFAR
Tevbe, Günah, günahsız olmanın imkanı
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik
Öneri Formu
Hadis Id, No:
61386, HM009977
Hadis:
حَدَّثَنَا وَكِيعٌ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ أَبِي الزِّنَادِ عَنِ الْأَعْرَجِ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ
عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ يَضْحَكُ اللَّهُ إِلَى رَجُلَيْنِ يَقْتُلُ أَحَدُهُمَا الْآخَرَ كِلَاهُمَا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُقَاتِلُ هَذَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَيُسْتَشْهَدُ قَالَ ثُمَّ يَتُوبُ اللَّهُ عَلَى قَاتِلِهِ فَيُسْلِمُ فَيُقَاتِلُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ حَتَّى يُسْتَشْهَدَ
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 9977, 3/619
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
5. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
Konular:
Allah İnacı, Allah'ın gülmesi, hayreti, hoşlanması
Allah İnancı, Allah'ın kulu ile ilişkisi
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Şehit, mükafatı
Tevbe, önemi ve tevbeye teşvik