حَدَّثَنَا عَمْرٌو النَّاقِدُ حَدَّثَنَا كَثِيرُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ بُرْقَانَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ الأَصَمِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :
"إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ."
Bize Amr (b. Muhammed) en-Nakıd, ona Kesir b. Hişam (el-Kilâbî), ona Cafer b. Burkan (el-Kilabî), ona Yezid b. Esam (el-Amiri), ona da Ebu Hureyre Rasul-i Ekrem'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletti:
"Allah sizin görünüşünüze, malınıza- mülkünüze bakmaz, yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8153, M006543
Hadis:
حَدَّثَنَا عَمْرٌو النَّاقِدُ حَدَّثَنَا كَثِيرُ بْنُ هِشَامٍ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ بُرْقَانَ عَنْ يَزِيدَ بْنِ الأَصَمِّ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم :
"إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى صُوَرِكُمْ وَأَمْوَالِكُمْ وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَأَعْمَالِكُمْ."
Tercemesi:
Bize Amr (b. Muhammed) en-Nakıd, ona Kesir b. Hişam (el-Kilâbî), ona Cafer b. Burkan (el-Kilabî), ona Yezid b. Esam (el-Amiri), ona da Ebu Hureyre Rasul-i Ekrem'in (sav) şöyle buyurduğunu nakletti:
"Allah sizin görünüşünüze, malınıza- mülkünüze bakmaz, yalnızca kalplerinize ve amellerinize bakar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Birr ve's-sıla ve'l-edeb 6543, /1064
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Yezid b. Esam el-Amirî (Abduamr b. Ades b. Ubade b. Bekkâ b. Âmir)
3. Ebu Abdullah Cafer b. Burkan el-Kilabî (Cafer b. Burkân)
4. Ebu Sehl Kesir b. Hişam el-Kilâbî (Kesir b. Hişam)
5. Ebu Osman Amr b. Muhammed en-Nakıd (Amr b. Muhammed b. Bükeyr)
Konular:
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Niyet, zihin ve kalbin arındırılması
Bize Süleyman b. Davud el-Hâşimî, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn şihâb, ona Atâ b. Yezîd, ona da Ebu Hüreyre; (T)
Bize Ebu Kamil, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn şihâb, ona Atâ b. Yezîd, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:
"İnsanlar Peygamber’e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Aziz ve Celil Rabbimizi görecek miyiz?' diye sordular. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir gecede dolunayı görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. Sahabe 'Hayır, zorlanmıyoruz' dedi. 'Bulutsuz bir havada güneşi görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. 'Hayır, zorlanmıyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de kıyamet gününde Rabbinizi aynı şekilde (açık ve net olarak) göreceksiniz. Allah, insanları bir araya toplar ve 'Her kim neye tapıyorduysa şimdi onu takip etsin' buyurur. Böylece aya tapanlar ayı, güneşe tapanlar güneşi, tağutlara tapanlar da tağutları takip eder. Bu şekilde herkes tapındığı şeye gider. Geriye sadece, şefaatçileri ya da münafıklarıyla [Ebu Kamil der ki: burada tereddüt eden İbrahim'dir.] birlikte bu ümmet kalır. Aziz ve Celil Allah, onlara tanımadıkları bir surette gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Senden Allah’a sığınırız. Bu bizim yerimizdir, Aziz ve Celil Rabbimiz bize gelinceye kadar buradan ayrılmayız. O geldiğinde biz onu tanırız' derler. Sonra Allah, bildikleri surette onlara gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Evet, Sen Rabbimizsin' derler ve O’na tabi olurlar."
"Sonra cehennemin üzerine köprü (sırat) kurulur. (Ravi der ki:) Peygamber (sav) 'Ben, köprüden geçenlerin ilki olacağım' buyurdu. O gün peygamberlerden başkası konuşamaz, onların da duası 'Allah’ım selâmet ver, selâmet ver' olur. Köprünün üzerinde sa‘dân dikeni gibi kancalar bulunur. Siz Sa'd'an'ı gördünüz mü? (Ravi der ki:) Ashab 'Evet ey Allah’ın Rasulü' dediler. Hz Peygamber şöyle buyurdu: İşte O kancalar da ona benzer ama onların büyüklüğünü ancak Allah bilir. Bu kancalar, insanların amellerine göre onları kapar. İçlerinden bazıları ameliyle helak olur bazıları da ameliyle güvenli bir şekilde geçip gider. Ya da onlardan bir kısmı yerde sürüne sürüne götürülür, bazıları da (cehenneme düşmeden) (kurtulup) geçer. Sonra Allah tecelli eder ve kullar arasında hükmünü verdikten sonra, kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edenlerden, rahmet dilediği kimseleri ateşten çıkarmak diler ve meleklerine 'Onları çıkarın' diye emreder. Melekler, onları cehennemde secde izlerinden tanır. Ateş Adem oğlunun, secde izi hariç, her yerini yakar. Allah, Âdemoğlunun secde izlerini ateşe haram kılmıştır. Melekler onları, bedenleri yanmış, kömürleşmiş bir halde ateşten çıkarırlar. Üzerlerine hayat suyu dökülür ve tıpkı sel suyuyla taşınan tohumun yeşerdiği gibi yeniden canlanırlar. Sonunda yüzü ateşe çevrilmiş bir adam kalır. Bu adam cennete en son giren kimsedir. Adam 'Ey Rabbim! Ateşin kokusu beni zehirledi, sıcaklığı yaktı. Yüzümü ateşten çevir' diye Allah’a dua eder durur. Sonra Aziz ve Celil Allah 'Eğer bunu sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir misin?' buyurur. Adam 'İzzetine yemin ederim ki başka bir şey istemem' diyerek Allah'a sözler ve garantiler verir. Allah da onun yüzünü ateşten çevirir. Adamın yüzü cennete döndüğünde cenneti görür ve Allah'ın dilediği bir süre sessiz kalır. Sonra yine 'Ey Rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır' der. Allah 'Sen bana daha önce başka bir şey istemeyeceğine söz vermedin mi? Yazıklar olsun ey Âdemoğlu! Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam dua etmeye devam eder. Allah 'Eğer bunu da sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz verir misin?' buyurur. Adam 'Evet, izzetine yemin ederim, başka bir şey istemem' der. Allah, ondan söz ve yemin alır ve onu cennet kapısına yaklaştırır. Adam cennet kapısına yaklaşınca, cennet ona açılır. İçindekileri görünce, bir süre sessiz kalır. Sonra 'Ey Rabbim! Beni cennete al' der. Allah 'Sen bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun ey Adem oğlu Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam: 'Ey Rabbim! Beni kullarının en bedbahtı kılma' diyerek Aziz ve Celil Allah'a yalvarmaya devam eder. Sonunda Allah Teâlâ ona rahmetiyle güler ve cennete girmesine izin verir. Cennete girdiğinde ona 'Aziz ve Celil Rabbinde dile ve iste' denir, o da diler. Allah'ın ' şunu ve şunu da dile' buyruğu bitinceye kadar dilemesi devam eder, en sonunda bütün arzular sona erince Aziz ve Celil Allah 'Bu nimetler ve bir o kadarı da senin olsun' buyurur"
Atâ der ki: Ebu Hüreyre’nin yanında oturan Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hüreyre'nin "Bu nimetler senindir ve bir o kadarı da senin olacaktır" sözüne kadar, bu rivayetin hiçbir yerinde ona itiraz etmedi. Burada Ebu Saîd itiraz etti ve “Ben, Peygamber’in (sav) "Bu nimetler senindir ve on misli de senin olacaktır" buyurduğunu işittim” dedi. Ebu Hüreyre de “Ben de "Bir o kadarı da senin olacaktır" kısmını ezberledim.” dedi. Ebu Saîd “Şehadet ederim ki ben Hz. Peygamber'den (sav) bu konuda "bu adama on katı vardır" sözünü ezberledim” dedi. Ebu Hureyre der ki: "İşte bu adam, cennete en son girecek kimsedir."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
48250, HM007914
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ دَاوُدَ الْهَاشِمِيُّ أَخْبَرَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ حَدَّثَنَا ابْنُ شِهَابٍ عَنْ عَطَاءِ بْنِ يَزِيدَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ أَبِي وَأَبُو كَامِلٍ قَالَ حَدَّثَنَا إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ حَدَّثَنَا عَطَاءُ بْنُ يَزِيدَ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ الْمَعْنَى أَنَّ النَّاسَ قَالُوا لِرَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَا رَسُولَ اللَّهِ هَلْ نَرَى رَبَّنَا عَزَّ وَجَلَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ هَلْ تُضَارُّونَ فِي الْقَمَرِ لَيْلَةَ الْبَدْرِ قَالُوا لَا يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ فَهَلْ تُضَارُّونَ فِي الشَّمْسِ لَيْسَ دُونَهَا سَحَابٌ قَالُوا لَا قَالَ فَإِنَّكُمْ تَرَوْنَهُ كَذَلِكَ يَجْمَعُ اللَّهُ النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَيُقَالُ مَنْ كَانَ يَعْبُدُ شَيْئًا فَلْيَتَّبِعْهُ فَيَتْبَعُ مَنْ يَعْبُدُ الشَّمْسَ الشَّمْسَ وَيَتْبَعُ مَنْ يَعْبُدُ الْقَمَرَ الْقَمَرَ وَيَتْبَعُ مَنْ يَعْبُدُ الطَّوَاغِيتَ الطَّوَاغِيتَ وَتَبْقَى هَذِهِ الْأُمَّةُ فِيهَا شَافِعُوهَا أَوْ مُنَافِقُوهَا قَالَ أَبُو كَامِلٍ شَكَّ إِبْرَاهِيمُ فَيَأْتِيهِمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي صُورَةٍ غَيْرِ صُورَتِهِ الَّتِي يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ فَيَقُولُونَ نَعُوذُ بِاللَّهِ مِنْكَ هَذَا مَكَانُنَا حَتَّى يَأْتِيَنَا رَبُّنَا فَإِذَا جَاءَ رَبُّنَا عَرَفْنَاهُ فَيَأْتِيهِمْ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ فِي صُورَتِهِ الَّتِي يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا فَيَتَّبِعُونَهُ وَيُضْرَبُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَيْ جَهَنَّمَ فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِي أَوَّلَ مَنْ يَجُوزُ ه وَلَا يَتَكَلَّمُ يَوْمَئِذٍ إِلَّا الرُّسُلُ وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ وَفِي جَهَنَّمَ كَلَالِيبُ مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ هَلْ رَأَيْتُمْ السَّعْدَانَ قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ فَإِنَّهَا مِثْلُ شَوْكِ السَّعْدَانِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَعْلَمُ قَدْرَ عِظَمِهَا إِلَّا اللَّهُ تَعَالَى تَخْطَفُ النَّاسَ بِأَعْمَالِهِمْ فَمِنْهُمْ الْمُوبَقُ بِعَمَلِهِ أَوْ قَالَ الْمُوثَقُ بِعَمَلِهِ أَوْ الْمُخَرْدَلُ وَمِنْهُمْ الْمُجَازَى قَالَ أَبُو كَامِلٍ فِي حَدِيثِهِ شَكَّ إِبْرَاهِيمُ وَمِنْهُمْ الْمُخَرْدَلُ أَوْ الْمُجَازَى ثُمَّ يَتَجَلَّى حَتَّى إِذَا فَرَغَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ الْقَضَاءِ بَيْنَ الْعِبَادِ وَأَرَادَ أَنْ يُخْرِجَ بِرَحْمَتِهِ مَنْ أراد مِنْ أَهْلِ النَّارِ أَمَرَ الْمَلَائِكَةَ أَنْ يُخْرِجُوا مِنْ النَّارِ مَنْ كَانَ لَا يُشْرِكُ بِاللَّهِ شَيْئًا مِمَّنْ أَرَادَ اللَّهُ أَنْ يَرْحَمَهُ مِمَّنْ يَقُولُ لَا إِلَهَ إِلَّا اللَّهُ فَيَعْرِفُونَهُمْ فِي النَّارِ يَعْرِفُونَهُمْ بِأَثَرِ السُّجُودِ تَأْكُلُ النَّارُ ابْنَ آدَمَ إِلَّا أَثَرَ السُّجُودِ وَحَرَّمَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى النَّارِ أَنْ تَأْكُلَ أَثَرَ السُّجُودِ فَيَخْرُجُونَ مِنْ النَّارِ قَدْ امْتُحِشُوا فَيُصَبُّ عَلَيْهِمْ مَاءُ الْحَيَاةِ فَيَنْبُتُونَ كَمَا تَنْبُتُ الْحِبَّةُ وَقَالَ أَبُو كَامِلٍ الْحَبَّةُ أَيْضًا فِي حَمِيلِ السَّيْلِ وَيَبْقَى رَجُلٌ مُقْبِلٌ بِوَجْهِهِ عَلَى النَّارِ وَهُوَ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولًا فَيَقُولُ أَيْ رَبِّ اصْرِفْ وَجْهِي عَنْ النَّارِ فَإِنَّهُ قَدْ قَشَبَنِي رِيحُهَا وَأَحْرَقَنِي دُخَانُهَا فَيَدْعُو اللَّهَ مَا شَاءَ أَنْ يَدْعُوَهُ ثُمَّ يَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ هَلْ عَسَيْتَ إِنْ فُعِلَ ذَلِكَ بِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ فَيَقُولُ لَا وَعِزَّتِكَ لَا أَسْأَلُك غَيْرَهُ وَيُعْطِي رَبَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ مَا شَاءَ فَيَصْرِفُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ وَجْهَهُ عَنْ النَّارِ فَإِذَا أَقْبَلَ عَلَى الْجَنَّةِ وَرَآهَا سَكَتَ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَيْ رَبِّ قَرِّبْنِي إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَيَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُ أَلَسْتَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لَا تَسْأَلَنِي غَيْرَ مَا أَعْطَيْتُكَ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ فَيَقُولُ أَيْ رَبِّ فَيَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَقُولَ لَهُ فَهَلْ عَسَيْتَ إِنْ أُعْطِيتَ ذَلِكَ أَنْ تَسْأَلَ غَيْرَهُ فَيَقُولُ لَا وَعِزَّتِكَ لَا أَسْأَلُ غَيْرَهُ فَيُعْطِي رَبَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مَا شَاءَ مِنْ عُهُودٍ وَمَوَاثِيقَ فَيُقَدِّمُهُ إِلَى بَابِ الْجَنَّةِ فَإِذَا قَامَ عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ انْفَهَقَتْ لَهُ الْجَنَّةُ فَرَأَى مَا فِيهَا مِنْ الْحَبْرَةِ وَالسُّرُورِ فَيَسْكُتُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَسْكُتَ ثُمَّ يَقُولُ أَيْ رَبِّ أَدْخِلْنِي الْجَنَّةَ فَيَقُولُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُ أَلَيْسَ قَدْ أَعْطَيْتَ عُهُودَكَ وَمَوَاثِيقَكَ أَنْ لَا تَسْأَلَنِي غَيْرَ مَا أَعْطَيْتُكَ وَيْلَكَ يَا ابْنَ آدَمَ مَا أَغْدَرَكَ فَيَقُولُ أَيْ رَبِّ لَا أَكُونُ أَشْقَى خَلْقِكَ فَلَا يَزَالُ يَدْعُو اللَّهَ حَتَّى يَضْحَكَ اللَّهُ مِنْهُ فَإِذَا ضَحِكَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ مِنْهُ قَالَ ادْخُلْ الْجَنَّةَ فَإِذَا دَخَلَهَا قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُ تَمَنَّهْ فَيَسْأَلُ رَبَّهُ عَزَّ وَجَلَّ وَيَتَمَنَّى حَتَّى إِنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ لَيُذَكِّرُهُ يَقُولُ مِنْ كَذَا وَكَذَا حَتَّى إِذَا انْقَطَعَتْ بِهِ الْأَمَانِيُّ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُ لَكَ ذَلِكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ
قَالَ عَطَاءُ بْنُ يَزِيدَ وَأَبُو سَعِيدٍ الْخُدْرِيُّ مَعَ أَبِي هُرَيْرَةَ لَا يَرُدُّ عَلَيْهِ مِنْ حَدِيثِهِ شَيْئًا حَتَّى إِذَا حَدَّثَ أَبُو هُرَيْرَةَ أَنَّ اللَّهَ عَزَّ وَجَلَّ قَالَ لِذَلِكَ الرَّجُلِ وَمِثْلُهُ مَعَهُ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ وَعَشَرَةُ أَمْثَالِهِ مَعَهُ يَا أَبَا هُرَيْرَةَ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ مَا حَفِظْتُ إِلَّا قَوْلَهُ ذَلِكَ لَكَ وَمِثْلُهُ مَعَهُ قَالَ أَبُو سَعِيدٍ أَشْهَدُ أَنِّي حَفِظْتُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَوْلَهُ فِي ذَلِكَ الرَّجُلِ لَكَ عَشَرَةُ أَمْثَالِهِ قَالَ أَبُو هُرَيْرَةَ وَذَلِكَ الرَّجُلُ آخِرُ أَهْلِ الْجَنَّةِ دُخُولًا
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Davud el-Hâşimî, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn şihâb, ona Atâ b. Yezîd, ona da Ebu Hüreyre; (T)
Bize Ebu Kamil, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn şihâb, ona Atâ b. Yezîd, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:
"İnsanlar Peygamber’e (sav) 'Ey Allah’ın Rasulü! Kıyamet gününde Aziz ve Celil Rabbimizi görecek miyiz?' diye sordular. Peygamber (sav) 'Bulutsuz bir gecede dolunayı görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. Sahabe 'Hayır, zorlanmıyoruz' dedi. 'Bulutsuz bir havada güneşi görmekte zorlanır mısınız?' buyurdu. 'Hayır, zorlanmıyoruz' dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: İşte siz de kıyamet gününde Rabbinizi aynı şekilde (açık ve net olarak) göreceksiniz. Allah, insanları bir araya toplar ve 'Her kim neye tapıyorduysa şimdi onu takip etsin' buyurur. Böylece aya tapanlar ayı, güneşe tapanlar güneşi, tağutlara tapanlar da tağutları takip eder. Bu şekilde herkes tapındığı şeye gider. Geriye sadece, şefaatçileri ya da münafıklarıyla [Ebu Kamil der ki: burada tereddüt eden İbrahim'dir.] birlikte bu ümmet kalır. Aziz ve Celil Allah, onlara tanımadıkları bir surette gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Senden Allah’a sığınırız. Bu bizim yerimizdir, Aziz ve Celil Rabbimiz bize gelinceye kadar buradan ayrılmayız. O geldiğinde biz onu tanırız' derler. Sonra Allah, bildikleri surette onlara gelir ve 'Ben Rabbinizim' buyurur. Onlar da 'Evet, Sen Rabbimizsin' derler ve O’na tabi olurlar."
"Sonra cehennemin üzerine köprü (sırat) kurulur. (Ravi der ki:) Peygamber (sav) 'Ben, köprüden geçenlerin ilki olacağım' buyurdu. O gün peygamberlerden başkası konuşamaz, onların da duası 'Allah’ım selâmet ver, selâmet ver' olur. Köprünün üzerinde sa‘dân dikeni gibi kancalar bulunur. Siz Sa'd'an'ı gördünüz mü? (Ravi der ki:) Ashab 'Evet ey Allah’ın Rasulü' dediler. Hz Peygamber şöyle buyurdu: İşte O kancalar da ona benzer ama onların büyüklüğünü ancak Allah bilir. Bu kancalar, insanların amellerine göre onları kapar. İçlerinden bazıları ameliyle helak olur bazıları da ameliyle güvenli bir şekilde geçip gider. Ya da onlardan bir kısmı yerde sürüne sürüne götürülür, bazıları da (cehenneme düşmeden) (kurtulup) geçer. Sonra Allah tecelli eder ve kullar arasında hükmünü verdikten sonra, kendisinden başka ilah olmadığına şehadet edenlerden, rahmet dilediği kimseleri ateşten çıkarmak diler ve meleklerine 'Onları çıkarın' diye emreder. Melekler, onları cehennemde secde izlerinden tanır. Ateş Adem oğlunun, secde izi hariç, her yerini yakar. Allah, Âdemoğlunun secde izlerini ateşe haram kılmıştır. Melekler onları, bedenleri yanmış, kömürleşmiş bir halde ateşten çıkarırlar. Üzerlerine hayat suyu dökülür ve tıpkı sel suyuyla taşınan tohumun yeşerdiği gibi yeniden canlanırlar. Sonunda yüzü ateşe çevrilmiş bir adam kalır. Bu adam cennete en son giren kimsedir. Adam 'Ey Rabbim! Ateşin kokusu beni zehirledi, sıcaklığı yaktı. Yüzümü ateşten çevir' diye Allah’a dua eder durur. Sonra Aziz ve Celil Allah 'Eğer bunu sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair söz verir misin?' buyurur. Adam 'İzzetine yemin ederim ki başka bir şey istemem' diyerek Allah'a sözler ve garantiler verir. Allah da onun yüzünü ateşten çevirir. Adamın yüzü cennete döndüğünde cenneti görür ve Allah'ın dilediği bir süre sessiz kalır. Sonra yine 'Ey Rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır' der. Allah 'Sen bana daha önce başka bir şey istemeyeceğine söz vermedin mi? Yazıklar olsun ey Âdemoğlu! Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam dua etmeye devam eder. Allah 'Eğer bunu da sana verirsem, başka bir şey istemeyeceğine dair bana söz verir misin?' buyurur. Adam 'Evet, izzetine yemin ederim, başka bir şey istemem' der. Allah, ondan söz ve yemin alır ve onu cennet kapısına yaklaştırır. Adam cennet kapısına yaklaşınca, cennet ona açılır. İçindekileri görünce, bir süre sessiz kalır. Sonra 'Ey Rabbim! Beni cennete al' der. Allah 'Sen bana başka bir şey istemeyeceğine dair söz vermemiş miydin? Yazıklar olsun ey Adem oğlu Ne çabuk sözünden cayıyorsun' buyurur. Adam: 'Ey Rabbim! Beni kullarının en bedbahtı kılma' diyerek Aziz ve Celil Allah'a yalvarmaya devam eder. Sonunda Allah Teâlâ ona rahmetiyle güler ve cennete girmesine izin verir. Cennete girdiğinde ona 'Aziz ve Celil Rabbinde dile ve iste' denir, o da diler. Allah'ın ' şunu ve şunu da dile' buyruğu bitinceye kadar dilemesi devam eder, en sonunda bütün arzular sona erince Aziz ve Celil Allah 'Bu nimetler ve bir o kadarı da senin olsun' buyurur"
Atâ der ki: Ebu Hüreyre’nin yanında oturan Ebu Saîd el-Hudrî, Ebu Hüreyre'nin "Bu nimetler senindir ve bir o kadarı da senin olacaktır" sözüne kadar, bu rivayetin hiçbir yerinde ona itiraz etmedi. Burada Ebu Saîd itiraz etti ve “Ben, Peygamber’in (sav) "Bu nimetler senindir ve on misli de senin olacaktır" buyurduğunu işittim” dedi. Ebu Hüreyre de “Ben de "Bir o kadarı da senin olacaktır" kısmını ezberledim.” dedi. Ebu Saîd “Şehadet ederim ki ben Hz. Peygamber'den (sav) bu konuda "bu adama on katı vardır" sözünü ezberledim” dedi. Ebu Hureyre der ki: "İşte bu adam, cennete en son girecek kimsedir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ahmed b. Hanbel, Müsned-i Ahmed, Ebu Hureyre 7914, 3/170
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Muhammed Ata b. Yezid el-Cünde'î (Ata b. Yezid el-Leysî)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Kamil Muzaffer b. Müdrik el-Horasanî (Muzaffer b. Müdrik)
5. Ebu Eyyub Süleyman b. Davud el-Kuraşi (Süleyman b. Davud b. Davud b. Ali b. Abdullah)
Konular:
Allah İnancı, Allah'ın görülmesi, rü'yetullah, cemalullah
Allah İnancı, Kıyamet günü insanlarla konuşur
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Cennet, Cennetlikler, vasfı , sıfatı , yaşamı vs.
Cennet, ehlinin Allah Teala ile konuşmaları
Cennet, ilk ve son girecek mü'min
Hz. Peygamber, sembolik, temsili anlatımı
İman, Ahirete, Sırat köprüsü
İman, Esasları: Ahirete iman, diriliş, ba's
Kelime-i tevhid, söyleyene cehennemin haram olması
Kıyamet, ahvali
KTB, İMAN
Müslüman, Müslümanların diğer ümmetlerden üstünlüğü
Secde
Secde, alınlardaki secde izi
Bize Nadr b. Şumeyl, ona Behz b. Hakîm, ona babası (Hakim b. Muaviye), ona da dedesi (Muaviye b. Hayde) rivayet ettiğine göre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın kullarından biri vardı ve o Allah için hiçbir ibadet yapmazdı. Adam ömrünün bir kısmını geçirip geriye az bir kısmı kalınca anladı ki, Allah için hiçbir iyilik biriktirmemiş. Hemen çocuklarını çağırdı ve onlara 'Beni nasıl bir baba biliyorsunuz?' diye sordu. Onlar da 'Ey babamız, seni babaların hayırlısı olarak biliyoruz' dediler. Adam onlara 'Öyleyse, ya benim dediğimi yaparsınız, ya da bana ait ne malım varsa tamamını hepinizden çekip alırım' dedi. Böylece adam onlardan söz aldı ve Allah adına yemin ederek onlara 'İyi dinleyin. Öldüğüm zaman beni alıp ateşte yakın. Kömür haline geldiğimde beni kemiklerimi ufalayın, sonra da rüzgâra savurun' dedi. Muhammed'in Rabbine yemin olsun ki, adam ölünce çocukları, babalarının vasiyetini yerine getirdiler. Sonra adam, eskisinden daha güzel hâle getirilip Rabbinin huzuruna çıkarıldı. Cenâb-ı Hak ona 'Kendini ateşte yaktırmaya sevk eden sebep ne idi?' diye sordu. Adam 'Senin korkun, ya Rabbi' dedi. Yüce Allah da 'Ben de senin, Allah korkusundan onları söylediğini anladım' buyurdu ve adamın tövbesini kabul etti."
[Ebu Muhammed (ed-Dârimî) der ki: Metinde geçen " يَبْتَئِرُ” kelimesi, "biriktiriyor, saklıyor" anlamına gelmektedir.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
46997, DM002855
Hadis:
أَخْبَرَنَا النَّضْرُ بْنُ شُمَيْلٍ قَالَ أَخْبَرَنَا بَهْزُ بْنُ حَكِيمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ : «كَانَ عَبْدٌ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ وَكَانَ لاَ يَدِينُ لِلَّهِ دِيناً ، وَإِنَّهُ لَبِثَ حَتَّى ذَهَبَ مِنْهُ عُمُرٌ وَبَقِىَ عُمُرٌ فَعَلِمَ أَنَّهُ لَمْ يَبْتَئِرْ عِنْدَ اللَّهِ خَيْراً ، فَدَعَا بَنِيهِ فَقَالَ : أَىُّ أَبٍ تَعْلَمُونِى؟ قَالُوا : خَيْرُهُ يَا أَبَانَا. قَالَ : فَإِنِّى لاَ أَدَعُ عِنْدَ أَحَدٍ مِنْكُمْ مَالاً هُوَ مِنِّى إِلاَّ أَخَذْتُهُ أَوْ لَتَفْعَلُنَّ مَا آمُرُكُمْ. قَالَ : فَأَخَذَ مِنْهُمْ مِيثَاقاً وَرَبِّى قَالَ : أَمَّا أَنَا إِذَا مُتُّ فَخُذُونِى فَأَحْرِقُونِى بِالنَّارِ حَتَّى إِذَا كُنْتُ حُمَماً فَدُقُّونِى ثُمَّ اذْرُونِى فِى الرِّيحِ. قَالَ : فَفَعَلُوا ذَلِكَ بِهِ وَرَبِّ مُحَمَّدٍ حِينَ مَاتَ فَجِىءَ بِهِ أَحْسَنَ مَا كَانَ قَطُّ ، فَعُرِضَ عَلَى رَبِّهِ فَقَالَ : مَا حَمَلَكَ عَلَى النَّارِ؟ قَالَ : خَشْيَتُكَ يَا رَبِّ. قَالَ : إِنِّى أَسْمَعُكَ لَرَاهِباً قَالَ : فَتِيبَ عَلَيْهِ ». قَالَ أَبُو مُحَمَّدٍ : يَبْتَئِرُ يَدَّخِرُ.
Tercemesi:
Bize Nadr b. Şumeyl, ona Behz b. Hakîm, ona babası (Hakim b. Muaviye), ona da dedesi (Muaviye b. Hayde) rivayet ettiğine göre Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah'ın kullarından biri vardı ve o Allah için hiçbir ibadet yapmazdı. Adam ömrünün bir kısmını geçirip geriye az bir kısmı kalınca anladı ki, Allah için hiçbir iyilik biriktirmemiş. Hemen çocuklarını çağırdı ve onlara 'Beni nasıl bir baba biliyorsunuz?' diye sordu. Onlar da 'Ey babamız, seni babaların hayırlısı olarak biliyoruz' dediler. Adam onlara 'Öyleyse, ya benim dediğimi yaparsınız, ya da bana ait ne malım varsa tamamını hepinizden çekip alırım' dedi. Böylece adam onlardan söz aldı ve Allah adına yemin ederek onlara 'İyi dinleyin. Öldüğüm zaman beni alıp ateşte yakın. Kömür haline geldiğimde beni kemiklerimi ufalayın, sonra da rüzgâra savurun' dedi. Muhammed'in Rabbine yemin olsun ki, adam ölünce çocukları, babalarının vasiyetini yerine getirdiler. Sonra adam, eskisinden daha güzel hâle getirilip Rabbinin huzuruna çıkarıldı. Cenâb-ı Hak ona 'Kendini ateşte yaktırmaya sevk eden sebep ne idi?' diye sordu. Adam 'Senin korkun, ya Rabbi' dedi. Yüce Allah da 'Ben de senin, Allah korkusundan onları söylediğini anladım' buyurdu ve adamın tövbesini kabul etti."
[Ebu Muhammed (ed-Dârimî) der ki: Metinde geçen " يَبْتَئِرُ” kelimesi, "biriktiriyor, saklıyor" anlamına gelmektedir.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Dârimî, Sünen-i Dârimî, Rikâk 92, 3/1855
Senetler:
1. Ebu Hakîm Muaviye b. Hayde el-Kuşeyri (Muaviye b. Hayde b. Muaviye b. Kuşayr b. Kab b. Rabi'a)
2. Hakim b. Muaviye el-Behzî (Hakim b. Muaviye b. Hayde b. Muaviye)
3. Ebu Abdulmelik Behz b. Hakim el-Kuşeyrî (Behz b. Hakim b. Muaviye b. Hayde b. Muaviye b. Kuşeyr b. Kab b. Amir)
4. Ebu Hasan Nadr b. Şümeyl el-Mazinî (Nadr b. Şümeyl b. Hareşe)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
İman, Esasları: Ahirete iman, diriliş, ba's
KTB, İMAN
KTB, TEVBE, İSTİĞFAR
Kulluk, Allah korkusu ve ondan dolayı ağlamak
Mizan/hesaplaşma, Ahirette Günahların silinmesi/affedilmesi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
8151, M006542
Hadis:
حَدَّثَنِى أَبُو الطَّاهِرِ أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ سَرْحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ عَنْ أُسَامَةَ - وَهُوَ ابْنُ زَيْدٍ - أَنَّهُ سَمِعَ أَبَا سَعِيدٍ مَوْلَى عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَامِرِ بْنِ كُرَيْزٍ يَقُولُ سَمِعْتُ أَبَا هُرَيْرَةَ يَقُولُ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَذَكَرَ نَحْوَ حَدِيثِ دَاوُدَ
[قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "لاَ تَحَاسَدُوا وَلاَ تَنَاجَشُوا وَلاَ تَبَاغَضُوا وَلاَ تَدَابَرُوا وَلاَ يَبِعْ بَعْضُكُمْ عَلَى بَيْعِ بَعْضٍ وَكُونُوا عِبَادَ اللَّهِ إِخْوَانًا. الْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يَخْذُلُهُ وَلاَ يَحْقِرُهُ. التَّقْوَى هَا هُنَا." وَيُشِيرُ إِلَى صَدْرِهِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ "بِحَسْبِ امْرِئٍ مِنَ الشَّرِّ أَنْ يَحْقِرَ أَخَاهُ الْمُسْلِمَ كُلُّ الْمُسْلِمِ عَلَى الْمُسْلِمِ حَرَامٌ دَمُهُ وَمَالُهُ وَعِرْضُهُ."]
وَزَادَ وَنَقَصَ وَمِمَّا زَادَ فِيهِ "إِنَّ اللَّهَ لاَ يَنْظُرُ إِلَى أَجْسَادِكُمْ وَلاَ إِلَى صُوَرِكُمْ وَلَكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ." وَأَشَارَ بِأَصَابِعِهِ إِلَى صَدْرِهِ.
Tercemesi:
Bize Ebu Tahir Ahmed b. Amr b. Serh (el-Kuraşî), ona (Abdullah) b. Vehb (el-Kuraşî), ona Üsame b. Zeyd (el-Leysî), ona Abdullah b. Amir b. Küreyz'in azadlısı Ebu Said (el-Huzai), ona da Ebu Hureyre Rasulullah'ın şöyle buyurduğunu nakletti dedikten sonra Davud b. Kays hadisinin benzerini zikretti. Ancak rivayetine biraz eklemede ve eksiltmede bulundu. Yaptığı eklemelerden biri şudur:
"Şüphesiz ki Allah sizin bedenlerinize ve biçimlerinize bakmaz, fakat kalplerinize bakar." Rasulullah (sav) (bunu söylerken) parmaklarıyla göğsüne işaret etti.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Birr ve's-sıla ve'l-edeb 6542, /1064
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Said el-Huzai (Ebu Said)
3. Ebu Zeyd Üsame b. Zeyd el-Leysî (Üsame b. Zeyd)
4. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
5. Ebu Tahir Ahmed b. Amr el-Kuraşî (Ahmed b. Amr b. Abdullah)
Konular:
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13966, M007133
Hadis:
حَدَّثَنِى هَارُونُ بْنُ سَعِيدٍ الأَيْلِىُّ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنْ أَبِى الزِّنَادِ عَنِ الأَعْرَجِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ أَعْدَدْتُ لِعِبَادِىَ الصَّالِحِينَ مَا لاَ عَيْنٌ رَأَتْ وَلاَ أُذُنٌ سَمِعَتْ وَلاَ خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ ذُخْرًا بَلْهَ مَا أَطْلَعَكُمُ اللَّهُ عَلَيْهِ » .
Tercemesi:
Bana Hârun b. Saîd el-Eylî, ona İbn Vehb, ona Mâlik, ona Ebu’z-Zinâd, ona el-A‘rec, ona da Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Nebi (sav) şöyle buyurdu: “-Allah’ın sizi kendilerinden haberdar etmiş oldukları bir tarafa-: Aziz ve celil Allah buyurdu ki: Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hatırından geçirmediği şeyleri, onlar için bir mükâfat olmak üzere hazırladım.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Cennet ve sıfatü neîmihâ ve ehlihâ 7133, /1162
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Davud A'rec Abdurrahman b. Hürmüz (Abdurrahman b. Hürmüz)
3. Ebu Zinad Abdullah b. Zekvan el-Kuraşi (Abdullah b. Zekvan)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Abdullah b. Vehb el-Kuraşî (Abdullah b. Vehb b. Müslim)
6. Ebu Cafer Harun b. Said es-Sa'dî (Harun b. Said b. Heysem b. Muhammed b. Heysem b. Feyruz)
Konular:
Allah İnancı, kullarına merhametlidir
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Kul, Allah'ın sevdiği / seçkin kulları
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Hâlid, ona Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir:
"Rubeyy, bir kız çocuğunun ön dişini kırdı. Kızın yakınlarındana affetmesini istediler, ama yakınları kabul etmedi. Bu sefer diyet vermeyi teklif ettiler, onu da reddettiler. Bunun üzerine Nebi’nin (sav) yanına gittiler, Allah Rasulü (sav) kısas yapılmasını emir buyurdu. Enes b. Nadr 'ey Allah’ın Rasulü, Rubeyy’in ön dişi mi kırılacak? Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, o diş asla kırılmayacak' dedi. Hz. peygamber (sav) 'ey Enes, Allah’ın hükmü kısas yapılmasıdır' buyurdu. sonra, o küçük kızın yakınları razı oldular ve af ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Allah’ın kulları arasında öyleleri vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa Allah da onların yeminini boşa çıkarmaz."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28466, N004761
Hadis:
أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى قَالَ حَدَّثَنَا خَالِدٌ قَالَ حَدَّثَنَا حُمَيْدٌ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كَسَرَتِ الرُّبَيِّعُ ثَنِيَّةَ جَارِيَةٍ فَطَلَبُوا إِلَيْهِمُ الْعَفْوَ فَأَبَوْا فَعُرِضَ عَلَيْهِمُ الأَرْشُ فَأَبَوْا فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَمَرَ بِالْقِصَاصِ . قَالَ أَنَسُ بْنُ النَّضْرِ يَا رَسُولَ اللَّهِ تُكْسَرُ ثَنِيَّةُ الرُّبَيِّعِ لاَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ تُكْسَرُ . قَالَ « يَا أَنَسُ كِتَابُ اللَّهِ الْقِصَاصُ » . فَرَضِىَ الْقَوْمُ وَعَفَوْا فَقَالَ « إِنَّ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ مَنْ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لأَبَرَّهُ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Hâlid, ona Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir:
"Rubeyy, bir kız çocuğunun ön dişini kırdı. Kızın yakınlarındana affetmesini istediler, ama yakınları kabul etmedi. Bu sefer diyet vermeyi teklif ettiler, onu da reddettiler. Bunun üzerine Nebi’nin (sav) yanına gittiler, Allah Rasulü (sav) kısas yapılmasını emir buyurdu. Enes b. Nadr 'ey Allah’ın Rasulü, Rubeyy’in ön dişi mi kırılacak? Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, o diş asla kırılmayacak' dedi. Hz. peygamber (sav) 'ey Enes, Allah’ın hükmü kısas yapılmasıdır' buyurdu. sonra, o küçük kızın yakınları razı oldular ve af ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Allah’ın kulları arasında öyleleri vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa Allah da onların yeminini boşa çıkarmaz."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Kasâme ve'l-kaved ve'd-diyât 17-18, /2396
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
4. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Yargı, diyet, azaların
Yargı, Kısas
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى أَبُو مُوسَى حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ وَابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كَسَرَتِ الرُّبَيِّعُ عَمَّةُ أَنَسٍ ثَنِيَّةَ جَارِيَةٍ فَطَلَبُوا الْعَفْوَ فَأَبَوْا فَعَرَضُوا عَلَيْهِمُ الأَرْشَ فَأَبَوْا فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَمَرَ بِالْقِصَاصِ . فَقَالَ أَنَسُ بْنُ النَّضْرِ يَا رَسُولَ اللَّهِ تُكْسَرُ ثَنِيَّةُ الرُّبَيِّعِ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ تُكْسَرُ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « يَا أَنَسُ كِتَابُ اللَّهِ الْقِصَاصُ » . قَالَ فَرَضِىَ الْقَوْمُ فَعَفَوْا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ مَنْ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لأَبَرَّهُ » .
Bize Muhammed b. Müsennâ Ebu Musa, ona Hâlid b. Hâris ve İbn Ebu Adiy, onlara Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir:
"Enes’in halası Rubeyy, bir kız çocuğunun ön dişini kırdı. Yakınlarından onu affetmesini istediler, onlar kabul etmedi, onlara diyet vermeyi teklif ettiler, kabul etmediler. Bu sefer Nebi’nin (sav) yanına gittiler, Allah Rasulü (sav) kısas yapılmasını emir buyurdu. Bunun üzerine Enes b. Nadr 'ey Allah’ın Rasulü, Rubeyy’in ön dişi mi kırılacak? Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, o diş kırılmayacak' dedi. Bu sefer Nebi (sav): 'Ey Enes! Allah’ın farzı kısas yapılmasıdır' buyurdu. Derken, o küçük kızın yakınları razı oldular ve af ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Allah’ın kulları arasında öyleleri vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa Allah da onların yeminini boşa çıkarmaz."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
28555, İM002649
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى أَبُو مُوسَى حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ وَابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كَسَرَتِ الرُّبَيِّعُ عَمَّةُ أَنَسٍ ثَنِيَّةَ جَارِيَةٍ فَطَلَبُوا الْعَفْوَ فَأَبَوْا فَعَرَضُوا عَلَيْهِمُ الأَرْشَ فَأَبَوْا فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَمَرَ بِالْقِصَاصِ . فَقَالَ أَنَسُ بْنُ النَّضْرِ يَا رَسُولَ اللَّهِ تُكْسَرُ ثَنِيَّةُ الرُّبَيِّعِ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ تُكْسَرُ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « يَا أَنَسُ كِتَابُ اللَّهِ الْقِصَاصُ » . قَالَ فَرَضِىَ الْقَوْمُ فَعَفَوْا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ مَنْ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لأَبَرَّهُ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ Ebu Musa, ona Hâlid b. Hâris ve İbn Ebu Adiy, onlara Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir:
"Enes’in halası Rubeyy, bir kız çocuğunun ön dişini kırdı. Yakınlarından onu affetmesini istediler, onlar kabul etmedi, onlara diyet vermeyi teklif ettiler, kabul etmediler. Bu sefer Nebi’nin (sav) yanına gittiler, Allah Rasulü (sav) kısas yapılmasını emir buyurdu. Bunun üzerine Enes b. Nadr 'ey Allah’ın Rasulü, Rubeyy’in ön dişi mi kırılacak? Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, o diş kırılmayacak' dedi. Bu sefer Nebi (sav): 'Ey Enes! Allah’ın farzı kısas yapılmasıdır' buyurdu. Derken, o küçük kızın yakınları razı oldular ve af ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Allah’ın kulları arasında öyleleri vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa Allah da onların yeminini boşa çıkarmaz."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Diyât 16, /429
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
3. Ebu Amr Muhammed b. İbrahim es-Sülemî (Muhammed b. İbrahim b. Ebu Adî)
3. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
4. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Sahabe, Hz. Peygamber'e itirazları
Yargı, diyet, azaların
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى أَبُو مُوسَى حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ وَابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كَسَرَتِ الرُّبَيِّعُ عَمَّةُ أَنَسٍ ثَنِيَّةَ جَارِيَةٍ فَطَلَبُوا الْعَفْوَ فَأَبَوْا فَعَرَضُوا عَلَيْهِمُ الأَرْشَ فَأَبَوْا فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَمَرَ بِالْقِصَاصِ . فَقَالَ أَنَسُ بْنُ النَّضْرِ يَا رَسُولَ اللَّهِ تُكْسَرُ ثَنِيَّةُ الرُّبَيِّعِ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ تُكْسَرُ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « يَا أَنَسُ كِتَابُ اللَّهِ الْقِصَاصُ » . قَالَ فَرَضِىَ الْقَوْمُ فَعَفَوْا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ مَنْ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لأَبَرَّهُ » .
Bize Muhammed b. Müsennâ Ebu Musa, ona Hâlid b. Hâris ve İbn Ebu Adiy, onlara Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir:
"Enes’in halası Rubeyy, bir kız çocuğunun ön dişini kırdı. Yakınlarından onu affetmesini istediler, onlar kabul etmedi, onlara diyet vermeyi teklif ettiler, kabul etmediler. Bu sefer Nebi’nin (sav) yanına gittiler, Allah Rasulü (sav) kısas yapılmasını emir buyurdu. Bunun üzerine Enes b. Nadr 'ey Allah’ın Rasulü, Rubeyy’in ön dişi mi kırılacak? Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, o diş kırılmayacak' dedi. Bu sefer Nebi (sav): 'Ey Enes! Allah’ın farzı kısas yapılmasıdır' buyurdu. Derken, o küçük kızın yakınları razı oldular ve af ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Allah’ın kulları arasında öyleleri vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa Allah da onların yeminini boşa çıkarmaz."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
276356, İM002649-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ الْمُثَنَّى أَبُو مُوسَى حَدَّثَنَا خَالِدُ بْنُ الْحَارِثِ وَابْنُ أَبِى عَدِىٍّ عَنْ حُمَيْدٍ عَنْ أَنَسٍ قَالَ كَسَرَتِ الرُّبَيِّعُ عَمَّةُ أَنَسٍ ثَنِيَّةَ جَارِيَةٍ فَطَلَبُوا الْعَفْوَ فَأَبَوْا فَعَرَضُوا عَلَيْهِمُ الأَرْشَ فَأَبَوْا فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَأَمَرَ بِالْقِصَاصِ . فَقَالَ أَنَسُ بْنُ النَّضْرِ يَا رَسُولَ اللَّهِ تُكْسَرُ ثَنِيَّةُ الرُّبَيِّعِ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ لاَ تُكْسَرُ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « يَا أَنَسُ كِتَابُ اللَّهِ الْقِصَاصُ » . قَالَ فَرَضِىَ الْقَوْمُ فَعَفَوْا فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « إِنَّ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ مَنْ لَوْ أَقْسَمَ عَلَى اللَّهِ لأَبَرَّهُ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Müsennâ Ebu Musa, ona Hâlid b. Hâris ve İbn Ebu Adiy, onlara Humeyd, ona da Enes şöyle demiştir:
"Enes’in halası Rubeyy, bir kız çocuğunun ön dişini kırdı. Yakınlarından onu affetmesini istediler, onlar kabul etmedi, onlara diyet vermeyi teklif ettiler, kabul etmediler. Bu sefer Nebi’nin (sav) yanına gittiler, Allah Rasulü (sav) kısas yapılmasını emir buyurdu. Bunun üzerine Enes b. Nadr 'ey Allah’ın Rasulü, Rubeyy’in ön dişi mi kırılacak? Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, o diş kırılmayacak' dedi. Bu sefer Nebi (sav): 'Ey Enes! Allah’ın farzı kısas yapılmasıdır' buyurdu. Derken, o küçük kızın yakınları razı oldular ve af ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:"
"Allah’ın kulları arasında öyleleri vardır ki, Allah adına yemin edecek olsa Allah da onların yeminini boşa çıkarmaz."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Diyât 16, /429
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Ubeyde Humeyd b. Ebu Humeyd et-Tavîl (Humeyd b. Tarhan)
3. Halid b. Haris el-Hüceymî (Halid b. Haris b. Selim b. Süleyman)
4. Muhammed b. Müsenna el-Anezî (Muhammed b. Müsenna b. Ubeyd b. Kays b. Dinar)
Konular:
Allah İnancı, kullarını değerlendirme ölçüsü
Sahabe, Hz. Peygamber'e itirazları
Yargı, diyet, azaların