535 Kayıt Bulundu.
Bize Müsedded, ona Yahya, ona İsmail, ona Kays, ona da Cerir b. Abdullah şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) huzurunda oturduğumuz bir sırada dolunaya baktı ve 'Sizler bu dolunayı gördüğünüz gibi Rabbinizi apaçık göreceksiniz. Onu görmek için birbirinizin üstüne yığılmak, birbirinizi sıkıştırmak ihtiyacını duymayacaksınız. Bu sebeple gücünüz yettiğince güneş doğmadan önce (sabah namazını) ve güneş batmadan önce (ikindi namazını) kılmayı ihmal etmeyin' buyurdu, sonra 'Güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbini hamd ile tesbih et' [Taha 20/130] ayetini okudu."
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Urve b. Zubeyr’in rivayet ettiğine göre, Aişe şöyle demiştir: "Mümin hanımlar örtülerine bürünmüş olarak Rasulullah (sav) ile birlikte sabah namazında bulunurlardı. Namazı kıldıktan sonra evlerine geri dönerlerdi. Karanlıktan dolayı kimse onları tanıyamazdı."
Bize Yezid b. Halid b. Mevheb el-Hemdanî ve Kuteybe b. Said, onlara Leys, ona İbn Şihab, ona Said b. Müseyyeb ve Ebu Seleme, onlara da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etti: "Sıcaklık şiddetlendiğinde (öğle) namazını serinliğe bırakın -hadisin ravilerinden İbn Mevheb, (ani's-salât şeklinde değil de) bi's-salât şeklinde rivayet etmiştir-; zira sıcaklığın şiddeti cehennemin ateşinin yayılıp yükselmesindendir."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Gunder, ona Şu'be; (T) Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşar, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona da Said b. İbrahim, Muhammed b. Amr b. Hasan b. Ali'nin şöyle dediğini rivayet etti: Haccac, Medine'ye gelince Cabir b. Abdullah'a (namaz vakitlerini) sorduk, bize şöyle cevap verdi: "Rasulullah (sav) öğle namazını sıcağın en şiddetli olduğu vakitte, ikindi namazını güneş hâlâ parlak iken, akşam namazını güneş battığında (hemen) kılardı. Yatsı namazını ise, bazen geciktirir, kimi zaman ise erken kıldırırdı. Cemaatin toplandığını görürse erken kıldırır, henüz toplanmadıklarını görürse geciktirirdi. Sabah namazını, onlar –ya da Nebi (sav) - alacakaranlıkta kılar(lar)dı."
Bize Ubeydullah b. Muaz, ona babası (Muaz b. Muaz el-Anberî), ona Şu'be, ona da Sa'd'ın rivayet ettiğine göre, Muhammed b. Amr b. el-Hasan b. Ali şöyle demiştir: Haccac namazları geciktirirdi. Bizler de (namaz vakitlerini) Cabir b. Abdullah'a sorduk... Ravi, hadisin devamı olarak Gunder'in rivayetinin aynısını nakletmiştir. ["... Rasulullah (sav) öğle namazını sıcağın en şiddetli olduğu vakitte, ikindi namazını güneş hâlâ parlak iken, akşam namazını güneş battığında (hemen) kılardı. Yatsı namazını ise, bazen geciktirir, kimi zaman ise erken kıldırırdı. Cemaatin toplandığını görürse erken kıldırır, henüz toplanmadıklarını görürse geciktirirdi. Sabah namazını, onlar –ya da Nebi (sav) - alacakaranlıkta kılar(lar)dı."]
Bize Ebu Küreyb, ona Süveyd b. Amr el-Kelbi, ona Hammad b. Seleme, ona da Seyyar b. Selame Ebu Minhal, Ebu Berze el-Eslemi'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) yatsı namazını gecenin üçte birine kadar ertelerdi. Yatsı namazını kılmadan uyumayı ve onu kıldıktan sonra konuşmayı hoş karşılamazdı. Sabah namazında altmış ile yüz ayet arası kadar (Kur'an) okurdu. Birbirimizin yüzünü tanıyacak kadar aydınlık olduğu zaman (namazdan) çıkardı."
Bize Kuteybe, ona Malik b. Enes; (T) Bize el-Ensârî, ona Ma'n, ona Mâlik, ona Yahya b. Said, ona da Amre, Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırdığında, kadınlar örtülerine bürünmüş halde mescitten ayrılırlardı -(Ravilerden) Ensârî, 'kadınlar yürürlerdi' lafzıyla rivayet etmiştir-. Hava hâlâ alacakaranlık (aydınlanmamış) olduğu için onları tanımak mümkün olmazdı." (Hadisin râvilerinden) Kuteybe, rivayetinde: Ensarî rivayetinde: ('müteleffifât (sarılıp sarmalanmış)' lafzı yerine), "Müteleffiât (Örtülerine bürünmüş oldukları halde)" kelimesini kullanmıştır. [Tirmizî şöyle demiştir: 'Bu konuda İbn Ömer, Enes ve Kayle bt. Mahrame'den de hadis rivayet edilmiştir.' Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Aişe'nin hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Bu hadisin benzerini Zührî, Urve vasıtasıyla, Aişe'den rivayet etmiştir: (Sabah namazını hava henüz aydınlanmadan, yani karanlık vakitte kılma hususunu) Nebî'nin (sav) ashabından, Ebu Bekir ve Ömer bunlardandır, ve onlardan sonra gelen tâbiîn âlimlerinden pek çok kimse benimsemiştir. Şâfiî, Ahmed ve İshak (gibi âlimler de) bu görüştedirler. Sabah namazını karanlık iken kılmayı müstehab saymışlardır.']
Bize İshak b. İbrahim, ona Süfyan, ona ez-Zührî, ona da Urve, Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Kadınlar örtülerine bürünmüş olarak Rasulullah (sav) ile birlikte sabah namazını kılar ve evlerine dönerlerdi. Karanlıktan dolayı kimse onları tanıyamazdı."
Bize Muhammed b. Yusuf, ona el-Evzâ'î, ona Zührî, ona da Urve, Âişe’nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Nebi’nin (sav) hanımları sabah namazını onunla birlikte (mescitte) kılarlar, sonra da (karanlıktan dolayı) tanınmaları mümkün olmadan, örtülerine bürünmüş olarak (evlerine) dönerlerdi.