Giriş

Bize Süleyman b. Harb, ona Şu’be, ona Vasıl b. Ahdeb, ona da Ma’rûr şöyle rivayet etmiştir: Ben Rebeze'de Ebu Zerr ile karşılaştım. Üzerinde bir elbise, kölesinin üzerinde de benzer bir elbise vardı. Kendisine bunun (kölesi ile aynı cins elbise giyiyor olmasının) sebebini sordum. Bunun üzerine şöyle anlattı: Bir keresinde bir adamla karşılıklı olarak birbirimize kötü sözler söyledik; ben de onu anasından dolayı ayıpladım. Bunun duyduğunda Hz. Peygamber (sav) bana şöyle dedi: "Yâ Ebu Zerr! Sen anasından dolayı mı onu ayıpladın? Sen, cahiliyye izlerini taşıyan bir kimsesin. Hizmetçileriniz sizin kardeşlerinizdir. Allah onları sizin hizmetinize vermiştir. Her kimin hizmetinde kardeşi bulunursa, ona yediğinden yedirsin, giydiğinden giydirsin. Onlara güçlerinin yetmeyeceği bir işi yüklemeyiniz. Şayet yüklerseniz, onlara yardım ediniz."


    Öneri Formu
1031 B000030 Buhari, İman, 22

Bize Fadl b. Yakub, ona Abdullah b. Cafer er-Rakkî, ona Mu'temir b. Süleyman, ona Saîd b. Übeydullah es-Sakafî, ona Bekir b. Abdullah el-Müzenî ve Ziyâd b. Cübyr, onlara da Cübeyr b. Hayye şöyle demiştir: Ömer müşriklerle savaşmaları için İran'ın büyük şehirleri üzerine ordular gönderdi. (Yapılan savaşlarda) Hürmüzân Müslüman oldu. Bunun üzerine Ömer “ey Hürmüzân, şu (Fars, Isfahan, Azerbaycan) gazalarım hakkında sana danışmak istiyorum” dedi. Hürmüzân “evet, bu topraklarda yaşayan Müslüman düşmanları, iki kanadı, iki ayağı ve bir başı bulunan bir kuşa benzer. Bu kuşun kanatlarından biri kırılsa, bir kanadı ve bir başı ile iki ayağı üstünde durur. Öbür kanadı da kırılmış olsa bir başı ve iki ayağı ile yaşar durur. Amma kuşun başı ezilirse ayakları da, kanatları da, başı da gider. İşte bu baş, Kisrâ'dır. Kanadın biri Kayser'dir, diğeri de Fâris'tir. Ey Müminlerin Emiri, Müslümanlara, Kisrâ üzerine yürümelerini emret” dedi. Bekir ve Ziyâd, Cübeyr b. Hayye'den rivayetle şöyle demişlerdir: Ömer bizi gaza için çağırdı ve başımıza Numan b. Mukarrin'i kumandan yaptı. Düşman diyarına varınca Kisrâ'nın kumandanı kırk bin asker ile karşımıza çıktı. Bir tercüman ayağa kalktı ve “içinizden bir kişi bana cevap versin” dedi. Bunun üzerine Muğîre “ne istersen sor” dedi. Tercüman “sizler kimsiniz?” dedi. Muğîre “biz Arap soyundan kimseleriz. Vaktiyle azgın bir eşkıyalık, zorlu bir belâ içinde yaşar, açlıktan hurma çekirdeği ve deri parçası yer, deve yününden ve kıldan elbise giyer, ağaçlara ve taşlara tapardık. Biz böyle bir vahşet ve cehalet içinde iken, göklerin ve yerlerin, şanı büyük, azameti yüce Rabbi, bize kendi aramızdan bir peygamber gönderdi. Biz O'nun anasını, babasını tanırız. Rabbimizin elçisi Peygamberimiz (sav) bize, bir olan Allah'a inanıncaya ya da cizye ödeyinceye kadar, sizinle savaşmamızı emretti ve Rabbimizin şu mesajını iletti: Bizden şehit olanlar, benzeri asla görülmemiş nimetlerle dopdolu olan cennete gidecek. Gazi olup hayatta kalanlar ise size sahip olacaklardır.


    Öneri Formu
30718 B003159 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1

Bize Fadl b. Yakub, ona Abdullah b. Cafer er-Rakkî, ona Mu'temir b. Süleyman, ona Saîd b. Übeydullah es-Sakafî, ona Bekir b. Abdullah el-Müzenî ve Ziyâd b. Cübyr, onlara da Cübeyr b. Hayye şöyle demiştir: Ömer müşriklerle savaşmaları için İran'ın büyük şehirleri üzerine ordular gönderdi. (Yapılan savaşlarda) Hürmüzân Müslüman oldu. Bunun üzerine Ömer “ey Hürmüzân, şu (Fars, Isfahan, Azerbaycan) gazalarım hakkında sana danışmak istiyorum” dedi. Hürmüzân “evet, bu topraklarda yaşayan Müslüman düşmanları, iki kanadı, iki ayağı ve bir başı bulunan bir kuşa benzer. Bu kuşun kanatlarından biri kırılsa, bir kanadı ve bir başı ile iki ayağı üstünde durur. Öbür kanadı da kırılmış olsa bir başı ve iki ayağı ile yaşar durur. Amma kuşun başı ezilirse ayakları da, kanatları da, başı da gider. İşte bu baş, Kisrâ'dır. Kanadın biri Kayser'dir, diğeri de Fâris'tir. Ey Müminlerin Emiri, Müslümanlara, Kisrâ üzerine yürümelerini emret” dedi. Bekir ve Ziyâd, Cübeyr b. Hayye'den rivayetle şöyle demişlerdir: Ömer bizi gaza için çağırdı ve başımıza Numan b. Mukarrin'i kumandan yaptı. Düşman diyarına varınca Kisrâ'nın kumandanı kırk bin asker ile karşımıza çıktı. Bir tercüman ayağa kalktı ve “içinizden bir kişi bana cevap versin” dedi. Bunun üzerine Muğîre “ne istersen sor” dedi. Tercüman “sizler kimsiniz?” dedi. Muğîre şöyle cevap verdi: “biz Arap soyundan kimseleriz. Vaktiyle azgın bir eşkıyalık, zorlu bir belâ içinde yaşar, açlıktan hurma çekirdeği ve deri parçası yer, deve yününden ve kıldan elbise giyer, ağaçlara ve taşlara tapardık. Biz böyle bir vahşet ve cehalet içinde iken, göklerin ve yerlerin, şanı büyük, azameti yüce Rabbi, bize kendi aramızdan bir peygamber gönderdi. Biz O'nun anasını, babasını tanırız. Rabbimizin elçisi Peygamberimiz (sav) bize, bir olan Allah'a inanıncaya ya da cizye ödeyinceye kadar, sizinle savaşmamızı emretti ve Rabbimizin şu mesajını iletti: Bizden şehit olanlar, benzeri asla görülmemiş nimetlerle dopdolu olan cennete gidecek. Gazi olup hayatta kalanlar ise size sahip olacaklardır.”


    Öneri Formu
280489 B003159-2 Buhari, Cizye ve Muvâdea, 1

Bana İshak b. İbrahim, ona Ebu Usame, ona Yahya b. Muhelleb, ona Husayn, ona da İkrime şöyle demiştir: "Ke'sen dıhâkan" ardı ardına gelen dolu kadehler demektir.


    Öneri Formu
34967 B003839 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 26

Râvî, İbn Abbâs şöyle dediğini aktarmıştır: Ben babam Abbâs'ı, Cahiliye döneminde hizmetçisine şöyle derken işittim: “Getir ardı ardına, dolu kadehleri, içelim”


    Öneri Formu
34968 B003840 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 26

Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Ubeydullah, ona da İbn Abbâs (r.anhuma) şöyle demiştir: Nesepleri kötülemek, ölü arkasın­dan ağıt yakmak cahiliye adetlerindendir. Râvi Übeydullah üçüncüsünü hatırlayamadı. Süfyân der ki: Üçüncüsünün, yağmurun yıldızların sayesinde yağdığına inanmak olduğunu söylüyorlar.


    Öneri Formu
34978 B003850 Buhari, Menakıbu'l-Ensar, 27


    Öneri Formu
3642 M002164 Müslim, Cenaiz, 32


    Öneri Formu
6836 M001930 Müslim, Salât'ül Müsâfirîn ve Kasruhâ, 294


    Öneri Formu
3633 M002160 Müslim, Cenaiz, 29


    Öneri Formu
9001 M003079 Müslim, Hac, 259