Giriş

Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona ez-Zührî; (T) Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Yunus ve Ma'mer, onlara ez-Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), insanların en cömerti idi. En cömert olduğu zaman ise ramazan ayıydı. Bu ay Cebrâil'in kendisiyle çokça buluştuğu zamandı. Cebrâil ramazanın her gecesinde Peygamber'le buluşur ve onunla Kur'ân'ı müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Rasulullah hayır dağıtmakta, bir engele takılmayan rüzgardan daha cömertti."


Açıklama: Rasulullah'ın cömertliği, rüzgara benzetilerek, anlatılmak istenmiştir. Zira esen rüzgarın ulaşmadığı yer, etkilemediği varlık kalmamaktadır. Rasulullah'ın cömertliği de etrafındaki herkesi ve her varlığı etkilerdi. Bu nedenle anlatımda rüzgar örneği kullanılmıştır.

    Öneri Formu
11284 B000006 Buhari, Bedü'l-vahy, 1

Bize Muhammed b. Amr er-Râzî, ona Seleme b. el-Fadl, ona Muhammed b. İshak, ona Said b. Ebu Said el-Makburi, ona babası, ona Ebu Hureyre Hz. Peygamber’in (sav) şöyle dediğini rivayet etti: "Vallahi, bugünden sonra, Kureyşli Muhacirlerden, Ensârdan, Devslilerden ve Sakîflilerden başka hiç kimseden hediye kabul etmeyeceğim."


Açıklama: Bu rivayetin sebeb-i vurudu, Beni Fezarioğullarından bir adam ormanda bulduğu develerinden bir dişi deveyi Hz. Peygamber'e hediye etti, buna karşılık bazı hediyeler aldı bu aldığı hediyelere de kızdı. Hz. Peygamber minberde bu durumu duydu. Bir adma bana hediyede bulunuyor ve yanımda bulunanla ona karşılık verince de kızıyor. Sonra da bu öfkesini devam ettiriyor..." şeklinde naklediliyor. Bkz. Buhârî, Muhammed b. İsmail, el-Edebü'l-Müfred,thk. Muhammed Fuat Abdülbâkî, (Beyrut: Dâru'l-Beşâirü'l-İslamiyye, 1409/1989), 1: 208; Tirmizî,Muhammed b. İsa b. Sevre, Sünene et-tirmizî, thk. Ahmed Muhammed Şakir (Mısır: Mektebeti Mustafa el-Bâbî, 1395/1975), 5/730.

    Öneri Formu
22670 D003537 Ebu Davud, Büyu' (icare), 80

Bize Müsedded, ona İsmail, ona Eyyüb, ona da İkrime, şöyle rivayet etmiştir: ona da İbn Abbas “Peygamber (sav) namaz­da, sesli okuması emredilen yerleri sesli, sessiz okuması emredilen yerleri de sessiz okudu” ve "Senin Râbbin unumuş değildir" (Meryem, 64) ve "And olsun ki, Allah'ın elçisinde sizin için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb, 21) ayetlerini okudu.


    Öneri Formu
5043 B000774 Buhari, Ezan, 105

Bize İshak b. İbrahim, Muaz b. Hişam, ona babası [Hişam b. Ebu Abdullah], ona Katade [b. Diame], ona da Zürâre b. Evfâ, ona Sa'd b. Hişam şöyle rivayet etti: "Sa'd b. Hişam karısını boşadı ve bir kısım gayr-ı menkulünü satıp silah ve ata yatırmak için Medine'ye geldi. Ensardan bir toplulukla karşılaştı [ve bu düşüncesinden bahsedince] onlar şöyle dediler: 'Rasulullah (sav) zamanında bizden altı kişi, bunu yapmak istedi ancak Hz. Peygamber (sav), onları menetti ve 'sizin için bende uyulacak bir örnek yok mudur?' buyurdu.' Sa'd b. Hişam’ın aktardığına göre kendisi daha sonra Basra'ya geldi, Abdullah b. Abbâs'la karşılaştı ve ona vitir namazını sordu. Abdullah b. Abbas: 'Sana, Rasulullah'ın (sav) vitir namazını en iyi bilenin kim olduğunu haber vereyim mi?' dedi. 'evet' dedim. 'müminlerin annesi Aişe'dir. Binaenaleyh ona gidip sor, sonra bana dön ve sana anlattığı şeyleri bana anlat!' dedi. Bunun üzerine ben Hakîm b. Efleh'e geldim ve ona; 'birlikte mü'minlerin annesi Aişe'ye gidelim' dedim. O: 'Ben gelmem. Çünkü ben onu, şu iki grubun [yani Hz. Ali ile Hz. Muâviye arasındaki anlaşmazlıklara müdaheleden) menetmiştim de o, gitmekte ısrar etmişti' dedi. 'Allah aşkına geleceksin!' dedim ve birlikte Hz. Aişe'nin yanına gelip selâm verdik. O, Hakîm'in sesini tanıdı. Bu sebeple, [benim için]; 'bu kim?' dedi. 'Sa'd b. Hişâm!' dedim. 'Hangi Hişam?' dedi. 'Âmir'in oğlu Hişâm!' dedim. 'O, ne iyi bir kişi idi. Uhud Savaşında şehid edilmişti!' dedi. 'Bize, Rasulullah'ın (sav) ahlakından bahseder misin' dedim. 'Kur'an'ı okumuyor musun?' dedi. 'Evet, okuyorum' dedim. Bunun üzerine 'İşte o (Kur'an), Rasulullah'ın (sav) ahlâkıdır' cevabını verdi. Bunun üzerine ben, kalkıp gitmeye ve Allah'a kavuşuncaya kadar hiç kimseye bir şey sormamaya niyetlendim. Fakat gece ibadeti aklıma geldi. 'Bize, Rasulullah'ın (sav) gece ibadetinden bahsedin!' dedim. Hz. Aişe: 'yâ Eyyühe'l-Müzemmilu Sûresini okumuyor musun?' dedi. 'Okuyorum' dedim. 'İşte bu sûre [içinde anlatılanlar] Rasulullah'ın (sav) gece ibadetidir. Bu Sûrenin baş tarafı indirildiğinde Rasulullah (sav) ve Ashabı, gece kalkıp, ayakları şişinceye kadar ibadet ederlerdi. Bu sûrenin sonu on altı ay gökte tutuldu, sonra indirildi ve böylece, gece kalkıp [namaz kılmak], farz iken nafile oldu' dedi. Bunun üzerine ben, kalkıp gitmeye ve Allah'a kavuşuncaya kadar hiç kimseye bir şey sormamaya niyetlendim. Ancak vitir (namazı) aklıma geldi ve 'Bize, Rasulullah'ın (sav) vitir (namazından) bahsedin' dedim. Şöyle cevap verdi: 'Rasulullah (sav) uyuduğu zaman misvağını benim yanıma kordu. Sonra Allah’ın uyanmasını dilediği vakitte uyanır ve dokuz rekat namaz kılardı. Sadece sekizinci rekâtta oturur, Allah'a hamd, Rabb'ine dua eder sonra, selâm vermeden ayağa kalkar, dokuzuncu rekâtta [tekrar] oturur, Allah'a hamd, Rabb'ine dua eder, bize işittirecek şekilde bir selâm verirdi. Sonra oturarak iki rekât daha namaz kılardı. İşte, yavrucuğum, [Hz. Peygamber’in gece namazı ] bu onbir rekâttır. Hz. Peygamber yaşlanıp et tutunca [yani kilo alınca] sadece altıncı rekâtta oturup Allah'a hamd, Rabbine dua eder, sonra [ayağa kalkıp yedinci rekâtı kılıp oturup] selâm vererek yedi rekât, sonra, oturarak iki rekât daha namaz kılardı. İşte, yavrucuğum, [Hz. Peygamber’in yaşlılığındaki gece namazı da] bu dokuz rekâttır. Hz. Peygamber'e (sav) uyku veya bir hastalık ağır basıp [da bu gece namazını kılamadığı] zaman ise, gündüz oniki rekât namaz kılardı. Rasulullah (sav) bir şeyi yapmayı adet edindiğinde, ona devam etmeyi severdi. Hz. Peygamber (sav) hiçbir gece, sabahlayıncaya kadar namaz kılmadı ve hiçbir zaman Kur'an'ın tamamını bir gecede hiç okumadı. Ramazan dışında hiçbir ayı da tamamen oruçla geçirmemiştir'" [Sa'd b. Hişam der ki]: "Ben de gelip İbn Abbas'a [Hz. Aişe'nin verdiği cevapları] anlattım. O da şöyle dedi: 'Sana doğru söyledi. Şunu bil ki, ben onun huzuruna girebilseydim, onunla yüz yüze konuşurdum.' Dedi. Bunun üzerine ben de: 'Eğer onun huzuruna girmediğini bilseydim bunları sana anlatmazdım' dedim."


    Öneri Formu
41361 DM001516 Darimi, Salat, 165

Bize Yezîd b. Hârûn, ona Muhammed b. Amr, ona Ebû Seleme ve Yahyâ b. Abdurrahmân b. Hâtıb şöyle dediler: "Rasulullah (sav) ile müşrikler arasında bir sulh (hudne) vardı. Bu esnada Mekke’de Kâ‘b oğulları ile Bekir oğulları kabileleri arasında bir çatışma meydana geldi. Bunun üzerine Kâ‘b oğullarından imdat isteyen biri Rasulullah’ın (sav) huzuruna gelip 'Allah’ım! Muhammed’i, babalarımız arasında yapılan dayanışma antlaşmasına çağırıyorum! Allah sana hidayet versin, bize etkili bir yardım ulaştır! Allah’ın kullarını yardıma çağır ki, onlar da destek versinler!' diyerek yardım istedi. O sırada bir bulut geçti, gök gürledi. Rasulullah (sav) 'Bu bulut, Kâ‘b oğullarına yardım için gürlüyor' buyurdu, sonra da Âişe’ye dönerek 'Beni sefere hazırla, ancak bunu hiç kimseye bildirme' dedi. Bu esnada Ebu Bekir içeri girdi ve Hz. Âişe’nin hâlini fark ederek 'Bu hazırlık nedir?' diye sordu. Âişe 'Rasulullah (sav), kendisini hazırlamakla beni görevlendirdi' dedi. Ebu Bekir 'Nereye gidecek?' diye sordu. Âişe 'Mekke’ye' diye cevap verdi. Ebu Bekir 'Vallahi, bizimle onlar arasındaki antlaşma henüz sona ermedi' dedi. Sonra durumu Rasulullah’a (sav) bildirdi. Hz. Peygamber (sav) de 'Onlar antlaşmayı ilk bozanlardır' buyurdu." "Bunun üzerine yola çıkılması emredildi. Güzergâh gizli tutuldu. Rasulullah sefere çıktı, Müslümanlar da onunla birlikte yola koyuldular. Mekke halkı bu gelişmeden habersiz olup hiçbir bilgi alamıyorlardı. Ebu Süfyân, Hakîm b. Hizâm’a 'Ey Hakîm! Vallahi içine düştüğümüz belirsizlik bizi sarstı. Gel, bizimle Merv arasında gidip gelelim, belki bir haber ediniriz' dedi. Bu esnada Huzâa kabilesinden Budeyl b. Verkâ el-Ka‘bî 'Ben de sizinle geleyim' dedi. Onlar da 'Eğer istiyorsan gel' dediler. Yola çıktılar. Merv yokuşuna yaklaştıklarında, gece çökmüştü. Tepeye çıktıklarında, vadinin tamamını saran ateşlerin yandığını gördüler. Ebu Süfyân, Hakîm’e 'Bu ateşler de neyin nesi?' dedi. Budeyl b. Verkâ 'Bunlar Amr oğullarının ateşleridir, savaş onları aç bıraktı' dedi. Ebu Süfyân 'Babana andolsun! Amr oğulları, bu (ateşleri yakanlar) kadar çok ve güçlü değildir' dedi. O esnada Rasulullah’ın nöbetçileri —Ensâr’dan bir grup— onları yakalayıp nöbetçi kumandan olan Ömer b. Hattâb’a götürdüler ve 'Mekkelilerden bir grup yakaladık' dediler. Hz. Ömer gülümseyerek 'Vallahi, bana Ebu Süfyân’ı getirmiş olsaydınız, bundan fazlası olamazdı' dedi. Onlar 'Vallahi, sana Ebu Süfyân’ı da getirdik' dediler. Hz. Ömer 'Onu tutuklayın' dedi ve sabah oluncaya dek gözaltında tuttular." "Sabahleyin Rasulullah’ın (sav) huzuruna çıkarıldığında ona 'Biat et' denildi. Ebu Süfyân 'Bunu yapmaktan başka çarem yok, ya biat ya da daha kötüsü' diyerek biat etti. Ebu Süfyân’dan sonra Hakîm b. Hizâm’a 'Biat et' denildi. Hakîm 'Biat ederim, ama yere kapanmam, ayakta kalırım' dedi. Rasulullah (sav) 'Bizden öncekiler de ayakta biat ederdi' buyurdu. Onlar ayrıldıktan sonra Ebu Bekir 'Ey Allah’ın Rasulü! Ebu Süfyân şeref duygusunu seven bir adamdır' dedi. Bunun üzerine Rasulullah 'Kim Ebu Süfyân’ın evine girerse emniyettedir. Ancak İbn Hatal, Mikyâs b. Subâbe el-Leysî, Abdullah b. Sa’d b. Ebu Sarh ve (müşrikleri öven şiirler söyleyen) iki câriye hariç. Onları Kâbe’nin örtülerine sarılmış da bulsanız, öldürün' buyurdu. Onlar ayrılınca Ebu Bekir 'Ey Allah’ın Resulü! Keşke emretseydiniz de, Ebu Süfyân yolda tutulup, halk arasında seferin duyurulmasını sağlasaydı' dedi. Bu sırada Abbas, Ebu Süfyân’a yetişti ve 'Biraz oturup, olan biteni gözlemlemek istemez misin?' dedi. Ebu Süfyân da 'Olur' dedi. Bu ancak, Ebu Süfyân zayıf kimselerle karşılaşsın da hâllerini sorsun diye yapılmıştı. Bu esnada Cüheyne kabilesi geçti. Ebu Süfyân 'Ey Abbas! Bunlar kim?' dedi. Abbas 'Bunlar Cuheyne kabilesi' dedi. Ebu Süfyân 'Cuhayne’yle benim bir alıp veremediğim yok. Vallahi onlarla aramda hiç savaş olmadı' dedi. Sonra Müzeyne kabilesi geçti. Ebu Süfyân 'Ey Abbas! Bunlar kim?' dedi. Abbas 'Bunlar Müzeyne kabilesi' dedi. Ebu Süfyân 'Müzeyne’yle benim bir alıp veremediğim yok. Vallahi onlarla aramda hiç savaş olmadı' dedi. Sonra Süleym kabilesi geçti. Ebu Süfyân 'Ey Abbas! Bunlar kim?' dedi. Abbas 'Bunlar Süleym kabilesi' dedi. (Ravi) der ki: Sonra Arap bölükleri geçmeye başladı. Sonra Eslem, Gifar kabileler geçti. Ebu Süfyân sordu, Abbas cevap verdi. Nihayet en sonunda Rasulullah (sav), muhâcirlerin ve ensârın ön saflarında, göz kamaştıran zırhlar içinde çıkageldi. Ebu Süfyân 'Ey Abbas! Bunlar kim?' diye sordu. Abbas 'Bu, Allah’ın Rasulü ve onun Muhacir ve Ensardan ashabı' dedi. Ebu Süfyân 'Kardeşinin oğlu ne büyük bir saltanata sahip olmuş' dedi. Abbas 'Hayır! Vallahi bu bir saltanat değildir; bu peygamberliktir' dedi. O gün ordu on bin veya on iki bin kişiydi." "Rasulullah sancağı Sa’d b. Ubâde’ye teslim etti, Sa’d da sancağı oğlu Kays b. Sa’d’a verdi. Ebu Süfyân atına atlayarak ordudan önce Mekke’ye ulaştı. Yüksek bir tepeye çıktı. Mekke ahalisi 'Ardından gelen nedir?' dedi. Ebu Süfyân 'Ardımdan gelen bir öyle bir kalabalık ki onu asla karşılayamazsınız. Ardımdan gelen ordunun benzerini hiç görmedim. Kim benim evime girerse emniyettedir' dedi. Bunun üzerine halk onun evine akın etti. Rasulullah Mekke’ye girdi ve Hacûn mevkiinde konakladı. Zübeyir b. Avvâm’ı süvarilerle birlikte vadinin yukarı kısmından, Hâlid b. Velîd’i ise süvarilerle aşağı tarafından gönderdi, sonra da 'Sen, Allah’ın yeryüzündeki en hayırlı ve Allah’a en sevgili beldesisin. Vallahi! Eğer senin halkın beni buradan çıkarmasaydı, asla çıkmazdım. Senin saygınlığını ihlal benden önce hiç kimseye helâl olmadığı gibi benden sonra da helâl olmayacaktır. Bana da yalnızca günün bir saatinde helâl kılındın. İşte o bu saattir. Buranın ağaçları kesilmez, otları yolunmaz, buluntusunu yalnızca sahibine ulaştırmak isteyen alabilir' buyurdu. Bu esnada Şah adında bir adam, [-Bazıları 'bu cümleyi Abbas söyledi' derler.-] 'Ey Allah’ın Rasulü! Evlerimiz, mezarlarımız ve demirciliğimiz [ya da demirciliğimiz ve kabirlerimiz-] için izhîr bitkisini hariç tutsanız?' dedi." "İbn Hatal, Kâbe’nin örtüsüne sarılmış halde bulundu ve orada öldürüldü. Mikyâs b. Subâbe, Safâ ile Merve arasında bulundu. Üzerine yürüyen bir grup tarafından öldürülmek istendi. Ancak amcasının oğlu Numeyle 'Ona dokunmayın! Vallahi kim yaklaşırsa, bu elimdeki kılıçla soğuyuncaya kadar onu vururum' dedi. İnsanlar geri durdu, kendi atılıp onu öldürdü. Kimsenin, kendi karşısında övünmesini istemedi. Rasulullah (sav) Kâbe’yi tavaf etti. Ardından Osman b. Talha yanına girdi. Hz. Peygamber (sav) 'Ey Osman! Kâbe’nin anahtarı nerede?' diye sordu. Osman 'Annem Sülâfe bint Sa‘d’da' cevabını verdi. Rasulullah (sav), ona haber gönderdi. Kadın 'Hayır! Lât ve Uzzâ hakkı için, onu ona asla vermem' dedi. Osman, kadına 'İşler değişti. Şayet vermezsen, ben ve kardeşim öldürülürüz' dedi. Bunun üzerine anahtarı teslim etti. Osman, anahtarı getirirken yolda tökezleyip düştü ve anahtar elinden yuvarlandı. Rasulullah, kalktı, yere eğilip elbisesiyle anahtarı aldı. Sonra Osman Kâbe’yi açtı. Rasulullah (sav) içeri girdi, köşelerinde ve her bir yönünde tekbir getirip Allah’a hamd etti. İki sütun arasında iki rekât namaz kıldı. Ardından dışarı çıktı ve iki kapı arasında durdu. Ali der ki: Kâbe’nin anahtarı bize verilir ümidiyle kendimi öne çıkardım. Böylece hem su dağıtma (sikâye) hem de örtü muhafazası (hicâbe) bizde olacaktı. Ancak Rasulullah 'Osman nerede? İşte, Allah’ın size verdiği emanet, alın anahtarı' diyerek anahtarı ona geri verdi. Sonra Bilâl Kâbe'nin üzerine çıktı ve ezan okudu. Hâlid b. Üseyd 'Bu ses de neyin nesi?' dedi. 'Bu, Bilâl b. Rebâh'tır' dediler. Hâlid 'Ebû Bekir'in Habeşli kölesi mi?' dedi 'Evet' dediler. 'Nerede?' dedi. 'Kâbe'nin üzerinde' dediler. 'Ebû Talha ailesinin sorumlu olduğu makamın üzerinde mi?' dedi. 'Evet2 dediler. 'Ne diyor?' diye sordu. 'Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Rasûlullah diyor' dediler. Hâlid 'Şüphesiz Allah, Ebû Hâlid'i (yani babamı) bu sesi duymaktan muhafaza etti' dedi. Babası Halid Bedir Günü müşrikler safında öldürülmüştü." "Sonra Allah Rasûlü (sav) Huneyn'e çıktı. Havâzin kabilesi, Huneyn'de ona karşı kuvvet topladı. Çarpıştılar. Allah Rasûlü'nün ashabı bozguna uğradı. Yüce Allah 'Huneyn günü çokluğunuz sizi gururlandırmıştı, fakat bu size hiçbir fayda sağlamamıştı' (Tevbe, 9/25) buyurmuştur. Sonra Allah, Rasûlü'ne ve Müminlere sekînetini indirdi. Allah Rasulü (sav) bineğinden indi ve 'Allah'ım! Eğer dilersen, bu günden sonra sana ibadet edilmez. Kahrolsun o yüzler' diye dua etti, sonra elindeki çakılları onlara savurdu ve onlar bozguna uğrayarak kaçtılar. Allah Rasulü (sav) esirleri ve ganimet mallarını ele geçirdi ve onlara 'Dilerseniz fidye alırız, dilerseniz esir bırakırız' buyurdu. Onlar 'Bizim için soyumuzdan önemli bir şey yoktur' dediler. Bunun üzerine Allah Rasulü 'Ben çıktığımda benden isteyin. Ben size bana ait olanı veririm. Ve Hiçbir Müslümana da zor gelmez' buyurdu. Rasulullah (sav) çıktığında onlar, ona seslendiler. O da 'Bana ait olanı zaten size verdim' buyurdu. Diğer Müslümanlar da aynısını söyledi. Ancak Uyeyne b. Hısn b. Huzeyfe b. Bedr hariç. O 'Bana düşen haktan vermem' dedi. Rasulullah 'Bu konuda hakkın vardır' buyurdu. Nihayet o gün ona, tek gözlü yaşlı bir cariye düştü." "Sonra Allah Rasûlü (sav) Tâif halkını yaklaşık bir ay muhasara etti. Hz. Ömer 'Ey Allah'ın Rasulü! Beni onlara gönder, onlara Allah'ı davet edeyim' dedi. Rasulullah 'Ya seninle savaşırlarsa' buyurdu, ardından Urve onlara gitti ve onları Allah'a davet etti. Mâlik oğullarından biri ona ok attı ve öldürdü. Rasulullah (sav) 'Urve, kavmi içinde Yâsîn Suresi'nde ('ey kavmim peygamberlere uyun' diyen) adam gibiydi' buyurdu. Rasulullah (sav) 'Sürülerini alın ve onlara baskı yapın' buyurdu. Sonra Allah Rasûlü (sav) dönüşe geçti. Nahle'ye varıncaya kadar insanlar ondan bir şey istemeye başladı. Enes der ki: Hz. Peygamber'i (sav), cübbesi sırtından alınacak derecede çekiştirdiler. Ay parçası gibi parlayan omzu görüldü. Rasulullah (sav) 'Ridamı verin! Yazıklar olsun size! Beni cimrilikle mi itham ediyorsunuz? Vallahi, şayet şu iki dağ arası deve ve koyun dolu olsa, hepsini size verirdim' buyurdu. O gün Rasulullah (sav) müellefe-i kulûba yüzer deve verdi ve herkese dağıttı." "Bu esnada Ensar arasında ileri geri konuşmalar oldu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onları çağırdı ve 'Şöyle şöyle mi dediniz? Ben sizi sapıklık içinde buldum da Allah sizi benimle hidayete erdirmedi mi?' buyurdu. 'Evet' dediler. 'Sizi fakir buldum da Allah sizi benimle zenginleştirmedi mi?' buyurdu, 'Evet' dediler. 'Siz düşmandınız da Allah sizin kalplerinizi birleştirmedi mi?' buyurdu. 'Evet' dediler. Bunun üzerine ' Siz isteseydiniz bana 'Bize terk edilmiş olarak geldin, biz seni yardımla destekledik; kovulmuş geldin, biz seni barındırdık; muhtaç geldin, biz sana yardım ettik' diyebilirdiniz' buyurdu. Ensâr 'Allah ve Rasûlü daha çok lütuf sahibidir' dedi. Rasulullah 'İnsanlar davar ve deveyle geri dönecekler, siz ise Allah Rasulü ile evlerinize döneceksiniz. İnsanlar dış giysi gibi, sizse benim yakın içliğimsiniz (gönül dostlarımsınız)' buyurdu." "Allah Rasulü (sav), taksim işini Abdü'l-Eşhel oğullarından Abbâd b. Vakş'a verdi. Eslem'den üstünde elbisesi olmayan bir adam geldi ve 'Bu elbiselerden bana bir hırka ver' dedi. Abbâd 'Bu ganimet Müslümanca paylaşılacak. Ben sana izinsiz bir şey veremem' dedi. Kavmi 'Ona bir hırka ver, eğer biri itiraz ederse bu bizim hakkımızdandır' dediler. O da ona bir hırka verdi. Bu durum Rasulullah'a (sav) ulaştı. Rasûlullah (sav) 'Bundan dolayı onun hakkında değil, sizin hakkınızda korkarım' buyurdu. Abbâd 'Ey Allah'ın Elçisi! Onun kavmi 'Eğer biri itiraz ederse bu bizim hissemizden olsun' deyince verdim' dedi. Rasûlullah (sav) 'Allah size hayır versin, Allah size hayır versin' buyurdu."


    Öneri Formu
128441 MŞ38055 Musannef-i İbn Ebi Şeybe, Megâzî, 34

Bize Mahmud b. Ğaylân, ona Nadr b. Şümeyl, ona Salih b. Ebu Ahdar, ona (İbn Şihab) ez-Zührî, ona da Said b. Müseyyib'in rivayet ettiğine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir: "Rasulullah (sav) Hayber Savaşı'ndan dönerken gece boyu yolculuk etti. Nihayet uykusu gelince devesini çöktürdü ve konakladı. Sanra da “Ey Bilal! Gece bizim için nöbet tut” buyurdu. Bilal, gece bir süre namaz kıldı. Ardından güneşin doğacağı ufka doğru yüzünü dönüp bineğine yaslandı, gözlerine yenik düştü ve uyuyakaldı. Onlardan hiç biri de uyanamadı. İçlerinden ilk uyanan kişi, Hz. Peygamber (sav) oldu. Hemen “Ey Bilal!” diye seslendi. Bilal “Babam sana feda olsun, ya Rasulallah! Sizi yakalayan (uyku), beni de yakaladı” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) “Develerinizi kaldırıp yola koyulun” buyurdu. Daha sonra Hz. Peygamber (sav) devesini tekrar çöktürdü, abdest aldı ve vaktinde nasıl acele etmeden kılıyorsa öylece namazını kıldı. Ardından “Beni hatırlayıp anmak için namaz kıl” (Taha, 14) ayetini okudu." [Tirmizi der ki: Bu hadis, diğer sika ravilerin rivayetinden farklıdır. Zührî yoluyla Said b. Müseyyib'ten bu hadisi, bir çok hadis hafızı rivayet etmiş ancak rivayetlerinde “Ebu Hureyre” kaydına yer vermemişlerdir. Salih b. Ahdar da hadis konusunda zayıf kabul edilmektedir. Kendisi, Yahya b. Said el-Kattân ve daha başkaları tarafından zayıf olarak nitelendirilmiştir.]


    Öneri Formu
19055 T003163 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 20

Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona ez-Zührî; (T) Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Yunus ve Ma'mer, onlara Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), insanların en cömerdiydi. En cömert olduğu zaman ise ramazan ayında Cebrail ile buluştuğu zamandı. Cebrail Ramazan'da her gece Peygamber'le buluşur ve onunla Kur'ân'ı müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Rasulullah (sav) hayır dağıtmakta, kesintisiz esen rüzgardan daha cömertti."


    Öneri Formu
278003 B000006-2 Buhari, Bedü'l-vahy, 1

Bize Abdân, ona Abdullah, ona Yunus, ona ez-Zührî; (T) Bize Bişr b. Muhammed, ona Abdullah, ona Yunus ve Ma'mer, onlara Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav), insanların en cömerdiydi. En cömert olduğu zaman ise ramazan ayında Cebrail ile buluştuğu zamandı. Cebrail Ramazan'da her gece Peygamber'le buluşur ve onunla Kur'ân'ı müzâkere ederdi. İşte bundan dolayı Rasulullah (sav) hayır dağıtmakta, kesintisiz esen rüzgardan daha cömertti."


    Öneri Formu
278004 B000006-3 Buhari, Bedü'l-vahy, 1


    Öneri Formu
24425 B006631 Buhari, Eymân ve'n-Nuzûr, 3


    Öneri Formu
24431 B006637 Buhari, Eymân ve'n-Nuzûr, 3