حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَدِىِّ بْنِ ثَابِتٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ قَالَ سَمِعْتُ زَيْدَ بْنَ ثَابِتٍ - رضى الله عنه - يَقُولُ لَمَّا خَرَجَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلَى أُحُدٍ رَجَعَ نَاسٌ مِنْ أَصْحَابِهِ فَقَالَتْ فِرْقَةٌ نَقْتُلُهُمْ . وَقَالَتْ فِرْقَةٌ لاَ نَقْتُلُهُمْ . فَنَزَلَتْ ( فَمَا لَكُمْ فِى الْمُنَافِقِينِ فِئَتَيْنِ ) وَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّهَا تَنْفِى الرِّجَالَ كَمَا تَنْفِى النَّارُ خَبَثَ الْحَدِيدِ » .
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu‘be, ona Adiy b. Sâbit, ona Abdullah b. Yezid, ona da Zeyd b. Sâbit (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Peygamber (sav) Uhud gazasına çıktığında ashabından bazı kimseler (savaşmadan) geri döndü. Bir kesim “onları öldürelim” dedi, bir diğer kesim “hayır onları öldürmeyelim” dedi. Bunun üzerine “Size ne oluyor ki münafıklar hakkında iki fırkaya ayrıldınız” [Nisa, 4/88] ayeti indi. Nebi de (sav) “Şüphesiz burası (Medine), ateşin demirin pisliğini çıkarıp giderdiği gibi (kötü) adamları da dışarıya atar” buyurdu."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13233, B001884
Hadis:
حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَدِىِّ بْنِ ثَابِتٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ يَزِيدَ قَالَ سَمِعْتُ زَيْدَ بْنَ ثَابِتٍ - رضى الله عنه - يَقُولُ لَمَّا خَرَجَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلَى أُحُدٍ رَجَعَ نَاسٌ مِنْ أَصْحَابِهِ فَقَالَتْ فِرْقَةٌ نَقْتُلُهُمْ . وَقَالَتْ فِرْقَةٌ لاَ نَقْتُلُهُمْ . فَنَزَلَتْ ( فَمَا لَكُمْ فِى الْمُنَافِقِينِ فِئَتَيْنِ ) وَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّهَا تَنْفِى الرِّجَالَ كَمَا تَنْفِى النَّارُ خَبَثَ الْحَدِيدِ » .
Tercemesi:
Bize Süleyman b. Harb, ona Şu‘be, ona Adiy b. Sâbit, ona Abdullah b. Yezid, ona da Zeyd b. Sâbit (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Peygamber (sav) Uhud gazasına çıktığında ashabından bazı kimseler (savaşmadan) geri döndü. Bir kesim “onları öldürelim” dedi, bir diğer kesim “hayır onları öldürmeyelim” dedi. Bunun üzerine “Size ne oluyor ki münafıklar hakkında iki fırkaya ayrıldınız” [Nisa, 4/88] ayeti indi. Nebi de (sav) “Şüphesiz burası (Medine), ateşin demirin pisliğini çıkarıp giderdiği gibi (kötü) adamları da dışarıya atar” buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Fezâili'l-Medîne 10, 1/560
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. Ebu Ümeyye Abdullah b. Yezid el-Evsî (Abdullah b. Yezid b. Zeyd b. Husayn b. Amr)
3. Adî b. Sabit el-Ensarî (Adî b. Sabit b. Dinar)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Eyyüb Süleyman b. Harb el-Vâşihî (Süleyman b. Harb b. Büceyl)
Konular:
Münafık, Nifak / Münafık
Şehirler, Medine, önemi
Bize Kuteybe, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav) Medine'ye hicret edip geldiğinde, babam Ebu Bekir ile Bilal (r.anhuma) sıtmaya tutuldular. Ben yanlarına girip “babacığım nasılsın, sen nasılsın ey Bilal” diye hatırlarını sordum. Ebu Bekir, kendisini sıtma nöbeti tuttuğunda “Her kişi ailesi ile birlikte sabahlar. Halbuki ölüm ona pabucunun tasmasından daha yakındır” beytini söylerdi. Bilal ise sıtma nöbeti geçince yüksek sesle “Ah bir bilsem! bir kez olsun Mekke vadisinde geceleyecek miyim, etrafımda ızhır ve celîl otları? Bir gün Mecenne sularına varır mıyım? Bir kere daha görünür mü bana acaba Şâme ve Tafîl?” derdi. Hz. Peygamber'in (sav) yanına gelip bun bildirince şöyle buyurdu:
"Allah'ım! Bizlere Mekke'yi sevdirdiğin gibi veya ondan daha fazla Medine'yi de sevdir. Allah'ım! Sâf ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Allah'ım! Medine'nin havasını bizim için düzeltip hastalıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe'ye gönder."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17654, B005654
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ عَنْ مَالِكٍ عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ أَنَّهَا قَالَتْ لَمَّا قَدِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْمَدِينَةَ وُعِكَ أَبُو بَكْرٍ وَبِلاَلٌ - رضى الله عنهما - قَالَتْ فَدَخَلْتُ عَلَيْهِمَا قُلْتُ يَا أَبَتِ كَيْفَ تَجِدُكَ وَيَا بِلاَلُ كَيْفَ تَجِدُكَ قَالَتْ وَكَانَ أَبُو بَكْرٍ إِذَا أَخَذَتْهُ الْحُمَّى يَقُولُ كُلُّ امْرِئٍ مُصَبَّحٌ فِى أَهْلِهِ وَالْمَوْتُ أَدْنَى مِنْ شِرَاكِ نَعْلِهِ وَكَانَ بِلاَلٌ إِذَا أَقْلَعَتْ عَنْهُ يَقُولُ أَلاَ لَيْتَ شِعْرِى هَلْ أَبِيتَنَّ لَيْلَةً بَوَادٍ وَحَوْلِى إِذْخِرٌ وَجَلِيلُ وَهَلْ أَرِدَنْ يَوْمًا مِيَاهَ مِجَنَّةٍ وَهَلْ تَبْدُوَنْ لِى شَامَةٌ وَطَفِيلُ قَالَتْ عَائِشَةُ فَجِئْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ « اللَّهُمَّ حَبِّبْ إِلَيْنَا الْمَدِينَةَ كَحُبِّنَا مَكَّةَ أَوْ أَشَدَّ ، اللَّهُمَّ وَصَحِّحْهَا ، وَبَارِكْ لَنَا فِى مُدِّهَا وَصَاعِهَا ، وَانْقُلْ حُمَّاهَا فَاجْعَلْهَا بِالْجُحْفَةِ » .
Tercemesi:
Bize Kuteybe, ona Malik, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav) Medine'ye hicret edip geldiğinde, babam Ebu Bekir ile Bilal (r.anhuma) sıtmaya tutuldular. Ben yanlarına girip “babacığım nasılsın, sen nasılsın ey Bilal” diye hatırlarını sordum. Ebu Bekir, kendisini sıtma nöbeti tuttuğunda “Her kişi ailesi ile birlikte sabahlar. Halbuki ölüm ona pabucunun tasmasından daha yakındır” beytini söylerdi. Bilal ise sıtma nöbeti geçince yüksek sesle “Ah bir bilsem! bir kez olsun Mekke vadisinde geceleyecek miyim, etrafımda ızhır ve celîl otları? Bir gün Mecenne sularına varır mıyım? Bir kere daha görünür mü bana acaba Şâme ve Tafîl?” derdi. Hz. Peygamber'in (sav) yanına gelip bun bildirince şöyle buyurdu:
"Allah'ım! Bizlere Mekke'yi sevdirdiğin gibi veya ondan daha fazla Medine'yi de sevdir. Allah'ım! Sâf ve müdd ile ölçülen rızıklarımızda bizim için bereket ihsan eyle! Allah'ım! Medine'nin havasını bizim için düzeltip hastalıklardan salim kıl! Hummasını ve sıtmasını da Cuhfe'ye gönder."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Merzâ 8, 2/436
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Hastalık, Hz. Peygamber döneminde
Şehirler, Medine, önemi
Sevgi, vatan-memleket sevgisi
Siyer, Mekke fethinin önemi
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَدْخُلُ الْمَدِينَةَ رُعْبُ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ ، لَهَا يَوْمَئِذٍ سَبْعَةُ أَبْوَابٍ ، عَلَى كُلِّ بَابٍ مَلَكَانِ » .
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona dedesi (İbrahim b. Abdurrahman), ona da Ebu Bekre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Medine'ye Deccâl Mesih'in korkusu bile giremeyecektir. O günlerde Medine'nin yedi kapısı olacak, her kapı önünde iki melek bulunacaktır."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13221, B001879
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ الْعَزِيزِ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنِى إِبْرَاهِيمُ بْنُ سَعْدٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ - رضى الله عنه - عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « لاَ يَدْخُلُ الْمَدِينَةَ رُعْبُ الْمَسِيحِ الدَّجَّالِ ، لَهَا يَوْمَئِذٍ سَبْعَةُ أَبْوَابٍ ، عَلَى كُلِّ بَابٍ مَلَكَانِ » .
Tercemesi:
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim), ona dedesi (İbrahim b. Abdurrahman), ona da Ebu Bekre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Medine'ye Deccâl Mesih'in korkusu bile giremeyecektir. O günlerde Medine'nin yedi kapısı olacak, her kapı önünde iki melek bulunacaktır."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Fezâili'l-Medîne 9, 1/559
Senetler:
1. Ebu Bekre Nüfey' b. Mesruh es-Sekafî (Nüfey' b. Haris b. Kelde)
2. Ebu İshak İbrahim b. Abdurrahman ez-Zührî (İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
3. Ebu İshak Sa'd b. İbrahim el-Kuraşi (Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Abdulaziz b. Abdullah el-Üveysi (Abdulaziz b. Abdullah b. Yahya b. Amr b. Üveys)
Konular:
Şehirler, Medine, önemi
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ نُعَيْمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْمُجْمِرِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . « عَلَى أَنْقَابِ الْمَدِينَةِ مَلاَئِكَةٌ ، لاَ يَدْخُلُهَا الطَّاعُونُ وَلاَ الدَّجَّالُ » .
Bize İsmail, ona Malik, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücmir, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Medine'nin giriş çıkış kapılarında bir takım melekler vardır. Medine'ye taun hastalığı da, Deccal de giremez."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
13223, B001880
Hadis:
حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ قَالَ حَدَّثَنِى مَالِكٌ عَنْ نُعَيْمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْمُجْمِرِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . « عَلَى أَنْقَابِ الْمَدِينَةِ مَلاَئِكَةٌ ، لاَ يَدْخُلُهَا الطَّاعُونُ وَلاَ الدَّجَّالُ » .
Tercemesi:
Bize İsmail, ona Malik, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücmir, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Medine'nin giriş çıkış kapılarında bir takım melekler vardır. Medine'ye taun hastalığı da, Deccal de giremez."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Fezâili'l-Medîne 9, 1/559
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdullah Nuaym b. Abdullah el-Mücmir Mevla Ömer b. Hattab (Nuaym b. Abdullah)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Abdullah İsmail b. Ebu Üveys el-Esbahî (İsmail b. Abdullah b. Abdullah b. Üveys b. Malik)
Konular:
Şehirler, Medine, Harem oluşu
Şehirler, Medine, önemi
عبد الرزاق عن معمر عن الزهري عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة عن ابن عباس قال : كنت أقرئ عبد الرحمن بن عوف في خلافة عمر ، فلما كان آخر حجة حجها عمر ونحن بمنى ، أتاني عبد الرحمن بن عوف في منزلي عشيا ، فقال : لو شهدت أمير المؤمنين اليوم ، أتاه رجل ، فقال : يا أمير المؤمنين ! إني سمعت فلانا يقول : لو قد مات أمير المؤمنين قد بايعت فلانا ، فقال عمر : إني لقائم عشية في الناس ، فنحذرهم هؤلاء الرهط الذين يريدون أن يغتصبوا المسلمين أمرهم ، قال : فقلت : يا أمير المؤمنين ! إن الموسم يجمع رعاع الناس وغوغاءهم ، وإنهم الذين يغلبون على مجلسك . وإني أخشى إن قلت فيهم اليوم مقالة أن يطيروا بها كل مطير ، ولا يعوها ، ولا يضعوها على مواضعها ، ولكن أمهل يا أمير المؤمنين ، حتى تقدم المدينة ، فإنها دار السنة والهجرة ، وتخلص بالمهاجرين والانصار ، فتقول ما قلت متمكنا. فيعوا مقالتك ويضعوها على مواضعها ، قال : فقال عمر : أما والله إن شاء الله لاقومن به في أول مقام أقومه في المدينة ، قال : فلما قدمنا المدينة ، وجاء الجمعة ، هجرت لما حدثني عبد الرحمن بن عوف ، فوجدت سعيد بن زيد قد سبقني بالتهجير ، جالسا إلى جنب المنبر ، فجلست إلى جنبه ، تمس ركبتي ركبته ، قال : فلما زالت الشمس خرج علينا عمر رحمه الله ، قال : فقلت وهو مقبل : أما والله ليقولن أمير المؤمنين على هذا المنبر مقالة لم يقل قبله ، قال : فغضب سعيد بن زيد [ و ] قال : وأي مقالة يقول لم يقل قبله ؟ قال :فلما ارتقى عمر المنبر أخذ المؤذن في أذانه ، فلما فرغ من أذانه قام عمر ، فحمد الله وأثنى عليه بما هو أهله ، ثم قال : أما بعد فإني أريد أن أقول مقالة قد قدر لي أن أقولها ، لا أدري لعلها بين يدي أجلي إن الله بعث محمدا صلى الله عليه وسلم بالحق ، وأنزل معه الكتاب ، فكان مما أنزل الله عليه آية الرجم ، فرجم رسول الله صلى الله عليه وسلم ورجمنا بعده ، وإني خائف أن يطول بالناس زمان فيقول قائل : والله ما الرجم في كتاب الله فيضل أو يترك فريضة أنزلها الله ، ألا وإن الرجم حق على من زنى ، إذا أحصن وقامت البينة ، وكان الحمل أو الاعتراف.
ثم قد كنا نقرأ (ولا ترغبوا عن آبائكم فإنه كفر بكم) أو (فإن كفرا بكم أن ترغبوا عن آبائكم) ثم إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : لا تطروني كما أطرت النصارى ابن مريم صلوات الله عليه ، فإنما أنا عبد الله ، فقولوا : عبد الله ورسوله ، ثم إنه بلغني أن فلانا منكم يقول : إنه لو قد مات أمير المؤمنين قد بايعت فلانا ، فلا يغرن امرأ أن يقول : إن بيعة أبي بكر كانت فلتة ، وقد كانت كذلك ، إلا أن الله وقى شرها ، وليس فيكم من يقطع إليه الاعناق مثل أبي بكر ، إنه كان من خيرنا حين توفي رسول الله صلى الله عليه وسلم ، وإن عليا والزبير ومن معه تخلفوا عنه في بيت فاطمة ، وتخلفت عنا الانصار بأسرها في سقيفة بني ساعدة ، واجتمع المهاجرون إلى أبي بكر رحمه الله ، فقلت : يا أبا بكر ! انطلق بنا إلى إخواننا من الانصار ، فانطلقنا نؤمهم ، فلقينا رجلين صالحين من الانصار قد شهدا بدرا ، فقالا : أين تريدون ؟ يا معشر المهاجرين ! قلنا : نريد إخواننا هؤلاء من الانصار ، وقالا : فارجعوا فاقضوا أمركم بينكم ، قال : قلت : فاقضوا، لنأتينهم ، فأتيناهم ، فإذا هم مجتمعون في سقيفة بني ساعدة ، بين أظهرهم رجل مزمل ، قلت : من هذا ؟ فقالوا : هذا سعد بن عبادة ، قلت : وما شأنه ؟ قالوا : هو وجع ، قال : فقام خطيب الانصار ، فحمد الله ، وأثنى عليه بما هو أهله ، ثم قال : أما بعد ، فنحن الانصار ، وكتيبة الاسلام ، وأنتم يا معشر قريش ! رهط منا ، وقد دفت إلينا دافة منكم ، فإذا هم يريدون أن يختزلونا من أصلنا ، ويحضونا من الامر ، وكنت قد رويت في نفسي ، وكنت أريد أن أقوم بها بين يدي أبي بكر ، وكنت أدارئ من أبي بكر بعض الحد ، وكان هو أوقر مني وأجل ، فلما أدرت الكلام ، قال : على رسلك ، فكرهت أن أعصيه ، فحمد الله أبو بكر رضي الله ، وأثنى عليه بما هو أهله ، ثم قال ، والله ما ترك كلمة كنت رويتها في نفسي إلا جاء بها ، أو بأحسن منها ، في بديهته ، ثم قال : أما بعد ، فما ذكرتم فيكم من خير يا معشر الانصار ، فأنتم له أهل ، ولن تعرف العرب هذا الامر إلا لهذا الحي من قريش ، فهم أوسط العرب دارا ونسبا ، وإني قد رضيت لكم هذين الرجلين فبايعوا أيهما شئتم ، قال : فأخذ بيدي وبيد أبي عبيدة بن الجراح ، قال : فوالله ما كرهت مما قال شيئا إلا هذه الكلمة ، كنت لان أقدم فيضرب عنقي لا يقربني ذلك إلى إثم أحب إلي من أن أُؤَمّر على قوم فيهم أبو بكر ، فلما قضى أبو بكر مقالته ، قام رجل من الانصار فقال : أنا جذيلها المحكك ، وعذيقها المرجب ، منا أمير ومنكم أمير ، يا معشر قريش ! وإلا أجلبنا الحرب فيما بيننا وبينكم جذعا . قال معمر : قال قتادة : فقال عمر بن الخطاب : لا يصلح سفيان في غمد واحد ، ولكن منا الامراء ومنكم الوزراء. قال معمر : قال الزهري في حديثه بالاسناد : فارتفعت الاصوات بيننا ، وكثر اللغط حتى أشفقت الاختلاف ، فقلت : يا أبا بكر ! أبسط يدك أبايعك ، قال : فبسط يده فبايعته ، فبايعه المهاجرون ، وبايعه الانصار ، قال : ونزونا على سعد حين قال قائل : قتلتم سعدا ، قال : قلت : قتل الله سعدا ، وإنا والله ما رأينا فيما حضرنا من أمرنا أمرا كان أقوى من مبايعة أبي بكر ، خشينا إن فارقنا القوم أن يحدثوا بيعة بعدنا ، فإما أن نبايعهم على ما لا نرضى ، وإما أن نخالفهم فيكون فسادا ، فلا يغرن امرأ أن يقول : إن بيعة أبي بكر كانت فلتة ، فقد كانت كذلك ، غير أن الله وقى شرها ، وليس فيكم من يقطع إليه الاعناق مثل أبي بكر ، فمن بايع رجلا عن غير مشورة من المسلمين ، فإنه لا يتابع هو ولا الذي بايعه تغرة أن يقتلا .
قال معمر : قال الزهري : وأخبرني عروة أن الرجلين الذين لقياهم من الانصار عويم بن ساعدة ومعن بن عدي ، والذي قال : أنا جذيلها المحكك وعذيقها المرجب ، الحباب بن المنذر .
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da İbn Abbas şöyle demiştir:
Hz. Ömer döneminde Abdurrahman b. Avf'a Kur'an okutuyordum. Ömer'in yaptığı son haccında, ben Mina'da iken, akşam üzeri Abdurrahman b. Avf yanıma geldi ve şöyle dedi: Bugün Müminlerin Emirini bir görseydin, yanına bir adam geldi ve “ey Müminlerin Emiri, Falanca adamı işittim 'eğer Müminlerin Emiri ölürse, ben Filanca kimseye biat ederim' diyor” dedi. Bunun üzerine Ömer “ben bu akşam üzeri insanların arasında ayağa kalkıp bir konuşma yapacağım ve milletin mukadderatını gasp etmek isteyen bu adamlardan insanları sakındıracağım” dedi. İbn Abbâs der ki: Ben “ey Müminlerin Emiri, hac mevsimi, insanların her türlüsünü ve şerli işlerde süratli olanlarını bir araya toplar. Sen konuşmaya kalktığında, bu kimseler sana yakın yerleri tutarlar. Sonra ben, bu insanların, sen kalkıp konuşma yaptığında, her haber uçuranın bu konuşmayı alıp etrafa uçurmasından, onu iyice kavramayıp, manasını iyice anlamadan konuşmanı, yakışmayacak birtakım yerlere koymalarından endişe ederim. Onun için ey Müminlerin Emiri Medine'ye dönünceye kadar bekle. Çünkü Medine hicret ve sünnet yurdudur. Orada Muhacir ve Ensar'la baş başa kalır, söylemek istediğin şeyleri o topluluğa sağlam olarak söylersin, onlar da senin konuşmanı iyi belleyip anlar ve onu uygun konuma koyarlar” dedim. İbn Abbâs der ki: Bunun üzerine Ömer “Vallahi, inşallah Medine'ye vardığımda ilk hutbemde bu meseleyi konuşacağım” dedi.
İbn Abbâs der ki: Medine'ye vardığımızda, Cuma günü gelip çattı, Abdurrahman b. Avf'ın söylediklerinden dolayı ben erkence bir vakitte mescide gittim, bir de baktım ki Saîd b. Zeyd benden önce gelmiş, onu minberin dibinde otururken buldum ve ben de yanına oturdum. Benim dizim onun dizine dokunuyordu. zeval vakti Ömer (ra) çıkageldi. Onun geldiğini görünce Saîd b. Zeyd'e dönüp “Ömer bu minberde daha önce yapmadığı, en önemli konuşmayı yapacak” dedim. Saîd b. Zeyd kızarak “Ömer şimdiye kadar söylemediği neyi söyleyecek” dedi. Ömer minber üzerine oturdu, müezzinler de ezanları okuyup bitirdikten sonra ayağa kalktı, Allah'a hamd ve lâyık olduğu yüce sıfatlarla övdükten sonra “Amma ba'du” deyip şunları söyledi:
Ben sizlere, Allah'ın benim konuşmamı takdir etmiş olduğu bir konuşma yapacağım. Bilmiyorum, belki bu konuşmam, benim ecelimin hemen öncesidir. Şüphesiz, Allah, Muhammed'i hak peygamber olarak gönderdi ve O'na kitap indirdi. Allah'ın indirdiği şeyler içinde Recim Ayeti de vardı. Rasulullah (sav) recmetti, O'ndan sonra biz de recmettik. İnsanların üzerinden bir zaman geçtikten sonra birinin çıkıp “Biz Allah'ın Kitabında recim ayetini bulmuyoruz” demesinden ve Allah'ın indirmiş olduğu bir farizayı terk ederek insanların sapıklığa düşmelerinden endişe ediyorum. Bilin ki Recim, Allah'ın Kitabında sabit bir haktır. Bu hüküm, zina eden, zina ettiği de delil veya gebelik, ya da itiraf ile sabit olan muhsan (evli, başından evlilik geçmiş) kadın ve erkeğe uygulanır.
Sonra bizler Allah'ın Kitabında okuduğumuz şeyler arasında "Babalarınızı reddetmeyin. onların babalığını reddetmeniz sizin için küfürdür" yahut "babalarınızdan yüz çevirmeniz, muhakkak sizin için bir küfürdür" sözleri de vardı. Sonra Rasulullah (sav) "Sizler beni, Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı aşırı övdükleri gibi aşırı şekilde övmeyiniz. Ben Allah'ın kuluyum. Sizler bana 'Allah'ın kulu ve Rasulü' deyiniz!" buyurmuştur.
Sonra içinizden birinin çıkıp “Vallahi Ömer ölürse, ben falancaya biat ederim" dediği benim kulağıma geldi. Sakın hiçbir kimse, onun “Ebu Bekir'e yapılan biat istişare olmadan, çarçabuk oldu bitti” demesine aldanmasın. Evet iş hakikaten böyle çabuk olmuştur, ama Allah, o işin şerrinden ümmeti korumuştur. Sizden hiç birinizin konumu, (fazilet ve değer bakımından) kendisine süratle gidilmesinden dolayı develerin boynunun koptuğu, Ebu Bekir'in konumu gibi değildir.(Kimse Ebu Bekir'e yapılan biat gibi bir biat beklentisi içinde olmasın.) O, Hz. Peygamber'in (sav) vefatından sonra bizim en hayırlımızdır. Ali, Zübeyir ve onlarla birlikte olanlar Hz. Fatıma'nın evinde bir araya gelip Ebu Bekir'e muhalefet ettiler. Ensâr topluluğu bize muhalefet edip Sâide oğulları gölgeliğinde toplandılar. Muhacirler, Ebu Bekir'in yanında toplandılar. Ben Ebu Bekir'e “ey Ebu Bekir, hadi Ensâr kardeşlerimizin yanına gidelim” dedim. Ardından onların yanına varmak arzusu ile yola koyulduk. Onlara yaklaştığımız zaman, bizleri onlardan Bedir'de bulunmuş iki sâlih adam karşıladı ve “ey Muhacirler topluluğu, siz nereye gitmek istiyorsunuz?” dediler. Biz de onlara “Ensâr kardeşlerimizin yanına gitmek istiyoruz” dedik. Onlar da bize “Ensâr topluluğuna yaklaşmayınız, siz kendi işinizin hükmünü veriniz” dediler. Ben de onlara “Vallahi bizler muhakkak onların yanına gideceğiz” dedim. Ve yürüyüp nihayet Sâide oğullarının istişare ettikleri gölgelikte Ensâr topluluğunun yanına vardık. Bir de baktık ki, onların arasında bir örtüye bürünüp sarınmış bir adam var. “Bu kimdir?” dedim. “Sa'd b. Ubâde” dediler. “Onun nesi var?” dedim. “Sıtma ateşi var” dediler. Biz birazcık oturduğumuzda onların hatibi şehadet kelimelerini söyledi ve Allah'a lâyık olduğu yüce sıfatlarıyla hamd-u sena etti. Sonra “bizler Allah'ın Ensârı ve İslâm'ın büyük ordusuyuz. Siz Muhacirler topluluğu ise Mekke'deki kavminizden bize yürüyüp gelmiş olan bir azınlıksınız. Böyle iken şimdi bu azınlık bizi aslımızdan koparmak ve bizleri emirlik işinden dışarıya çıkarmak istiyorlar” dedi.
Ömer der ki: Ensâr'ın hatibi susunca ben konuşmak istedim. Ben daha önce oldukça beğendiğim bir konuşma hazırlamıştım. bu konuşmayı Ebu Bekir'in önünde sunmak ve bazı keskin çıkışları yumuşatmak istiyordum. Ebu Bekir benden daha yumuşak ve ve daha vakarlı idi. Konuşmak istediğim zaman, Ebu Bekir bana “sakin ol, bir müsaade et” dedi. Ben Ebu Bekir'i öfkelendirmek istemedim. Ebu Bekir layıkıyla hamdu sena ettikten sonra kendisi konuşmaya başladı. Vallahi, Ebu Bekir benim hoşuma giden ne sözüm varsa, hepsinin bir benzerini ya da daha iyisini konuşması içerisinde ifade etti ve sonunda konuşmasını bitirdi. Bu konuşmasında “Sizler anlattığınız faziletlerin hepsine layıksınız. Fakat şu halifelik işi Kureyş'ten olan şu Muhacirler topluluğundan başkasında asla kabul görmeyecektir. Bu Kureyş topluluğu nesep ve yurt bakımlarından Arapların tam ortasındadır. Ben size şu iki adamdan birine biat etmenizi teklif ediyor ve rıza gösteriyorum. Şimdi bu ikisinden istediğinize biat ediniz” dedi. Ömer der ki: Bundan sonra Ebu Bekir, benim ve Ebu Ubeyde b. Cerrâh'ın elini tuttu. Onun söyledikleri içinde bundan başka yadırgadığım bir şey olmadı. Vallahi, bir günah işlemiş olmaksızın, öne atılıp boynumun vurulması, içlerinde Ebu Bekir'in bulunduğu bulunduğu bir topluluğa emirlik yapmaktan bana daha sevimliydi. Ebu Bekir konuşmasını bitirince Ensâr'dan bir adam ayağa kalktı ve “bizler, uyuz develerin bağlandığı ve sürtünerek şifa bulduğu kazık, (emirliğin bağlanacağı kazık) ve dalları meyve dolu, yüksek ağacın kırılmasın ve meyveleri dökülmesin diye bağlandığı dayanağız. Bir emir Ensâr'dan bir emir de sizden olsun ey Kureyş topluluğu! Aksi durum sizinle bizim aramızda harbe yol açar” dedi. Ma'mer der ki: Katâde Hz. Ömer'in şöyle dediğini aktardı: Bir kında iki kılıç olmaz. Yöneticiler bizden, yardımcılar sizden olsun. Ma'mer der ki: Zührî hadisinde senedle der ki: Bunun üzerine sesler yükseldi, gürültü arttı, hatta ben bir ihtilâf çıkmasından korktum ve hemen “uzat elini ey Ebu Bekir, sana biat edeyim” dedim. O da elini uzattı. Ben de ona biat ettim. Benden sonra Muhacirler ve sonra Ensâr Ebu Bekir'e biat ettiler. Biz böylece çabuk davranıp Sa'd b. Ubâde'ye karşı üstünlük sağlamış olduk. Onlardan bir sözcü “sizler Sa'd b. Ubâde'yi kahrettiniz” dedi. Ben “Sa'd'ı Allah kahretsin” dedim. Vallahi biz o gün içinde bulunduğumuz seçim işinde, Ebu Bekir'e biat etmekten daha güçlü bir çözüm yolu bulamadık. Biz, Ensâr topluluğunun, biat etmeden, bizden ayrılıp sonra kendilerinden bir adama biat etmelerinden korktuk. Çünkü o zaman biz ya razı olmadığımız bir adama biat edecektik, ya da karşı çıkacaktık bu sefer de fitne ve bozgunculuk olacaktı. Artık bundan böyle Müslümanların istişaresi ve rızaları olmaksızın her kim bir adama biat edecek olursa, hem biat edenin hem de kendisine biat edilenin öldürülme korkusu olacağı için onlara kimse tabi olmayacaktır.
Ma'mer der ki: Zührî “bana Urve şöyle haber verdi” dedi: Hz. Ömer'in karşılaştığı o iki Ensarlı adam Uveym b. Sâide ve Ma'n b. Adiyy idi. “Bizler, uyuz develerin bağlandığı ve sürtünerek şifa bulduğu kazık, (emirliğin bağlanacağı kazık) ve dalları meyve dolu, yüksek ağacın kırılmasın ve meyveleri dökülmesin diye bağlandığı dayanağız” diyen ise Hubâb b. Münzir idi.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
81103, MA009758
Hadis:
عبد الرزاق عن معمر عن الزهري عن عبيد الله بن عبد الله بن عتبة عن ابن عباس قال : كنت أقرئ عبد الرحمن بن عوف في خلافة عمر ، فلما كان آخر حجة حجها عمر ونحن بمنى ، أتاني عبد الرحمن بن عوف في منزلي عشيا ، فقال : لو شهدت أمير المؤمنين اليوم ، أتاه رجل ، فقال : يا أمير المؤمنين ! إني سمعت فلانا يقول : لو قد مات أمير المؤمنين قد بايعت فلانا ، فقال عمر : إني لقائم عشية في الناس ، فنحذرهم هؤلاء الرهط الذين يريدون أن يغتصبوا المسلمين أمرهم ، قال : فقلت : يا أمير المؤمنين ! إن الموسم يجمع رعاع الناس وغوغاءهم ، وإنهم الذين يغلبون على مجلسك . وإني أخشى إن قلت فيهم اليوم مقالة أن يطيروا بها كل مطير ، ولا يعوها ، ولا يضعوها على مواضعها ، ولكن أمهل يا أمير المؤمنين ، حتى تقدم المدينة ، فإنها دار السنة والهجرة ، وتخلص بالمهاجرين والانصار ، فتقول ما قلت متمكنا. فيعوا مقالتك ويضعوها على مواضعها ، قال : فقال عمر : أما والله إن شاء الله لاقومن به في أول مقام أقومه في المدينة ، قال : فلما قدمنا المدينة ، وجاء الجمعة ، هجرت لما حدثني عبد الرحمن بن عوف ، فوجدت سعيد بن زيد قد سبقني بالتهجير ، جالسا إلى جنب المنبر ، فجلست إلى جنبه ، تمس ركبتي ركبته ، قال : فلما زالت الشمس خرج علينا عمر رحمه الله ، قال : فقلت وهو مقبل : أما والله ليقولن أمير المؤمنين على هذا المنبر مقالة لم يقل قبله ، قال : فغضب سعيد بن زيد [ و ] قال : وأي مقالة يقول لم يقل قبله ؟ قال :فلما ارتقى عمر المنبر أخذ المؤذن في أذانه ، فلما فرغ من أذانه قام عمر ، فحمد الله وأثنى عليه بما هو أهله ، ثم قال : أما بعد فإني أريد أن أقول مقالة قد قدر لي أن أقولها ، لا أدري لعلها بين يدي أجلي إن الله بعث محمدا صلى الله عليه وسلم بالحق ، وأنزل معه الكتاب ، فكان مما أنزل الله عليه آية الرجم ، فرجم رسول الله صلى الله عليه وسلم ورجمنا بعده ، وإني خائف أن يطول بالناس زمان فيقول قائل : والله ما الرجم في كتاب الله فيضل أو يترك فريضة أنزلها الله ، ألا وإن الرجم حق على من زنى ، إذا أحصن وقامت البينة ، وكان الحمل أو الاعتراف.
ثم قد كنا نقرأ (ولا ترغبوا عن آبائكم فإنه كفر بكم) أو (فإن كفرا بكم أن ترغبوا عن آبائكم) ثم إن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : لا تطروني كما أطرت النصارى ابن مريم صلوات الله عليه ، فإنما أنا عبد الله ، فقولوا : عبد الله ورسوله ، ثم إنه بلغني أن فلانا منكم يقول : إنه لو قد مات أمير المؤمنين قد بايعت فلانا ، فلا يغرن امرأ أن يقول : إن بيعة أبي بكر كانت فلتة ، وقد كانت كذلك ، إلا أن الله وقى شرها ، وليس فيكم من يقطع إليه الاعناق مثل أبي بكر ، إنه كان من خيرنا حين توفي رسول الله صلى الله عليه وسلم ، وإن عليا والزبير ومن معه تخلفوا عنه في بيت فاطمة ، وتخلفت عنا الانصار بأسرها في سقيفة بني ساعدة ، واجتمع المهاجرون إلى أبي بكر رحمه الله ، فقلت : يا أبا بكر ! انطلق بنا إلى إخواننا من الانصار ، فانطلقنا نؤمهم ، فلقينا رجلين صالحين من الانصار قد شهدا بدرا ، فقالا : أين تريدون ؟ يا معشر المهاجرين ! قلنا : نريد إخواننا هؤلاء من الانصار ، وقالا : فارجعوا فاقضوا أمركم بينكم ، قال : قلت : فاقضوا، لنأتينهم ، فأتيناهم ، فإذا هم مجتمعون في سقيفة بني ساعدة ، بين أظهرهم رجل مزمل ، قلت : من هذا ؟ فقالوا : هذا سعد بن عبادة ، قلت : وما شأنه ؟ قالوا : هو وجع ، قال : فقام خطيب الانصار ، فحمد الله ، وأثنى عليه بما هو أهله ، ثم قال : أما بعد ، فنحن الانصار ، وكتيبة الاسلام ، وأنتم يا معشر قريش ! رهط منا ، وقد دفت إلينا دافة منكم ، فإذا هم يريدون أن يختزلونا من أصلنا ، ويحضونا من الامر ، وكنت قد رويت في نفسي ، وكنت أريد أن أقوم بها بين يدي أبي بكر ، وكنت أدارئ من أبي بكر بعض الحد ، وكان هو أوقر مني وأجل ، فلما أدرت الكلام ، قال : على رسلك ، فكرهت أن أعصيه ، فحمد الله أبو بكر رضي الله ، وأثنى عليه بما هو أهله ، ثم قال ، والله ما ترك كلمة كنت رويتها في نفسي إلا جاء بها ، أو بأحسن منها ، في بديهته ، ثم قال : أما بعد ، فما ذكرتم فيكم من خير يا معشر الانصار ، فأنتم له أهل ، ولن تعرف العرب هذا الامر إلا لهذا الحي من قريش ، فهم أوسط العرب دارا ونسبا ، وإني قد رضيت لكم هذين الرجلين فبايعوا أيهما شئتم ، قال : فأخذ بيدي وبيد أبي عبيدة بن الجراح ، قال : فوالله ما كرهت مما قال شيئا إلا هذه الكلمة ، كنت لان أقدم فيضرب عنقي لا يقربني ذلك إلى إثم أحب إلي من أن أُؤَمّر على قوم فيهم أبو بكر ، فلما قضى أبو بكر مقالته ، قام رجل من الانصار فقال : أنا جذيلها المحكك ، وعذيقها المرجب ، منا أمير ومنكم أمير ، يا معشر قريش ! وإلا أجلبنا الحرب فيما بيننا وبينكم جذعا . قال معمر : قال قتادة : فقال عمر بن الخطاب : لا يصلح سفيان في غمد واحد ، ولكن منا الامراء ومنكم الوزراء. قال معمر : قال الزهري في حديثه بالاسناد : فارتفعت الاصوات بيننا ، وكثر اللغط حتى أشفقت الاختلاف ، فقلت : يا أبا بكر ! أبسط يدك أبايعك ، قال : فبسط يده فبايعته ، فبايعه المهاجرون ، وبايعه الانصار ، قال : ونزونا على سعد حين قال قائل : قتلتم سعدا ، قال : قلت : قتل الله سعدا ، وإنا والله ما رأينا فيما حضرنا من أمرنا أمرا كان أقوى من مبايعة أبي بكر ، خشينا إن فارقنا القوم أن يحدثوا بيعة بعدنا ، فإما أن نبايعهم على ما لا نرضى ، وإما أن نخالفهم فيكون فسادا ، فلا يغرن امرأ أن يقول : إن بيعة أبي بكر كانت فلتة ، فقد كانت كذلك ، غير أن الله وقى شرها ، وليس فيكم من يقطع إليه الاعناق مثل أبي بكر ، فمن بايع رجلا عن غير مشورة من المسلمين ، فإنه لا يتابع هو ولا الذي بايعه تغرة أن يقتلا .
قال معمر : قال الزهري : وأخبرني عروة أن الرجلين الذين لقياهم من الانصار عويم بن ساعدة ومعن بن عدي ، والذي قال : أنا جذيلها المحكك وعذيقها المرجب ، الحباب بن المنذر .
Tercemesi:
Bize Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da İbn Abbas şöyle demiştir:
Hz. Ömer döneminde Abdurrahman b. Avf'a Kur'an okutuyordum. Ömer'in yaptığı son haccında, ben Mina'da iken, akşam üzeri Abdurrahman b. Avf yanıma geldi ve şöyle dedi: Bugün Müminlerin Emirini bir görseydin, yanına bir adam geldi ve “ey Müminlerin Emiri, Falanca adamı işittim 'eğer Müminlerin Emiri ölürse, ben Filanca kimseye biat ederim' diyor” dedi. Bunun üzerine Ömer “ben bu akşam üzeri insanların arasında ayağa kalkıp bir konuşma yapacağım ve milletin mukadderatını gasp etmek isteyen bu adamlardan insanları sakındıracağım” dedi. İbn Abbâs der ki: Ben “ey Müminlerin Emiri, hac mevsimi, insanların her türlüsünü ve şerli işlerde süratli olanlarını bir araya toplar. Sen konuşmaya kalktığında, bu kimseler sana yakın yerleri tutarlar. Sonra ben, bu insanların, sen kalkıp konuşma yaptığında, her haber uçuranın bu konuşmayı alıp etrafa uçurmasından, onu iyice kavramayıp, manasını iyice anlamadan konuşmanı, yakışmayacak birtakım yerlere koymalarından endişe ederim. Onun için ey Müminlerin Emiri Medine'ye dönünceye kadar bekle. Çünkü Medine hicret ve sünnet yurdudur. Orada Muhacir ve Ensar'la baş başa kalır, söylemek istediğin şeyleri o topluluğa sağlam olarak söylersin, onlar da senin konuşmanı iyi belleyip anlar ve onu uygun konuma koyarlar” dedim. İbn Abbâs der ki: Bunun üzerine Ömer “Vallahi, inşallah Medine'ye vardığımda ilk hutbemde bu meseleyi konuşacağım” dedi.
İbn Abbâs der ki: Medine'ye vardığımızda, Cuma günü gelip çattı, Abdurrahman b. Avf'ın söylediklerinden dolayı ben erkence bir vakitte mescide gittim, bir de baktım ki Saîd b. Zeyd benden önce gelmiş, onu minberin dibinde otururken buldum ve ben de yanına oturdum. Benim dizim onun dizine dokunuyordu. zeval vakti Ömer (ra) çıkageldi. Onun geldiğini görünce Saîd b. Zeyd'e dönüp “Ömer bu minberde daha önce yapmadığı, en önemli konuşmayı yapacak” dedim. Saîd b. Zeyd kızarak “Ömer şimdiye kadar söylemediği neyi söyleyecek” dedi. Ömer minber üzerine oturdu, müezzinler de ezanları okuyup bitirdikten sonra ayağa kalktı, Allah'a hamd ve lâyık olduğu yüce sıfatlarla övdükten sonra “Amma ba'du” deyip şunları söyledi:
Ben sizlere, Allah'ın benim konuşmamı takdir etmiş olduğu bir konuşma yapacağım. Bilmiyorum, belki bu konuşmam, benim ecelimin hemen öncesidir. Şüphesiz, Allah, Muhammed'i hak peygamber olarak gönderdi ve O'na kitap indirdi. Allah'ın indirdiği şeyler içinde Recim Ayeti de vardı. Rasulullah (sav) recmetti, O'ndan sonra biz de recmettik. İnsanların üzerinden bir zaman geçtikten sonra birinin çıkıp “Biz Allah'ın Kitabında recim ayetini bulmuyoruz” demesinden ve Allah'ın indirmiş olduğu bir farizayı terk ederek insanların sapıklığa düşmelerinden endişe ediyorum. Bilin ki Recim, Allah'ın Kitabında sabit bir haktır. Bu hüküm, zina eden, zina ettiği de delil veya gebelik, ya da itiraf ile sabit olan muhsan (evli, başından evlilik geçmiş) kadın ve erkeğe uygulanır.
Sonra bizler Allah'ın Kitabında okuduğumuz şeyler arasında "Babalarınızı reddetmeyin. onların babalığını reddetmeniz sizin için küfürdür" yahut "babalarınızdan yüz çevirmeniz, muhakkak sizin için bir küfürdür" sözleri de vardı. Sonra Rasulullah (sav) "Sizler beni, Hıristiyanların Meryem oğlu İsa'yı aşırı övdükleri gibi aşırı şekilde övmeyiniz. Ben Allah'ın kuluyum. Sizler bana 'Allah'ın kulu ve Rasulü' deyiniz!" buyurmuştur.
Sonra içinizden birinin çıkıp “Vallahi Ömer ölürse, ben falancaya biat ederim" dediği benim kulağıma geldi. Sakın hiçbir kimse, onun “Ebu Bekir'e yapılan biat istişare olmadan, çarçabuk oldu bitti” demesine aldanmasın. Evet iş hakikaten böyle çabuk olmuştur, ama Allah, o işin şerrinden ümmeti korumuştur. Sizden hiç birinizin konumu, (fazilet ve değer bakımından) kendisine süratle gidilmesinden dolayı develerin boynunun koptuğu, Ebu Bekir'in konumu gibi değildir.(Kimse Ebu Bekir'e yapılan biat gibi bir biat beklentisi içinde olmasın.) O, Hz. Peygamber'in (sav) vefatından sonra bizim en hayırlımızdır. Ali, Zübeyir ve onlarla birlikte olanlar Hz. Fatıma'nın evinde bir araya gelip Ebu Bekir'e muhalefet ettiler. Ensâr topluluğu bize muhalefet edip Sâide oğulları gölgeliğinde toplandılar. Muhacirler, Ebu Bekir'in yanında toplandılar. Ben Ebu Bekir'e “ey Ebu Bekir, hadi Ensâr kardeşlerimizin yanına gidelim” dedim. Ardından onların yanına varmak arzusu ile yola koyulduk. Onlara yaklaştığımız zaman, bizleri onlardan Bedir'de bulunmuş iki sâlih adam karşıladı ve “ey Muhacirler topluluğu, siz nereye gitmek istiyorsunuz?” dediler. Biz de onlara “Ensâr kardeşlerimizin yanına gitmek istiyoruz” dedik. Onlar da bize “Ensâr topluluğuna yaklaşmayınız, siz kendi işinizin hükmünü veriniz” dediler. Ben de onlara “Vallahi bizler muhakkak onların yanına gideceğiz” dedim. Ve yürüyüp nihayet Sâide oğullarının istişare ettikleri gölgelikte Ensâr topluluğunun yanına vardık. Bir de baktık ki, onların arasında bir örtüye bürünüp sarınmış bir adam var. “Bu kimdir?” dedim. “Sa'd b. Ubâde” dediler. “Onun nesi var?” dedim. “Sıtma ateşi var” dediler. Biz birazcık oturduğumuzda onların hatibi şehadet kelimelerini söyledi ve Allah'a lâyık olduğu yüce sıfatlarıyla hamd-u sena etti. Sonra “bizler Allah'ın Ensârı ve İslâm'ın büyük ordusuyuz. Siz Muhacirler topluluğu ise Mekke'deki kavminizden bize yürüyüp gelmiş olan bir azınlıksınız. Böyle iken şimdi bu azınlık bizi aslımızdan koparmak ve bizleri emirlik işinden dışarıya çıkarmak istiyorlar” dedi.
Ömer der ki: Ensâr'ın hatibi susunca ben konuşmak istedim. Ben daha önce oldukça beğendiğim bir konuşma hazırlamıştım. bu konuşmayı Ebu Bekir'in önünde sunmak ve bazı keskin çıkışları yumuşatmak istiyordum. Ebu Bekir benden daha yumuşak ve ve daha vakarlı idi. Konuşmak istediğim zaman, Ebu Bekir bana “sakin ol, bir müsaade et” dedi. Ben Ebu Bekir'i öfkelendirmek istemedim. Ebu Bekir layıkıyla hamdu sena ettikten sonra kendisi konuşmaya başladı. Vallahi, Ebu Bekir benim hoşuma giden ne sözüm varsa, hepsinin bir benzerini ya da daha iyisini konuşması içerisinde ifade etti ve sonunda konuşmasını bitirdi. Bu konuşmasında “Sizler anlattığınız faziletlerin hepsine layıksınız. Fakat şu halifelik işi Kureyş'ten olan şu Muhacirler topluluğundan başkasında asla kabul görmeyecektir. Bu Kureyş topluluğu nesep ve yurt bakımlarından Arapların tam ortasındadır. Ben size şu iki adamdan birine biat etmenizi teklif ediyor ve rıza gösteriyorum. Şimdi bu ikisinden istediğinize biat ediniz” dedi. Ömer der ki: Bundan sonra Ebu Bekir, benim ve Ebu Ubeyde b. Cerrâh'ın elini tuttu. Onun söyledikleri içinde bundan başka yadırgadığım bir şey olmadı. Vallahi, bir günah işlemiş olmaksızın, öne atılıp boynumun vurulması, içlerinde Ebu Bekir'in bulunduğu bulunduğu bir topluluğa emirlik yapmaktan bana daha sevimliydi. Ebu Bekir konuşmasını bitirince Ensâr'dan bir adam ayağa kalktı ve “bizler, uyuz develerin bağlandığı ve sürtünerek şifa bulduğu kazık, (emirliğin bağlanacağı kazık) ve dalları meyve dolu, yüksek ağacın kırılmasın ve meyveleri dökülmesin diye bağlandığı dayanağız. Bir emir Ensâr'dan bir emir de sizden olsun ey Kureyş topluluğu! Aksi durum sizinle bizim aramızda harbe yol açar” dedi. Ma'mer der ki: Katâde Hz. Ömer'in şöyle dediğini aktardı: Bir kında iki kılıç olmaz. Yöneticiler bizden, yardımcılar sizden olsun. Ma'mer der ki: Zührî hadisinde senedle der ki: Bunun üzerine sesler yükseldi, gürültü arttı, hatta ben bir ihtilâf çıkmasından korktum ve hemen “uzat elini ey Ebu Bekir, sana biat edeyim” dedim. O da elini uzattı. Ben de ona biat ettim. Benden sonra Muhacirler ve sonra Ensâr Ebu Bekir'e biat ettiler. Biz böylece çabuk davranıp Sa'd b. Ubâde'ye karşı üstünlük sağlamış olduk. Onlardan bir sözcü “sizler Sa'd b. Ubâde'yi kahrettiniz” dedi. Ben “Sa'd'ı Allah kahretsin” dedim. Vallahi biz o gün içinde bulunduğumuz seçim işinde, Ebu Bekir'e biat etmekten daha güçlü bir çözüm yolu bulamadık. Biz, Ensâr topluluğunun, biat etmeden, bizden ayrılıp sonra kendilerinden bir adama biat etmelerinden korktuk. Çünkü o zaman biz ya razı olmadığımız bir adama biat edecektik, ya da karşı çıkacaktık bu sefer de fitne ve bozgunculuk olacaktı. Artık bundan böyle Müslümanların istişaresi ve rızaları olmaksızın her kim bir adama biat edecek olursa, hem biat edenin hem de kendisine biat edilenin öldürülme korkusu olacağı için onlara kimse tabi olmayacaktır.
Ma'mer der ki: Zührî “bana Urve şöyle haber verdi” dedi: Hz. Ömer'in karşılaştığı o iki Ensarlı adam Uveym b. Sâide ve Ma'n b. Adiyy idi. “Bizler, uyuz develerin bağlandığı ve sürtünerek şifa bulduğu kazık, (emirliğin bağlanacağı kazık) ve dalları meyve dolu, yüksek ağacın kırılmasın ve meyveleri dökülmesin diye bağlandığı dayanağız” diyen ise Hubâb b. Münzir idi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Meğâzî 9758, 5/439
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
Konular:
Kur'an, Recm ayeti
Kureyş, Kureyş hakkında
Recm, cezası
Recm, Hz. Ömer'in uygulaması
Sahabe, aralarındaki ihtilaflar, (Hz. peygamber'den sonra)
Şehirler, Medine, önemi
Yönetim, Hilafet tartışmaları,Hz. Peygamber'in vefatından sonra
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ نُعَيْمٍ الْمُجْمِرِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ يَدْخُلُ الْمَدِينَةَ الْمَسِيحُ وَلاَ الطَّاعُونُ » .
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nuaym el-Mucmir, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Medine'ye Deccâl Mesîh ve taun girmez"
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17840, B005731
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ نُعَيْمٍ الْمُجْمِرِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « لاَ يَدْخُلُ الْمَدِينَةَ الْمَسِيحُ وَلاَ الطَّاعُونُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nuaym el-Mucmir, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Medine'ye Deccâl Mesîh ve taun girmez"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tıb 30, 2/450
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdullah Nuaym b. Abdullah el-Mücmir Mevla Ömer b. Hattab (Nuaym b. Abdullah)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Hastalık, Hz. Peygamber döneminde
Kıyamet, alametleri, Deccal
Şehirler, Medine, önemi
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona da Abdullah b. Yezid şöyle rivayet etmiştir:
"Zeyd b. Sabit (rav) “Size ne oluyor ki, münafıklar hakkında iki fırkaya ayrılıyorsunuz” (Nisa, 4/88) ayeti hakkında şöyle demiştir: Nebi’nin (sav) ashabından bazı kimseler Uhud Savaşından geri döndüler. İnsanlar da onlar hakkında iki gruba ayrıldı. Bir grup (Hz. Peygamber'e) “bunları öldür” diyor, diğer grup ise karşı çıkıyordu. Bunun üzerine “Size ne oluyor ki, o münafıklar hakkında iki fırkaya ayrıldınız” [Nisa, 4/88] ayeti indi ve Rasulullah (sav) “Burası (Medine), Taybe’dir. Burası, ateşin, demirin pisliğini gidermesi gibi pis insanları giderir (dışarı atar)” buyurdu."
[Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Abdullah b. Yezid adındaki ravi ise el-Ensarî, el-Hatmî nisbetiyle bilinir ve sahabiliği vardır.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18431, T003028
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ بَشَّارٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ جَعْفَرٍ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَدِىِّ بْنِ ثَابِتٍ قَالَ: سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ يَزِيدَ يُحَدِّثُ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ أَنَّهُ قَالَ فِى هَذِهِ الآيَةِ ( فَمَا لَكُمْ فِى الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ ) قَالَ رَجَعَ نَاسٌ مِنْ أَصْحَابِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَوْمَ أُحُدٍ . فَكَانَ النَّاسُ فِيهِمْ فَرِيقَيْنِ: فَرِيقٌ يَقُولُ اقْتُلْهُمْ وَفَرِيقٌ يَقُولُ لاَ . فَنَزَلَتْ هَذِهِ الآيَةُ ( فَمَا لَكُمْ فِى الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ ) وَقَالَ « إِنَّهَا طِيبَةُ وَقَالَ إِنَّهَا تَنْفِى الْخَبِيثَ كَمَا تَنْفِى النَّارُ خَبَثَ الْحَدِيدِ » . قَالَ أَبُو عِيسَى : هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ وَعَبْدُ اللَّهِ بْنُ يَزِيدَ هُوَ الأَنْصَارِىُّ الْخَطْمِىُّ وَلَهُ صُحْبَةٌ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Muhammed b. Cafer, ona da Abdullah b. Yezid şöyle rivayet etmiştir:
"Zeyd b. Sabit (rav) “Size ne oluyor ki, münafıklar hakkında iki fırkaya ayrılıyorsunuz” (Nisa, 4/88) ayeti hakkında şöyle demiştir: Nebi’nin (sav) ashabından bazı kimseler Uhud Savaşından geri döndüler. İnsanlar da onlar hakkında iki gruba ayrıldı. Bir grup (Hz. Peygamber'e) “bunları öldür” diyor, diğer grup ise karşı çıkıyordu. Bunun üzerine “Size ne oluyor ki, o münafıklar hakkında iki fırkaya ayrıldınız” [Nisa, 4/88] ayeti indi ve Rasulullah (sav) “Burası (Medine), Taybe’dir. Burası, ateşin, demirin pisliğini gidermesi gibi pis insanları giderir (dışarı atar)” buyurdu."
[Ebu İsa (Tirmizi) der ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Abdullah b. Yezid adındaki ravi ise el-Ensarî, el-Hatmî nisbetiyle bilinir ve sahabiliği vardır.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 4, 5/239
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Nüzul sebebleri
Münafık, yaptıkları şeyler (Resulullah zamanında)
Şehirler, Medine, önemi
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ نُعَيْمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْمُجْمِرِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « عَلَى أَنْقَابِ الْمَدِينَةِ مَلاَئِكَةٌ ، لاَ يَدْخُلُهَا الطَّاعُونُ وَلاَ الدَّجَّالُ » .
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücmir, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Medine'nin kapıları ve giriş yerleri üzerinde birtakım (koruyucu) melekler vardır. Bu sebeple Medine'ye taun da, deccal de giremez"
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27938, B007133
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ نُعَيْمِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ الْمُجْمِرِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « عَلَى أَنْقَابِ الْمَدِينَةِ مَلاَئِكَةٌ ، لاَ يَدْخُلُهَا الطَّاعُونُ وَلاَ الدَّجَّالُ » .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona Nuaym b. Abdullah el-Mücmir, ona da Ebu Hureyre'nin rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Medine'nin kapıları ve giriş yerleri üzerinde birtakım (koruyucu) melekler vardır. Bu sebeple Medine'ye taun da, deccal de giremez"
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Fiten 27, 2/696
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Abdullah Nuaym b. Abdullah el-Mücmir Mevla Ömer b. Hattab (Nuaym b. Abdullah)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Kıyamet, alametleri, Deccal
Şehirler, Medine, Harem oluşu
Şehirler, Medine, önemi
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Medinelileri kastederek "Allah'ım, bunların tartılarına bereket ihsan et. Onların sâ' ve müdd ölçeklerine de bereket ver" diye dua buyurmuştur.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
29456, B007331
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مَسْلَمَةَ عَنْ مَالِكٍ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى طَلْحَةَ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ « اللَّهُمَّ بَارِكْ لَهُمْ فِى مِكْيَالِهِمْ ، وَبَارِكْ لَهُمْ فِى صَاعِهِمْ وَمُدِّهِمْ » يَعْنِى أَهْلَ الْمَدِينَةِ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Mesleme, ona Malik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Medinelileri kastederek "Allah'ım, bunların tartılarına bereket ihsan et. Onların sâ' ve müdd ölçeklerine de bereket ver" diye dua buyurmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tisâm bi'l-Kitâb ve's-Sünneti 16, 2/733
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Yahya İshak b. Abdullah el-Ensârî (İshak b. Abdullah b. Zeyd b. Sehl)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
Konular:
Hz. Peygamber, duaları
Şehirler, Medine, önemi
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَدِىِّ بْنِ ثَابِتٍ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ يَزِيدَ ، يُحَدِّثُ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ - رضى الله عنه - قَالَ لَمَّا خَرَجَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلَى أُحُدٍ ، رَجَعَ نَاسٌ مِمَّنْ خَرَجَ مَعَهُ ، وَكَانَ أَصْحَابُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِرْقَتَيْنِ ، فِرْقَةً تَقُولُ نُقَاتِلُهُمْ . وَفِرْقَةً تَقُولُ لاَ نُقَاتِلُهُمْ . فَنَزَلَتْ ( فَمَا لَكُمْ فِى الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللَّهُ أَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا ) وَقَالَ « إِنَّهَا طَيْبَةُ تَنْفِى الذُّنُوبَ كَمَا تَنْفِى النَّارُ خَبَثَ الْفِضَّةِ » .
Bize Ebu Velid, ona Şu'be, ona Adiy b. Sâbit, ona Abdullah b. Yezid, ona da Zeyd b. Sabit (ra) şöyle demiştir:
"Nebi (sav) Uhud Savaşına çıktığı zaman, onunla birlikte çıkanlardan bazı kimseler (savaşmadan) geri döndü. Nebi’nin (sav) ashabı (onlar hakkında) iki gruba ayrıldı. Bir grup “Onlarla savaşırız” dedi. Bir diğer grup “Hayır onlarla savaşmayız” dedi. Bunun üzerine “Allah kendilerini kazandıkları yüzünden baş aşağı yıkıvermişken münafıklar hakkında ne diye iki gruba ayrıldınız?” [Nisa, 4/88] ayeti indi. Allah Rasulü de “Şüphesiz ki o (Medine), Taybe’dir. Ateşin gümüşün pisliklerini giderdiği gibi, o da günahları öylece giderir” buyurdu."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
31230, B004050
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو الْوَلِيدِ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ عَدِىِّ بْنِ ثَابِتٍ سَمِعْتُ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ يَزِيدَ ، يُحَدِّثُ عَنْ زَيْدِ بْنِ ثَابِتٍ - رضى الله عنه - قَالَ لَمَّا خَرَجَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم إِلَى أُحُدٍ ، رَجَعَ نَاسٌ مِمَّنْ خَرَجَ مَعَهُ ، وَكَانَ أَصْحَابُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِرْقَتَيْنِ ، فِرْقَةً تَقُولُ نُقَاتِلُهُمْ . وَفِرْقَةً تَقُولُ لاَ نُقَاتِلُهُمْ . فَنَزَلَتْ ( فَمَا لَكُمْ فِى الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللَّهُ أَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا ) وَقَالَ « إِنَّهَا طَيْبَةُ تَنْفِى الذُّنُوبَ كَمَا تَنْفِى النَّارُ خَبَثَ الْفِضَّةِ » .
Tercemesi:
Bize Ebu Velid, ona Şu'be, ona Adiy b. Sâbit, ona Abdullah b. Yezid, ona da Zeyd b. Sabit (ra) şöyle demiştir:
"Nebi (sav) Uhud Savaşına çıktığı zaman, onunla birlikte çıkanlardan bazı kimseler (savaşmadan) geri döndü. Nebi’nin (sav) ashabı (onlar hakkında) iki gruba ayrıldı. Bir grup “Onlarla savaşırız” dedi. Bir diğer grup “Hayır onlarla savaşmayız” dedi. Bunun üzerine “Allah kendilerini kazandıkları yüzünden baş aşağı yıkıvermişken münafıklar hakkında ne diye iki gruba ayrıldınız?” [Nisa, 4/88] ayeti indi. Allah Rasulü de “Şüphesiz ki o (Medine), Taybe’dir. Ateşin gümüşün pisliklerini giderdiği gibi, o da günahları öylece giderir” buyurdu."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Meğâzî 17, 2/61
Senetler:
1. Ebu Saîd Zeyd b. Sabit el-Ensarî (Zeyd b. Sabit b. Dahhak b. Zeyd)
2. Ebu Ümeyye Abdullah b. Yezid el-Evsî (Abdullah b. Yezid b. Zeyd b. Husayn b. Amr)
3. Adî b. Sabit el-Ensarî (Adî b. Sabit b. Dinar)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Velid Hişam b. Abdülmelik el-Bahilî (Hişam b. Abdülmelik)
Konular:
Cihad, meydanından kaçmak
Kur'an, nuzül sebebi
Münafık, yaptıkları şeyler (Resulullah zamanında)
Şehirler, Medine, önemi