222 Kayıt Bulundu.
Bize Hennâd, ona Ebu Ahvas, ona Leys, ona Şehr b. Havşeb, ona Abdurrahman b. Ğanm, ona Ebu Zer, ona da Hz. Peygamber (sav), Allah teâlâ'nın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ey kullarım! Benim kendisine hidayet bahşettiğim hariç hepiniz sapmışsınız. O halde Benden hidayet isteyin ki, sizlere hidayet edeyim. Benim zengin ettiğim hariç hepiniz fakirsiniz. O halde Benden isteyin ki sizleri rızıklandırayım. Benim kendisini bağışladığım hariç hepiniz günahkarsınız. Sizden kim, benim günahları bağışlamaya muktedir olduğumu bilir de affedilmeyi isterse (günahlarının çokluğuna) bakmadan onu bağışlarım. Şayet ilkiniz ve sonuncunuz, diriniz ve ölünüz, genciniz ve yaşlınız, kullarımdan en takvalı kulun kalbi üzere toplansanız, bu durum benim mülkümde sinek kanadı kadar artırma sağlamaz. Şayet ilkiniz ve sonuncunuz, diriniz ve ölünüz, genciniz ve yaşlınız kullarımdan en şerli kulun kalbi üzere toplansanız, bu durum benim mülkümde sinek kanadı kadar eksilme yapmaz. Şayet ilkiniz ve sonuncunuz, diriniz ve ölünüz, genciniz ve yaşlınız bir yerde toplansanız da her biriniz, hayalindeki her şeyi istese, sonra Ben de her birinize dilediğini versem; bu, benim mülkümden ancak birinizin bir denize iğne batırıp sonra çıkardığında denizden eksilen kadar eksiltir. Çünkü Ben, cömerdim ve kerem sahibiyim. Dilediğimi yaparım. Benim vermem sözle olur, azabım da sözle olur. Bir şeyi dilediğimde, ona yalnızca ‘Ol!’ derim; o da olur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen bir hadistir. Bazıları bu hadisi benzeri şekilde Şehr b. Havşeb'den, o Madîkerib'den, o Ebu Zer'den, o da Nebî (sav)'den rivayet etmiştir.]
Açıklama: "وَرَطْبَكُمْ وَيَابِسَكُمُ" ifadesinin, "gencinin ve yaşlınız" olarak tercüme edilebileceğine ve başka tercümelerin ("aliminiz ve cahiliniz," "itaatkarınız ve isyankarınız") de mümkün olabileceğine dair bk. Mübârekfûrî, Tuhfetü'l-ahvezî, VII, 166.
Bize Ubeydullah b. Said ve İshak b. Mansur, o ikisine Ravh, ona Ubeydullah, ona Ravh b. Ubade el-Kaysî, ona İbn Cüreyc, ona da Ebu Zübeyir şöyle rivayet etmiştir: "Cabir b. Abdullah'a Vurûd (cehenneme uğrama) hakkında soruldu, o da şöyle cevap verdi: Bizler kıyamet günü şöyle şöyle (bazı merhalelerden geçerek) geliriz. Bak, (bizim bu geçişimiz, mertebe olarak) diğer insanların daha üstünde olur. Sonra her ümmet, taptıkları putlarıyla beraber çağrılır; ilk önce tapanlardan başlayarak sırasıyla çağrılır. Sonra Rabbimiz bize gelerek 'Siz kimi bekliyorsunuz?' diye sorar, orada olanlar da 'Rabbimizi bekliyoruz' diye cevap verir. Bunun üzerine Cenab-ı Hak 'Ben sizin Rabbinizim' buyurur. Onlar 'Seni görünceye kadar bekleyeceğiz' derler. Derken Allah Teâlâ onlara tecellî eder (kendini gösterir) ve tebessüm eder. Ardından müminler O’nun peşinden gider. İster münafık ister mümin olsun, her bir insana bir nur verilir ve herkes o nurla beraber yürür." "Cehennem köprüsünün üzerinde, Allah'ın dilediği kimseleri çekip alan çengeller ve dikenler vardır. Sonra münafıkların ışıkları söner, müminler kurtuluşa erer. Kurtulan ilk gurubun yüzleri dolunay gibi parlar. Onların sayısı yetmiş bindir. Hesaba çekilmeden kurtulurlar. Onların ardından gelenler gökteki en parlak yıldızlar gibidir. Sonra şefaat helal olur ve (şefaat ehli), 'Allah'tan başka ilah yoktur' diyen ve kalbinde bir arpa miktarı hayır bulunan kimseler, cehennemden çıkıncaya kadar şefaate devam ederler. Bunlar cennetin avlusuna konulur, cennetlikler onlara su serpmeye başlarlar. Sonunda bunlar sel kalıntısı toprakta biten ot gibi yeşerir ve yanıkları gider. Sonra (cehennemden çıkan son kişiye) ne istediği sorulur, ona dünya ve on katı kadar (cennet nimeti) verilir."
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona Saîd b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir: Hz. Peygamber'e (sav), amellerin en faziletli olanı hangisidir? diye soruldu. Hz. Peygamber (sav) "Allah'a ve Rasûlü'ne îmân etmektir" buyurdu. Ondan sonra hangisidir? denildi. "Allah yolunda cihâd etmektir" buyurdu. Sonra hangisidir? denildi. "Mebrûr (yânî makbul olmuş, günah ve riya karışmamış) hacdır" buyurdu
İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez.
Bize Harun b. Maruf ve Muhammed b. Abbad, [Her ikisinin rivayetinde lafızlar birbirine yakın olup rivayetin metni Harun’a aittir.] onlara Hatim b. İsmail, ona Yakub b. Mücahid Ebu Hazre, ona da Ubade b. Velid b. Ubade b. Samit “... Sonra yürüyüp kendi mescidinde bulunan Cabir b. Abdullah' uğradık... (O şöyle dedi:...)” diyerek şöyle rivayet etmiştir: "Rasulullah ile (sav) birlikte yürüdük. Akşam karanlığı çökmeye başlamıştı ki Araplara ait sulardan birine yaklaştık. Rasul-i Ekrem (sav) 'Kim öne geçip havuzu temizleyip suyunu çıkarır, kendisi içer ve bize de içirir?' diye sordu. Cabir der ki: Ben hemen kalktım ve 'Bu adam yapar ey Allah'ın Rasulü' dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'Cabir'le beraber kim gidecek?' dedi. Hemen Cebbar b. Sahr kalktı, birlikte gittik. Kuyunun yanına vardık. Havuzdan bir iki kova su çektik, sonra havuzu düzenledik (çamurdan arındırdık). Sonra tekrar su çekerek doldurduk; nihayet havuz ağzına kadar doldu. Yanımıza ilk gelen Rasulullah (sav) oldu. 'Müsaade eder misiniz?' dedi. 'buyur, ey Allah'ın Rasulü' cevabını verdik. Devesini eğerek havuza uzattı. Deve su içti. Ona ipini çekerek daha fazla su içirdi, sonra devenin susuzluğu geçti, idrarını yaptı. Ardından deveyi kenara çekti, çöktürdü. Sonra Rasulullah (sav) havuza geldi, ondan abdest aldı. Ben de onun abdest suyundan aldım, onun gibi abdest aldım. Bu sırada Cebbâr b. Sahr ihtiyacını gidermeye gitti. Rasulullah namaza durmak istedi. Benim üzerimde bir burde (örtü) vardı. Onun iki ucunu çapraz şekilde üzerime sarmaya çalıştım ama yetmedi. Üzerinde püsküller vardı. Onu ters çevirdim, iki ucunu çapraz bir şekilde bağladım ve üzerine çömeldim (örtündüm). Sonra Rasulullah’ın sol tarafında durdum. O, elimden tutarak beni sağ tarafına geçirdi. Sonra Cebbar b. Sahr geldi, abdest aldı, ardından gelerek Rasulullah’ın (sav) sol tarafına durdu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ikimizin de ellerimizden tutarak bizi arkasına durdurdu. Rasulullah (sav) ben hissetmeden beni gözetmeye başlamış. Sonra maksadını anladım. Eliyle 'kuşağını beline sıkıca bağla' diye işaret etti. Rasulullah (sav) namazı bitirince 'ey Cabir' dedi. 'Buyur ey Allah'ın Rasulü' dedim. 'Elbise genişse iki ucunu çapraz bağla, dar ise onu beline sıkıca sar' buyurdu."
Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]
Bize Hişam b. Ammar, ona İbrahim b. A’yen, ona İsmail b. Yahya eş-Şeybanî, ona Abdullah b. Ömer b. Hafs, ona da Nafi, (Abdullah) İbn Ömer şöyle demiştir: "Savaşlarının birisinde Rasululah (sav) ile birlikte bulunuyorduk. Hz. Peygamber (sav) bir topluluğa rastladı ve 'Sizler kimsiniz?' diye sordu. Onlar da 'Biz Müslümanız' dediler. Bir kadın da tandırına yakacak atmakla meşguldü ve beraberinde bir oğlu vardı. Tandır iyice kızınca, kadın çocuğunu uzaklaştırdı. Sonra Peygamber’in (sav) yanına geldi ve 'Sen Allah'ın Resulü (mü)sün?' dedi. O da 'Evet' cevabını verdi. Bunun üzerine kadın 'Babam, anam sana feda olsun! Allah merhametli olanların en merhametlisi değil midir?' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Evet' cevabını verdi. Kadın 'Allah, kullarına, annenin çocuğuna şefkatinden daha merhametli değil midir?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Evet' buyurdu. Kadın 'Anne çocuğunu ateşe kesinlikle atmaz' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ağlayarak başını eğip uzun zaman yere baktı. Sonra başını kadına doğru kaldırarak şöyle buyurdu: Şüphesiz Allah, O'na itaat etmeye tenezzül etmeyen ve 'lâ ilâhe illallah' demekten kaçınan, inat ve haddi aşmakta ileri giden azgın kulundan başkasına azap etmeyecektir."
Bize Zekeriya b. Adî, ona Ubeydullah b. Amr er-Rakkî, ona Zeyd b. Ebu Üneyse, ona Cebele b. Sühaym, ona Ebu Müsennâ el-Abdî, ona da İbnü'l-Hasâsıyye es-Sedûsî şöyle rivayet etmiştir: "Biat etmek üzere Rasulullah'ın (sav) yanına geldiğimde bana (biat için) şunları şart koştu: Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet etmemi, namaz kılmamı, zekat vermemi, İslam'ın farz kıldığı haccı eda etmemi, ramazan ayında oruç tutmamı ve Allah yolunda cihad etmemi. Ben de 'Ey Allah'ın Rasulü! Bunlardan ikisi var ki vallahi benim onlara gücüm yetmez; onlar da cihad ve sadakadır. Çünkü insanlar, savaştan kaçana Allah'ın gazap ettiğini söylüyorlar. Savaşa katılacak olsam, belki de nefsimi korku kaplar ve ölmeyi arzu etmez. Sadakaya gelince, benim malım küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Bunlar da ailemin geçim kaynağı ve bineğidir' dedim. Rasulullah (sav) elimi tuttu, sonra salladı, sonra da şöyle buyurdu: 'Sadaka olmadan, cihad olmadan cennete nasıl gireceksin?' Bunun üzerine 'Ey Allah'ın Rasulü! Sana biat ediyorum' dedim ve koştuğu şartların hepsi için biat ettim."
Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]
Bize Ahmed b. Muhammed b. Musa, ona Abdullah b. Mübârek, ona Leys b. Sa'd ve İbn Lehî'a, onlara Kays b. Haccâc;(T) Bize Abdullah b. Abdurrahman, ona Ebu Velîd, ona Leys b. Sa'd, ona Kays b. Haccâc, -mana aynı olmak üzere- ona Haneş es-San'ânî, ona da İbn Abbas 'Bir gün Rasulullah'ın (sav) terkisindeydim. Bana şöyle buyurdu' demiştir: "Delikanlı, sana (bazı) şeyler öğreteceğim: Allah'ın (hukukunu) koru ki Allah da seni gözetsin, Allah'ın (hukukunu) koru ki onu yardımını bulasın. İsteyeceğin zaman Allah'tan iste. Yardım dileyeceğin zaman Allah'tan dile. Bil ki, bütün ümmet, sana bir fayda sağlamak üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı faydayı verebilirler. Yine sana zarar vermek üzere toplansalar, sadece Allah'ın senin hakkında yazdığı zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış, sahifeler ise kurumuştur." [Ebu İsa şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir.]