318 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Bekir Muhammed b. İbrahim el-Hafız, ona Ahmed b. Amr b. Muhammed el-Irakî, ona Süfyan b. Muhammed, ona Ali b. el-Hasan b. Ebî İsa, ona Abdullah b. el-Velîd el-Adenî, ona Süfyan es-Sevrî, ona el-A'meş, ona Ebû Süfyan, ona da Cabir şöyle rivâyet etti: "Ömer b. el-Hattâb abdest alan bir adamı görmüştü, adam ayağında kuru bir yer bırakmıştı. Hz. Ömer ona 'Tekrar abdest al!' dedi."
Bize Ebû'l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mukriî, ona el-Hasan b. Muhammed b. İshak, ona Yusuf b. Yakub, ona Abdullah b. Abdülvehhâb, ona Abdulvâhid b. Ziyâd, ona Leys, ona Abdurrahman b. Sâbit, ona Ebû Umâme yahut Ebû Umâme'nin kardeşi şöyle dedi: "Rasûlullah (sav) bir gurup insanın (abdest aldığını), içlerinden birisinin topuklarında dirhem veya tırnak büyüklüğünde bir yere suyun değmemiş olduğunu gördü ve, 'Vay o topukların ateşten çekeceklerine!' dedi. Bunun üzerine her biri topuklarına baktı, birisi topuğunun bir noktasına suyun değmediğini gördü ve tekrar abdest aldı." Bu rivayet eğer sahih ise, onlar tekrar abdest almayı kendileri düşünmüş olabilirler, ancak tekrar abdest almak ifadesiyle sadece suyun değmediği yeri yıkamayı kastetmiş olma ihtimali de vardır.
Bize Bağdat’ta Ebû’l-Hüseyin Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişrân el-Adl, ona Ebû’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mısrî, ona Abdullah b. Muhammed b. Ebî Meryem, ona Muhammed b. Yusuf, ona Süfyan, ona İsmail b. Kesîr, ona Asım b. Lakît b. Sabra, ona da babasının rivâyet ettiğine göre Rasûlullah (sav) kendisine şöyle söylemiş: “Abdest alırken parmaklarının arasını hilâlle ve usuyu da ulaştır. Burnuna su verdiğinde de, eğer oruçlu değilsen suyu genzine kadar ulaştır.”
Bize Ebû Tahir el-Fakîh, ona Ebû2l-Hasan Ahmed b. Muhammed b. Abdûs et-Tarâifî, ona Osman b. Saîd ed-Dârimî, ona Safvân b. Salih ed-Dımaşkî, ona el-Velîd b. Müslim, ona Şeybe b. el-Ahnef el-Evzâî, ona Ebû Selâm el-Esved, ona Ebû Salih el-Eş’arî, ona da Ebû Abdullah el-Eş’arî’nin haber verdiğine göre; Rasûlullah (sav) ashabına namaz kıldırmış, sonra da bir gurup cemâatle birlikte oturmuştu. O sırada mescide bir adam geldi ve namaza durdu. Adam doğru rükû yapmıyor, secdelerini de tavuk gagalar gibi yapıyordu. Hz. Peygamber (sav) de ona bakıyordu. Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Bu adamı görüyor musunuz? Eğer adam bu hâlde ölürse, Muhammed ümmetinden başka bir şey üzerine ölmüş olur. Adam, karganın kanı gagalayıp içtiği gibi namazı gagalayarak kılıyor. Doğru rükû yapmayan ve gagalar gibi secde eden bunun gibileri, sadece bir veya iki tane hurma yiyen aç insan gibidir. Bu hurma onun nesine yeter ki? Sizler abdesti tam olarak alınız. Vay o topukların ateşten çekeceklerine! Rkûu ve secdeleri de tam yapınız.” Ebû Salih dedi ki: Ebû Abdullah el-Eş’arî’ye sordum: “- Bu hadisi sana kim rivayet etti?” “- Ordu komutanları Halid b. el-Velîd, Amr b. el-Âs, Şurahbîl b. Hasene ve Yezîd b. Ebî Süfyan. Bunların hepsi de bu hadisi bizzat Rasûlullah’dan (sav) dinlemişler” dedi.
Bize Ebû Ali, ona Ebû Bekir, ona Ebû Davud, ona Muâz b. Muâz b. Abbâd el-Anberî, ona Ebû Avâne, ona Ya’lâ b. Ata, ona Ma’bed b. Hürmüz^’ün rivayet ettiğine göre; Saîd b. el-Müseyyeb, Ensâr’dan bir adamın ölümünde bulunmuştu. Adam son nefesinde şöyle demiş: Ben size, allah’tan sevap kazanmak ümidiyle bir hadis rivayet edeceğim. Ben Rasûlullah’ın (sav) şöyle buyurduğunu işittim: “Sizden biri güzelce abdestini alır ve sonra namaza çıkarsa, sağ adımını attığında Allah ona bir sevap yazar, sol adımını atınca da bir günahını siler. Artık insan adımlarını ister yaklaştrsın, ister uzaklaştırsn. Camiye girip namazını cemaatle kıldığında ise Cenâb-ı Hak onu bağışlar. Camiye gider de insanlar namazını bir kısmını kılmışlar ise, yetişebildiği kadarıyla kalan kısmını cemaatle kılsın, sonra da eksik kalanı tamamlasın. Eğer camiye gittiğinde cemaat namazlarını kılmş olurlarsa, kendisi namazını olduğu gibi kılsın.”
Bize Ebû’l-Hasan Ali b. Muhammed el-Mukriî, ona el-Hasan b. Muhammed b. İshak, ona Yusuf b. Yakub, ona Muhammed b. Ebî Bekir, ona Zeyd b. el-Hubâb, ona Halid b. Dînâr, ona Ebû’l-Âliye, ona da Hz. Peygamber’e (sav) hizmet eden bir adam söylemiş: “Hz. Peygamber (sav) mescitte hafif bir abdest aldı.”
Bize Bağdat’ta Ali b. Muhammed b. Abdullah b. Bişrân el-Adl, ona Ebû Ca’fer Muhammed b. Amr b. el-Bahterî er-Razzâz, ona Muhammed b. Ubeydullah b. Yezîd, ona Yûnus b. Muhammed, ona Mu’temir b. Süleyman, ona babası, ona da Yahyâ b. Ya’mer şöyle haber vermiştir: Ben ibn Ömer’e, “- Ya Ebâ Abdurrahman, bazıları ‘kader yoktur’ diye iddia ediyorlar” dedim. O, “- Şu anda aramızda onlardan biri var mı?” diye sordu. Ben, “– Yok” dedim. Bunun üzerine İbn Ömer şöyle dedi: “- Onlarla karşılaştığında benim şu sözlerimi kendilerine ilet: İbn Ömer sizden uzaktır, bu fikirden Allah’a sığınmaktadır. Bu düşüncenizle siz de ondan uzaksınız. Zira ben Ömer b. el-Hattâb’ın (ra) şöyle dediğini duydum: “Biz Allah Rasûlü’nün (sav) yanında otururken ansızın üzerinde yolculuk görünümü bulunmayan bir adam çıkageldi. Üstelik o kişi Medine halkından da değildi. Safları geçip öne doğru ilerledi ve her birimizin namazda diz çöküp oturduğu gibi Rasûlullah’ın (sav) önüne diz çöktü. Sonra da elini Rasûlullah’ın (sav) dizleri üzerine koydu. Hemen söze başladı: “- Ey Muhammed, İslam nedir?” diye sordu. Allah Rasûlu (sav), “- İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Peygamberi olduğuna şehâdet etmen, namaz kılman, zekât vermen, Beyt’i (Kâbe’yi) haccetmen, umre yapman, cünüp olduğunda gusletmen, abdesti tam olarak alman ve Ramazan orucunu tutmandır” buyurdu. Adam tekrar; “– Ben bunu söylersem Müslüman olur muyum?” deyince, Rasûlullah (sav), “– Evet” buyurdu. Bunun üzerine adam, “– Doğru söyledin” dedi. Sonra İbn Ömer (Cibril hadisi diye bilinen) hadisin devamını da zikretti. Müslim Sahih’inde bu rivayetin tamamını Hacâc b. eş-Şâir, Yûnus b. Muhammed tarîkıyla rivayet etmiştir. Ancak hadisi bu metniyle rivayet etmemiştir.
Açıklama: Cibril hadisi olarak bilinen hadisin devamında hadiste sözü edilen kişi, “İslam nedir?” sorusundan sonra “iman nedir? ihsan nedir?” sorularını sorar. Hz. Peygamber ilgili rivayetlerde geçen cevapları verir. Arkasından da o şahıs “kıyamet ne zaman kopacak?” diye sorar ve Hz. Peygamber “Sorulan sorandan (ben senden) daha bilgili değilim” cevabını verir ve bazı kıyamet alametlerini ona haber verir. Adam kalkıp gidince Rasûlüllah (s.) o gelenin Cibrîl olduğunu ve dini öğretmek için geldiğini haber verir. Tercümesini verdiğimiz ihtisar edilmiş rivayet o uzunca rivayete işaret etmektedir. Özellikle Müslim’in belirtilen tarikle gelen rivayetinde “İman nedir?” sorusunun cevaplarını zikrederken Hz. Peygamber “kadare imanı” da söylemiştir. İşte İbn Ömer kaderi inkâr edenlere babasından naklettiği bu meşhur hadisi delil getirerek cevap vermiştir. Dolayısıyla selef alimlerinin ve sonraki dönemde Ehl-i Sünnet imamlarının da iman esasları arasında saydığı kadere iman konusunu kabul etmeyenleri sert bir dille eleştirmiştir.
Bize Ebû Bekir Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. el-Hâris el-Fakîh, ona Ali b. Ömer el-Hafız, ona Ahmed b. Abdullah, ona el-Hasan b. Arafe, ona Hüşeym, ona el-Haccâc ve Abdülmelik, onlara Ata, ona Ubeyd b. Umeyr el-Leysî şöyle rivâyet etmiştir: "Ömer b. el-Hattâb, abdest alan, ancak ayağının üstünde bir yere suyu ulaştırmayan bir adamı görmüş ve ona, "- Bu abdestle mi namaz kılacaksın?" demişti. Adam, "- Ey mü'minlerin emîri, soğuk çok şiddetli, beni ısıtacak bir şeyim de yok" dedi. Hz. Ömer ona üzüldü ve acıdı, sonra da, "- Ayağının yıkamadığın yerini yıka ve namazını tekrar kıl!" dedi ve ona bir gömlek verilmesini emretti.
Bize Ebû Muhammed Abdullah b. Yusuf b. Ahmed el-Isbahânî, ona Ebû Bekir Muhammed b. el-Hüseyin b. el-Hasan el-Kattân, ona İbrahim b. el-Hâris el-Bağdâdî, ona Yahya b. Ebî Bukeyr, onaZüheyr b. Muhammed, ona Abdullah b. Muhammed b. Akîl, ona Saîd b. el-Müseyyeb, ona da Ebû Saîd el-Hudrî’nin rivayet ettiğine göre Rasûlullah (sav), “Size, Cenâb-ı Hakk’ın hataları örttüğü, ama güzellikleri çoğalttığı bir şeyi haber vereyim mi?” diye sormuş, cemâat; “- Buyur ey Allah’ın Rasûlü “ deyince de şöyle söylemiştir: “Zorluk hâlinde de abdesti tam olarak almak, şu camilere gitmek için çok adım atmak ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namazı beklemektir. Sizden biri abdestli olarak evinden çıkar, namazını insanlarla birlikte cemaat hâlinde kılar, sonra da şu camide oturup diğer namazı beklerse, melekler onun için şöyle dua ederler: ‘Allah’ım onu bağışla! Allah’ım ona merhamet eyle!’ Namaza kalktığınızda saflarınızı düzgün yapınız ve namazı öyle kılınız. Safların aralarındaki boşlukları doldurunuz, çünkü ben sizleri arkamdan da görüyorum. İmamınız ‘Allahu ekber’ dediği zaman siz de ‘Allahu ekber’ deyin. İmam rukûya gidince, siz de hemen rukûya gidin. İmam ‘Semiallahu lime hamideh’ dediği zaman, siz de ‘Allahumme rabbenâ leke’l-hamd’ deyin. Erkek saflarının en hayırlısı öndeki saftır, en kötüsü de arkadaki saftır. Kadın saflarının en hayırlısı arkadaki, en kötüsü de öndeki saftır. Ey kadınlar cemâati! Erkekler secdeye gittikleri zaman gözlerinizi indirin ki, gömleğin darlığından dolayı erkeklerin avret mahallini görmeyesiniz.”
Bize Ebû Hâmid Ahmed b. el-Velîd b. Ahmed ez-Zevzenî, ona Ebû Bekir Muhammed b. Abdullah eş-Şâfiî, ona Abdullah b. Ravh el-Medâinî, ona Osman b. Ömer, ona Davud b. Kays, ona Sa’d b. İshak, ona Ebû Sümâme el-Hannât şöyle demiştir: Ben Balat’ta bulunduğum sırada parmaklarımı kenetleyerek Mescide doğru giderken, Kâ’b b. Ucre bana yetişti ve Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu, dedi: “Sizden biri güzelce abdestini alır, sonra da camiye gitmek niyetiyle yola çıkarsa, parmaklarını kenetlemesin!”