331 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Hucr es-Sa'dî, ona Ali b. Müshir, ona Muhammed b. Kays el-Esdî, ona Ali b. Rabîa el-Esdî, ona da Muğîre b. Şu'be, Nebi'den (sav) önceki hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama: Bir önceki M006770 numaralı rivayette yer alan ve köşeli parantez içerisinde verilen hadiste geçen 'ya da' lafzı yerine farklı bir isnad üzerinden 've' şeklindeki ifade farklılığına vurgu yapılmaktadır.
Bize Muhammed b. Musa el-Kattân el-Vâsıtî, ona Müsennâ b. Muâz b. Muâz, ona babası (Muâz b. Muâz), ona Ubeydullah b. Hasan, ona Halid el-Hazzâ hadisi bu isnatla önceki rivayetin benzeri lafızlarla nakletti. Ancak 'Onun geride bıraktıklarını sen koruyup gözet' ifadesini kullandı. Ayrıca 'geniş kıl" değil de 'Allah'ım! Kabrini genişlet' dedi. Öte yandan Halid el-Hazzâ önceki metinde yer almayan 'Yedinci bir dua cümlesi daha vardı, ama unuttum' ziyadesini de nakletmiştir.
Açıklama: İmam Müslim (ra), aynı hadisin Ebu İshak el-Fezârî tariki ile Ubeydullah b. Hasan tariki arasında yer alan kelime ve lafız farklılıklarına dikkat çekmiştir. İki ravinin Türkçeye çevrilirken aynı anlamlara gelen müradif/eş anlamlı farklı sözcükleri kullandıklarına ve Ebu İshak el-Fezârî tarikinde ötekinde olmayan bir cümle bulunduğuna işaret etmiştir. Bu, İmam Müslim'in (ra) rivayetlerin metnindeki en ufak farklılıkları bile büyük bir titizlikle kayıt altına aldığını, rivayetleri daha sağlıklı anlayabilmek için farklı tariklerini bir araya getirmeye önem verdiğini gösteren bir örnektir.
Bize Abdurrahman b. Bişr, ona Süfyan (b. Uyeyne), ona Amr (b. Dinar), ona da İbn Ebu Müleyke 'Bizler Ümmü Ebân bt. Osman'ın cenazesindeydik...' demiş ve hadisin devamını nakletmiştir. Ancak Eyyüb ve İbn Cüreyc'in yaptıkları gibi, hadisi ref etmemiş yani hadisi Hz. Ömer tarikiyle Hz. Peygamber'e (sav) dayandırmamıştır. Eyyüb ve İbn Cüreyc'in rivayet ettikleri hadis, Amr (b. Dinar)'ın hadisinden daha tamdır.
Açıklama: İlgili rivayet için bkz. M002150 numaralı hadis.
Bize Muhammed b. Râfi ve Abd b. Humeyd, onlara Abdürrezzâk (b. Hemmâm), ona da İbn Cüreyc, ona da Abdullah b. Ebu Müleyke şöyle rivayet etmiştir: "Osman b. Affan'ın bir kızı Mekke'de vefat etmişti. Biz de cenazeye katılmak için gelmiştik. İbn Ömer ve İbn Abbas da gelmişti. Ben de o ikisinin arasında oturuyordum. Şöyle ki ben onlardan birinin yanına varıp oturmuş, ardından da diğeri gelip benim yanıma oturmuştu. Abdullah b. Ömer, karşısında duran Amr b. Osman'a şöyle dedi: Cenazede ağlanmasını men engellemeyecek misin? Zira Rasulullah (sav) 'Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona ağlaması sebebiyle azap görür' buyurmuştur. İbn Abbas (buna itiraz sadedinde), Ömer'in 'Bir kısım ağlamalar sebebiyle (ölüye azap edilir)' dediğini söyledi. Sonra da şu olayı anlattı: Ömer'le birlikte Mekke'den ayrılarak yola çıkmıştım. Beydâ denilen yere vardığımızda baktım ki bir ağacın altında bir kervan duruyor. Ömer 'Git bak bakalım. Kervandakiler kimlermiş?' dedi Gidip baktığımda gördüm ki Suheyb de orada imiş. Hemen gelip Ömer'e haber verdim. Ömer de 'Onu bana çağır' dedi. Suheyb'in yanına döndüm ve 'Kalk, müminlerin emirine gidiyoruz' dedim. Bir süre sonra Ömer yaralandığında Suheyb yine ağlayarak ve 'Vah kardeşim! Vah arkadaşım!' diyerek geldi. Bunun üzerine Ömer ona şöyle dedi: Ey Suheyb! Rasulullah (sav) 'Şüphesiz ölen kişi, ailesinin ona olan bazı ağlamaları sebebiyle azap görür' buyurmuşken bana mı ağlıyorsun? İbn Abbas sözlerine şöyle devam etti: Ömer vefat edince, bu rivayeti Hz. Âişe'ye söyledim. Bunu duyunca Hz. Âişe şu itirazda bulundu: 'Allah, Ömer'e rahmet etsin. Hayır. Vallahi Rasulullah (sav) 'Şüphesiz Allah, bir kimsenin ağlaması sebebiyle ölen kişiye azap eder' buyurmadı. Fakat o 'Şüphesiz Allah, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle kafirin azabını artırır' buyurmuştur. Hz. Âişe ayrıca 'Size Kur'an'daki şu ayet de bu konuda yeter (Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez) (En'am, 6/164) dedi. İbn Abbas da buna karşı 'Güldüren de ağlatan da ancak Allah'tır' dedi." [İbn Ebu Müleyke 'Vallahi bu durum karşısında İbn Ömer hiçbir şey söylemedi' demiştir.]
Bize Halef b. Hişam ve Ebu Rabî ez-Zehrânî, onlara Hammad (b. Zeyd), ona Hişam b. Urve, ona da babası (Urve b. Zübeyr) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Âişe'nin yanında İbn Ömer'in 'Ölü, ailesinin kendisine ağlaması sebebiyle azap görür' sözü anlatıldı. Bunun üzerine Hz. Âişe şöyle dedi: Allah, Ebu Abdurrahman'a merhamet etsin. Bir şey duymuş ama onu iyi belleyememiş. Rasulullah'ın (sav) yanından bir Yahudi cenazesi geçmişti. Yahudiler de o cenaze için ağlıyorlardı. Bunu gören Rasulullah (sav) 'Siz ağlıyorsunuz. O da azap görmektedir' buyurdu."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Vekî (b. Cerrâh), ona Hişam b. Urve hadisi bu isnadla, Ebu Üsâme rivayetiyle aynı manada nakletmiştir. Ancak Ebu Üsame hadisi daha eksiksizdir.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Vekî (b. Cerrâh), ona Said b. Ubeyd et-Tâî ve Muhammed b. Kays, ona da Ali b. Rabîa şöyle rivayet etmiştir: "Kufe'de kendisi için ağıt yakılan ilk kişi, Karaza b. Ka'b oldu. Bunun üzerine Muğîra b. Şube, Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duyduğunu nakletti: Kendisi için ağıt yakılan kimse, o ağıt sebebiyle kıyamet günü muhakkak azap görür."
Bize İbn Müsenna ve İbn Ebu Ömer, onlara Abdülvahhab, ona Yahya b. Said, ona Amre, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), İbn Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Ravaha'nın (Mut'de) şehit olduğu haberi gelince oturdu. Mahzun olduğu belliydi. Ben, kapının aralığından bakıyordum. Derken bir adam geip 'Ey Allah'ı Rasulü! Cafer'in kadınları...' diyerek onların ağladıklarım haber verdi. Rasulullah (sav) o adama, gidip kadınların ağlamasını yasaklamasını emir buyurdu. O zât da gitti, ardından tekrar gelerek kadınların kendisine itaat etmediklerini Hz. Peygamber'e (sav) söyledi. Rasulullah (sav) ona ikinci defa giderek kadınların ağlamasını yasaklamasını emir buyurdu. O da gitti ve tekrar Peygamber'e (sav) gelerek 'Vallahi bu kadınlar bize baskın çıktılar Ey Allah'ın Rasulü!' dedi. (Ravi der ki): Hz. Aişe'nin ifadesine göre Rasulullah (sav) o adama 'Hadi git, onların ağızlarına toprak sac' buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bunun üzerine ben o adama 'Burnun sürtülsün! Vallahi sen ne Rasulullah'ın (sav) emrini yerine getirdin, ne de onu kederiyle baş başa bıraktın' dedim."