107 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Abdullah b. Abdulvehhâb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona Hafsa (Ebu Abdullah (Buhari) Hafsa'dan bu rivayeti Hişam b. Hassân'ın da naklettiğini söylemiştir) ona da Ümmü Atiyye şöyle rivayet etmiştir: "Bizlere bir ölü için üç günden fazla yas tutmamız yasaklanmıştı. Ancak sadece kocalar için dört ay on gün yas tutmaya izin verildi. Bu süre zarfında sürme çekemez, hoş koku sürünemez, asb (denilen Yemen) kumaşı dışında boyanmış elbise de giyemezdik. Birimiz ay halinden gusledip temizlendiği esnada bir nebze koku kullanmamıza ruhsat verilmişti. Diğer taraftan, cenazelerin arkasından gitmemiz de bize yasaklanmıştı." [Buhârî şöyle demiştir: Bu hadisi Hişâm b. Hassan, ona Hafsa, ona da Ümm Atiyye, Nebî’den (sav) rivayet etmiştir.]
Bize Humeydî, ona Süfyan, ona Eyyûb b. Musa, ona Humeyd b. Nâfi, ona Zeyneb b. Ebu Seleme şöyle dediğini rivayet etti: Şam’dan, Ebu Süfyan’ın vefat haberi (Medine’ye) ulaşınca, Ümmü Habibe (r.anhâ) üçüncü günde safran kokusu getirilmesini istedi. Bunu yanaklarına ve kollarına sürüp şöyle dedi: Şüphesiz, benim buna bir ihtiyacım yok, ancak Nebi’yi (sav) şöyle buyururken dinledim: "Allah’a ve âhiret gününe iman eden bir kadının, kocası müstesnâ ölen herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir, yalnız kocası için dört ay on gün yas tutar."
Bize İsmail, ona Mâlik, ona Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm, ona Humeyd b. Nâfi, ona da Zeyneb bt. Ebu Seleme şöyle demiştir: Hz. Peygamber'in (sav) zevcesi Ümmü Habibe'nin yanına girdim, Ümmü Habibe “Hz. Peygamber'i (sav) şöyle buyururken dinledim” dedi: "Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadına, ölen kocası için tutacağı dört ay on gün yasın dışında, başka herhangi birinin ölümünden dolayı üç günden fazla yas tutması helâl değildir."
Sonra kardeşi vefat ettiği zaman, Zeyneb bt. Cahş'ın yanına, girdim. O da hoş koku getirilmesini istedi ve ondan sürdü, sonra da şöyle dedi: Benim koku sürmeye bir ihtiyacım yok, şu kadar var ki Rasulullah’ı (sav) minber üzerinde şöyle buyururken dinlemiştim: "Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için tutması gereken dört ay on gün dışında herhangi birinin ölümü için üç günden fazla yas tutması helâl değildir."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Vekî (b. Cerrâh), ona Hişam b. Urve hadisi bu isnadla, Ebu Üsâme rivayetiyle aynı manada nakletmiştir. Ancak Ebu Üsame hadisi daha eksiksizdir.
Bize el-Ka'nebî, ona Abdullah b. Ebu Bekir, ona Humeyd b. Nâfi, ona da Zeynep bt. Ebu Seleme şu üç hadisi rivayet etmiştir: "Zeyneb der ki: Babası Ebu Süfyan b. Harb vefat ettiği zaman, Hz. Peygamber'in (sav) eşi Ümmü Habibe’nin yanına gitmiştim. Ümmü Habibe, içinde sarı renkli güzel koku (halûk veya başka bir koku) bulunan bir koku kabı getirilmesini istedi, ondan bir miktar hizmetçiye sürdükten sonra kendisi, o kokuyu yanaklarına değdirdi, sonra da şöyle dedi: Vallahi, benim hoş kokuya ihtiyacım yok, ama ben Rasulullah’ı (sav) dinledim: 'Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on günlük süre dışında, ölmüş herhangi birisi için üç günden fazla yas tutması helâl değildir' buyuruyordu." "Zeyneb der ki: Sonra kardeşi vefat ettiği sırada Zeyneb bt. Cahş'ın yanına girdim. O, bir miktar koku getirilmesini istedi ve ondan biraz aldıktan sonra şöyle dedi: Vallahi, hoş kokuya ihtiyacım yok, ancak ben, Rasulullah’ı (sav) minber üzerinde dinledim 'Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, kocası için beklemesi gereken dört ay on gün hariç, ölmüş herhangi bir kimse için üç günden fazla yas tutması helâl değildir' buyuruyordu." "Yine Zeyneb der ki: Ümmü Seleme’yi şöyle derken dinledim: Bir kadın Rasulullah’a (sav) gelerek 'ey Allah’ın Rasulü, benim kızımın kocası vefat etti, gözlerinden rahatsızlandı, ona sürme çekeyim mi?' diye sordu. Rasûlullah (sav) 'hayır' dedi, sonra da 'hepsi dört ay on gündür, hâlbuki cahiliye döneminde sizden herhangi bir kadın, senenin sona ermesi halinde bir tezeği fırlatırdı…' buyurdu." Humeyd der ki: Ben, Zeyneb'e “Sene nihayete erdiğinde bir tezek fırlatırdı ne demektir” dedim, şöyle cevap verdi: Bir kadının kocası öldüğünde, o kadın, kötü, küçücük bir hücreye girer, en kötü elbiselerini giyinir, hoş kokuya ve benzeri bir şeye elini sürmezdi. (Bir sene geçtikten sonra) ona, eşek, koyun ya da kuş gibi bir hayvan getirilir ve ona silinirdi. Bu silindiği şey çoğu kez ölürdü. Sonra dışarı çıkar, ona bir tezek verilirdi, onu fırlatırdı. Bundan sonra artık dilediği gibi koku ya da başka bir şey kullanabilirdi. [Ebu Davud der ki: “Hifş” kelimesi “küçük oda, kümes” demektir.]
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Vekî (b. Cerrâh), ona Said b. Ubeyd et-Tâî ve Muhammed b. Kays, ona da Ali b. Rabîa şöyle rivayet etmiştir: "Kufe'de kendisi için ağıt yakılan ilk kişi, Karaza b. Ka'b oldu. Bunun üzerine Muğîra b. Şube, Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duyduğunu nakletti: Kendisi için ağıt yakılan kimse, o ağıt sebebiyle kıyamet günü muhakkak azap görür."
Bana Ebu Rabî ez-Zehrânî, ona Hammâd (b. Zeyd), ona Eyyüb (es-Sahtiyânî), ona da Muhammed (b. Sîrîn), Ümmü Atiyye'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) bey'at esnasında, bizden ağıt yakmayacağımıza dair de söz almıştı. Fakat beş kadın hariç içimizden hiçbiri bu sözüne sadık kalamadı. Bunlar; Ümmü Süleym, Ümmü Alâ, Muâz'ın karısı olan Bint. Ebu Sebre ya da Bint. Ebu Sebre ile Muâz'ın karısıdır."
Bize İbn Müsenna ve İbn Ebu Ömer, onlara Abdülvahhab, ona Yahya b. Said, ona Amre, ona da Hz. Aişe şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), İbn Harise, Cafer b. Ebu Talib ve Abdullah b. Ravaha'nın (Mut'de) şehit olduğu haberi gelince oturdu. Mahzun olduğu belliydi. Ben, kapının aralığından bakıyordum. Derken bir adam geip 'Ey Allah'ı Rasulü! Cafer'in kadınları...' diyerek onların ağladıklarım haber verdi. Rasulullah (sav) o adama, gidip kadınların ağlamasını yasaklamasını emir buyurdu. O zât da gitti, ardından tekrar gelerek kadınların kendisine itaat etmediklerini Hz. Peygamber'e (sav) söyledi. Rasulullah (sav) ona ikinci defa giderek kadınların ağlamasını yasaklamasını emir buyurdu. O da gitti ve tekrar Peygamber'e (sav) gelerek 'Vallahi bu kadınlar bize baskın çıktılar Ey Allah'ın Rasulü!' dedi. (Ravi der ki): Hz. Aişe'nin ifadesine göre Rasulullah (sav) o adama 'Hadi git, onların ağızlarına toprak sac' buyurdu. Hz. Aişe der ki: Bunun üzerine ben o adama 'Burnun sürtülsün! Vallahi sen ne Rasulullah'ın (sav) emrini yerine getirdin, ne de onu kederiyle baş başa bıraktın' dedim."
Bize Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe, ona Vekî' (b. Cerrah er-Ruasî), ona Said b. Ubeyd et-Tâî ve Muhammed b. Kays'ın rivayet ettiğine göre Ali b. Rabîa şöyle demiştir: "Kufe'de kendisi için ağıt yakılan ilk kişi, Karaza b. Ka'b'tır. Muğire b. Şu'be (ra), Rasulullah'ı (sav) şöyle buyururken duyduğunu söylemiştir: 'Kimin için ağıt yakılırsa hiç şüphe yok ki o kişi, kendisi için yakılan ağıt sebebiyle Kıyamet Günü azap görür."