134 Kayıt Bulundu.
Bize Yahya b. Yahya, ona Malik, ona da Nafi', "Abdullah b. Ömer'in (ra) fitne zamanında umre yapmak üzere çıktı. Eğer Beyt'e ulaşmam engellenirse biz de Rasulullah (sav) ile yaptığımız gibi yaparız dedi. Bir umre yapmak niyetiyle ihrama girdi. Bir süre yoluna devam etti. Nihâyet el-Beydâ'ya çıktığı vakit arkadaşlarına dönerek; her ikisinin (haccın ve umrenin) durumu aynıdır. Benim umre ile hac yapmayı da (niyet ederek) kendime vacip kıldığıma sizleri şahit tutuyorum dedi ve yoluna devam etti. Nihâyet Beyt'e /Kâbe'ye varınca etrafında yedi şavt yaparak tavaf etti. Safa ile Merve arasında yedi defa sa'y yaptı. Buna da daha fazla bir şey katmadı. Bunun kendisine kâfi geleceği kanaatine varıp kurbanını kesti."
Bize Muhammed b. Rumh, ona Leys; (T) Bize Kuteybe –bu lafızla-, ona Leys, ona da Nafi şöyle rivayet etmiştir: İbn Ömer (r.anhumâ) Haccac’ın İbn Zübeyir’i kuşatma altına aldığı sene hac yapmak istedi. Ona “insanlar arasında bir savaş var, bu sebeple onların seni (hac etmekten) alıkoymalarından korkarız” denilince, O da "And olsun ki sizin için Allah’ın Rasulü’nde güzel bir örnek vardır" (Ahzab, 21) ayetini okuyup sonra da “o zaman ben de Rasulullah’ın (sav) yaptığı gibi yaparım. Ben kendim için umre yapmayı vacip kıldığıma sizi şahit tutarım” dedi. Sonra yola koyulup Beydâ sırtlarına varınca “hacc ile umrenin durumu aynıdır. Umre ile birlikte bir haccı yapmayı da kendime vacip kıldığıma şahit olun” İbn Rumh der ki: “sizi şahit tutarım” dedi ve Kudeyd’den satın aldığı bir hayvanı hedy (kurbanlık) olarak beraberinde olduğu halde hem hac hem de umre için ihrama girip Mekke'ye vardı. Kabe'yi tavaf edip sa'y yaptı, fazla da bir şey yapmadı. Kurban Bayramı gününe kadar kurban kesmedi, ihram yasaklarına uyup ne tıraş oldu, ne de saçlarını kısalttı. Kurban Bayramı günü kurbanını kesti, saçlarını tıraş etti ve ilk yaptığı tavafın hem hac hem de umre tavafı yerine geçtiğine hükmetti. İbn Ömer (r.anhumâ) “İşte Rasulullah (sav) da böyle yapmıştı” dedi.
Bize Muhammed b. Beşşâr, ona Ebu Bekr el-Hanefî, ona Eflah b. Humeyd, ona Kasım b. Muhammed, ona da Aişe (r.anhâ) şöyle rivayet etmiştir: Hac aylarında, hac için ihram giymiş olarak Rasulullah (sav) ile birlikte yola çıktık ve Serif mevkiinde konakladık. Âişe der ki: Rasulullah (sav) ashabının yanına çıkıp onlara "yanında hediyelik kurbanlığı bulunmayan ve umreye niyet etmek isteyen kimse bunu yapsın. Ama beraberinde hediyelik kurbanlığı bulunanlar yapmasın" buyurdu. Âişe der ki: Sahabeden bazısı onun bu tavsiyesine uydu, bazısı uymadı. Rasulullah (sav) ve sahabeden bazı adamlar ise, gücü kuvveti yerinde ve beraberlerinde hediyelik kurbanlığı olduğundan dolayı umreye niyetlenmedi. Âişe der ki: Rasulullah (sav) yanıma girdi, bu sırada ben ağlıyordum. "Neden ağlıyorsun ey kadın" buyurdu. Ben de “ashabına söylediğin sözleri işittim ve benim umre yapma imkânımın olmadığını gördüm” dedim. "durumun ne?" buyurdu. “namaz kılamıyorum” dedim. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) "bunun sana zararı olmaz, sen de Âdem’in kızlarından bir kadınsın. Allah onlar hakkında neyi yazıp takdir buyurmuş ise senin hakkında da onu yazmıştır. Bu sebeple sen hac niyetin üzere kal ve haccının gereklerini yerine getir. Allah’ın sana umreyi de nasip etmesi umulur" buyurdu. Âişe der ki: Veda haccında çıkıp ve Mina’ya vardığımız zaman temizlenmiş oldum. Sonra Mina’dan yola çıkıp, Beyt’i tavaf ettim. Âişe der ki: Sonra Hz. Peygamber ile birlikte son kafile içinde Mina'dan yola çıktık, o Muhassab mevkiinde konaklayınca, biz de onunla birlikte konakladık. Ebu Bekir’in oğlu Abdurrahman’ı çağırarak "Kız kardeşini Harem’in dışına çıkart, o da bir umre yapmak üzere niyet edip ihrama girsin. Sonra bu umreyi bitirin. Arkasından her ikiniz de buraya gelin. Ben sizleri yanıma döneceğiniz vakte kadar bekleyeceğim" buyurdu. Âişe der ki: Biz de umre yapmak üzere Harem’in dışına çıktık. Nihâyet umremi yapıp, tavafı bitirdikten sonra seher vaktinde onun yanına geldim. Allah Rasulü "bitirdiniz mi?" buyurdu. Ben de “evet” dedim. Bunun üzerine yola koyulmak üzere hazırlık yapılmasını sahabesine ilan ettirdi. İnsanlar da hazırlıklarını yapıp yola koyuldular ve Medine istikametinde yoluna devam etti. Hadisde geçen "ضَيْرُ " kelimesi "ضَارَ يَضِيرُ ضَيْرًا" kökünden gelen bir mastardır. "ضَارَ يَضُورُ ضَوْرًا" ve "ضَرَّ يَضُرُّ ضَرًّا" şeklinde söylendiği olur.
Bize Hennâd b. Serî, ona İbn Ebu Zâide, ona Abdülaziz, ona er-Rabî b. Sebre, ona da babası (Sebre b. Ma'bed) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) ile birlikte sefere çıktık, Usfan’a vardığımızda Surâka b. Mâlik el-Mudlicî “ey Allah’ın Rasulü, sen bizlere bugün doğmuş kimselere açıklama yaparcasına açıklama yap” dedi. Rasulullah (sav) da şöyle buyurdu: "Yüce Allah sizin bu haccınızın içine de bir umreyi yerleştirmiş bulunuyor. Bu sebeple, yanında hediyelik kurbanlık bulunanlar hariç, (Mekke'ye) vardığınızda Beyt'i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa'y eden bir kimse ihramdan çıkmış olacak.