Giriş

Bize Ebu Küreyb, ona Vekî', ona Rabî' b. Sabîh ve Hammâd b. Seleme, onlara da Ebu Gâlib şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Ümâme, Dımaşk mescidinin yollarında asılmış başlar gördü ve '(Bunlar)cehennem köpekleri, göğün altındaki en şerli ölülerdir. En hayırlı ölüler ise onların öldürdükleridir' dedi, sonra da 'O gün, kimi yüzler parıldar, kimi yüzler de kararır' [Ali İmrân, 3/106] ayetini okudu. Ben, Ebu Ümâme'ye 'Sen bunu Rasulullah'tan mı (sav) işittin' dedim. 'Ben bu hadisi bir, iki, üç, dört defa -yediye kadar saydı- işitmeseydim onu size rivayet etmezdim' dedi." [Ebu İsa der ki: Bu, hasen bir hadistir. Ebu Galib'in isminin Hazevver olduğu söylenmiştir. Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin ismi ise Sudey b. Aclân olup o, Bâhile (kabilesinin) efendisidir.]


    Öneri Formu
18221 T003000 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 3

Bize Ebu Küreyb, ona Vekî', ona Rabî' b. Sabîh ve Hammâd b. Seleme, onlara da Ebu Gâlib şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Ümâme, Dımaşk mescidinin yollarında asılmış başlar gördü ve '(Bunlar)cehennem köpekleri, göğün altındaki en şerli ölülerdir. En hayırlı ölüler ise onların öldürdükleridir' dedi, sonra da 'O gün, kimi yüzler parıldar, kimi yüzler de kararır' [Ali İmrân, 3/106] ayetini okudu. Ben, Ebu Ümâme'ye 'Sen bunu Rasulullah'tan mı (sav) işittin' dedim. 'Ben bu hadisi bir, iki, üç, dört defa -yediye kadar saydı- işitmeseydim onu size rivayet etmezdim' dedi." [Ebu İsa der ki: Bu, hasen bir hadistir. Ebu Galib'in isminin Hazevver olduğu söylenmiştir. Ebu Ümâme el-Bâhilî'nin ismi ise Sudey b. Aclân olup o, Bâhile (kabilesinin) efendisidir.]


    Öneri Formu
279204 T003000-2 Tirmizi,Tefsîru'l-Kur'ân, 3

Bize Şeyban b. Ferruh, ona Ebu Avane, ona Ebu Bişr, ona Said b. Cübeyr, ona İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Rasulullah (sav) ne cinlere Kur'an okudu, ne de onları gördü. Rasulullah (sav), ashabından birkaç kişi ile Ukâz panayırına gitmek üzere yola çıktı. Bu sırada şeytanlar ile gökyüzü arasında engel konmuş, (semadan haber almalarına da engel olunmuş) ve üzerlerine gökten alevli ateşler de gönderilmişti. Şeytanlar kavimlerinin yanına döndüklerinde 'neyiniz var?' diye sordular. Onlar da 'semadan haber almamıza engel olundu ve üzerlerimize gökten alevli ateş gönderildi' dediler. Bunun üzerine kavimleri 'Bu olsa olsa daha önce görülmedik bir şey dolayısıyla olmuştur. Haydi, yeryüzünün doğularına batılarına gidiniz, semadan haber almamıza engel olan bu şeyin ne olduğuna bir bakınız' dediler. Onlar da yeryüzünün doğularına, batılarına dağıldılar. Tihâme tarafına giden topluluk, Ukâz panayırına doğru gitmekte iken Nahl'da bulunan ve ashabına sabah namazını kıldırmakta olan Rasulullah'ın (sav) yanından geçtiler. Kur'an'ı işitince ona kulak verdiler ve 'işte, bizim semadan haber almamıza engel olan budur' dediler. Kavimlerinin yanına geri dönerek 'ey kavmimiz 'gerçekten biz hayrete düşüren bir Kur'an dinledik, o doğruya götürüyor, bundan ötürü ona iman ettik, Rabbimize hiçbir kimseyi ortak tutmayacağız' (Cin 72/1-2) dediler. Aziz ve Celil Allah da Nebisi Muhammed’e (sav) 'de ki: Cinlerden bir topluluğun beni dinlediği bana vahyolundu' (Cin 72/1) ayetini indirdi."


    Öneri Formu
3640 M001006 Müslim, Salât, 149

Bize Kuteybe b. Said, ona Cerir, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas (r.anhüma)" dilini onu ezberlemek için hareket ettirme" ayeti hakkında şöyle demiştir: "Cebrail kendisine vahiy getirdiğinde, Hz. Peygamber (sav) dilini ve dudaklarını (aceleyle) hareket ettirirdi. Vahiy ona ağır gelir, bu durum, onun halinden anlaşılırdı. Bu yüzden Aziz ve Celil Allah Kıyâme Suresinde 'Onu acele ile okumak (almak) için dilini kıpırdatma. Onu (kalbinde) toplamak da, okutmak da Bize aittir. Biz onu sana okuduğumuzda, sen okunuşuna uy.' Yani indirdiğimizde onu dinle 'Sonra onu açıklamak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/16-19] Yani, onu senin dilin ile açıklarız ayetlerini indirdi. (Bundan sonra) Cebrail kendisine geldiğinde Hz. Peygamber (sav) susar (ve vahyi dinler), gittiğinde ise Allah'ın kendisine vaat ettiği üzere onu okurdu."


    Öneri Formu
13763 B005044 Buhari, Fedailu'l-Kur'an, 28

Bana Abdullah b. Myhammed, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb ona da Ebu Hüreyre'nin (ra) söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Adem oğullarından doğmuş her çocuğa doğduğu zaman şeytan mutlaka dokunur. Şeytanın dokunmasından dolayı her çocuk çığlık atarak ağlar. Ancak Meryem ve oğlu İsa (as) bundan müstesnadır." Daha sonra Ebu Hüreyre 'Ben onu ve soyunu kovulmuş şeytana karşı senin korumana bırakıyorum.' (Âl-i İmrân, 3/36) ayetini okurdu.


    Öneri Formu
31665 B004548 Buhari, Tefsir, (Âl-i İmran) 2

Bize Kuteybe, ona Ebu Avane, ona Musa b. Ebu Aişe, ona Said b. Cübeyr, ona da İbn Abbas "Vahyi çarçabucak almak için dilini kıpırdatma, onu topluca Sana öğretmek bize aittir" ayetleri hakkında şöyle demiştir: "Vahyin inişi Hz. Peygamber'e (sav) ağır gelir bu ağırlıktan dolayı (onu ezberlemek için) dudaklarını kımıldatırdı. Bunun üzerine Aziz ve Celil Allah 'Ey Peygamber! Sana inen vahyi acele belleyip ezberlemek için dilini kıpırdatma, çünkü onu senin kalbine yerleştirmek ve gerektiğinde okutturmak bizim işimizdir.' [Kıyame, 75/16-17] ayetlerini indirdi. İbn Abbas der ki: Onu kalbinde toplamak ve senin onu okuman bize aittir. 'O halde onu sana okuduğumuzda, sen okunuşunu takip et.' [Kıyame, 75/18] Yani sessizce dinle. 'Sonra onu açıklamak da Bize aittir.' [Kıyame, 75/19] Bundan sonra Cebrail geldiğin Hz. Peygamber (sav) önce onu dinler, yanından ayrıldıktan sonra o nasıl okutmuşsa öyle okurdu."


    Öneri Formu
24643 N000936 Nesai, İftitah, 37

Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona da İbn Şihâb, ona Urve şöyle söylemiştir: Urve, Nebi'nin (sav) hanımı Aişe'ye (ra), 'Nihayet peygamberler ümitsizliğe kapıldılar ve yalanlandıklarını zannettiler' ayeti hakkında ne düşündüğünü sordu. Aişe de, 'Bilakis! Peygamberleri kavimleri yalanladı' dedi. Ben, 'Vallahi! Kavimlerinin kendilerini yalanladıklarını kesin olarak bilmişlerdi. O zan değildir!' dedim. Aişe (ra), 'Ey Urvecik! Bunu kesin olarak bildiler, evet!' dedi. Ben, 'Belki de ayet 'Yalanlandılar' şeklindedir' dedim. Aişe (ra), 'Allah'a sığınırım! Peygamberler rableri hakkında böyle bir zanda bulunacak değillerdir. Bu ayete gelince onlar, rablerine iman edip onu tasdik eden peygamberlerin takipçileridirler. Onlar uzun süre musibete duçar olmuş, zafer onlara gecikmiş, peygamberler neredeyse ümitsizliğe düşmüştü. Kavimlerinden onları yalanlayanlar takipçilerinin (ümmetlerinin) onları yalandıklarını zannetmişlerdi ki Allah'ın yardımı onlara geliverdi.' dedi. Ebu Abdullah el-Buharî şöyle demiştir: "İstey'esû", ye'ise fiilinden iftial veznindendir. İlgili ayetteki 'Minhu', 'Yusuf'tan' demektir. 'Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin' ayetinin manası ümit etmek demektir.


    Öneri Formu
33012 B003389 Buhari, Ehadisü'l-Enbiya, 19


    Öneri Formu
13837 B005098 Buhari, Nikah, 19


    Öneri Formu
13825 B005092 Buhari, Nikah, 16


    Öneri Formu
32932 B004819 Buhari, Tefsir, (Zuhruf) 1