Giriş

Bana Yahya, ona Mâlik, ona Eyyûb b. Ebu Temîme es-Sahtiyânî, ona Saîd b. Cübeyr, ona da Abdullah b. Abbas şöyle demiştir: Hacda yapması gereken bir hac ibadetini unutan yahut terk eden bir kimse bir kan akıtsın (kurban kessin). Eyyûb der ki: Ben (Saîd’in) “terk ederse” mi yoksa “unutursa” mı dediğini bilemiyorum. Mâlik der ki: Bu kurbanlıklardan hedy olan ancak Mekke’de kesilir. Ama hac amellerinden birisinin (ihlal cezası) ise, o ibadeti yapmamış olan kimse dilediği yerde onu keser. Fidye ile ilgili meseleler: Mâlik; İhramlı olduğu halde giymemesi gereken herhangi bir elbiseyi giymek, yahut saçını kısaltmak veya yerine getirmekle yükümlü olacağı fidyenin önemsiz oluşundan dolayı zaruret gerekmediği halde koku sürünmek isteyen kimse hakkında şunları söylemiştir: Hiç kimsenin bunu yapması uygun değildir. Buna ancak zaruret dolayısıyla ruhsat verilmiştir ve yapana da fidye gerekir. Mâlik’e “fidye yükümlülüğü olan bir kimse, oruç, sadaka ya da kurban kesmek hususunda muhayyer midir? Kesmesi gereken kurban nedir? Yedireceği miktar ne kadardır? Ve bu hangi müd (ölçek) ile ölçülür? Oruç tutması gerekiyorsa kaç gün tutar? Bunların herhangi birisi ertelenebilir mi yoksa derhal mı onu yapması gerekir?” diye sorulmuş, Mâlik de şöyle demiştir: Allah’ın Kitabındaki kefaret şu yahut bu diye tespit edilmiş ise, kefaret yükümlüsü kişi bu hususta tercihte serbesttir, bunların hangisini yapmak isterse yapabilir. Kurban fidyesi bir koyundur. (Hacda) oruç fidyesi üç gündür. Yemek yedirme fidyesi ise, ilk müd olan, Nebi’nin (sav) müddü ile her bir yoksula iki müd vermek üzere altı yoksula yemek yedirir. Mâlik der ki: Bir kısım ilim ehlinin şöyle dediğini işittim: İhramlı bir kişi, bir şeye atış yapıp, istemediği bir ava isabet ettirip, onu öldürürse, ona o av hayvanının fidyesini ödemesi icap eder. Aynı şekilde, ihramlı olmayan bir kişi, Harem bölgesinde bir şeye atış yapıp, istemediği bir av hayvanına isabet ettirip, onu öldürürse, ona fidyesini ödemek düşer. Çünkü bu hususta kasıt ve hata aynı seviyededir. Birlikte av hayvanına atışları isabet eden ihramlı ya da (ihramsız olup) Harem bölgesinde bulunan bir topluluk hakkında Mâlik şöyle demiştir: Benim görüşüme göre, aralarından her bir kimseye, o avın cezası ayrı ayrı düşer. Eğer haklarında kurban keseceklerine dair hüküm verilecek olursa, onların her birisine bir kurban kesmek icap eder. Eğer oruç tutmalarına dair hüküm verilirse, onların her birisinin (ayrı ayrı) oruç tutması gerekir. Bunun bir örneği ise hata yoluyla bir kişiyi öldüren bir topluluktur. Böyle birisinin kefareti, o topluluğunun her birisine köle azat etmek yahut da onların her birisine kesintisiz iki ay oruç tutmak düşer. Mâlik der ki: Bir kimse bir av hayvanına atış yapar yahut da Cemreye taş atıp başını tıraş ettikten sonra fakat henüz İfada tavafını yapmadan önce, o hayvanı avlarsa, onun cezasını yerine getirmesi gerekir. Çünkü şanı yüce Allah: "İhramdan çıktığınız zaman avlanın (avlanabilirsiniz)" [Mâide, 5/2] buyurmuştur. İfâda tavafını henüz yapmamış olan kimse için ise koku sürme ve eşiyle ilişkiye girme yasağına uyma yükümlülüğü devam eder. Mâlik der ki: İhramlı bir kimseye Harem bölgesi içerisinde kestiği ağaçtan ötürü herhangi bir şey düşmez. Herhangi bir kimsenin, böyle bir kişi hakkında herhangi bir şeye hükmettiği bilgisi bize ulaşmamış olmakla birlikte, yaptığı bu iş oldukça kötü bir iştir. Mâlik hac günlerinde üç gün oruç tutması gerektiğini bilmeyen ya da unutan yahut da bu süre içerisinde hastalanan kimse hakkında, bu günleri kendi ülkesine geri dönmedikçe tutamaz, demiştir. Eğer bulabilirse bir kurban kessin, aksi takdirde ailesi arasında önce üç gün oruç tutsun, daha sonra da diğer yedi günü tutsun.


    Öneri Formu
36491 MU000946 Muvatta, Hacc, 79