61 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Adullah, ona Süfyan, ona ez-Zührî, ona Urve, Ebu Humeyd es-Sâidî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) Esed oğulları’ndan İbnu'l-Utebiyye denilen bir adamı zekât toplamak üzere görevlendirdi. İbnu'l-Utebiyye (zekât malını toplayıp) geldiğinde 'Bu, sizindir, bu da bana hediye verilmiştir!' dedi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem (sav) minbere çıktı. –Süfyan, Hz. Peygamber minbere yükseldi ifadesini kullandı.- Sonra Allah'a hamd etti ve Onu övdü, bundan sonra şöyle devam etti: "(Görevlendirdiğimiz) memura ne oluyor ki, biz onu gönderiyoruz, sonunda gelip 'Şu, sizindir, şu da benimdir' diyor? Bu adam babasının ve anasının evinde otursaydı da kendisine hediye verilir miydi yoksa verilmez miydi bir görseydi! Canım (kudret) elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, bu kişi (haksız olarak) bir şey alırsa, kıyamet günü onu boynuna yüklenerek getirecektir. Aldığı mal bir deve ise inleyip bağırarak, sığır ise böğürerek, koyun ise meleyerek gelecektir." Sonra Rasûlullah (sav) ellerini, biz koltuk altlarının bozumtırak rengini görünceye kadar kaldırdı ve üç defa şöyle sordu: "(Yâ Rab!) Tebliğ ettim mi?" Sufyân 'Bu hadisi bize ez-Zührî anlattı' dedi. Ve Hişam da babasından Urve’nin şöyle anlattığını nakletti: 'Bunu kulaklarımla işittim, gözlerimle gördüm. Zeyd b. Sâbit’e de sorunuz. Çünkü o da benimle beraber bu konuşmayı işitmiştir.' ez-Zührî 'Kulaklarımla işittim' cümlesini nakletmemiştir. Buhârî; 'Huvâr', savt=ses demektir. 'el-Cuâru', tec’erûne=böğürüyorlar fiili ile aynı kökten olup, inek böğürmesi gibi böğürme manasındadır, demiştir.
Açıklama: Memurun hediye alması, ganimet malından aşırmak/ kamu malını zimmete geçirmek şeklinde kabul edilmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 10/233 [20474]) Diğer varyantlar: M004738; M004739; M004740; B002597; B006636; B006979; B007197;DM001711; DM002535; D002946.
Bize Hasan b. Ali, ona Veki, ona Zekeriya b. İshak el-Mekki, ona Amr b. Ebu Süfyan el-Cumahî, ona da Müslim b. Sefine el-Yeşkurî, -Hasan der ki: Ravh, Müslim b. Sefine'nin adının Müslim b. Şu'be olduğunu söylediğini nakletmiştir- şöyle demiştir. Nafi b. Alkame, babamı kabilesinin zekatlarını toplamak için zekât memuru olarak atadı. Babam da beni kabileden bir topluluğa gönderdi. Ben de Sa'r b. Desîm olarak anılan ihtiyara gittim ve “babam beni zekatını almam için sana gönderdi” dedim. İhtiyar bana “kardeşimin oğlu nasıl alıyorsunuz?” dedi. Ben de “koyunun memelerinin nasıl olduğuna bakıp iyisini seçeriz” dedim. İhtiyar şöyle dedi: Kardeşimin oğlu, ben sana anlatayım. Benim Hz. Peygamber (sav) zamanında şu vadilerden bir vadide koyunlarım vardı. Deve üzerinde iki adam geldi ve “biz koyunlarının zekatını ödemen için Rasulullah'ın (sav) sana gönderdiği elçileriz” dediler. Ben “Koyunlardan ne (ödemem) gerekir?” deyince, “bir koyun” dediler. Onlara iyi olduğunu bildiğim, süt ve yağ dolu bir koyunu çıkartmak için niyetlendim. Onlar “o karnında kuzusu olan bir koyundur. Hz. Peygamber (sav) kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı” dediler. “Neyi alacaksınız?” deyince, “bir yaşında yavru dişi keçi (çebiç), iki yaşında oğlak” dediler. Ben de doğum vakti geldiği halde doğurmamış olan kısır bir keçiye yöneldim ve onlara vermek için çıkardım. “Onu bize ver” dediler ve bineklerinin üzerine koyup gittiler." [Ebu Davud der ki: Bu rivayeti Ebu Asım, Zekeriya'dan nakletmiş ve Ravh'ın dediği gibi ravi Müslim'in, Müslim b. Şu'be olduğunu belirtmiştir.]
Bize Hasan b. Ali, ona Veki, ona Zekeriya b. İshak el-Mekki, ona Amr b. Ebu Süfyan el-Cumahî, ona da Müslim b. Sefine el-Yeşkurî, -Hasan der ki: Ravh, Müslim b. Sefine'nin adının Müslim b. Şu'be olduğunu söylediğini nakletmiştir- şöyle demiştir. Nafi b. Alkame, babamı kabilesinin zekatlarını toplamak için zekât memuru olarak atadı. Babam da beni kabileden bir topluluğa gönderdi. Ben de Sa'r b. Desîm olarak anılan ihtiyara gittim ve “babam beni zekatını almam için sana gönderdi” dedim. İhtiyar bana “kardeşimin oğlu nasıl alıyorsunuz?” dedi. Ben de “koyunun memelerinin nasıl olduğuna bakıp iyisini seçeriz” dedim. İhtiyar şöyle dedi: Kardeşimin oğlu, ben sana anlatayım. Benim Hz. Peygamber (sav) zamanında şu vadilerden bir vadide koyunlarım vardı. Deve üzerinde iki adam geldi ve “biz koyunlarının zekatını ödemen için Rasulullah'ın (sav) sana gönderdiği elçileriz” dediler. Ben “Koyunlardan ne (ödemem) gerekir?” deyince, “bir koyun” dediler. Onlara iyi olduğunu bildiğim, süt ve yağ dolu bir koyunu çıkartmak için niyetlendim. Onlar “o karnında kuzusu olan bir koyundur. Hz. Peygamber (sav) kuzusu olan koyunu almamızı yasakladı” dediler. “Neyi alacaksınız?” deyince, “bir yaşında yavru dişi keçi (çebiç), iki yaşında oğlak” dediler. Ben de doğum vakti geldiği halde doğurmamış olan kısır bir keçiye yöneldim ve onlara vermek için çıkardım. “Onu bize ver” dediler ve bineklerinin üzerine koyup gittiler." [Ebu Davud der ki: Bu rivayeti Ebu Asım, Zekeriya'dan nakletmiş ve Ravh'ın dediği gibi ravi Müslim'in, Müslim b. Şu'be olduğunu belirtmiştir.]