390 Kayıt Bulundu.
Bize Haccâc b. Minhâl, ona Ebu Avâne, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah b. Mesud'un (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Yüce Allah bunu tasdik üzere şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77) Sonra Eş'as b. Kays yanımıza girdi ve “Ebu Abdurrahman siz ne söylüyor” dedi. Ravi der ki: Biz de “şöyle şöyle konuştu” dedik. Bunun üzerine o “bu ayet benim hakkımda indi. Amcamın oğlunun arazisinde benim bir kuyum vardı. (Aramızda anlaşmazlık çıkınca Rasulullah'a geldik) Rasulullah (sav) "ya senin delilin olacak ya da bu adam yemin edecek" buyurdu. Ben de “bu adam (doğru yanlışa aldırmaksızın) yemin eder” dedim. Bunun üzerine Hz. peygamber (sav) "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır" buyurdu.
Bize Muhammed b. Müsennâ ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Simâk b. Harb, ona Temîm b. Tarafe, ona da Adî b. Hâtim şöyle rivayet etmiştir: "Benden yüz dirhem istemek için bir adam gelmişti. 'Ben Hâtim'in oğlu olduğum halde benden yüz dirhem istiyorsun ha? Vallahi sana istediğini vermiyorum' dedim. Sonra da Adî şunu ilave etti: Eğer Rasulullah'ı (sav) 'Bir kimse bir şeye yemin eder de sonra ondan daha hayırlısını görürse, hemen (yeminini bozup) o hayırlı işi yapsın" buyururken işitmiş olmasaydım' vermezdim dedi ve (adama istediğini verdi)."
Açıklama: Tay kabilesinin reisi olan Adî b. Hâtim'in babası, Araplar arasında cömertliğiyle meşhur olan Hâtim et-Tâî'dir. Oğlu Adî de babası gibi cömert idi.
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak b. Hemmâm, ona Ma'mer, ona İbn Tâvus, ona da babası, Ebu Hureyre'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Hz. Davud'un oğlu Süleyman (as) 'Bu gece mutlaka yetmiş kadını dolaşacağım ve her biri Allah yolunda harb edecek birer oğlan doğuracak' diye yemin etti. Kendisine 'İnşallah de' diye ihtarda bulunulmasına rağmen, o demedi ve kadınları dolaştı. Ancak yarım bir insan doğuran bir kadın hariç, o kadınlardan hiç biri doğum yapmadı. Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: 'İnşallah deseydi, yemininden dönmüş olmaz ve hacetine de nail olurdu'."
Bize Muhammed b. Abbâd ve İbn Ebu Ömer, o ikisine Süfyan, ona Hişam b. Huceyr, ona Tâvus, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Allah'ın peygamberi olan Hz. Davud'un oğlu Süleyman (as) 'Ben bu gece yetmiş kadını dolaşacağım ve bunların her biri Allah yolunda savaşacak bir çocuk doğuracaktır' dedi. Arkadaşı yahut melek onu 'İnşallah de' diye uyardı. Fakat Hz. Süleyman demedi ve unuttu. Neticede biri hariç kadınlardan hiç biri doğurmadı, o da yarım (özürlü) bir çocuk dünyaya getirdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'İnşallah deseydi, yemini boşa çıkmaz ve ihtiyacı da görülürdü' buyurdu.
Bize Abdullah b. Berrâd el-Eş'arî, ona Muhammed b. Alâ el-Hemdânî, ona Ebu Üsame (Hammâd b. Üsame), ona Büreyd, ona Ebu Bürde, ona Ebu Musa (ra) şöyle söyledi: Kavmim olan Eşarîler (Tebük seferi hazırlığı sırasında) kendilerine yük devesi istemem için beni Rasulullah'a (sav) gönderdiler. Çünkü onlar Tebük gazasında Rasulullah (sav) ile beraber 'ceyşü'l-usre'de (güçlük ordusu) bulunmak istiyorlardı. Bunun üzerine ben: 'Ey Allah'ın Peygamberi (sav)! Kavmim Eşarîler, yük devesi istemek için beni sana gönderdiler' dedim. Hz. Peygamber (sav): "Vallahi size hiçbir yük hayvanı veremem" buyurdu. Kendisine öfkeli halinde rastlamışım ama bilmiyordum. Beni reddetmesinden dolayı da hüzünlü ve bana karşı gönlünde bir kırgınlık bulunduğu endişesiyle geri döndüm. Kavmimin yanına dönüp geldiğimde Hz. Peygamber'in (sav) söylediklerini onlara haber verdim. Bunun üzerinden çok değil azıcık bir zaman geçmişti ki aniden Bilal'in (ra) Ey Abdullah b. Kays! diye seslendiğini işittim. Hemen ona cevap verdim. Bilal: 'Rasulullah (sav) seni çağırıyor, hemen icabet et' dedi. Ben, Rasulullah'ın (sav) huzuruna varınca, Sa'd b. Ubâde'den henüz satın aldığı altı deveyi bana göstererek: "Şu çifti al, şu çifti al, şu çifti de al! Bunları kavmine götür ve de ki; size bu yük develerini Allah verdi (yahut Rasulullah (sav) verdi) artık bunlara binin!" Ebu Musa sözüne şöyle devam etti: Ben de bu develeri kavmime götürerek 'Rasulullah (sav) bunları binmek için size gönderdi. Lakin sizden biri benimle gelip de Rasulullah'tan (sav) sizin için istekte bulunduğum zaman söylediği sözü işiten ve (ilk defa vermeyişini sonradan verişine şahitlik eden birine) beraber gitmedikçe yakanızı bırakmam! Onun söylemediği bir şeyi benim size söylediğimi zannetmeyin' dedim. Bana dediler ki; 'Vallahi sen bizim yanımızda doğruluğu tasdik edilmiş birisin. Dilediğini elbette yaparız. Bunun üzerine Ebu Musa onlardan birkaç kişi ile yola revan olarak Rasulullah'ın (sav) sözünü işiten ve ona (evvela) bir şey vermeyip sonradan verdiğini gören kişilere gittiler. Onlar da aynen Ebu Musa'nın kendilerine anlattıklarını anlatılar.
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyan, ona Ebu Zinad, ona A'rec, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'den (sav) bu hadisin aynısını veya benzerini şöyle rivayet etmiştir: "Allah'ın peygamberi olan Hz. Davud'un oğlu Süleyman (as) 'Ben bu gece yetmiş kadını dolaşacağım ve bunların her biri Allah yolunda savaşacak bir çocuk dünyaya getirecektir' diye yemin etti. Arkadaşı yahut melek onu 'İnşallah de' diye uyarmasına rağmen, Hz. Süleyman demedi ve unuttu. Neticede yarım (özürlü) bir çocuk dünyaya getiren biri hariç, kadınlarından hiç biri doğurmadı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'İnşallah deseydi, yemini boşa çıkmaz ve ihtiyacı da görülürdü' buyurdu.
Bize Süveyd b. Said, ona Hafs b. Meysere, ona Musa b. Ukbe, ona da Ebu Zinad hadisi bu isnadla A'rec'den o da Ebu Hureyre'den benzer şekilde şöyle nakletmiştir: "Hz. Davud'un oğlu Süleyman (as) 'Ben bu gece doksan tane kadını dolaşacağım ve bunların her biri ileride Allah yolunda savaşacak bir süvari dünyaya getirecektir' diye yemin etti. Arkadaşı onu 'İnşallah de' diye uyardı. Fakat Hz. Süleyman inşallah demedi ve o gece her bir kadınla beraber oldu. Neticede ileride özürlü bir çocuk doğuracak bir kadın hariç, onlardan hiçbiri hamile kalmadı. Muhammed'in canı kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, inşallah deseydi, doğacak o çocuklardan her biri süvari olarak Allah yolunda cihad ederdi." [Hadisi nakleden Süveyd b. Said, rivayetin diğer senedinden farklı olarak hadisi '... o kadınların her biri, ileride Allah yolunda cihad edecek bir oğlana gebe kalacaktır' şeklinde nakletmiştir.]
Bize Bişr b. Halid, ona Muhammed b. Cafer, ona Şu'be, ona Süleyman, ona Ebu Vâil, ona Abdullah'ın (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir kimsenin -yahut kardeşinin- malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Yüce Allah bunun tasdiki olarak şu ayeti indirdi: "Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77) Eş'as ile karşılaştım bana “Abdullah bugün size ne söyledi” diye sordu. Ben de “şöyle şöyle konuştu" dedim. O da “bu ayet benim hakkımda indi” dedi.