348 Kayıt Bulundu.
Bize Harun b. Abdullah ve Haccâc b. eş-Şâir, o ikisine Haccâc b. Muhammed, ona İbn Cüreyc, ona Ebu Zübeyr'in rivayet ettiğine göre o, Cabir b. Abdullah'ı Rasulullah'tan (sav) şu hadisi naklederken dinlemiştir: "(Rasulullah'tan (sav)) Bir gün bir hutbe verdi ve ashabından bir adamın vefat ettiğinden, pek yeterli gelmeyen bir kefen ile kefenlenip, geceleyin gömüldüğünden söz edildi. Nebi (sav) de bir kimsenin -buna insanın mecbur kalması hali müstesna- namazı kılınmadıkça geceleyin kabre konulmamasını ve defnedilmemesini emretti. Ayrıca Nebi (sav): "Sizden biriniz kardeşini kefenlediği zaman onu güzel bir şekilde kefenlesin/kefenini güzel tutsun" buyurdu.
Bize İshak b. Mansur, ona Ebu Hişam -Muğira b. Seleme-, ona Abdülvahid b. Ziyad, ona Yezid, ona da Ebu Hazim, Ebu Hureyre'nin şöyle anlattığını nakletti: Bir defasında Ebu Bekir, Ömer yanında olduğu halde otururken, ansızın yanlarına Rasulullah (sav) geliverdi ve "sizi burada oturtan nedir" diye sordu. Bizi evlerimizden açlık çıkardı. Seni hakla gönderen Allah'a yemin ederiz dediler. [Sonra ravi, Halef b. Halife'nin hadisi gibi rivayette bulundu.]
Açıklama: Yukarıdaki hadiste işaret edilen Halef b. Halîfe'nin hadisi şudur: Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Halef b. Halîfe, ona Yezid b. Keysân, ona Ebu Hâzım, ona da Ebu Hüreyre şöyle rivayet etti: Rasulullah (sav) bir gün veya bir gece (dışarı) çıktı. Ve Ebu Bekir ile Ömer'e rastladı. "Sizi bu saatte evlerinizden çıkaran nedir?" diye sordu. Onlar "Açlık ey Allah'ın Rasulü!" dediler. Rasulullah (sav) "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki beni de sizi çıkaran çıkarmıştır. Kalkın!" dedi. (Ebu Bekir ve Ömer) hemen onunla (sav) birlikte kalktılar ve Ensâr'dan bir zâtın evine vardılar. Ensâr'dan olan kişi, evinde yoktu. Adamın hanımı Rasulullah'ı (sav) görünce "Hoş geldiniz, safa geldiniz!" dedi. Rasulullah (sav) kadına "Fülan nerede?" diye sordu. Kadın "Bize tatlı su getirmeye gitti" dedi. O anda Ensârî adam, geldi. Ve Rasulullah (sav) ile iki arkadaşını gördü. Sonra "Allah'a hamd olsun bugün benden misafirleri daha şerefli olan kimse yoktur" dedi. Hemen gidip onlara bir hurma salkımı getirdi, içinde koruk, kuru ve olgun hurmalar da vardı. "Bundan buyurun!" dedi ve bıçağı aldı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adama "Sakın sağmal koyuna dokunma!" buyurdu. Fakat adam, onlar için koyunu kesti. Onlar da koyundan, hurma salkımından yediler, içtiler. Yemeğe doyup, suya kandıkları vakit Rasulullah (sav), Ebu Bekir ile Ömer'e "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki kıyamet gününde bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz! Sizi evlerinizden açlık çıkardı ve sonra şu nimetlere kavuşmadan (evlerinize) dönmediniz." buyurdular.
Bize Yahya b. Yahya, ona Halid b. Abdullah, ona Mutarrif, ona da Amir (eş-Şa'bî), Bera (b. Azib)'in (ra) şöyle dediğini rivayet etti: "Dayım Ebu Bürde namazdan önce kurban kesti. Rasulullah (sav) 'bu et koyunundan ibarettir' buyurdu. Dayım 'ey Allah'ın Rasulü! Bende bir keçi oğlağı var' dedi. 'Senden başkası için uygun olmamakla beraber sen kes' buyurdu. Sonra da 'Her kim namazdan önce kurban keserse, ancak kendi için kesmiş olur. Kim namazdan sonra keserse onun kurbanı tamam olmuş ve Müslümanların sünnetine isabet etmiştir' buyurdu."
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim, ona da babası (abdullah b. Ömer) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), Üsame b. Zeyd, Bilal ve Osman b. Talha Kâbe'ye girerek kapıyı kapattılar. Rasulullah (sav) kapıyı açtığı zaman içeriye ilk giren ben oldum. Bilal ile karşılaştım ve “Rasulullah (sav), Kâbe içerisinde namaz kıldı mı?” diye sordum. O da “Evet şu iki yemen sütunu veya sağdaki iki sütun arasında namaz kıldı” cevabını verdi."
Bana Züheyr b. Harb, ona Ömer b. Yunus el-Hanefî, ona İkrime b. Ammar, ona Ebu Kesîr, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Hz. Peygamber'in (sav) etrafında oturuyorduk. Ebu Bekir ve Ömer de yanımızdaydı. Rasulullah (sav) aramızdan kalktı ve gitti. Bir süre yanımıza gelmedi. Başına bir şey gelmiş olmasından endişelendik ve kalktık. İlk telaşa düşen kişi bendim. Çıkıp Rasulullah'ı (sav) aramaya başladım. Neccaroğullar'ından Ensar'dan bir kişiye ait olan bir bahçeye geldim. Bir giriş bulmak için etrafında dolaştım. Ama hiçbir giriş bulamadım. Bir de baktım ki su kaynağı bulunan bir kuyudan bir ark bahçenin içine giriyor. Tilki gibi içeriye süzüldüm ve Rasulullah'ın (sav) yanına girdim. Hz. Peygamber (sav) “Ebu Hureyre, sen misin?” buyurdu. Ben de “Evet, ey Allah'ın Rasulü! Benim” dedim. “Ne işin var burada?” diye sordu. “Yanımızdaydınız. Sonra kalktınız ve geri gelmekte geciktiniz. Biz de sizin için endişelendik. İlk telaşa kapılan da bendim. Bu bahçeye kadar geldim ve bir tilki gibi süzülerek buraya girdim. Diğerleri de arkamdaydılar” dedim. Hz. Peygamber (sav) “ey Ebu Hureyre” buyurdu ve bana nalınlarını verdi. “Bu nalınlarımı götür ve bu bahçe duvarının arkasında, karşılaşacağın kimselerden Allah'tan başka ilah olmadığına gönülden inananları cennetle müjdele” buyurdu. Karşıma ilk çıkan kişi Ömer'di. Bana “Ey Ebu Hureyre! Bu nalınlar da nedir?” diye sordu. “Bunlar Rasulullah'ın (sav) nalınlarıdır. Beni bunlarla gönderdi. Kalbi tamamen inanarak Allah'tan başka ilah olmadığına iman eden kime rastlarsam onu cennetle müjdeleyeceğim” dedim. Bunun üzerine Ömer göğsümün ortasına vurdu. Kalçamın üzerine düştüm. Bana “ey Ebu Hureyre! Geri dön” dedi. Sonradan Hz. Peygamber (sav) ona “Ey Ömer! Neden böyle yaptın?” diye sordu. O da “anam babam sana feda olsun ey Allah'ın Rasulü! Söyle lütfen! Ebu Hureyre'yi nalınlarınla ilk karşılaştığı kalbi kesin olarak Allah'tan başka ilah olmadığına iman eden kişiye cenneti müjdelesin diye mi gönderdin?” dedi. Hz. Peygamber (sav) “evet” deyince Ömer, “böyle yapmayın! İnsanların buna güvenip dayanmasından korkuyorum. Bırakın da amel etsinler” dedi. Rasulullah (sav) “peki! Onları bırak da salih amel işlesinler” buyurdu."
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Halef b. Halife, ona Yezid b. Keysan, ona Ebu Hazim, ona da Ebu Hureyre şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) bir gün veya bir gece dışarı çıkmış, Ebu Bekir ve Ömer ile karşılaşmıştı. Onlara; "bu saatte neden dışarı çıktınız" diye sordu. Açlıktan, ey Allah'ın Rasulü dediler. "Nefsim kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki ben de sizin gibi açlıktan dışarı çıktım. Haydi kalkın gelin" buyurdu. Hemen Onunla (sav) birlikte kalktılar. Hz. Peygamber (sav) Ensqrdan birinin evine geldi. Ancak o kişi evde yoktu. Evin hanımı Hz. Peygamber'i (sav) görünce; hoş geldiniz dedi. Rasulullah (sav) ona; "falanca nerede" diye sordu. Kadın; bize biraz tatlı su getirmeye gitti dedi. Sonra Ensardan olan sahabi geldi. Rasulullah'a (sav) ve yanındaki iki dostuna baktı. Elhamdülillah! Bugün benden misafirleri daha şerefli olan kimse yoktur dedi. Hemen gidip bir hurma salkımı getirdi. İçinde koruk, kuru ve olgun hurmalar vardı. Buyurun, bundan yeyin dedi ve bıçağı aldı. Rasulullah (sav) ona; "sakın sağmal koyuna dokunma" dedi. Ama adam koyunu onlar için kesti. Hem koyundan hem hurma salkımından yediler, içtiler. Doyup suya kandıklarında Rasulullah (sav), Ebu Bekir ve Ömer'e şöyle dedi: "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki kıyamet günü bu nimetten sorulacaksınız. Gece açlıktan evden çıktınız ama işte bu nimeti yiyip evinize dönüyorsunuz."
Bize Ebu Velîd, ona Şu'be, ona Humeyd b. Hilal, ona da Abdullah b. Muğaffel (ra) şöyle söylemiştir: "Bizler Hayber kuşatmasındaydık. Bir insan, içinde yağ bulunan bir tulum attı. Ben onu almak için hemen ileri atıldım. Arkama döndüğümde birden Hz. Peygamber'i (sav) görünce utandım."
Bize Ahmed b. Yunus, ona Zâide b. Kudame es-Sekafî, ona Ömer b. Kays el-Masir, ona da Amr b. Ebu Kurraşöyle demiştir: Huzeyfe Medayin'de iken Rasulullah'ın (sav), öfkeli anında, sahabeden bazı kimseler için sarf etmiş olduğu sözlerinden bahsetti. Bu sözleri Huzeyfe'den duyan bazıları, Selman'a gidip Huzeyfe'nin söylediklerini anlattı. Selman da “Huzeyfe, ne söylediğini kendisi daha iyi bilir” dedi. Aynı kişiler tekrar Huzeyfe'ye gelip “senin sözlerini Selman'a anlattık, ama o senin söylediklerini ne onayladı ne de yalanladı” dediler. Huzeyfe, sebze bostanında iken Selman'a varıp “Ey Selman benim Rasulullah'tan (sav) duyduklarımı tasdik etmekten seni alıkoyan nedir?” dedi. Hz. Selman da şu cevabı verdi: Elbette Rasulullah (sav) öfkelenir ve öfke anında sahabeden bazısı hakkında (ağır) sözler söylerdi. Bazen da hoşnut olur ve hoşnutluk halinde sahabeden bazısı hakkında (hoş) sözler söylerdi. Ama sen (Hz. Peygamberden her duyduğun sözü aktarmayı) bir son vermeyecek misin? (Eğer böyle devam edersen) bazıları gönlünde, bir takım insanlara yönelik sevgi, bazı kimselere karşı nefret oluşmasına sebep olacaksın. Oysa sen de biliyorsun ki Rasulullah (sav) bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Ben, öfkeli iken Ümmetimden herhangi bir kimseye sitem ya da beddua edersem -ki ben de bir Adem oğluyum, onların öfkelendiği gibi ben de öfkelenirim, ama Allah beni alemlere sadece rahmet için göndermiştir.- (Bu sebeple ben Rabbime: Ey Allah'ım, ben ancak bir beşerim, Müslümanlardan herhangi birisine, hakketmediği halde beddua ya da sitem edersem) kıyamet gününde bunu onun için bir rahmet kıl (diye dua ettim. Rabbim de bu duamı kabul etti)." Ardından Selman Huzeyfe'ye “Allah'a yemin olsun ki ya bu sözlerine son verirsin ya da (bunu) Ömer'e mektupla bildireceğim” dedi.
Bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim, ona da babası (abdullah b. Ömer) şöyle demiştir: "Rasulullah (sav), Üsame b. Zeyd, Bilal ve Osman b. Talha Kâbe'ye girerek kapıyı kapattılar. Rasulullah (sav) kapıyı açtığı zaman içeriye ilk giren ben oldum. Bilal ile karşılaştım ve “Rasulullah (sav), Kâbe içerisinde namaz kıldı mı?” diye sordum. O da “Evet şu iki yemen sütunu veya sağdaki iki sütun arasında namaz kıldı” cevabını verdi."