Bize Yahya b. Bükeyr ve Kuteybe, onlara Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) süt içti, ve (hemen peşinden) ağzını çalkaladı. Sonra: 'Sütte yağ vardır (O yüzden ağzımı çalkaladım)' buyurdu.
[Yunus ve Salih b. Keysan, Zührî'den rivayet ettikleri hadisle Ukayl'e mutabaat etmişlerdir. ]
Açıklama: Rivayette geçen mutabaat (tâbeahû) ifadesi; ferd veya garib olduğu düşünülen bir rivayetin ravisine, güvenilir başka bir ravi tarafından muvafakat edilmesi ve o hadisin aynı veya senedin üst kısmında yer alan başka bir raviden benzer lafızlarla rivayet edilmesi anlamına gelmektedir. Bk, Ali el-Kârî, Şerhu nuhbeti'l-fiker, s. 343-345.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
1671, B000211
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ بُكَيْرٍ وَقُتَيْبَةُ قَالاَ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنْ عُقَيْلٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ:
أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم شَرِبَ لَبَنًا، فَمَضْمَضَ، وَقَالَ: ’إِنَّ لَهُ دَسَمًا.’
[تَابَعَهُ يُونُسُ وَصَالِحُ بْنُ كَيْسَانَ عَنِ الزُّهْرِىِّ.]
Tercemesi:
Bize Yahya b. Bükeyr ve Kuteybe, onlara Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da İbn Abbas şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) süt içti, ve (hemen peşinden) ağzını çalkaladı. Sonra: 'Sütte yağ vardır (O yüzden ağzımı çalkaladım)' buyurdu.
[Yunus ve Salih b. Keysan, Zührî'den rivayet ettikleri hadisle Ukayl'e mutabaat etmişlerdir. ]
Açıklama:
Rivayette geçen mutabaat (tâbeahû) ifadesi; ferd veya garib olduğu düşünülen bir rivayetin ravisine, güvenilir başka bir ravi tarafından muvafakat edilmesi ve o hadisin aynı veya senedin üst kısmında yer alan başka bir raviden benzer lafızlarla rivayet edilmesi anlamına gelmektedir. Bk, Ali el-Kârî, Şerhu nuhbeti'l-fiker, s. 343-345.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Vudû 52, 1/239
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Halid Ukayl b. Halid el-Eylî (Ukayl b. Halid b. Ukayl)
5. Ebu Haris Leys b. Sa'd el-Fehmî (Leys b. Sa'd b. Abdurrahman)
6. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
KTB, ABDEST
Bize Muhammed b. Mukâtil, ona Abdullah, ona Ebu Hayyân et-Temîmî, ona Ebu Zür'a, ona Amr b. Cerîr, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir:
Bir defasında Rasulullah'ın (sav) sofrasına et yemeği getirildi ve kendisine hayvanın ön kolu sunuldu. Çünkü Rasulullah (sav) etin bu kısmını severdi. Ondan ön dişleriyle bir lokma kopardı. Sonra şöyle anlattı:
"Ben kıyamet gününde bütün insanların efendisiyim. Bu nedendir bilir misiniz? Bütün insanlar, öncekiler ve sonrakiler olarak düz ve geniş bir sahada toplanırlar. Bu öyle bir yerdir ki orada bir tellâl sesini herkese duyuracak, bakan bir insanın gözü de orada bulunan mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık insanların gamı, meşakkati dayanamayacakları ve taşıyamayacakları bir dereceye ulaşacak. Bu sırada insanlar birbirine: Size ulaşan felaketi görmüyor musunuz? Rabbinizin huzurunda şefaat edecek bir şefaatçi neden aramıyorsunuz? diyecekler. Bunun üzerine mahşer halkının bazısı bazısına: Haydi Âdem 'e gidiniz! diyecek, akabinde insanlar Âdem Peygamber'e gidecekler ve ona: Sen, insan türünün babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı ve sana kendisinden ruh üfledi, sonra meleklere emretti, onlar da sana secde ettiler. Rabbine bizim hakkımızda şefaat dile. Ey atamız, içinde bulunduğumuz şu zor vaziyeti görmüyor musun? Bize ulaşan şu sıkıntıyı bilmiyor musun? diyecekler. Âdem de: Rabbim, bugün öyle öfkelenmiştir ki, ne bundan önce ne de bundan sonra bu denli öfkelenecektir. Hem Rabbim bana cennet ağacının meyvesini yemeyi yasakladığı halde ben asi davranıp yemiştim. Vay nefsim, nefsim nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye Nuh'a (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Nuh'a varacaklar ve: Ey Nuh! Sen yeryüzü halkına gönderilen rasullerin ilkisin. Allah sana Kur'ân'da 'çok şükreden kul' demiştir. Lütfen bizim için Rabb'in huzurunda şefaat et! İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görmüyor musun? diyecekler. Nuh Peygamber de: Azîz ve Celîl olan Rabbim bugün celallidir. Hem de öylesine çok ki bundan önce böyle öfkeli hale gelmemiş, bundan sonra da böyle celâllenmeyecektir. Benim de bir duam vardı onu da vaktiyle kavmimin helaki için yapmıştım. Vay nefsim, nefsim, nefsim! Şimdi siz benden başka bir şefaatçiye, İbrahim'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İbrahim'e varacaklar ve: Ey İbrahim! Sen yeryüzündeki insanlardan Allah'ın Peygamberi ve dostusun. Rabbin huzurunda bize şefaat et, içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumu görüyorsun! diyecekler. İbrahim Peygamber de onlara: Bu gün Rabbimin celâl sıfatı tecellî etmiştir. Hem de öyle bir dereceye ulaşmıştır ki daha önce böyle olmamış, bundan sonra da böyle olmayacaktır. Ben üç defa yanlış yaptım. -Ravi Ebu Hayyân hadisin içinde bunları zikretmiştir.- Vay nefsim, vah nefsim, vah nefsim! Artık siz benden başkasına gidiniz, Musa'ya (as) gidiniz! diyecektir. Onlar da Musa'ya gidecekler ve: Ey Musa! Sen, Allah'ın rasulüsün. Allah seni elçi yapmasıyla ve seninle konuşmasıyla seni insanların nezdinde faziletli kıldı. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et! İçinde bulunduğumuz acıklı durumu görmektesin, diyecekler. Musa Peygamber de onlara: Rabbimin bugün celâl sıfatı tecellî etti, öyle ki şimdiye kadar ne bu derece öfkelenmiş ne de bundan sonra böyle öfkelenecektir. Ben ise öldürülmesi emredilmeyen bir kişiyi öldürdüm. Ah nefsim, nefsim, nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye İsa'ya (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İsa Peygamber'e gelecekler ve: Ey İsa! Sen, Allah'ın Rasulüsün ve Allah Teâlâ'nın Meryem'e koyduğu ve ondan gelen bir ruhsun, sen beşikte bir bebekken insanlara konuştun. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz acıklı hali görmektesin! diyecekler. İsa Peygamber de onlara: Rabbim bugün, bundan önce benzeri görülmemiş bundan sonra da bir benzeri görülmeyecek şekilde öfkelidir, diyecek ve kendine ait hiçbir günah zikretmeden: Ah nefsim, nefsim, nefsim! diye endişesini açıklayarak: Siz benden başkasına, Muhammed'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Muhammed'e gelecekler ve: Ey Muhammed! Sen Allah'ın Rasulüsün ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz durumu görmektesin! diyecekler. Bunun üzerine ben hemen arşın altına gider, Azîz ve Celîl olan Rabbime secde ederek yere kapanırım. Sonra secdemde Allah bana kendisine yapılacak hamdlerinden ve üzerine güzel senadan öylesini açıp ilham edecektir ki, benden önce onu hiçbir kimseye açmamıştır. Sonra Allah tarafından bana: 'Ey Muhammed! Başını kaldır, iste, istediğin sana verilecektir; şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır! buyurulur. Ben secdeden başımı kaldırıp: 'Ey Rabb! Ümmetim. Ey Rabb! Ümmetim, diye şefaat dileğimi söylerim. Bana: Ey Muhammed, ümmetinden üzerinde hesap ve sorgu olmayanları cennetin sağ kapısından içeri koy! Onlar cennetin diğer kapılarında da insanlarla ortaktırlar.' buyurulacak. Bundan sonra Rasulullah: 'Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, cennetin kapı kanatlarından iki kanadın arası Mekke ile Himyer veya Mekke ile Busrâ arası kadar geniştir.' dedi."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
32236, B004712
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُقَاتِلٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا أَبُو حَيَّانَ التَّيْمِىُّ عَنْ أَبِى زُرْعَةَ بْنِ عَمْرِو بْنِ جَرِيرٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ - رضى الله عنه - قَالَ أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِلَحْمٍ ، فَرُفِعَ إِلَيْهِ الذِّرَاعُ ، وَكَانَتْ تُعْجِبُهُ ، فَنَهَسَ مِنْهَا نَهْسَةً ثُمَّ قَالَ: " أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ، وَهَلْ تَدْرُونَ مِمَّ ذَلِكَ يُجْمَعُ النَّاسُ الأَوَّلِينَ وَالآخِرِينَ فِى صَعِيدٍ وَاحِدٍ ، يُسْمِعُهُمُ الدَّاعِى ، وَيَنْفُذُهُمُ الْبَصَرُ ، وَتَدْنُو الشَّمْسُ ، فَيَبْلُغُ النَّاسَ مِنَ الْغَمِّ وَالْكَرْبِ مَا لاَ يُطِيقُونَ وَلاَ يَحْتَمِلُونَ فَيَقُولُ النَّاسُ أَلاَ تَرَوْنَ مَا قَدْ بَلَغَكُمْ أَلاَ تَنْظُرُونَ مَنْ يَشْفَعُ لَكُمْ إِلَى رَبِّكُمْ فَيَقُولُ بَعْضُ النَّاسِ لِبَعْضٍ عَلَيْكُمْ بِآدَمَ فَيَأْتُونَ آدَمَ عليه السلام فَيَقُولُونَ لَهُ أَنْتَ أَبُو الْبَشَرِ خَلَقَكَ اللَّهُ بِيَدِهِ . وَنَفَخَ فِيكَ مِنْ رُوحِهِ ، وَأَمَرَ الْمَلاَئِكَةَ فَسَجَدُوا لَكَ ، اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ ، أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا قَدْ بَلَغَنَا فَيَقُولُ آدَمُ إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ ، وَإِنَّهُ نَهَانِى عَنِ الشَّجَرَةِ فَعَصَيْتُهُ ، نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى ، اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى ، اذْهَبُوا إِلَى نُوحٍ ، فَيَأْتُونَ نُوحًا فَيَقُولُونَ يَا نُوحُ إِنَّكَ أَنْتَ أَوَّلُ الرُّسُلِ إِلَى أَهْلِ الأَرْضِ ، وَقَدْ سَمَّاكَ اللَّهُ عَبْدًا شَكُورًا اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ ، أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ فَيَقُولُ إِنَّ رَبِّى عَزَّ وَجَلَّ قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ ، وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ ، وَإِنَّهُ قَدْ كَانَتْ لِى دَعْوَةٌ دَعَوْتُهَا عَلَى قَوْمِى نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى ، اذْهَبُوا إِلَى إِبْرَاهِيمَ ، فَيَأْتُونَ إِبْرَاهِيمَ ، فَيَقُولُونَ يَا إِبْرَاهِيمُ ، أَنْتَ نَبِىُّ اللَّهِ وَخَلِيلُهُ مِنْ أَهْلِ الأَرْضِ اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ فَيَقُولُ لَهُمْ إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ ، وَإِنِّى قَدْ كُنْتُ كَذَبْتُ ثَلاَثَ كَذَبَاتٍ - فَذَكَرَهُنَّ أَبُو حَيَّانَ فِى الْحَدِيثِ - نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى ، اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى مُوسَى ، فَيَأْتُونَ مُوسَى ، فَيَقُولُونَ يَا مُوسَى أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ ، فَضَّلَكَ اللَّهُ بِرِسَالَتِهِ وَبِكَلاَمِهِ عَلَى النَّاسِ ، اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ فَيَقُولُ إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ ، وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ ، وَإِنِّى قَدْ قَتَلْتُ نَفْسًا لَمْ أُومَرْ بِقَتْلِهَا ، نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى ، اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى ، اذْهَبُوا إِلَى عِيسَى ، فَيَأْتُونَ عِيسَى فَيَقُولُونَ يَا عِيسَى أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ وَكَلِمَتُهُ أَلْقَاهَا إِلَى مَرْيَمَ وَرُوحٌ مِنْهُ ، وَكَلَّمْتَ النَّاسَ فِى الْمَهْدِ صَبِيًّا اشْفَعْ لَنَا أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ فَيَقُولُ عِيسَى إِنَّ رَبِّى قَدْ غَضِبَ الْيَوْمَ غَضَبًا لَمْ يَغْضَبْ قَبْلَهُ مِثْلَهُ ، وَلَنْ يَغْضَبَ بَعْدَهُ مِثْلَهُ - وَلَمْ يَذْكُرْ ذَنْبًا - نَفْسِى نَفْسِى نَفْسِى ، اذْهَبُوا إِلَى غَيْرِى اذْهَبُوا إِلَى مُحَمَّدٍ صلى الله عليه وسلم فَيَأْتُونَ مُحَمَّدًا صلى الله عليه وسلم فَيَقُولُونَ يَا مُحَمَّدُ أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ وَخَاتَمُ الأَنْبِيَاءِ ، وَقَدْ غَفَرَ اللَّهُ لَكَ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِكَ وَمَا تَأَخَّرَ ، اشْفَعْ لَنَا إِلَى رَبِّكَ أَلاَ تَرَى إِلَى مَا نَحْنُ فِيهِ فَأَنْطَلِقُ فَآتِى تَحْتَ الْعَرْشِ ، فَأَقَعُ سَاجِدًا لِرَبِّى عَزَّ وَجَلَّ ثُمَّ يَفْتَحُ اللَّهُ عَلَىَّ مِنْ مَحَامِدِهِ وَحُسْنِ الثَّنَاءِ عَلَيْهِ شَيْئًا لَمْ يَفْتَحْهُ عَلَى أَحَدٍ قَبْلِى ثُمَّ يُقَالُ يَا مُحَمَّدُ ارْفَعْ رَأْسَكَ ، سَلْ تُعْطَهْ ، وَاشْفَعْ تُشَفَّعْ ، فَأَرْفَعُ رَأْسِى ، فَأَقُولُ أُمَّتِى يَا رَبِّ ، أُمَّتِى يَا رَبِّ فَيُقَالُ يَا مُحَمَّدُ أَدْخِلْ مِنْ أُمَّتِكَ مَنْ لاَ حِسَابَ عَلَيْهِمْ مِنَ الْبَابِ الأَيْمَنِ مِنْ أَبْوَابِ الْجَنَّةِ وَهُمْ شُرَكَاءُ النَّاسِ فِيمَا سِوَى ذَلِكَ مِنَ الأَبْوَابِ ، ثُمَّ قَالَ وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ إِنَّ مَا بَيْنَ الْمِصْرَاعَيْنِ مِنْ مَصَارِيعِ الْجَنَّةِ كَمَا بَيْنَ مَكَّةَ وَحِمْيَرَ ، أَوْ كَمَا بَيْنَ مَكَّةَ وَبُصْرَى" .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Mukâtil, ona Abdullah, ona Ebu Hayyân et-Temîmî, ona Ebu Zür'a, ona Amr b. Cerîr, ona da Ebu Hureyre (ra) şöyle demiştir:
Bir defasında Rasulullah'ın (sav) sofrasına et yemeği getirildi ve kendisine hayvanın ön kolu sunuldu. Çünkü Rasulullah (sav) etin bu kısmını severdi. Ondan ön dişleriyle bir lokma kopardı. Sonra şöyle anlattı:
"Ben kıyamet gününde bütün insanların efendisiyim. Bu nedendir bilir misiniz? Bütün insanlar, öncekiler ve sonrakiler olarak düz ve geniş bir sahada toplanırlar. Bu öyle bir yerdir ki orada bir tellâl sesini herkese duyuracak, bakan bir insanın gözü de orada bulunan mahşer halkını bir bakışta görebilecek. Bir de güneş yaklaşacak. Artık insanların gamı, meşakkati dayanamayacakları ve taşıyamayacakları bir dereceye ulaşacak. Bu sırada insanlar birbirine: Size ulaşan felaketi görmüyor musunuz? Rabbinizin huzurunda şefaat edecek bir şefaatçi neden aramıyorsunuz? diyecekler. Bunun üzerine mahşer halkının bazısı bazısına: Haydi Âdem 'e gidiniz! diyecek, akabinde insanlar Âdem Peygamber'e gidecekler ve ona: Sen, insan türünün babasısın. Allah seni kendi eliyle yarattı ve sana kendisinden ruh üfledi, sonra meleklere emretti, onlar da sana secde ettiler. Rabbine bizim hakkımızda şefaat dile. Ey atamız, içinde bulunduğumuz şu zor vaziyeti görmüyor musun? Bize ulaşan şu sıkıntıyı bilmiyor musun? diyecekler. Âdem de: Rabbim, bugün öyle öfkelenmiştir ki, ne bundan önce ne de bundan sonra bu denli öfkelenecektir. Hem Rabbim bana cennet ağacının meyvesini yemeyi yasakladığı halde ben asi davranıp yemiştim. Vay nefsim, nefsim nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye Nuh'a (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Nuh'a varacaklar ve: Ey Nuh! Sen yeryüzü halkına gönderilen rasullerin ilkisin. Allah sana Kur'ân'da 'çok şükreden kul' demiştir. Lütfen bizim için Rabb'in huzurunda şefaat et! İçinde bulunduğumuz sıkıntılı durumu görmüyor musun? diyecekler. Nuh Peygamber de: Azîz ve Celîl olan Rabbim bugün celallidir. Hem de öylesine çok ki bundan önce böyle öfkeli hale gelmemiş, bundan sonra da böyle celâllenmeyecektir. Benim de bir duam vardı onu da vaktiyle kavmimin helaki için yapmıştım. Vay nefsim, nefsim, nefsim! Şimdi siz benden başka bir şefaatçiye, İbrahim'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İbrahim'e varacaklar ve: Ey İbrahim! Sen yeryüzündeki insanlardan Allah'ın Peygamberi ve dostusun. Rabbin huzurunda bize şefaat et, içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı durumu görüyorsun! diyecekler. İbrahim Peygamber de onlara: Bu gün Rabbimin celâl sıfatı tecellî etmiştir. Hem de öyle bir dereceye ulaşmıştır ki daha önce böyle olmamış, bundan sonra da böyle olmayacaktır. Ben üç defa yanlış yaptım. -Ravi Ebu Hayyân hadisin içinde bunları zikretmiştir.- Vay nefsim, vah nefsim, vah nefsim! Artık siz benden başkasına gidiniz, Musa'ya (as) gidiniz! diyecektir. Onlar da Musa'ya gidecekler ve: Ey Musa! Sen, Allah'ın rasulüsün. Allah seni elçi yapmasıyla ve seninle konuşmasıyla seni insanların nezdinde faziletli kıldı. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et! İçinde bulunduğumuz acıklı durumu görmektesin, diyecekler. Musa Peygamber de onlara: Rabbimin bugün celâl sıfatı tecellî etti, öyle ki şimdiye kadar ne bu derece öfkelenmiş ne de bundan sonra böyle öfkelenecektir. Ben ise öldürülmesi emredilmeyen bir kişiyi öldürdüm. Ah nefsim, nefsim, nefsim! Siz benden başka bir şefaatçiye İsa'ya (as) gidiniz! diyecek. Onlar da İsa Peygamber'e gelecekler ve: Ey İsa! Sen, Allah'ın Rasulüsün ve Allah Teâlâ'nın Meryem'e koyduğu ve ondan gelen bir ruhsun, sen beşikte bir bebekken insanlara konuştun. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz acıklı hali görmektesin! diyecekler. İsa Peygamber de onlara: Rabbim bugün, bundan önce benzeri görülmemiş bundan sonra da bir benzeri görülmeyecek şekilde öfkelidir, diyecek ve kendine ait hiçbir günah zikretmeden: Ah nefsim, nefsim, nefsim! diye endişesini açıklayarak: Siz benden başkasına, Muhammed'e (as) gidiniz! diyecek. Onlar da Muhammed'e gelecekler ve: Ey Muhammed! Sen Allah'ın Rasulüsün ve peygamberlerin sonuncususun. Allah senin geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir. Rabbin huzurunda bizim için şefaat et, içinde bulunduğumuz durumu görmektesin! diyecekler. Bunun üzerine ben hemen arşın altına gider, Azîz ve Celîl olan Rabbime secde ederek yere kapanırım. Sonra secdemde Allah bana kendisine yapılacak hamdlerinden ve üzerine güzel senadan öylesini açıp ilham edecektir ki, benden önce onu hiçbir kimseye açmamıştır. Sonra Allah tarafından bana: 'Ey Muhammed! Başını kaldır, iste, istediğin sana verilecektir; şefaat et, şefaatin kabul olunacaktır! buyurulur. Ben secdeden başımı kaldırıp: 'Ey Rabb! Ümmetim. Ey Rabb! Ümmetim, diye şefaat dileğimi söylerim. Bana: Ey Muhammed, ümmetinden üzerinde hesap ve sorgu olmayanları cennetin sağ kapısından içeri koy! Onlar cennetin diğer kapılarında da insanlarla ortaktırlar.' buyurulacak. Bundan sonra Rasulullah: 'Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, cennetin kapı kanatlarından iki kanadın arası Mekke ile Himyer veya Mekke ile Busrâ arası kadar geniştir.' dedi."
Açıklama:
Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım:
أَنَا سَيِّدُ النَّاسِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 5, 2/212
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Zür'a b. Amr el-Beceli (Herim b. Amr b. Cerir b. Abdullah)
3. Ebu Hayyan Yahya b. Saîd et-Teymî (Yahya b. Saîd b. Hayyan)
4. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
5. Muhammed b. Mukatil el-Mervezî (Muhammed b. Mukatil)
Konular:
Cennet, Dereceleri
Hz. Peygamber, ahirette ümmetiyle ilgili tavrı
Hz. Peygamber, Allah'a sevgili oluşu
Hz. Peygamber, diğer peygamberlerden farkı
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Hz. Peygamber, ümmetine merhamet
Hz. Peygamber, ümmetine şefkat göstermesi
Hz. Peygamber, üstünlüğü
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kıyamet, ahvali
Kıyamet, sıkıntıları
Peygamberler, Hz. Adem
Peygamberler, Hz. İbrahim ve ailesi
Peygamberler, Hz. İsa
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi
Peygamberler, Hz. Nuh
Şefaat, Hz. Peygamber'in
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ فِيمَا قُرِئَ عَلَيْهِ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى طَلْحَةَ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ:
"إِنَّ خَيَّاطًا دَعَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِطَعَامٍ صَنَعَهُ. قَالَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ فَذَهَبْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى ذَلِكَ الطَّعَامِ فَقَرَّبَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خُبْزًا مِنْ شَعِيرٍ وَمَرَقًا فِيهِ دُبَّاءٌ وَقَدِيدٌ. قَالَ أَنَسٌ فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَتَبَّعُ الدُّبَّاءَ مِنْ حَوَالَىِ الصَّحْفَةِ. قَالَ فَلَمْ أَزَلْ أُحِبُّ الدُّبَّاءَ مُنْذُ يَوْمَئِذٍ."
Bize Kuteybe b. Said, ona Malik b. Enes, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir:
"Bir terzi Rasulullah'ı (sav) kendi yaptığı bir yemeğe davet etmişti. Ben de Rasulullah (sav) ile birlikte bu yemeğe gitmiştim. Kendisine arpa ekmeği, içinde kabak ve kurutulmuş et bulunan yemek takdim edildi. Rasulullah'ın tabağın içindeki kabakları aradığını gördüm. O günden beri kabağı çok severim."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
5390, M005325
Hadis:
حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ بْنُ سَعِيدٍ عَنْ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ فِيمَا قُرِئَ عَلَيْهِ عَنْ إِسْحَاقَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى طَلْحَةَ أَنَّهُ سَمِعَ أَنَسَ بْنَ مَالِكٍ يَقُولُ:
"إِنَّ خَيَّاطًا دَعَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لِطَعَامٍ صَنَعَهُ. قَالَ أَنَسُ بْنُ مَالِكٍ فَذَهَبْتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى ذَلِكَ الطَّعَامِ فَقَرَّبَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خُبْزًا مِنْ شَعِيرٍ وَمَرَقًا فِيهِ دُبَّاءٌ وَقَدِيدٌ. قَالَ أَنَسٌ فَرَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَتَبَّعُ الدُّبَّاءَ مِنْ حَوَالَىِ الصَّحْفَةِ. قَالَ فَلَمْ أَزَلْ أُحِبُّ الدُّبَّاءَ مُنْذُ يَوْمَئِذٍ."
Tercemesi:
Bize Kuteybe b. Said, ona Malik b. Enes, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir:
"Bir terzi Rasulullah'ı (sav) kendi yaptığı bir yemeğe davet etmişti. Ben de Rasulullah (sav) ile birlikte bu yemeğe gitmiştim. Kendisine arpa ekmeği, içinde kabak ve kurutulmuş et bulunan yemek takdim edildi. Rasulullah'ın tabağın içindeki kabakları aradığını gördüm. O günden beri kabağı çok severim."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Eşribe 5325, /869
Senetler:
1. Enes b. Malik el-Ensarî (Enes b. Malik b. Nadr b. Damdam b. Zeyd b. Haram)
2. Ebu Yahya İshak b. Abdullah el-Ensârî (İshak b. Abdullah b. Zeyd b. Sehl)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Recâ Kuteybe b. Said es-Sekafi (Kuteybe b. Said b. Cemil b. Tarif)
Konular:
Adab, Davet, davete icabet etmek gerek
Adab, İkram, ikram reddedilmez
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
İkram, ikram etmek, paylaşmak
KTB, ADAB
Kültürel Hayat, yemek kültürü
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ قَالَ دَخَلْتُ أَنَا وَخَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْتَ مَيْمُونَةَ فَأُتِىَ بِضَبٍّ مَحْنُوذٍ فَأَهْوَى إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِيَدِهِ فَقَالَ بَعْضُ النِّسْوَةِ اللاَّتِى فِى بَيْتِ مَيْمُونَةَ أَخْبِرُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا يُرِيدُ أَنْ يَأْكُلَ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقُلْتُ أَحَرَامٌ هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ:
"لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ."
[قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3509, M005034
Hadis:
حَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى قَالَ قَرَأْتُ عَلَى مَالِكٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَبَّاسٍ قَالَ دَخَلْتُ أَنَا وَخَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْتَ مَيْمُونَةَ فَأُتِىَ بِضَبٍّ مَحْنُوذٍ فَأَهْوَى إِلَيْهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِيَدِهِ فَقَالَ بَعْضُ النِّسْوَةِ اللاَّتِى فِى بَيْتِ مَيْمُونَةَ أَخْبِرُوا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا يُرِيدُ أَنْ يَأْكُلَ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقُلْتُ أَحَرَامٌ هُوَ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ:
"لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ."
[قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ.]
Tercemesi:
Bize Yahya b. Yahya, ona Malik, ona İbn Şihab, ona Ebu Ümame b. Sehl b. Huneyf, ona da Abdullah b. Abbas şöyle rivayet etti: Ben ve Halid b. Velid, Rasulullah'la (sav) birlikte Meymune'nin evine girdik. Az sonra kızartılmış keler getirildi ve Rasulullah'la (sav) birlikte Meymune'nin evine girdik. Az sonra kızartılmış keler getirildi ve Rasulullah (sav) eliyle ona uzandı bunun üzerine Meymune'nin evinde bulunan kadınlardan biri; Rasulullah'a (sav) yemek istediği şeyi (ne olduğunu) haber verin dedi. Rasulullah da (sav) elini kaldırdı. Ben; bu haram mıdır ya Rasulullah dedim.
"Hayır lakin bu hayvan benim kavmimin toprağında yoktu bundan dolayı kendimi ondan tiksinir buluyorum" buyurdu.
[Halid demiş ki: Ben onu çekerek bir güzel yedim. Rasulullah da (sav) bakıyordu.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sayd ve'z-zebâih ve mâ yü'kelü mine'l-hayevân 5034, /829
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları
Hz. Peygamber, Kişiliği, Hayatı ve Örnekliği
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Yiyecekler, Eti Yenen Hayvanlar
Yiyecekler, eti yenmeyen hayvanlar
Yiyecekler, haram olanlar
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ "كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُحِبُّ الْحَلْوَاءَ وَالْعَسَلَ ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17520, B005599
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ "كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُحِبُّ الْحَلْوَاءَ وَالْعَسَلَ ."
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Ebu Şeybe, ona Ebu Üsame, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe şöyle demiştir:
"Peygamber (sav) tatlıyı ve balı severdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Eşribe 10, 2/428
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Kültürel Hayat, yemek kültürü
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى هِشَامٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَت
"كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُعْجِبُهُ الْحَلْوَاءُ وَالْعَسَلُ ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17541, B005614
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى هِشَامٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَت
"كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُعْجِبُهُ الْحَلْوَاءُ وَالْعَسَلُ ."
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Ebu Üsâme, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir:
"Peygamber (sav) tatlıyı ve balı çok severdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Eşribe 15, 2/430
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Kültürel Hayat, yemek kültürü
وَحَدَّثَنِى أَبُو بَكْرِ بْنُ النَّضْرِ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنِى وَقَالَ أَبُو بَكْرٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحِ بْنِ كَيْسَانَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ
"دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ وَهْىَ خَالَتُهُ فَقُدِّمَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَحْمُ ضَبٍّ جَاءَتْ بِهِ أُمُّ حُفَيْدٍ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ وَكَانَتْ تَحْتَ رَجُلٍ مِنْ بَنِى جَعْفَرٍ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَأْكُلُ شَيْئًا حَتَّى يَعْلَمَ مَا هُوَ."
[ثُمَّ ذَكَرَ بِمِثْلِ حَدِيثِ يُونُسَ]
[أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ سَيْفُ اللَّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ خَالَتُهُ وَخَالَةُ ابْنِ عَبَّاسٍ فَوَجَدَ عِنْدَهَا ضَبًّا مَحْنُوذًا قَدِمَتْ بِهِ أُخْتُهَا حُفَيْدَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ فَقَدَّمَتِ الضَّبَّ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ قَلَّمَا يُقَدَّمُ إِلَيْهِ طَعَامٌ حَتَّى يُحَدَّثَ بِهِ وَيُسَمَّى لَهُ فَأَهْوَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ إِلَى الضَّبِّ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنَ النِّسْوَةِ الْحُضُورِ أَخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا قَدَّمْتُنَّ لَهُ. قُلْنَ هُوَ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقَالَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ أَحَرَامٌ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ." قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ فَلَمْ يَنْهَنِى.]
[وَزَادَ فِى آخِرِ الْحَدِيثِ وَحَدَّثَهُ ابْنُ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ وَكَانَ فِى حَجْرِهَا.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3512, M005036
Hadis:
وَحَدَّثَنِى أَبُو بَكْرِ بْنُ النَّضْرِ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ أَخْبَرَنِى وَقَالَ أَبُو بَكْرٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحِ بْنِ كَيْسَانَ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ أَنَّهُ أَخْبَرَهُ أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ
"دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ بِنْتِ الْحَارِثِ وَهْىَ خَالَتُهُ فَقُدِّمَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لَحْمُ ضَبٍّ جَاءَتْ بِهِ أُمُّ حُفَيْدٍ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ وَكَانَتْ تَحْتَ رَجُلٍ مِنْ بَنِى جَعْفَرٍ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَأْكُلُ شَيْئًا حَتَّى يَعْلَمَ مَا هُوَ."
[ثُمَّ ذَكَرَ بِمِثْلِ حَدِيثِ يُونُسَ]
[أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ سَيْفُ اللَّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ خَالَتُهُ وَخَالَةُ ابْنِ عَبَّاسٍ فَوَجَدَ عِنْدَهَا ضَبًّا مَحْنُوذًا قَدِمَتْ بِهِ أُخْتُهَا حُفَيْدَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ فَقَدَّمَتِ الضَّبَّ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ قَلَّمَا يُقَدَّمُ إِلَيْهِ طَعَامٌ حَتَّى يُحَدَّثَ بِهِ وَيُسَمَّى لَهُ فَأَهْوَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ إِلَى الضَّبِّ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنَ النِّسْوَةِ الْحُضُورِ أَخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا قَدَّمْتُنَّ لَهُ. قُلْنَ هُوَ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقَالَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ أَحَرَامٌ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ." قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ فَلَمْ يَنْهَنِى.]
[وَزَادَ فِى آخِرِ الْحَدِيثِ وَحَدَّثَهُ ابْنُ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ وَكَانَ فِى حَجْرِهَا.]
Tercemesi:
Bana Ebu Bekir b. Nadr ve Abd b. Humeyd, ona Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası, ona Salih b. Keysan, ona Ebu Ümame b. Sehl, ona İbn Abbas, ona da Halid b. Velid haber verdi:
"Kendisi Rasulullah'a (sav) keler eti sunulmuş. Bunu Ümmü Hufeyd bt. Haris Necid'den getirmişmiş. Bu kadın Benî Cafer'den bir adamın nikahı altındaydı. Rasulullah (sav) ne olduğunu bilmedikçe bir şey yemezdi."
[Sonra ravi Yunus'un hadisi gibi anlatmış ve hadisin sonuna şunu ziyade etmiştir: Ona İbn Esam da Meymune'den naklen rivayet etmiş. Bu zat Meymune'nin terbiyesi altındaydı.]
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sayd ve'z-zebâih ve mâ yü'kelü mine'l-hayevân 5036, /829
Senetler:
()
Konular:
Avlanma, av hayvanları
Hayvanlar, hayvanlar hakkında övgü ve yergi
Hz. Peygamber, hanımları
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kültürel Hayat, yemek kültürü
Yiyecekler, Eti Yenen Hayvanlar
Yiyecekler, eti yenmeyen hayvanlar
وَحَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أُتِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَنَحْنُ فِى بَيْتِ مَيْمُونَةَ بِضَبَّيْنِ مَشْوِيَّيْنِ. بِمِثْلِ حَدِيثِهِمْ
[أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ سَيْفُ اللَّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ خَالَتُهُ وَخَالَةُ ابْنِ عَبَّاسٍ فَوَجَدَ عِنْدَهَا ضَبًّا مَحْنُوذًا قَدِمَتْ بِهِ أُخْتُهَا حُفَيْدَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ فَقَدَّمَتِ الضَّبَّ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ قَلَّمَا يُقَدَّمُ إِلَيْهِ طَعَامٌ حَتَّى يُحَدَّثَ بِهِ وَيُسَمَّى لَهُ فَأَهْوَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ إِلَى الضَّبِّ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنَ النِّسْوَةِ الْحُضُورِ أَخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا قَدَّمْتُنَّ لَهُ. قُلْنَ هُوَ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقَالَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ أَحَرَامٌ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ." قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ فَلَمْ يَنْهَنِى.]
وَلَمْ يَذْكُرْ يَزِيدَ بْنَ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3518, M005037
Hadis:
وَحَدَّثَنَا عَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى أُمَامَةَ بْنِ سَهْلِ بْنِ حُنَيْفٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أُتِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم وَنَحْنُ فِى بَيْتِ مَيْمُونَةَ بِضَبَّيْنِ مَشْوِيَّيْنِ. بِمِثْلِ حَدِيثِهِمْ
[أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ سَيْفُ اللَّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ خَالَتُهُ وَخَالَةُ ابْنِ عَبَّاسٍ فَوَجَدَ عِنْدَهَا ضَبًّا مَحْنُوذًا قَدِمَتْ بِهِ أُخْتُهَا حُفَيْدَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ فَقَدَّمَتِ الضَّبَّ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ قَلَّمَا يُقَدَّمُ إِلَيْهِ طَعَامٌ حَتَّى يُحَدَّثَ بِهِ وَيُسَمَّى لَهُ فَأَهْوَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ إِلَى الضَّبِّ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنَ النِّسْوَةِ الْحُضُورِ أَخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا قَدَّمْتُنَّ لَهُ. قُلْنَ هُوَ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقَالَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ أَحَرَامٌ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ." قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ فَلَمْ يَنْهَنِى.]
وَلَمْ يَذْكُرْ يَزِيدَ بْنَ الأَصَمِّ عَنْ مَيْمُونَةَ.
Tercemesi:
Bize Abd b. Humeyd, ona Abdürrezzak, ona Mamer, ona Zührî, ona Ebu Ümame b. Huneyf, ona da İbn Abbas şöyle haber verdi: Biz Meymune'nin evindeyken Peygamber'e (sav) iki kızartılmış keler getirdiler.
Hadis yukarıdakilerin hadisi gibi rivayet olunmuştur. Ravi; Yezid b. Esam'ın Meymune'den rivayetini anmamıştır.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sayd ve'z-zebâih ve mâ yü'kelü mine'l-hayevân 5037, /830
Senetler:
()
Konular:
Avlanma, av hayvanları
Hz. Peygamber, hanımları
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Kültürel Hayat, yemek kültürü
Yiyecekler, Eti Yenen Hayvanlar
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى هِشَامٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ:
"كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُعْجِبُهُ الْحَلْوَاءُ وَالْعَسَلُ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17787, B005682
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا أَبُو أُسَامَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى هِشَامٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ:
"كَانَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم يُعْجِبُهُ الْحَلْوَاءُ وَالْعَسَلُ."
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Ebu Üsâme, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir:
"Hz. Peygamber (sav) tatlıyı ve balı çok severdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tıb 4, 2/441
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Kültürel Hayat, yemek kültürü
وَحَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ اللَّيْثِ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ جَدِّى حَدَّثَنِى خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنِى سَعِيدُ بْنُ أَبِى هِلاَلٍ عَنِ ابْنِ الْمُنْكَدِرِ أَنَّ أَبَا أُمَامَةَ بْنَ سَهْلٍ أَخْبَرَهُ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى بَيْتِ مَيْمُونَةَ وَعِنْدَهُ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ بِلَحْمِ ضَبٍّ. فَذَكَرَ بِمَعْنَى حَدِيثِ الزُّهْرِىِّ
[أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ سَيْفُ اللَّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ خَالَتُهُ وَخَالَةُ ابْنِ عَبَّاسٍ فَوَجَدَ عِنْدَهَا ضَبًّا مَحْنُوذًا قَدِمَتْ بِهِ أُخْتُهَا حُفَيْدَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ فَقَدَّمَتِ الضَّبَّ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ قَلَّمَا يُقَدَّمُ إِلَيْهِ طَعَامٌ حَتَّى يُحَدَّثَ بِهِ وَيُسَمَّى لَهُ فَأَهْوَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ إِلَى الضَّبِّ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنَ النِّسْوَةِ الْحُضُورِ أَخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا قَدَّمْتُنَّ لَهُ. قُلْنَ هُوَ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقَالَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ أَحَرَامٌ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ." قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ فَلَمْ يَنْهَنِى.]
Öneri Formu
Hadis Id, No:
3523, M005038
Hadis:
وَحَدَّثَنَا عَبْدُ الْمَلِكِ بْنُ شُعَيْبِ بْنِ اللَّيْثِ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ جَدِّى حَدَّثَنِى خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ حَدَّثَنِى سَعِيدُ بْنُ أَبِى هِلاَلٍ عَنِ ابْنِ الْمُنْكَدِرِ أَنَّ أَبَا أُمَامَةَ بْنَ سَهْلٍ أَخْبَرَهُ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ أُتِىَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَهُوَ فِى بَيْتِ مَيْمُونَةَ وَعِنْدَهُ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ بِلَحْمِ ضَبٍّ. فَذَكَرَ بِمَعْنَى حَدِيثِ الزُّهْرِىِّ
[أَنَّ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ الَّذِى يُقَالُ لَهُ سَيْفُ اللَّهِ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ دَخَلَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَلَى مَيْمُونَةَ زَوْجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ خَالَتُهُ وَخَالَةُ ابْنِ عَبَّاسٍ فَوَجَدَ عِنْدَهَا ضَبًّا مَحْنُوذًا قَدِمَتْ بِهِ أُخْتُهَا حُفَيْدَةُ بِنْتُ الْحَارِثِ مِنْ نَجْدٍ فَقَدَّمَتِ الضَّبَّ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَكَانَ قَلَّمَا يُقَدَّمُ إِلَيْهِ طَعَامٌ حَتَّى يُحَدَّثَ بِهِ وَيُسَمَّى لَهُ فَأَهْوَى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ إِلَى الضَّبِّ فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنَ النِّسْوَةِ الْحُضُورِ أَخْبِرْنَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِمَا قَدَّمْتُنَّ لَهُ. قُلْنَ هُوَ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ. فَرَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ فَقَالَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ أَحَرَامٌ الضَّبُّ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَالَ: "لاَ وَلَكِنَّهُ لَمْ يَكُنْ بِأَرْضِ قَوْمِى فَأَجِدُنِى أَعَافُهُ." قَالَ خَالِدٌ فَاجْتَرَرْتُهُ فَأَكَلْتُهُ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْظُرُ فَلَمْ يَنْهَنِى.]
Tercemesi:
Bize Abdülmelik b. Şuayb b. Leys, ona babası, ona dedesi, ona Halid b. Yezid, ona Said b. Ebu Hilal, ona İbn Münkedir, ona da Ümame b. Sehl, ona da İbn Abbas şöyle haber verdi: Rasulullah'a (sav), Meymune'nin evinde ve yanında Halid b. Velid bulunduğu halde keler eti getirildi. Ve Zührî'nin hadisi manasında rivayette bulunmuştur.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sayd ve'z-zebâih ve mâ yü'kelü mine'l-hayevân 5038, /830
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları
Hz. Peygamber, sevdiği yemekler
Hz. Peygamber, vasıfları, şemaili, hasaisi
Kültürel Hayat, yemek kültürü
Yiyecekler, Eti Yenen Hayvanlar
Yiyecekler, eti yenmeyen hayvanlar