51 Kayıt Bulundu.
Giriş
Bize Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona Katade, ona Hasan, ona İmran b. Husayn, ona da İbn Mesud (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Bir gece Hz. Peygamber'in (sav) yanında çokça konuşmuştuk. Sonra sabah erkenden onun yanına gittik. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: Bu gece bana ümmetleri ile birlikte peygamberler gösterildi. Bir peygamber yanında üç kişi ile, diğer bir peygamber yanında beş on kişi ile, bir başkası yanında bir grup ile, bir diğer peygamber yanında kimse olmadan geçti. Sonunda Musa (as), beraberinde İsrail oğullarından bir cemaat ile yanımdan geçti. Onların (çokluğu) hoşuma gitti. 'Bunlar kimdir?' diye sordum, bana 'Beraberinde o İsrailoğulları ile birlikte geçen, kardeşin Musa'dır' diye cevap verildi. Bunu üzerine 'Benim ümmetim nerede?' diye sordum. Bana 'Sağ tarafa bak' denildi. Bir de baktım ki insanlarla dolu küçük bir tepe. Sonra 'Sol tarafa bak' denildi. Baktım ki ufuk insanlarla dolu. 'Bana razı oldun mu?' diye soruldu. Ben de 'Razı oldum Ya Rabbi, razı oldum Ya Rabbi' diye karşılık verdim. Ayrıca bana, 'Bunlarla birlikte yetmiş bin kişi hesapsız bir şekilde cennete girer' denildi. Peygamber (sav), 'Anam babam size feda olsun, güç yetirebilirseniz yetmiş bin kişi içinde yer almaya çalışın, eğer başaramazsanız küçük tepedeki topluluk içinde yer alın, onu da yapamazsanız ufuktaki insanlar içinde yer alın. Ben orada birbirini iten insanlar gördüm' dedi. Bunun üzerine Ukkâşe b. Mıhsan ayağa kalktı ve 'Beni yetmiş bin kişi içinde kılması için Allah'a dua et' dedi. Rasulullah (sav) dua etti. Sonra başka bir adam kalktı ve o da 'Beni de onlardan kılması için Allah'a dua et' dedi. Hz. Peygamber (sav), 'Bu hususta Ukkâşe seni geçti' buyurdu. Sonra biz kendi aramızda 'Bu yetmiş bin kişi kimdir?' diye konuştuk. Onların Müslüman olarak doğmuş ve şirk koşmadan ölen kimseler olduğunu söyledik. Bizim bu sözümüz Peygamber'e (sav) ulaşınca 'Onlar, ateşle dağlama yapmayan, rukye yapmayan ve uğursuzluk telakkisine inanmayan, onlar ancak rablerine tevekkül edenlerdir' buyurdu."
Açıklama: Rukye okuyup üfleyerek şifa ummaktır. Bu hadisin son kısmında tedavi için kullanılan şeylerin doğrudan etki sahibi değil, vasıta olduğuna işaret vardır. Hastalığı da, musibeti de, uğursuzluğu da asıl yaratan Allah'tır. Mümin tedavi olurken asıl şifayı Allah'tan bekler ve ona tevekkül eder. Yoksa kasıt tedaviyi reddetmek değildir.
Bana Abdullah b. Muhammed, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Hemmâm, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) haber verdiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Eyyûb (as) çıplak olarak yıkandığı sırada üzerine altından çekirgeler düştü. Eyyûb (as), onları toplayıp elbisesinin içine doldurmaya başlayınca, Rabbi ona “Yâ Eyyûb! Ben seni bu gördüklerine ihtiyaç duymayacak şekilde zengin kılmadım mı?” diye seslendi. Eyyûb (as) da “evet, izzetine yemin ederim ki, beni zengin kıldın, fakat ben senin lütfettiğin bereketten uzak duramam” dedi."
Bize Muhammed b. Alâ, ona İbn Mubârak, ona Ma'mer, ona Hemmâm b. Münebbih, ona da Ebu Hureyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:, "Peygamberlerden biri bir gazaya çıktı ve kavmine ‘Bana şu kimseler katılmasın: Henüz nikâh kıydığı bir kadınla zifafa girmemiş olan kimse; ev inşa etmiş de henüz çatısını örtmemiş olan kimse; koyun ya da gebe deve satın almış olup da onların doğumunu bekleyen kimse' dedi. Sonra savaşa çıktı. İkindi vakti ya da ona yakın bir zamanda fethedeceği yere ulaştı. Güneşe 'Sen de emir kulusun, ben de. Allah'ım, güneşi bizim için durdur' dedi. Bunun üzerine güneş durduruldu ve Allah o orduya zafer nasip etti. Sonra ganimetler toplandı. Ateş gelerek onları yakmak istedi — ki bu, önceki ümmetlerde ganimetlerin helâl olmasının göstergesiydi — fakat ateş ganimetleri yakmadı. Bunun üzerine peygamber 'Şüphesiz aranızda ihanet (ganimet malından gizlice alınmış bir şey) vardır. Her kabileden bir adam gelip bana biat etsin' dedi. Biat esnasında bir adamın eli onun eline yapıştı. Bunun üzerine 'Sizin aranızda ihanet var. Şimdi de senin kabilen gelip biat etsin’ dedi. Bu kez iki ya da üç kişinin eli onun eline yapıştı. Yine 'Sizin aranızda ihanet var' dedi. Sonra, sığır başı büyüklüğünde altından yapılmış bir baş getirdiler ve onu ortaya koydular. Bunun üzerine ateş geldi ve onu yaktı. Sonra Rasulullah (sav) 'Allah bize ganimetleri helâl kıldı. Zira bizim zaafımızı ve acizliğimizi gördü, bunun üzerine onları bizim için helâl kıldı' buyurdu."
O, İsrailoğullarına bir elçi olacak (ve onlara şöyle diyecek:) Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah’ın izni ile o kuş oluverir. Yine Allah’ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim. Ayrıca evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer inanan kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır.
"Doğrusu Allah bize, (gökten inen) ateşin yiyeceği (yakıp kor edeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" diyenlere şöyle de: Size, benden önce mucizelerle, (özellikle) dediğiniz (mucize) ile nice peygamberler geldi. Eğer doğru insanlar iseniz, ya onları niçin öldürdünüz?