785 Kayıt Bulundu.
Bize Amr b. Yezid, ona Behz b. Esed, ona Şube, ona Hakem, ona İbrahim, ona da Esved şöyle rivayet etmiştir: "Aişe Berîre’yi satın alıp azat etmek istedi, fakat (Berîre’nin) sahipleri, velâyet hakkının kendilerinde kalmasını şart koştular. Hz. Âişe bu durumu Rasulullah’a (sav) anlattı. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ‘Onu satın al ve azat et. Çünkü velâyet hakkı, azat edene aittir’ buyurdu. Berîre azat edilince, evliliğini devam ettirme konusunda tercih kendisine bırakıldı. Sonra Rasulullah’a (sav) bir et getirildi. Kendisine ‘Bu et, Berîre’ye verilen sadakadan (kalan bir parça)’ denildi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ‘bu et, ona sadakadır ama bize hediye olarak gelmiştir’ buyurdu. Berîre’nin eşi hür bir adamdı."
Açıklama: Velâ hakkı, azad edilen kölenin nesep yönünden varisleri bulunmaması durumunda azad eden kişinin ona miraşçı olmasıdır.
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe ve Ebu Küreyb, onlara Veki'; (T) Bize Muhammed b. Müsenna ve İbn Beşşâr, o ikisine Muhammed b. Cafer, ona Şube; (T) Bize Ubeydullah b. Muâz el-Anberî, ona babası, ona Şube, ona Amr b. Mürre, ona Mürre, ona da Ebu Musa'nın rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Erkeklerden çok kimse olgunluğa ulaştı. Kadınlardan ise İmran'ın kızı Meryem ve Firavunun karısı Asiye'den başka kimse kemâl derecesine ulaşmadı. Aişe'nin diğer kadınlara üstünlüğü de şüphesiz, tiridin diğer yemeklere üstünlüğü gibidir."
Bize Halef b. Hişam ve Ebu Rabî', onlara Hammad b. Zeyd, ona Hişam, ona babası (Urve b. Zübeyir), ona da Aişe (r.anha) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (sav) bana; "seni, üç gece rüyamda gördüm. Bir melek, seni ipekten bir bez parçasına sarılı halde bana getirip bu senin eşindir diyor. Yüzünden örtüyü açtığımda bir de baktım ki, o sensin. O sırada ben, eğer bu Allah tarafından bana gösterilmiş ise Allah bunu gerçekleştirir diyorum."
Bize İbn Nümeyr, ona İbn İdris; (T) Bize Ebu Küreyb, ona Ebu Üsame, onlara da Hişam, bu isnadla hadisin bir benzerini rivayet etmiştir.
Bize Muhammed b. Müsennâ, ona Abdülvehhab b. Abdülmecid, ona Habib el-Muallim, ona Atâ, ona da Câbir b. Abdullah şöyle söylemiştir: Peygamber (sav) ve ashabı hac niyetiyle ihrama girip telbiye getirdi. İhrama girdiklerinde Hz. Peygamber ile Talha'dan başka kimsenin yanında kurbanı yoktu. Bir de Yemen'den gelmiş olan Ali'nin yanında kurbanı vardı. Hz. Ali, ben Hz. Peygamber'in (sav) ihrama girdiği gibi ihrama girip telbiye ettim, demişti. (Mekke'ye geldiğimizde) Hz. Peygamber (sav), ashabına (İhrama girerken niyet ettikleri) haccı umreye çevirmelerine, Kabe'yi tavaf etmelerine, sonra saçlarını kısaltmalarına ve ihramdan çıkmalarına izin verdi. Yalnız yanlarında kurbanı olanların ihramdan çıkmamalarını emretti. (Bu duruma şaşıran sahabiler:) 'Biz, uzuvlarımız meni damlatır (yani ihramsız ve yasaksız) halde Mina'ya gideceğiz (de Peygamber ihramlı kalacak)!' dediler. Onların bu sözü Hz. Peygamber'e ulaşınca o şöyle buyurdu: "Yaşadığımız aynı durumlarla gelecekte karşılaşsam ben hedy kurbanı getirmem. Yanımda kurbanlık bulunmasaydı ihramdan da kesinlikle çıkardım." (Bu sırada) Hz. Aişe hayız oldu. Hac uygulamalarının hepsini yerine getirdi sadece Kabe'yi tavaf etmedi. Hayızdan temizlenince Kabe'yi de tavaf etti. Ardından, Ey Allah'ın Rasulü! Sizler bir umre ve bir hac ile döneceksiniz. Ben bir hac ile mi döneceğim? dedi. Hz. Peygamber (sav) "Abdurrahman b. Ebu Bekir'e Aişe ile birlikte Ten'îm'e kadar çıkmasını emretti." Böylece Aişe hacdan sonra zilhicce ayının içinde bir umre yaptı. Ve Süraka b. Malik b. Cu'şum, Hz. Peygamber (sav) Akabe'de Akabe Cemresi'ne taş atarken Peygamber'e yetişti ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Hac aylarında umre yapma işi sadece sizlere mi mahsustur? diye sordu. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Hayır, kıyamete kadar bu böyledir."