Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ile Muhammed b. Ebî Ömer, onlara Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdillâh b. Ebî Sevr, ona da İbni Abbas şunları söylemiş:
Hz. Peygamber'in (sav) zevcelerinden, haklarında Allah Teâlâ'nın:'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadının kimler olduğunu Ömer'e sormaya arzu eder dururdum. Nihayet Ömer hacca gitti. Onunla birlikte ben de hacca gittim. Biraz yol aldıktan sonra Ömer saptı. Elimde su tulumu olduğu halde onunla birlikte ben de saptım. Ömer (ra) (tuvalet) ihtiyacını giderdi; sonra yanıma geldi. Ellerine su döktüm; abdest aldı. (O zaman): Ey müminlerin emiri, Peygamber'in (sav) zevcelerinden kendilerine yüce Allah'ın 'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer: Şaşarım sana ey İbn Abbas, Onlar Hafsa ile Aişe'dir; cevabını verdi. (Zührî dedi ki: Vallahi Ömer, İbni Abbâs'ın sorduğu suâlden hoşlanmamış ve (hoşlanmadığını da) gizlememiştir.) Bundan sonra Ömer, hadîsi rivayete başladı, dedi ki:
Biz, Kureyş topluluğu erkekleri kadınlara baskın gelen bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın gelen bir topluluk bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından bu özelliği almaya başladılar. Benim evim Avâlî'deki Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesinde idi. Bir gün karıma kızdım. Bir de baktım bana cevap veriyor. Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermemden neden hoşlanmıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona cevap veriyorlar da (bâzan) biri bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor, dedi. Bunun üzerine oradan ayrılarak (kızım) Hafsa'nın yanına gittim ve ona: Sen Rasulullah'a (sav) cevap mı veriyorsun? dedim. Hafsa: Evet, cevâbını verdi. Sizden biriniz onu bütün gün akşama kadar terk ediyor (konuşmuyor) mu? diye sordum. (Yine) Evet, cevâbını verdi. Dedim ki: Sizden bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir. Biriniz Resulü Ekrem'in (sav) gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazâb etmeyeceğinden emîn olabiliyor mu? Şu halde böylesi helak olmuş demektir. Sen Rasulullah'a (sav) kafa tutma, ondan bir şey de isteme! Aklına geleni benden iste! Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! (Ömer burada Âişe'yi kasdetmiştir. Sonra devamla) demiştir ki:
Benim Ensardan bir komşum vardı. Rasulullah'ın (sav) yanıma gitmek hususunda onunla nöbetleşirdik. Bir gün o gider, bir gün ben giderdim. Bu suretle bâzan vahiy haberini ve diğer haberleri o bana getirir; bâzan da ben ona getirirdim. Aramızda Gassânlılar bizimle harb etmek için atlarını nallatıyor; diye konuşurduk. Derken dostum Rasulullah'ın (sav) yanına gitti. Sonra yatsı zamanında bana gelerek kapımı çaldı ve bana seslendi. Yanına çıktım. Büyük bir hâdise olmuş dedi. Ben: Ne o? Yoksa Gassânlılar mı gelmiş? diye sordum. Hayır; ondan daha büyük ve uzun!.. Hz. Peygamber (sav) hanımlarını boşamış!.. dedi. Yazık! Hafsa mahvoldu, ben bunun olacağını biliyordum dedim.
Sabah namazını kıldığım gibi elbisemi kuşandım; sonra giderek Hafsa'nın yanma girdim. Hafsa ağlıyordu. Rasulullah (sav) sizi boşadı mı? diye sordum. Bilmiyorum; işte kendisi! Şu yüksekçe odaya çekilmiştir, dedi. Bunun üzerine onun (Hz. Peygamber'in) siyah bir kölesinin yanına gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle hemen içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim, ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine oradan çekilerek minberin yanına gittim ve oturdum. Bir de ne göreyim! Orada bir cemaat oturuyorlar; bâzıları da ağlıyor!.. Biraz oturdum. Sonra hislerim bana galebe çaldı ve (tekrar) köleye gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim; ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine geri döndüm.
Az sonra baktım köle beni çağırıyor! İçeri gir; sana izin verdiler. dedi. Artık içeri girdim. Ve Rasulullah'a (sav) selâm verdim. Baktım, dokuma bir hasır üzerine yaslanmış: hasır yan tarafında iz bırakmış. Yâ Rasûlâllah. hanımlarını boşadın mı? dedim. Mübarek başını bana doğru kaldırarak "Hayır" cevâbını verdi. Bunun üzerine ben şunları söyledim: Allahü ekber! Bizi bir görse idin yâ Rasûlâllah! Biz Kureyş cemaati kadınlara baskın olan bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın olan bir kavim bulduk. Az zaman sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmaya başladılar. Derken bir gün karıma kızdım. Bir de baktım, bana kafa tutuyor! Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermeme neden kızıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) birisi bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor; dedi. Onlardan bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir; hiç biri Rasulullah'ın (sav) gazabından dolayı yüce Allah'ın kendisine gazab etmeyeceğinden emin olabilir mi? O halde muhakkak helak olmuştur, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümsedi. Ben (sözüme devamla) dedim ki:
Yâ Rasûlâllah, Hafsa'nın yanına girdim de (ona) şunları söyledim: Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! Rasulullah (sav) bir daha gülümsedi. (Bunun üzerine) Seninle sohbet edebilir (içeri girip oturabilir) miyim yâ Rasûlâllah? dedim."Evet" cevâbını verdi. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldırarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim ve: Yâ Rasûlâllah, Allah'a duâ et de ümmetine bol rızık ihsan eylesin. İranlılarla Romalılar Allah'a tapmadıkları halde onlara bol rızklar ihsan eylemiştir, dedim. Bunun üzerine doğrularak oturdu ve: "Sen şüphede misin ey Hattâb'ın oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında peşin verilen bir kavimdirler." buyurdu. (Bunun üzerine) Benim için mağfiret dile yâ Rasûlâllah, dedim. Rasulullah (sav) zevcelerine pek ziyade gücendiğinden bir ay yanlarına girmemeye yemin etmişti. Nihayet yüce Allah kendisini (sav) (bu konuda) uyardı.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
277068, M003695-2
Hadis:
وَحَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ الْحَنْظَلِىُّ وَمُحَمَّدُ بْنُ أَبِى عُمَرَ - وَتَقَارَبَا فِى لَفْظِ الْحَدِيثِ - قَالَ ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا وَقَالَ إِسْحَاقُ أَخْبَرَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى ثَوْرٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ لَمْ أَزَلْ حَرِيصًا أَنْ أَسْأَلَ عُمَرَ عَنِ الْمَرْأَتَيْنِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَيْنِ قَالَ اللَّهُ تَعَالَى ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ) حَتَّى حَجَّ عُمَرُ وَحَجَجْتُ مَعَهُ فَلَمَّا كُنَّا بِبَعْضِ الطَّرِيقِ عَدَلَ عُمَرُ وَعَدَلْتُ مَعَهُ بِالإِدَاوَةِ فَتَبَرَّزَ ثُمَّ أَتَانِى فَسَكَبْتُ عَلَى يَدَيْهِ فَتَوَضَّأَ فَقُلْتُ يَا أَمِيرَ الْمُؤْمِنِينَ مَنِ الْمَرْأَتَانِ مِنْ أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم اللَّتَانِ قَالَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ لَهُمَا ( إِنْ تَتُوبَا إِلَى اللَّهِ فَقَدْ صَغَتْ قُلُوبُكُمَا ) قَالَ عُمَرُ وَاعَجَبًا لَكَ يَا ابْنَ عَبَّاسٍ - قَالَ الزُّهْرِىُّ كَرِهَ وَاللَّهِ مَا سَأَلَهُ عَنْهُ وَلَمْ يَكْتُمْهُ - قَالَ هِىَ حَفْصَةُ وَعَائِشَةُ . ثُمَّ أَخَذَ يَسُوقُ الْحَدِيثَ قَالَ كُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ قَوْمًا نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ - قَالَ - وَكَانَ مَنْزِلِى فِى بَنِى أُمَيَّةَ بْنِ زَيْدٍ بِالْعَوَالِى فَتَغَضَّبْتُ يَوْمًا عَلَى امْرَأَتِى فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ أَنْ تُرَاجِعَنِى . فَقَالَتْ مَا تُنْكِرُ أَنْ أُرَاجِعَكَ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . فَانْطَلَقْتُ فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَقُلْتُ أَتُرَاجِعِينَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ نَعَمْ . فَقُلْتُ أَتَهْجُرُهُ إِحْدَاكُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ قَالَتْ نَعَمْ . قُلْتُ قَدْ خَابَ مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ مِنْكُنَّ وَخَسِرَ أَفَتَأْمَنُ إِحْدَاكُنَّ أَنْ يَغْضَبَ اللَّهُ عَلَيْهَا لِغَضَبِ رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هِىَ قَدْ هَلَكَتْ لاَ تُرَاجِعِى رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تَسْأَلِيهِ شَيْئًا وَسَلِينِى مَا بَدَا لَكِ وَلاَ يَغُرَّنَّكِ أَنْ كَانَتْ جَارَتُكِ هِىَ أَوْسَمَ وَأَحَبَّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْكِ - يُرِيدُ عَائِشَةَ - قَالَ وَكَانَ لِى جَارٌ مِنَ الأَنْصَارِ فَكُنَّا نَتَنَاوَبُ النُّزُولَ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَيَنْزِلُ يَوْمًا وَأَنْزِلُ يَوْمًا فَيَأْتِينِى بِخَبَرِ الْوَحْىِ وَغَيْرِهِ وَآتِيهِ بِمِثْلِ ذَلِكَ وَكُنَّا نَتَحَدَّثُ أَنَّ غَسَّانَ تُنْعِلُ الْخَيْلَ لِتَغْزُوَنَا فَنَزَلَ صَاحِبِى ثُمَّ أَتَانِى عِشَاءً فَضَرَبَ بَابِى ثُمَّ نَادَانِى فَخَرَجْتُ إِلَيْهِ فَقَالَ حَدَثَ أَمْرٌ عَظِيمٌ . قُلْتُ مَاذَا أَجَاءَتْ غَسَّانُ قَالَ لاَ بَلْ أَعْظَمُ مِنْ ذَلِكَ وَأَطْوَلُ طَلَّقَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم نِسَاءَهُ . فَقُلْتُ قَدْ خَابَتْ حَفْصَةُ وَخَسِرَتْ قَدْ كُنْتُ أَظُنُّ هَذَا كَائِنًا حَتَّى إِذَا صَلَّيْتُ الصُّبْحَ شَدَدْتُ عَلَىَّ ثِيَابِى ثُمَّ نَزَلْتُ فَدَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ وَهْىَ تَبْكِى فَقُلْتُ أَطَلَّقَكُنَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ لاَ أَدْرِى هَا هُوَ ذَا مُعْتَزِلٌ فِى هَذِهِ الْمَشْرُبَةِ . فَأَتَيْتُ غُلاَمًا لَهُ أَسْوَدَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَصَمَتَ فَانْطَلَقْتُ حَتَّى انْتَهَيْتُ إِلَى الْمِنْبَرِ فَجَلَسْتُ فَإِذَا عِنْدَهُ رَهْطٌ جُلُوسٌ يَبْكِى بَعْضُهُمْ فَجَلَسْتُ قَلِيلاً ثُمَّ غَلَبَنِى مَا أَجِدُ ثُمَّ أَتَيْتُ الْغُلاَمَ فَقُلْتُ اسْتَأْذِنْ لِعُمَرَ . فَدَخَلَ ثُمَّ خَرَجَ إِلَىَّ . فَقَالَ قَدْ ذَكَرْتُكَ لَهُ فَصَمَتَ . فَوَلَّيْتُ مُدْبِرًا فَإِذَا الْغُلاَمُ يَدْعُونِى فَقَالَ ادْخُلْ فَقَدْ أَذِنَ لَكَ فَدَخَلْتُ فَسَلَّمْتُ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هُوَ مُتَّكِئٌ عَلَى رَمْلِ حَصِيرٍ قَدْ أَثَّرَ فِى جَنْبِهِ فَقُلْتُ أَطَلَّقْتَ يَا رَسُولَ اللَّهِ نِسَاءَكَ فَرَفَعَ رَأْسَهُ إِلَىَّ وَقَالَ " لاَ " . فَقُلْتُ اللَّهُ أَكْبَرُ لَوْ رَأَيْتَنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَكُنَّا مَعْشَرَ قُرَيْشٍ قَوْمًا نَغْلِبُ النِّسَاءَ فَلَمَّا قَدِمْنَا الْمَدِينَةَ وَجَدْنَا قَوْمًا تَغْلِبُهُمْ نِسَاؤُهُمْ فَطَفِقَ نِسَاؤُنَا يَتَعَلَّمْنَ مِنْ نِسَائِهِمْ فَتَغَضَّبْتُ عَلَى امْرَأَتِى يَوْمًا فَإِذَا هِىَ تُرَاجِعُنِى فَأَنْكَرْتُ أَنْ تُرَاجِعَنِى . فَقَالَتْ مَا تُنْكِرُ أَنْ أُرَاجِعَكَ فَوَاللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم لَيُرَاجِعْنَهُ وَتَهْجُرُهُ إِحْدَاهُنَّ الْيَوْمَ إِلَى اللَّيْلِ . فَقُلْتُ قَدْ خَابَ مَنْ فَعَلَ ذَلِكَ مِنْهُنَّ وَخَسِرَ أَفَتَأْمَنُ إِحْدَاهُنَّ أَنْ يَغْضَبَ اللَّهُ عَلَيْهَا لِغَضَبِ رَسُولِهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هِىَ قَدْ هَلَكَتْ فَتَبَسَّمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللَّهِ قَدْ دَخَلْتُ عَلَى حَفْصَةَ فَقُلْتُ لاَ يَغُرَّنَّكِ أَنْ كَانَتْ جَارَتُكِ هِىَ أَوْسَمُ مِنْكِ وَأَحَبُّ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْكِ . فَتَبَسَّمَ أُخْرَى فَقُلْتُ أَسْتَأْنِسُ يَا رَسُولَ اللَّهِ . قَالَ " نَعَمْ " . فَجَلَسْتُ فَرَفَعْتُ رَأْسِى فِى الْبَيْتِ فَوَاللَّهِ مَا رَأَيْتُ فِيهِ شَيْئًا يَرُدُّ الْبَصَرَ إِلاَّ أُهُبًا ثَلاَثَةً فَقُلْتُ ادْعُ اللَّهَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَنْ يُوَسِّعَ عَلَى أُمَّتِكَ فَقَدْ وَسَّعَ عَلَى فَارِسَ وَالرُّومِ وَهُمْ لاَ يَعْبُدُونَ اللَّهَ فَاسْتَوَى جَالِسًا ثُمَّ قَالَ " أَفِى شَكٍّ أَنْتَ يَا ابْنَ الْخَطَّابِ أُولَئِكَ قَوْمٌ عُجِّلَتْ لَهُمْ طَيِّبَاتُهُمْ فِى الْحَيَاةِ الدُّنْيَا " . فَقُلْتُ اسْتَغْفِرْ لِى يَا رَسُولَ اللَّهِ . وَكَانَ أَقْسَمَ أَنْ لاَ يَدْخُلَ عَلَيْهِنَّ شَهْرًا مِنْ شِدَّةِ مَوْجِدَتِهِ عَلَيْهِنَّ . حَتَّى عَاتَبَهُ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ .
Tercemesi:
Bize İshâk b. İbrahim el-Hanzalî ile Muhammed b. Ebî Ömer, onlara Abdürrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Ubeydullah b. Abdillâh b. Ebî Sevr, ona da İbni Abbas şunları söylemiş:
Hz. Peygamber'in (sav) zevcelerinden, haklarında Allah Teâlâ'nın:'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadının kimler olduğunu Ömer'e sormaya arzu eder dururdum. Nihayet Ömer hacca gitti. Onunla birlikte ben de hacca gittim. Biraz yol aldıktan sonra Ömer saptı. Elimde su tulumu olduğu halde onunla birlikte ben de saptım. Ömer (ra) (tuvalet) ihtiyacını giderdi; sonra yanıma geldi. Ellerine su döktüm; abdest aldı. (O zaman): Ey müminlerin emiri, Peygamber'in (sav) zevcelerinden kendilerine yüce Allah'ın 'İkiniz de Allah’a tövbe ederseniz (çok iyi olur), çünkü kalpleriniz eğrilmişti.' buyurduğu iki kadın kimlerdir? dedim. Ömer: Şaşarım sana ey İbn Abbas, Onlar Hafsa ile Aişe'dir; cevabını verdi. (Zührî dedi ki: Vallahi Ömer, İbni Abbâs'ın sorduğu suâlden hoşlanmamış ve (hoşlanmadığını da) gizlememiştir.) Bundan sonra Ömer, hadîsi rivayete başladı, dedi ki:
Biz, Kureyş topluluğu erkekleri kadınlara baskın gelen bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın gelen bir topluluk bulduk. Az sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından bu özelliği almaya başladılar. Benim evim Avâlî'deki Benî Ümeyye b. Zeyd mahallesinde idi. Bir gün karıma kızdım. Bir de baktım bana cevap veriyor. Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermemden neden hoşlanmıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona cevap veriyorlar da (bâzan) biri bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor, dedi. Bunun üzerine oradan ayrılarak (kızım) Hafsa'nın yanına gittim ve ona: Sen Rasulullah'a (sav) cevap mı veriyorsun? dedim. Hafsa: Evet, cevâbını verdi. Sizden biriniz onu bütün gün akşama kadar terk ediyor (konuşmuyor) mu? diye sordum. (Yine) Evet, cevâbını verdi. Dedim ki: Sizden bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir. Biriniz Resulü Ekrem'in (sav) gazabından dolayı Allah'ın kendisine gazâb etmeyeceğinden emîn olabiliyor mu? Şu halde böylesi helak olmuş demektir. Sen Rasulullah'a (sav) kafa tutma, ondan bir şey de isteme! Aklına geleni benden iste! Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! (Ömer burada Âişe'yi kasdetmiştir. Sonra devamla) demiştir ki:
Benim Ensardan bir komşum vardı. Rasulullah'ın (sav) yanıma gitmek hususunda onunla nöbetleşirdik. Bir gün o gider, bir gün ben giderdim. Bu suretle bâzan vahiy haberini ve diğer haberleri o bana getirir; bâzan da ben ona getirirdim. Aramızda Gassânlılar bizimle harb etmek için atlarını nallatıyor; diye konuşurduk. Derken dostum Rasulullah'ın (sav) yanına gitti. Sonra yatsı zamanında bana gelerek kapımı çaldı ve bana seslendi. Yanına çıktım. Büyük bir hâdise olmuş dedi. Ben: Ne o? Yoksa Gassânlılar mı gelmiş? diye sordum. Hayır; ondan daha büyük ve uzun!.. Hz. Peygamber (sav) hanımlarını boşamış!.. dedi. Yazık! Hafsa mahvoldu, ben bunun olacağını biliyordum dedim.
Sabah namazını kıldığım gibi elbisemi kuşandım; sonra giderek Hafsa'nın yanma girdim. Hafsa ağlıyordu. Rasulullah (sav) sizi boşadı mı? diye sordum. Bilmiyorum; işte kendisi! Şu yüksekçe odaya çekilmiştir, dedi. Bunun üzerine onun (Hz. Peygamber'in) siyah bir kölesinin yanına gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle hemen içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim, ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine oradan çekilerek minberin yanına gittim ve oturdum. Bir de ne göreyim! Orada bir cemaat oturuyorlar; bâzıları da ağlıyor!.. Biraz oturdum. Sonra hislerim bana galebe çaldı ve (tekrar) köleye gelerek: Ömer için izin iste! dedim. Köle içeri girdi. Sonra benim yanıma çıkarak: Ona senin geldiğini söyledim; ama ses çıkarmadı, dedi. Bunun üzerine geri döndüm.
Az sonra baktım köle beni çağırıyor! İçeri gir; sana izin verdiler. dedi. Artık içeri girdim. Ve Rasulullah'a (sav) selâm verdim. Baktım, dokuma bir hasır üzerine yaslanmış: hasır yan tarafında iz bırakmış. Yâ Rasûlâllah. hanımlarını boşadın mı? dedim. Mübarek başını bana doğru kaldırarak "Hayır" cevâbını verdi. Bunun üzerine ben şunları söyledim: Allahü ekber! Bizi bir görse idin yâ Rasûlâllah! Biz Kureyş cemaati kadınlara baskın olan bir kavim idik. Medine'ye geldiğimizde (orada) kadınları kendilerine baskın olan bir kavim bulduk. Az zaman sonra bizim kadınlarımız da onların kadınlarından huy kapmaya başladılar. Derken bir gün karıma kızdım. Bir de baktım, bana kafa tutuyor! Bana karşı söz söylemesinden hoşlanmadım. Karım: Benim sana karşılık vermeme neden kızıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber'in (sav) zevceleri bile ona kafa tutuyorlar da (bâzan) birisi bütün gün akşama kadar kendisini terk ediyor; dedi. Onlardan bunu yapan muhakkak kendine yazık etmiştir; hiç biri Rasulullah'ın (sav) gazabından dolayı yüce Allah'ın kendisine gazab etmeyeceğinden emin olabilir mi? O halde muhakkak helak olmuştur, dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümsedi. Ben (sözüme devamla) dedim ki:
Yâ Rasûlâllah, Hafsa'nın yanına girdim de (ona) şunları söyledim: Sakın ortağının Rasulullah (sav) nezdinde senden daha güzel ve daha sevgili olması seni aldatmasın! Rasulullah (sav) bir daha gülümsedi. (Bunun üzerine) Seninle sohbet edebilir (içeri girip oturabilir) miyim yâ Rasûlâllah? dedim."Evet" cevâbını verdi. Ben de oturdum. Müteakiben başımı kaldırarak içeriye bir göz gezdirdim. Vallahi içeride üç deriden başka göze dokunur bir şey göremedim ve: Yâ Rasûlâllah, Allah'a duâ et de ümmetine bol rızık ihsan eylesin. İranlılarla Romalılar Allah'a tapmadıkları halde onlara bol rızklar ihsan eylemiştir, dedim. Bunun üzerine doğrularak oturdu ve: "Sen şüphede misin ey Hattâb'ın oğlu? Onlar iyi amellerinin karşılığı kendilerine dünya hayatında peşin verilen bir kavimdirler." buyurdu. (Bunun üzerine) Benim için mağfiret dile yâ Rasûlâllah, dedim. Rasulullah (sav) zevcelerine pek ziyade gücendiğinden bir ay yanlarına girmemeye yemin etmişti. Nihayet yüce Allah kendisini (sav) (bu konuda) uyardı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Talak 3695, /605
Senetler:
1. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Adevî (Ömer b. Hattab b. Nüfeyl b. Abdüluzza)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ubeydullah b. Abdullah el-Kuraşi (Abdullah b. Abdullah b. Ebu Sevr)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
6. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
7. Muhammed b. Ebu Ömer el-Adenî (Muhammed b. Yahya b. Ebu Ömer)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları Hz. Hafsa
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarını muhayyer bırakması
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
Kadın, Hz. Peygamber döneminde
Komşuluk, komşuluk ilişkileri
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
حدثنا عبد الله بن يزيد قال حدثنا عبد الرحمن بن زياد قال حدثني عمارة بن غراب أن عمة له حدثته أنها : سألت عائشة أم المؤمنين رضي الله عنها فقالت إن زوج إحدانا يريدها فتمنعه نفسها إما أن تكون غضبى أو لم تكن نشيطة فهل علينا في ذلك من حرج قالت نعم إن من حقه عليك أن لو أرادك وأنت على قتب لم تمنعيه قالت قلت لها إحدانا تحيض وليس لها ولزوجها إلا فراش واحد أو لحاف واحد فكيف تصنع قالت لتشد عليها إزارها ثم تنام معه فله ما فوق ذلك مع أنى سوف أخبرك ما صنع النبي صلى الله عليه وسلم إنه كانت ليلتى منه فطحنت شيئا من شعير فجعلت له قرصا فدخل فرد الباب ودخل إلى المسجد وكان إذا أراد أن ينام أغلق الباب وأوكأ القربة وأكفأ القدح وأطفأ المصباح فانتظرته أن ينصرف فأطعمه القرص فلم ينصرف حتى غلبني النوم وأوجعه البرد فأتاني فأقامني ثم قال أدفئيني أدفئينى فقلت له إني حائض فقال وإن اكشفي عن فخذيك فكشفت له عن فخذى فوضع خده ورأسه على فخذى حتى دفيء فأقبلت شاه لجارنا داجنة فدخلت ثم عمدت إلى القرص فأخذته ثم أدبرت به قالت وقلقت عنه واستيقظ النبي صلى الله عليه وسلم فبادرتها إلى الباب فقال النبي صلى الله عليه وسلم خذى ما أدركت من قرصك ولا تؤذى جارك في شاته
Açıklama: وأنت على قتب için iki yorum vardır:
1-Araplarda doğumu kolay gerçekleştirmek için kadının vücudunu yerleştirdiği bir düzenek.
2-Hayvanın sırtına vurulan eğer.
Kısaca iki aletin de birbirine benzemesi ve bu zor anda dahi olsa kocanın isteğini geri çevirmemin doğru olmadığını ifade eden bir anlatımdır.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163531, EM000120
Hadis:
حدثنا عبد الله بن يزيد قال حدثنا عبد الرحمن بن زياد قال حدثني عمارة بن غراب أن عمة له حدثته أنها : سألت عائشة أم المؤمنين رضي الله عنها فقالت إن زوج إحدانا يريدها فتمنعه نفسها إما أن تكون غضبى أو لم تكن نشيطة فهل علينا في ذلك من حرج قالت نعم إن من حقه عليك أن لو أرادك وأنت على قتب لم تمنعيه قالت قلت لها إحدانا تحيض وليس لها ولزوجها إلا فراش واحد أو لحاف واحد فكيف تصنع قالت لتشد عليها إزارها ثم تنام معه فله ما فوق ذلك مع أنى سوف أخبرك ما صنع النبي صلى الله عليه وسلم إنه كانت ليلتى منه فطحنت شيئا من شعير فجعلت له قرصا فدخل فرد الباب ودخل إلى المسجد وكان إذا أراد أن ينام أغلق الباب وأوكأ القربة وأكفأ القدح وأطفأ المصباح فانتظرته أن ينصرف فأطعمه القرص فلم ينصرف حتى غلبني النوم وأوجعه البرد فأتاني فأقامني ثم قال أدفئيني أدفئينى فقلت له إني حائض فقال وإن اكشفي عن فخذيك فكشفت له عن فخذى فوضع خده ورأسه على فخذى حتى دفيء فأقبلت شاه لجارنا داجنة فدخلت ثم عمدت إلى القرص فأخذته ثم أدبرت به قالت وقلقت عنه واستيقظ النبي صلى الله عليه وسلم فبادرتها إلى الباب فقال النبي صلى الله عليه وسلم خذى ما أدركت من قرصك ولا تؤذى جارك في شاته
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yezid, ona Abdurrahman b. Ziyad, ona Umare, ona da halasının haber verdiğine göre o şöyle anlatmaktadır: Halası (bir kadın) Müminlerin annesi Hz. Aişe'ye (r.anha) sordu o da şu cevabı verdi:
Biz hanımlardan birinin kocası hanımına yaklaşıp onunla birlikte olmak istiyor,fakat kadın o sırada öfkeli veya isteksiz olduğu için kocasının isteğini kabul etmiyor. Böyle davrandığımız zaman bize bir günah var mıdır?
Hz. Aişe (r.anha), 'Evet, Kocanın senin üzerinde haklarından biri de, hayvan semeri üzerindeki gibi bir durumda olsan bile, ona engel olmamaktır.'
Hz. Aişe'ye şunu sordum: 'Birimiz adet görüyor. Karı-kocanın ise yalnız bir yatağı var yada örtünecek bir örtüsü var. Bu durumda kadın ne yapacak?'
Hz. Aişe dedi ki: Kadın, belden aşağısını örtecek giysisini (izar) giysin. Sonra kocası ile yatsın, uyusun. Kocası onun (vücudunun) üst tarafından faydalanabilir. Bununla beraber Peygamber'in (sav) bu durumda ne yaptığını sana anlatacağım:
Hz. Peygamber'in yanımda kalacağı gecelerden biri idi. Onun (sav) için biraz arpa öğütüp çörek yapmıştım. Peygamber (sav) eve geldi, kapıyı kapattı ve mescide geçti. Zaten uyumak istediği zaman, kapıyı kapatır, su kabının ağzını bağlar, su içilen bardağı ağzı yere gelecek şekilde ters çevirir ve lambayı söndürürdü. Kendisine hazırladığım çöreği ikram etmek için dönmesini bekledim ancak yanıma gelmedi. O sırada, bana iyice uyku bastırdı ve o da soğukta iyice üşümüştü.
Yanıma bana geldi ve beni kaldırdı. Sonra bana:
"Beni ısıt, beni ısıt." dedi.
Ben de ona, 'Fakat ben adet görüyorum' dedim.
Bunun üzerine, "Öyleyse uyluğunu (kalçadan başlayıp dizlere kadar uzanan kısım) aç" dedi.
Ben de uyluğumu açtım. Başını ve yanağını ısınıncaya kadar dizlerime koydu. O sırada komşumuzun evde beslediği koyunu içeri girdi. Sonra yaptığım çöreğe doğru yöneldi, onu aldı. Sonra çörekle göndü geri gitti. Ben, hayvana engel olmak için hareket ettim, Allah Rasulü (sav) de uyandı. Ben de kapıya kadar koyuna koştum. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Çöreğin yetişebildiğin kadarını al. [Fakat hayvanın yaptıklarından dolayı] komşuna kötü sözler söyleyip eziyet etme."
Açıklama:
وأنت على قتب için iki yorum vardır:
1-Araplarda doğumu kolay gerçekleştirmek için kadının vücudunu yerleştirdiği bir düzenek.
2-Hayvanın sırtına vurulan eğer.
Kısaca iki aletin de birbirine benzemesi ve bu zor anda dahi olsa kocanın isteğini geri çevirmemin doğru olmadığını ifade eden bir anlatımdır.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 120, /141
Senetler:
()
Konular:
Aile, ailede erkeğin hak ve sorumlulukları
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Aile, Fertleri ve Sorumlulukları
Haklar, komşu hakları
Hediye, Hz. Peygamber'in hediye alması
Hz. Peygamber, ailesi
Hz. Peygamber, ev hayatı
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımlarıyla ilişkileri
İyilik, komşuya iyilik etmek
Kadın, hak ve sorumlulukları
حَدَّثَنِى الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ الْحُلْوَانِىُّ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ النَّضْرِ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ حَدَّثَنِى وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ هِشَامٍ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ أَرْسَلَ أَزْوَاجُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَاطِمَةَ بِنْتَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَاسْتَأْذَنَتْ عَلَيْهِ وَهُوَ مُضْطَجِعٌ مَعِى فِى مِرْطِى فَأَذِنَ لَهَا فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَكَ أَرْسَلْنَنِى إِلَيْكَ يَسْأَلْنَكَ الْعَدْلَ فِى ابْنَةِ أَبِى قُحَافَةَ وَأَنَا سَاكِتَةٌ - قَالَتْ - فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " أَىْ بُنَيَّةُ أَلَسْتِ تُحِبِّينَ مَا أُحِبُّ " . فَقَالَتْ بَلَى . قَالَ " فَأَحِبِّى هَذِهِ " . قَالَتْ فَقَامَتْ فَاطِمَةُ حِينَ سَمِعَتْ ذَلِكَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَرَجَعَتْ إِلَى أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرَتْهُنَّ بِالَّذِى قَالَتْ وَبِالَّذِى قَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْنَ لَهَا مَا نُرَاكِ أَغْنَيْتِ عَنَّا مِنْ شَىْءٍ فَارْجِعِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُولِى لَهُ إِنَّ أَزْوَاجَكَ يَنْشُدْنَكَ الْعَدْلَ فِى ابْنَةِ أَبِى قُحَافَةَ . فَقَالَتْ فَاطِمَةُ وَاللَّهِ لاَ أُكَلِّمُهُ فِيهَا أَبَدًا . قَالَتْ عَائِشَةُ فَأَرْسَلَ أَزْوَاجُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم زَيْنَبَ بِنْتَ جَحْشٍ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ الَّتِى كَانَتْ تُسَامِينِى مِنْهُنَّ فِى الْمَنْزِلَةِ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلَمْ أَرَ امْرَأَةً قَطُّ خَيْرًا فِى الدِّينِ مِنْ زَيْنَبَ وَأَتْقَى لِلَّهِ وَأَصْدَقَ حَدِيثًا وَأَوْصَلَ لِلرَّحِمِ وَأَعْظَمَ صَدَقَةً وَأَشَدَّ ابْتِذَالاً لِنَفْسِهَا فِى الْعَمَلِ الَّذِى تَصَدَّقُ بِهِ وَتَقَرَّبُ بِهِ إِلَى اللَّهِ تَعَالَى مَا عَدَا سَوْرَةً مِنْ حَدٍّ كَانَتْ فِيهَا تُسْرِعُ مِنْهَا الْفَيْئَةَ قَالَتْ فَاسْتَأْذَنَتْ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَعَ عَائِشَةَ فِى مِرْطِهَا عَلَى الْحَالَةِ الَّتِى دَخَلَتْ فَاطِمَةُ عَلَيْهَا وَهُوَ بِهَا فَأَذِنَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَكَ أَرْسَلْنَنِى إِلَيْكَ يَسْأَلْنَكَ الْعَدْلَ فِى ابْنَةِ أَبِى قُحَافَةَ . قَالَتْ ثُمَّ وَقَعَتْ بِى فَاسْتَطَالَتْ عَلَىَّ وَأَنَا أَرْقُبُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَرْقُبُ طَرْفَهُ هَلْ يَأْذَنُ لِى فِيهَا - قَالَتْ - فَلَمْ تَبْرَحْ زَيْنَبُ حَتَّى عَرَفْتُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَكْرَهُ أَنْ أَنْتَصِرَ - قَالَتْ - فَلَمَّا وَقَعْتُ بِهَا لَمْ أَنْشَبْهَا حِينَ أَنْحَيْتُ عَلَيْهَا - قَالَتْ - فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَتَبَسَّمَ " إِنَّهَا ابْنَةُ أَبِى بَكْرٍ " .
Bana Hasan b. Ali Hulvânî ile Ebû Bekir b. Nadr ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası, ona Salih, ona İbn Şihab, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam, ona Hz. Peygamber'in (sav) hanımı Hz. Aişe (ra) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) hanımları, Rasulullah'ın (sav) kızı Fatıma'yı Rasulullah'a (sav) gönderdiler. O da içeri girmek için izin istedi. Kendisi benimle örtünün altında uzanmıştı. Ona girmesi için izin verdi. Fatıma 'Ey Allah'ın elçisi! Hanımların beni sana gönderdiler. Senden Ebû Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletli davranmanı istiyorlar' dedi. Ben susuyordum. Rasulullah (sav) ona "Ey kızcağızım! Sen benim sevdiğimi sevmez misin?" dedi. Fatıma 'Elbette severim' dedi. "O halde onu da sev!" buyurdular. Fatıma Rasulullah'tan (sav) bu sözü işitince kalktı ve Peygamber'in (sav) zevcelerine geri dönerek onlara kendi söylediğini ve kendisine Rasulullah'ın (sav) cevabını bildirdi. Onlar da Fatıma'ya 'Bu yaptığının bize hiçbir faydası olmadı. Rasulullah'a (sav) dön ve ona şöyle söyle: Hanımların senden Ebu Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletli davranmanı istiyorlar' dediler. Fatıma 'Vallahi ben onunla Aişe hakkında bir daha asla konuşmam' dedi.
Bunun üzerine Peygamber'in (sav) hanımları, eşi Zeynep binti Cahş'ı gönderdiler. Rasulullah'ın (sav) nezdinde mertebesi bana denk olan sadece o idi. Dindarlıkta Zeynep'den daha iyi bir kadın görmedim. Ondan daha fazla Allah'tan sakınan, ondan daha doğru sözlü, ondan daha çok akrabayı gözeten yapan, ondan daha çok sadaka veren, çalışarak kazandığını sadaka vererek Allah'a yaklaştığı amelinde kendini ondan daha fazla yıpratıp o amelle Allah Teâlâ'ya yakınlaşmaya çalışan yoktu. Ancak mizacının sertliğinden kaynaklanan ve çabucak sönüveren bir hiddeti vardı. Zeynep, Rasulullah'ın (sav) yanına girmek için izin istedi. Rasulullah (sav) ise Aişe ile beraber örtüsünün altında Fatıma'nın girdiği zamanki halde bulunuyordu. Rasulullah (sav) ona da izin verdi. Zeynep 'Ey Allah'ın Rasulü, hanımların beni sana gönderdiler. Senden Ebû Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletle davranmanı istiyorlar' dedi. Sonra bana atıp tuttu ve hakkımda sözü uzattı. Ben onunla konuşmama izin verecek mi diye Rasulullah'ın (sav) gözüne bakıyordum. Zeynep aynı minval üzere konuşmaya devam etti. Nihayet Rasulullah'ın (sav) benim kendimi müdafaa etmemi yanlış görmeyeceğini anladım. Ben de Zeynep'e cevap vermeye başlayınca, ona karşı atağımda kendisine fırsat vermedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümseyerek "Bu Ebubekir'in kızıdır!" buyurdular.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
277047, M006290-2
Hadis:
حَدَّثَنِى الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ الْحُلْوَانِىُّ وَأَبُو بَكْرِ بْنُ النَّضْرِ وَعَبْدُ بْنُ حُمَيْدٍ قَالَ عَبْدٌ حَدَّثَنِى وَقَالَ الآخَرَانِ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ حَدَّثَنِى أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ أَخْبَرَنِى مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ هِشَامٍ أَنَّ عَائِشَةَ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَتْ أَرْسَلَ أَزْوَاجُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَاطِمَةَ بِنْتَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَاسْتَأْذَنَتْ عَلَيْهِ وَهُوَ مُضْطَجِعٌ مَعِى فِى مِرْطِى فَأَذِنَ لَهَا فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَكَ أَرْسَلْنَنِى إِلَيْكَ يَسْأَلْنَكَ الْعَدْلَ فِى ابْنَةِ أَبِى قُحَافَةَ وَأَنَا سَاكِتَةٌ - قَالَتْ - فَقَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم " أَىْ بُنَيَّةُ أَلَسْتِ تُحِبِّينَ مَا أُحِبُّ " . فَقَالَتْ بَلَى . قَالَ " فَأَحِبِّى هَذِهِ " . قَالَتْ فَقَامَتْ فَاطِمَةُ حِينَ سَمِعَتْ ذَلِكَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَرَجَعَتْ إِلَى أَزْوَاجِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرَتْهُنَّ بِالَّذِى قَالَتْ وَبِالَّذِى قَالَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُلْنَ لَهَا مَا نُرَاكِ أَغْنَيْتِ عَنَّا مِنْ شَىْءٍ فَارْجِعِى إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقُولِى لَهُ إِنَّ أَزْوَاجَكَ يَنْشُدْنَكَ الْعَدْلَ فِى ابْنَةِ أَبِى قُحَافَةَ . فَقَالَتْ فَاطِمَةُ وَاللَّهِ لاَ أُكَلِّمُهُ فِيهَا أَبَدًا . قَالَتْ عَائِشَةُ فَأَرْسَلَ أَزْوَاجُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم زَيْنَبَ بِنْتَ جَحْشٍ زَوْجَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهِىَ الَّتِى كَانَتْ تُسَامِينِى مِنْهُنَّ فِى الْمَنْزِلَةِ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلَمْ أَرَ امْرَأَةً قَطُّ خَيْرًا فِى الدِّينِ مِنْ زَيْنَبَ وَأَتْقَى لِلَّهِ وَأَصْدَقَ حَدِيثًا وَأَوْصَلَ لِلرَّحِمِ وَأَعْظَمَ صَدَقَةً وَأَشَدَّ ابْتِذَالاً لِنَفْسِهَا فِى الْعَمَلِ الَّذِى تَصَدَّقُ بِهِ وَتَقَرَّبُ بِهِ إِلَى اللَّهِ تَعَالَى مَا عَدَا سَوْرَةً مِنْ حَدٍّ كَانَتْ فِيهَا تُسْرِعُ مِنْهَا الْفَيْئَةَ قَالَتْ فَاسْتَأْذَنَتْ عَلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَعَ عَائِشَةَ فِى مِرْطِهَا عَلَى الْحَالَةِ الَّتِى دَخَلَتْ فَاطِمَةُ عَلَيْهَا وَهُوَ بِهَا فَأَذِنَ لَهَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ أَزْوَاجَكَ أَرْسَلْنَنِى إِلَيْكَ يَسْأَلْنَكَ الْعَدْلَ فِى ابْنَةِ أَبِى قُحَافَةَ . قَالَتْ ثُمَّ وَقَعَتْ بِى فَاسْتَطَالَتْ عَلَىَّ وَأَنَا أَرْقُبُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَرْقُبُ طَرْفَهُ هَلْ يَأْذَنُ لِى فِيهَا - قَالَتْ - فَلَمْ تَبْرَحْ زَيْنَبُ حَتَّى عَرَفْتُ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لاَ يَكْرَهُ أَنْ أَنْتَصِرَ - قَالَتْ - فَلَمَّا وَقَعْتُ بِهَا لَمْ أَنْشَبْهَا حِينَ أَنْحَيْتُ عَلَيْهَا - قَالَتْ - فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَتَبَسَّمَ " إِنَّهَا ابْنَةُ أَبِى بَكْرٍ " .
Tercemesi:
Bana Hasan b. Ali Hulvânî ile Ebû Bekir b. Nadr ve Abd b. Humeyd, onlara Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası, ona Salih, ona İbn Şihab, ona Muhammed b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam, ona Hz. Peygamber'in (sav) hanımı Hz. Aişe (ra) şöyle demiştir:
Hz. Peygamber'in (sav) hanımları, Rasulullah'ın (sav) kızı Fatıma'yı Rasulullah'a (sav) gönderdiler. O da içeri girmek için izin istedi. Kendisi benimle örtünün altında uzanmıştı. Ona girmesi için izin verdi. Fatıma 'Ey Allah'ın elçisi! Hanımların beni sana gönderdiler. Senden Ebû Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletli davranmanı istiyorlar' dedi. Ben susuyordum. Rasulullah (sav) ona "Ey kızcağızım! Sen benim sevdiğimi sevmez misin?" dedi. Fatıma 'Elbette severim' dedi. "O halde onu da sev!" buyurdular. Fatıma Rasulullah'tan (sav) bu sözü işitince kalktı ve Peygamber'in (sav) zevcelerine geri dönerek onlara kendi söylediğini ve kendisine Rasulullah'ın (sav) cevabını bildirdi. Onlar da Fatıma'ya 'Bu yaptığının bize hiçbir faydası olmadı. Rasulullah'a (sav) dön ve ona şöyle söyle: Hanımların senden Ebu Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletli davranmanı istiyorlar' dediler. Fatıma 'Vallahi ben onunla Aişe hakkında bir daha asla konuşmam' dedi.
Bunun üzerine Peygamber'in (sav) hanımları, eşi Zeynep binti Cahş'ı gönderdiler. Rasulullah'ın (sav) nezdinde mertebesi bana denk olan sadece o idi. Dindarlıkta Zeynep'den daha iyi bir kadın görmedim. Ondan daha fazla Allah'tan sakınan, ondan daha doğru sözlü, ondan daha çok akrabayı gözeten yapan, ondan daha çok sadaka veren, çalışarak kazandığını sadaka vererek Allah'a yaklaştığı amelinde kendini ondan daha fazla yıpratıp o amelle Allah Teâlâ'ya yakınlaşmaya çalışan yoktu. Ancak mizacının sertliğinden kaynaklanan ve çabucak sönüveren bir hiddeti vardı. Zeynep, Rasulullah'ın (sav) yanına girmek için izin istedi. Rasulullah (sav) ise Aişe ile beraber örtüsünün altında Fatıma'nın girdiği zamanki halde bulunuyordu. Rasulullah (sav) ona da izin verdi. Zeynep 'Ey Allah'ın Rasulü, hanımların beni sana gönderdiler. Senden Ebû Kuhafe'nin kızı ile aralarında adaletle davranmanı istiyorlar' dedi. Sonra bana atıp tuttu ve hakkımda sözü uzattı. Ben onunla konuşmama izin verecek mi diye Rasulullah'ın (sav) gözüne bakıyordum. Zeynep aynı minval üzere konuşmaya devam etti. Nihayet Rasulullah'ın (sav) benim kendimi müdafaa etmemi yanlış görmeyeceğini anladım. Ben de Zeynep'e cevap vermeye başlayınca, ona karşı atağımda kendisine fırsat vermedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) gülümseyerek "Bu Ebubekir'in kızıdır!" buyurdular.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Fedâilü's-sahâbe 6290, /1017
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Muhammed b. Abdurrahman el-Mahzumi (Muhammed b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
5. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Bekir b. Ebu Nadr (Ebu Bekir b. Nadr b. Haşim)
Konular:
Aile, eşler, arasında ilişkiler
Akraba, akrabalık ilişkileri, sıla-i rahim
Din, din eksikliği
Ehl-i beyt, Hz. Fatıma
Evlilik, eşler arasında adalet
Haklar, hakları Savunma
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımları, Zeyneb bnt. Cahş
Hz. Peygamber, tebessüm etmesi
İnfak, Tasadduk, infak kültürü
Öfke, öfke kontrolü
Tebessüm, kardeşinin yüzüne tebessüm etmek
Öneri Formu
Hadis Id, No:
14687, İM001465
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ عَنْ يَعْقُوبَ بْنِ عُتْبَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ رَجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنَ الْبَقِيعِ فَوَجَدَنِى وَأَنَا أَجِدُ صُدَاعًا فِى رَأْسِى وَأَنَا أَقُولُ وَارَأْسَاهُ فَقَالَ « بَلْ أَنَا يَا عَائِشَةُ وَارَأْسَاهُ » . ثُمَّ قَالَ « مَا ضَرَّكِ لَوْ مِتِّ قَبْلِى فَقُمْتُ عَلَيْكِ فَغَسَّلْتُكِ وَكَفَّنْتُكِ وَصَلَّيْتُ عَلَيْكِ وَدَفَنْتُكِ » .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Yahya, ona Ahmed b. Hanbel, ona Muahmmed b. İshak, ona Ya'kub b. Utbe, ona ez-Zühri, ona Ubeydullah b. Abdullah, ona da Aişe şöyle demiştir: Rasulullah (sav) Baki'den döndü, beni başımdaki ağrıdan hasta olarak buldu. Ben o esnada: Vay başım! diyordum. O:
"Yâ Âişe! Bilakis ben vay başım demeliyim." buyurdu. Sonra: (Yâ Âişe!) Eğer sen benden önce ölmüş olsan da senin başında durup seni yıkasam, seni kefenlesem ve senin cenaze namazını kıldırıp seni defnetsem, sana hiçbir şey zarar vermez." buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Mâ câe fi'-cenâiz 9, /237
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Yakub b. Utbe es-Sekafî (Yakub b. Utbe b. Muğira b. Ahnes)
5. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
6. Ebu Abdullah Muhammed b. Seleme el-Bahili (Muhammed b. Seleme b. Abdullah)
7. Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel eş-Şeybanî (Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilal b. Esed)
8. Muhammed b. Yahya ez-Zühli (Muhammed b. Yahya b. Abdullah b. Halid)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe'ye sevgisi
Şefaat, Hz. Peygamber'in
Öneri Formu
Hadis Id, No:
17925, İM001877
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ سِنَانٍ حَدَّثَنَا أَبُو أَحْمَدَ حَدَّثَنَا إِسْرَائِيلُ عَنْ أَبِى إِسْحَاقَ عَنْ أَبِى عُبَيْدَةَ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ تَزَوَّجَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَائِشَةَ وَهِىَ بِنْتُ سَبْعٍ وَبَنَى بِهَا وَهِىَ بِنْتُ تِسْعٍ وَتُوُفِّىَ عَنْهَا وَهِىَ بِنْتُ ثَمَانِى عَشْرَةَ سَنَةً .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Sinan, ona Ebu Ahmed, ona İsrail, ona Ebu İShak, ona Ebu Ubeyde, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle demiştir: Âişe yedi yaşında bir kız iken Peygamber (sav) onu nikahlamıştır. Ve Aişe dokuz yaşında iken Peygamber (sav) onunla zifafa girmiştir. Ve Âişe (r.anha) on sekiz yaşındayken Peygamber (sav) vefat etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Nikah 13, /301
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Ebu Ubeyde b. Abdullah el-Hüzeli (Amir b. Abdullah b. Mes'ud)
3. Ebu İshak es-Sebiî (Amr b. Abdullah b. Ubeyd)
4. Ebu Yusuf İsrail b. Yunus es-Sebîî (İsrail b. Yunus b. Ebu İshak)
5. Ebu Ahmed Muhammed b. Abdullah ez-Zübeyrî (Muhammed b. Abdullah b. Zübeyr b. Ömer b. Dirhem)
6. Ebu Cafer Ahmed b. Sinan el-Kattan (Ahmed b. Sinan b. Esed b. Hibban)
Konular:
Hz. Peygamber, evlilikleri
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عَمْرٍو حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَبِيبٍ الْقَاضِى قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كُنْتُ أَلْعَبُ بِالْبَنَاتِ وَأَنَا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَانَ يُسَرِّبُ إِلَىَّ صَوَاحِبَاتِى يُلاَعِبْنَنِى .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
18737, İM001982
Hadis:
حَدَّثَنَا حَفْصُ بْنُ عَمْرٍو حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ حَبِيبٍ الْقَاضِى قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عُرْوَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ كُنْتُ أَلْعَبُ بِالْبَنَاتِ وَأَنَا عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَانَ يُسَرِّبُ إِلَىَّ صَوَاحِبَاتِى يُلاَعِبْنَنِى .
Tercemesi:
Bize Hafs b. Amr, ona Ömer b. Habib el-Kazî, ona Hişam b. Urve, ona babası, ona da Âişe şöyle demiştir: Ben, Rasulullah'ın (sav) yanında iken (yâni onunla evli iken) oyuncak bebeklerle oynardım. Efendimiz de benim (kız) arkadaşlarımı bana gönderirdi, arkadaşlarımla oynaşırdık.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, Nikah 50, /316
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
4. Ömer b. Habib el-Adevî (Ömer b. Habib b. Muhammed b. Mücalid)
5. Ebu Ömer Hafs b. Amr er-Rebâlî (Hafs b. Amr b. Rebâl b. İbrahim b. Aclan)
Konular:
Hz. Peygamber, hanımları
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe, Evliliği
حدثنا أبو اليمان قال أخبرنا شعيب عن الزهري قال حدثني عبد الله بن أبي بكر أن عروة بن الزبير أخبره أن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم قالت : جاءتنى امرأة معها ابنتان لها فسألتنى فلم تجد عندي إلا تمرة واحدة فأعطيتها فقسمتها بين ابنتيها ثم قامت فخرجت فدخل النبي صلى الله عليه وسلم فحدثته فقال من يلي من هذه البنات شيئا فأحسن اليهن كن له سترا من النار
Öneri Formu
Hadis Id, No:
163549, EM000132
Hadis:
حدثنا أبو اليمان قال أخبرنا شعيب عن الزهري قال حدثني عبد الله بن أبي بكر أن عروة بن الزبير أخبره أن عائشة زوج النبي صلى الله عليه وسلم قالت : جاءتنى امرأة معها ابنتان لها فسألتنى فلم تجد عندي إلا تمرة واحدة فأعطيتها فقسمتها بين ابنتيها ثم قامت فخرجت فدخل النبي صلى الله عليه وسلم فحدثته فقال من يلي من هذه البنات شيئا فأحسن اليهن كن له سترا من النار
Tercemesi:
Bize Ebu Yeman (Hakem b. Nafi'), ona Şuayb (b. Ebu Hamza), ona (İbn Şihab) ez-Zührî, ona Abdullah b. Ebu Bekir, ona Urve b. Zübeyr, ona Hz. Peygamber'in (sav) eşi Hz. Aişe şöyle haber vermiştir: Yanında iki kız bulunan bir kadın bana gelerek benden bir şeyler istedi. Ben de yanımda sadece bir tane hurma bulabildim. Hurmayı ona verdim. Oda hurmayı iki kızı arasında paylaştırdı sonra kalktı ve gitti. Hz. Peygamber (sav) yanıma gelince bu durumu ona haber verdim. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Kim bunun gibi kızlarının ihtiyacını karşılar ve onlara iyi davranırsa bu kızlar o kişiye ateşe karşı bir perde olurlar."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, el-Edebü'l-Müfred, 132, /149
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Abdullah b. Ebu Bekir el-Ensari (Abdullah b. Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Şuayb b. Ebu Hamza el-Ümevi (Şuayb b. Dinar)
6. Ebu Yeman Hakem b. Nafi' el-Behrânî (Hakem b. Nafi')
Konular:
Aile, aile içinde çocuklarla ilişkiler
Aile, çocuk sevgisi
Aile, çocuklar arasında adaletli davranmak
Cennet, Sevkeden İşler, Sözler, Davranışlar
Çocuk, küçüklere şefkat göstermek
Hz. Peygamber, çocuklara verdiği önem
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
İnfak, Bağış
İnfak, Tasadduk, infak kültürü
KTB, İYİLİK, BİRR,
KTB, SADAKA
Sadaka, çeşitleri
Yardımseverlik, muhtaç kimselerin ihtiyacını gidermek
عبد الرزاق عن ابن جريج قال : أخبرني يوسف بن ماهك قال : إني عند عائشة إذ جاءها عراقي فقال : أي الكفن خير ؟ فقالت : ويحك وما يضرك ؟ قال : يا أم المؤمنين فأريني مصحفك لعلي أؤلف القرآن عليه ، فإنا نقرأه غير مؤلف ، قالت : ومايضرك أيه قرأت قبل ، إنما أنزل منه سورة من المفصل فيها ذكر الجنة والنار حتى إذا ثاب الناس [ إلى ] الاسلام نزل الحلال والحرام ، ولو نزل أول شئ لا تشربوا الخمر ، لقالوا : لا ندع الخمر أبدا ، ولو نزل لا تقربوا النساء لقالوا : لا ندع أبدا ، لقد نزل بمكة وإني لجارية ألعب ، على محمد [ صلى الله عليه وسلم ] الساعة أدهى وأمر ، وما نزلت سورة البقرة إلا وأنا عنده ، قال : فأخرجت له المصحف فأملت عليه آي السور.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
73748, MA005943
Hadis:
عبد الرزاق عن ابن جريج قال : أخبرني يوسف بن ماهك قال : إني عند عائشة إذ جاءها عراقي فقال : أي الكفن خير ؟ فقالت : ويحك وما يضرك ؟ قال : يا أم المؤمنين فأريني مصحفك لعلي أؤلف القرآن عليه ، فإنا نقرأه غير مؤلف ، قالت : ومايضرك أيه قرأت قبل ، إنما أنزل منه سورة من المفصل فيها ذكر الجنة والنار حتى إذا ثاب الناس [ إلى ] الاسلام نزل الحلال والحرام ، ولو نزل أول شئ لا تشربوا الخمر ، لقالوا : لا ندع الخمر أبدا ، ولو نزل لا تقربوا النساء لقالوا : لا ندع أبدا ، لقد نزل بمكة وإني لجارية ألعب ، على محمد [ صلى الله عليه وسلم ] الساعة أدهى وأمر ، وما نزلت سورة البقرة إلا وأنا عنده ، قال : فأخرجت له المصحف فأملت عليه آي السور.
Tercemesi:
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Abdürrezzak b. Hemmam, Musannef, Fedâilü'l-Kur'an 5943, 3/352
Senetler:
()
Konular:
Cenaze, kefenlemek
Hz. Peygamber, hanımları, Hz. Aişe
İçecekler, Nebiz, helal/haram oluşu
İçki, hamr, ticaretinin haram olması
Kur'ân, cem'i/ toplanması
Kur'an, tertibi
Kur'an, tilavet secdesi
Zina, nikahsız, gayr-i meşru ilişki,