221 Kayıt Bulundu.
Bize Ebû Küreyb Muhammed b. el-Alâ el-Hemdânî, ona Yunus b. Bükeyr, ona Hâlid b. Dînâr eş-Şeybânî, ona Umâre el-Abdî, ona Ebû Saîd el-Hudrî (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah'ın (sav) yanında oturuyorduk. "Size Abdülkays'ın heyetleri geldi" buyurdu. Halbuki aramızda hiç kimse bu heyetleri daha görmemişti. Gerçekten gelip Medine'de konakladılar ve Rasulullah'ın huzuruna geldiler. el-Eşec el-Asarî biraz geç kaldı, zira, bir yere devesini çöktürmüştü. Yol elbisesini bir tarafa koyup Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna geldi. Rasulullah (sav) ona "Ey Eşec! Sende Allah'ın sevdiği iki özellik var: hilim (yumuşak huyluluk ve hoşgörü) ve ağır başlılık (acele etmeme)." Eşec 'Ey Allah'ın Rasulü! Bu benim yaratılışımdan gelen bir huy mu yoksa sonradan kazandığım bir özellik mi?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) "Yaratılıştan gelen" diye cevap verdi.
Bize Hakem b. Nafi, ona Şuayb b. Ebu Hamza, ona İbn Şihab ez-Zührî Cabir b. Abdullah'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Hayber halkından bir Yahudi kadın kızartılmış bir koyunu Hz. Peygamber'e (sav) hediye etti. Hz. Peygamber (sav) de ondan bir kol alıp yedi. Onunla beraber bulunan topluluk da yediler. Hz. Peygamber (sav), ashabına 'ellerinizi yemekten çekiniz' buyurdu. Sonra Hz. Peygamber (sav) kadını yanına çağırtıp, 'koyunu zehirledin mi?' diye sordu. Yahudi kadın da 'evet, bunu sana kim haber verdi?' dedi. Hz. Peygamber (sav) de 'bana bunu şu elimde tuttuğum kol haber verdi' deyince kadın da 'evet doğru' diye cevapladı. Hz. Peygamber (sav) 'bununla ne amaçladın?' buyurdu. Kadın, 'Eğer o peygamberse koyun ona zarar vermez, eğer peygamber değilse ondan kurtulup, rahatlarız (diye düşündüm)' dedi. Hz. Peygamber (sav) onu affedip, cezalandırmadı. O koyundan yiyen ashabdan bazıları bundan dolayı vefat etti. Hz. Peygamber (sav) koyundan yediğinden dolayı omzundan hacamat yaptırdı. Hz. Peygamber'i (sav) Beyâza oğullarından Ebu Hind adında biri boynuz ve bıçakla hacamat yapmıştı. Ebu Hind, Ensar'ın bir kolu olan Sümame oğullarındandır."
Açıklama: Muhammed b. Şihab ile Cabir b. Abdullah arasında inkıta' vardır.
Bize Kuteybe b. Said, ona İsmail b. Cafer, ona Şerîk, ona da Enes b. Malik şöyle söylemiştir: Bir kimse cuma günü Rasulullah (sav) ayakta hutbe verirken Dâru'l-Kadâ tarafındaki bir kapıdan içeriye girdi ve, Rasulullah'ın (sav) karşısında ayakta durdu. Sonra 'Ey Allah'ın Rasulü! Mallar helak oldu, yollar kesildi. Allah'a dua et de bizlere yağmur ihsan etsin' dedi. Bunun üzerine Rasulullah iki elini kaldırdı, sonra; "Allâhumme eğısnâ, Allâhumme eğısnâ, Allâhumme eğısnâ (Allah'ım! Bize yağmur ver; Allah'ım! Bize yağmur ver; Allah'ım! Bize yağmur ver)" diye dua etti. Enes dedi ki: Allah'a yemin olsun, o sırada biz gökyüzünde ne kalın, ne de ince bir bulut görmedik. Bizimle Sel' Dağı arasında hiçbir ev ve konak yoktu. Ardından Rasulullah'ın (sav) arka tarafından kalkan şeklinde bir bulut çıktı. O bulut gök yüzünün ortasına doğru gelince yayıldı. Sonra da yağmur yağmaya başladı. Allah'a yemin ederim ki, biz altı gün güneşi görmedik. Sonraki cuma günü Rasulullah ayakta hutbe irad ederken, yine o kapıdan bir kişi girdi. Rasulullah'ın (sav) karşısına geçip dikildi ve 'Ey Allah'ın Rasulü! Mallar helak oldu, yollar kesilip kapandı. Allah'a dua et de artık üzerimizdeki bu yağmurları alsın' dedi. Bunun üzerine Rasulullah iki elini kaldırdı, ve şöyle dua etti: "Allah'ım! Etrafımıza yağdır, üzerimize değil. Allah'ım!, Tepelere, bayırlara, derelere, ağaç ve ot bitecek yerlere yağdır." Enes dedi ki, bu dua üzerine hemen yağmur kesildi. Biz de mescitten çıkıp, güneşte yürüdük. Şerîk dedi ki; Enes'e ikinci hafta gelen kişi önceki hafta gelen kişi miydi? diye sordum. O da bilmiyorum, dedi.
Bize Müsedded, ona Ebu Avâne, ona Katade, ona da Enes'in söylediğine göre; bir Cuma günü Rasulullah (sav) hutbe verirken aniden bir adam geldi ve: Ey Allah'ın Rasulü! Yağmur yağmaz oldu. Allah'a dua et de bize yağmur yağdırsın, dedi. Rasulullah hemen dua etti. Hemen yağmur yamaya başladı. Öyle ki, az daha evlerimize gidemeyecektik. Bir sonraki cumaya kadar üzerimize hep yağmur yağdı. Enes dedi ki: Sonraki cuma, bu adam veya bir başkası ayağa kalktı ve: Ey Allah'ın Rasulü! Allah'a dua et de, bu yağmuru üzerimizden başka yerlere yağdırsın, dedi. Bunun üzerine Rasulullah: "Allah'ım, etrafımıza yağdır, üzerimize değil" dedi. Enes dedi ki: Yemin olsun ki, bulutların sağa sola doğru parçalandıklarını ve etraftakiler üzerine yağmur yağarken Medine halkının yağmur altında olmadığını gördüm.
Bize Malik b. İsmail, ona İsrail, ona Ebu İshak, ona da Bera (ra) şöyle haber vermiştir: Hudeybiye günü bir bin dört yüz kişiydik. Hudeybiye bir kuyunun adıdır. Biz o kuyunun suyunu bir damla su kalmayıncaya kadar çektik. Hz. Peygamber (sav) kuyunun ağzına oturdu ve biraz su istedi. Ağzına biraz su alıp kuyuya püskürttü. Çok geçmedi ki biz ve bineklerimiz kuyudan tekrar kanıncaya kadar su içtik.
Bize Muhammed b. Mukâtil, ona Abdullah b. Mübarek, ona Evzâî, ona da İshak b. Abdullah b. Ebu Talha'nın rivayet ettiğine göre Enes b. Malik (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) zamanında insanlar bir sene kıtlık çektiler. Böyle bir zamanda Rasulullah (sav) cuma günü minberin üzerinde hutbe irad ederken bir bedevi ayağa kalktı ve 'Ya Rasulallah! Hayvanlar helak oldu. Çoluk çocuk perişan. Allah'a dua etsen de bizlere yağmur yağdırsa!' dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) ellerini kaldırdı ve dua etti. Bu esnada gökyüzünde tek bir bulut parçası bile yoktu. Derken dağlar gibi bulutlar gökyüzünü sardı ve Rasulullah (sav) daha minberden inmemişti ki yağmurun, onun sakalından aşağı doğru döküldüğünü gördüm. O gün, ertesi gün, ondan sonraki gün ve diğer cumaya kadar takip eden günlerde üzerimize yağmur yağmaya devam etti. Diğer cuma gelince bu bedevi veya başka bir adam ayağa kalktı ve 'Ya Rasulallah! binalar çöktü. Hayvanlar boğuldu. Bizim için Allah'a dua etsen!' dedi. Rasulullah (sav) ellerini kaldırdı ve "Allah'ım! Çevremizdeki yerlere yağdır; bizim üzerimize yağdırma!" diye dua etti. Bu esnada Rasulullah (sav) eliyle gökyüzünden her nereye işaret etmeye başlasa orası açılıyordu. Öyle ki Medine seması, etrafı bulutlarla kapalı ortası açık bir alan haline geldi. Bu yağmurlar sebebiyle vadide yani Medine vadilerinden biri olan Kanat Vadisi'nde bir ay boyunca su aktı. Nitekim etraftaki herhangi bir yerden gelen herkes, mutlaka bol yağmur yağdığından bahsetti.
Bize Musa, ona Mu’temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona Ebu Osman, ona da Abdurrahman b. Ebu Bekir (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir: Biz Hz. Peygamber (sav) ile birlikte yüz otuz kişiydik. Hz. peygamber (sav) bize “Birinizin yanında yiyecek var mı?” dedi. Baktık ki birinin yanında bir sâ’ veya buna yakın yiyecek çıktı, hemen bir hamur yoğruldu. Sonra da saçı dağınık, uzun boylu müşrik bir adam koyunlarını sürerek geldi. Hz. Peygamber (sav), ona “satılık mı yoksa bağış mı?” diye sordu. Adam: “satılık” dedi. Hz. peygamber (sav), ondan bir koyun satın aldı. Koyun hemen kesildi ve Allah’ın Rasulü (sav), önce onun karaciğerinin pişirilmesini emretti. Allah’a yemin olsun ki, Nebî (sav) karaciğeri yüz otuz kişinin her birine -orada ise kendisine vererek, değilse payını ayırarak- dağıttı ve (koyunun etini) iki kaba koydu, onların tamamı ondan yedi, hepimiz doyduk hatta iki kaptaki yemek artmıştı, onu da deveye yükledik. Veya hadisin ravisi buna benzer ifade kullandı.
Bize Kuteybe, ona Mâlik, ona İshak b. Abdullah b. Ebu Talha, ona da Enes b. Mâlik şöyle demiştir: Ebu Talha, Ümmü Suleym'e hitaben “ben bu defa gerçekten Rasulullah'ın (sav) sesinin çok zayıf çıktığını işittim ve anladım ki karnı aç. Yanında yiyecek bir şey var mı?” dedi. Ümmü Suleym “evet” dedi ve arpadan yapılmış birkaç ekmek parçası çıkardı. Sonra bir baş örtüsü çıkartıp onun bir kısmı ile ekmekleri sarıp dürdü. Sonra beni Rasulullah'ın yanına gönderdi. Enes der ki: Ben gidip Rasulullah'ı (sav) mescitte buldum. Beraberinde insanlar vardı. Ben de onların yanına varıp dikeldim. Rasulullah (sav) bana "seni Ebu Talha mı gönderdi?" diye sordu. Ben “evet” dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) beraberinde bulunanlara hitaben "hadi kalkın" buyurdu ve yürüdü, ben de önlerinde yürüyüp önceden Ebu Talha'ya geldim ve durumu ona haber verdim. Ebu Talha Ümmü Suleym'e “ey Ümmü Suleym, Rasulullah (sav) geliyor, halbuki bizim onlara yetecek kadar yemeğimiz yoktur” dedi. Ümmü Suleym “Allah ve Rasulü en iyi bilendir” dedi. Sonra Ebu Talha gidip Rasulullah'ı karşıladı. Rasulullah (sav) Ebu Talha ile beraber geldi ve "ey Ümmü Suleym, yanında ne varsa getir" buyurdu. O da bu ekmekleri getirdi. Rasulullah (sav) emretti ve ekmekler küçük küçük parçalara bölündü. Ümmü Suleym bir yağ tulumundan bu bölünen ekmek parçalarının üzerine yağ sıktı ve onları bulayıp katık yaptı. Sonra Rasulullah (sav) o katık üzerine Allah'ın, söylemesini istediği şeyleri söyleyip dua etti ve "on kişi içeriye al" buyurdu. Ebu Talha on kişiyi içeriye aldı. Onlar doyuncaya kadar yediler, sonra dışarı çıktılar. Ardından "on kişiye daha al" buyurdu. Ebu Talha onları da içeriye aldı. Böylece, tamamı yetmiş ya da seksen kişi olan topluluğun hepsi de yedi ve doydu.
Bize Ebu Nuaym, ona Abdülvelid b. Eymen, ona babası (Eymen b. Ümmü Eymen), ona Cabir b. Abdullah (r.anhuma) şöyle rivayet etti: "Peygamber (sav) cuma günü bir ağaca yada bir hurma kütüğüne yaslanır (hutbe irad ederdi). Ensar'dan bir kadın yada bir adam, 'Ya Rasulallah!, Sana bir minber yapayım mı?' dedi. Rasulullah (sav) da 'isterseniz yapın' buyurdu. Ona (sav) bir minber yaptılar. Cuma günü olunca Peygamber minbere çıkarıldı. Bu sırada hurma kütük çocuk gibi feryat etti. Sonra Rasulullah inip onu kucakladı. O sırada kütük, sakinleştirilen çocuk gibi inliyordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) 'O, daha önce yanında yapılan zikri işittiği için ağlıyordu' buyurdu."
Bize Müsedded, ona Hammad, ona Abdülaziz, ona Enes; (T) Bize Yunus, ona Sabit, ona da Enes'in (ra) söylediğine göre Medine halkı Rasulullah (sav) zamanında bir kuraklık yaşadı. Bir cuma günü Rasulullah (sav) hutbe verirken bir adam ayağa kalktı ve 'Ey Allah'ın Rasulü! At sürüleri helak oldu, davar sürüleri mahvoldu. Allah'a dua etsen de bize yağmur yağdırsa!' dedi. Rasulullah (sav) ellerini kaldırdı, dua etti. Enes (ra) şöyle dedi: Gökyüzü cam gibi parlak iken rüzgar esti, bir bulut oluştu. Sonra bulut toplandı. Ardından gökyüzünden bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Çıktık, evlerimize gelene kadar suya bata çıka yürüdük. Öteki cumaya kadar yağmur aralıksız yağdı. Ertesi cuma aynı adam -veya bir başkası- ayağa kalktı, 'Ey Allah'ın Rasulü! Evler yıkıldı, Allah'a dua etsen de yağmur kesilse!' dedi. Rasulullah (sav) gülümsedi, sonra "Üzerimize değil; çevremize yağdır" diye dua etti. Buluta baktım, parçalanarak Medine'nin semasını taç misali kuşattı.