14 Kayıt Bulundu.
Bize Said b. Mansur, ona Abdülaziz b. Ebu Hâzım, ona babası (Seleme b. Dînar), ona da Sehl b. Sa'd, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Vallahi! Senin vesilen ile bir kimsenin hidayete ermesi senin için kırmızı develerden (bile) daha hayırlıdır."
Bize Kuteybe b. Said, ona Abdülaziz b. Ebu Hazim, ona Ebu Hazim, ona Sehl; (T) Bize Kuteybe b. Said, ona Yakub b. Abdurrahman, ona Ebu Hazim, ona da Sehl b. Sa'd şöyle haber vermiştir: "Hayber günü Rasulullah (sav) 'Bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, Allah onun elinde fetih müyesser kılacak. O, Allah'ı ve Rasulünü sever, Allah ve Rasulü de onu sever' buyurdu. Sehl der ki: Artık insanlar o gece 'Sancağı acaba kime verecek?' diye konuşarak gecelediler. Sabahlayınca erkenden Rasulullah'ın (sav) yanına vardılar. Her biri sancağın kendine verilmesini umuyordu. Derken Rasulullah (sav) 'Ali b. Ebu Talib nerede?' diye sordu. Ashab 'Ey Allah'ın Rasulü! O gözlerinden rahatsızdır' dediler. Emir buyurdu, Hz. Ali'ye, adam gönderip getirildi. Rasulullah (sav) onun gözlerine tükürüğünü sürdü ve kendisine dua etti. Ali derhal düzeldi. Hatta hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Rasulullah (sav) sancağı ona yerdi. Ali 'Ey Allah'ın Rasulü! Onlarla, onlar da bizim gibi oluncaya kadar mı harp edeceğim?' diye sordu. Hz. Peygamber (sav) 'Sükunetle hareket et, onların sahasına in, sonra onları İslam'a davet et! İslam'da kendilerine vacip olan Allah hakkını onlara haber ver. Vallahi senin sayende Allah'ın bir adama hidayet vermesi, senin için kırmızı develerin senin olmasından daha hayırlıdır' buyurdu."
Bize Kuteybe b. Said, ona Yakub b. Abdurrahman b. Muhammed b. Abdullah b. Abdülkârî, ona Ebu Hâzim, ona da Sehl b. Sa'd (ra) şöyle rivayet etmiştir: "Nebî (sav) Hayber günü 'Sancağı öyle birine vereceğim ki fetih onun eliyle müyesser olacak. O, Allah'ı ve Rasulü'nü sever, Allah ve Rasulü de onu sever' buyurdu. Artık insanlar o gece 'Sancağı acaba kime verecek?' diye konuşarak gecelediler. Her biri sancağın kendine verilmesini umarak sabah Rasulullah'ın (sav) yanına vardılar. Hz. Peygamber (sav) 'Ali nerede?' buyurdu. 'Gözünden rahatsız' denildi. Nebî (sav) de onun gözüne tükürüğünü sürüverdi ve ona dua etti, hiç ağrısı yokmuşçasına iyi oldu! Sancağı ona verdi. Ali 'Bizim gibi (müslüman) olana dek onlara karşı savaşacağım' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'Meydanlarına inene dek sükunetle git. Sonra onları İslâm'a davet et ve onlara neyin gerekli olduğunu bildir. Vallahi! Senin elinle birinin hidayete ermesi senin için kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır!' buyurdu."
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Abdülaziz, ona Ebu Hâzım, ona da Sehl b. Sa'd (ra) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) "Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki Allah onun eliyle Hayber fethini nasip edecek" buyurdu. Râvî der ki: Bunun üzerine orada bulunan sahabîler sancağın kime verileceği düşüncesiyle o geceyi geçirdiler ve sabah olur olmaz Rasulullah'ın huzuruna vardılar. Hepsi sancağın kendisine verilmesini umuyordu. Rasulullah (sav) "Ali b. Ebu Tâlib nerededir?" diye sordu. Sahabîler “onun gözleri ağrıyor ey Allah'ın Rasulü” dediler. Rasulullah (sav) "ona haber gönderin de bana gelsin" buyurdu. Ali gelince, Rasulullah (sav) onun gözlerine tükürüğünden bir parça sürüp dua etti ve Ali'nin gözleri hemen iyileşiverdi, hatta hiç ağrımamış gibi oldu. Sancağı Ali'ye verdi. Bunun üzerine Ali “ey Allah'ın Rasulü, Hayber Yahudileri ile onlar da bizim gibi (Müslüman) oluncaya kadar mı savaşacağım?” dedi. Rasulullah (sav) "Hayberliler'in sahasına konaklayıncaya kadar sükûnetle hareket et. Sonra onları İslâm'a girmeye davet et ve onlara İslâm'da onların sorumluluğu olacak Allah'ın haklarını bildir. Allah'a yemin ederim ki, senin sayende Allah'ın, bir tek kişiye bile hidayet vermesi senin için, kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır" buyurdu.
Allah, doğru yola gidenlerin hidayetini artırır. Sürekli kalan iyi işler, Rabbinin nezdinde hem mükâfat bakımından daha hayırlı, hem de âkıbetçe daha iyidir.