Öneri Formu
Hadis Id, No:
19716, D003089
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ النُّفَيْلِىُّ حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ إِسْحَاقَ قَالَ حَدَّثَنِى رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ الشَّامِ يُقَالُ لَهُ أَبُو مَنْظُورٍ عَنْ عَمِّهِ قَالَ حَدَّثَنِى عَمِّى عَنْ عَامِرٍ الرَّامِ أَخِى الْخُضْرِ - قَالَ أَبُو دَاوُدَ قَالَ النُّفَيْلِىُّ هُوَ الْخُضْرُ وَلَكِنْ كَذَا قَالَ - قَالَ إِنِّى لَبِبِلاَدِنَا إِذْ رُفِعَتْ لَنَا رَايَاتٌ وَأَلْوِيَةٌ فَقُلْتُ مَا هَذَا قَالُوا هَذَا لِوَاءُ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَأَتَيْتُهُ وَهُوَ تَحْتَ شَجَرَةٍ قَدْ بُسِطَ لَهُ كِسَاءٌ وَهُوَ جَالِسٌ عَلَيْهِ وَقَدِ اجْتَمَعَ إِلَيْهِ أَصْحَابُهُ فَجَلَسْتُ إِلَيْهِمْ فَذَكَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الأَسْقَامَ فَقَالَ "إِنَّ الْمُؤْمِنَ إِذَا أَصَابَهُ السَّقَمُ ثُمَّ أَعْفَاهُ اللَّهُ مِنْهُ كَانَ كَفَّارَةً لِمَا مَضَى مِنْ ذُنُوبِهِ وَمَوْعِظَةً لَهُ فِيمَا يَسْتَقْبِلُ وَإِنَّ الْمُنَافِقَ إِذَا مَرِضَ ثُمَّ أُعْفِىَ كَانَ كَالْبَعِيرِ عَقَلَهُ أَهْلُهُ ثُمَّ أَرْسَلُوهُ فَلَمْ يَدْرِ لِمَ عَقَلُوهُ وَلَمْ يَدْرِ لِمَ أَرْسَلُوهُ." فَقَالَ رَجُلٌ مِمَّنْ حَوْلَهُ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الأَسْقَامُ وَاللَّهِ مَا مَرِضْتُ قَطُّ. فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "قُمْ عَنَّا فَلَسْتَ مِنَّا." فَبَيْنَا نَحْنُ عِنْدَهُ إِذْ أَقْبَلَ رَجُلٌ عَلَيْهِ كِسَاءٌ وَفِى يَدِهِ شَىْءٌ قَدِ الْتَفَّ عَلَيْهِ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى لَمَّا رَأَيْتُكَ أَقْبَلْتُ إِلَيْكَ فَمَرَرْتُ بِغَيْضَةِ شَجَرٍ فَسَمِعْتُ فِيهَا أَصْوَاتَ فِرَاخِ طَائِرٍ فَأَخَذْتُهُنَّ فَوَضَعْتُهُنَّ فِى كِسَائِى فَجَاءَتْ أُمُّهُنَّ فَاسْتَدَارَتْ عَلَى رَأْسِى فَكَشَفْتُ لَهَا عَنْهُنَّ فَوَقَعَتْ عَلَيْهِنَّ مَعَهُنَّ فَلَفَفْتُهُنَّ بِكِسَائِى فَهُنَّ أُولاَءِ مَعِى . قَالَ "ضَعْهُنَّ عَنْكَ." فَوَضَعْتُهُنَّ وَأَبَتْ أُمُّهُنَّ إِلاَّ لُزُومَهُنَّ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم لأَصْحَابِهِ "أَتَعْجَبُونَ لِرُحْمِ أُمِّ الأَفْرَاخِ فِرَاخَهَا." قَالُوا نَعَمْ يَا رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. قَالَ "فَوَالَّذِى بَعَثَنِى بِالْحَقِّ لَلَّهُ أَرْحَمُ بِعِبَادِهِ مِنْ أُمِّ الأَفْرَاخِ بِفِرَاخِهَا ارْجِعْ بِهِنَّ حَتَّى تَضَعَهُنَّ مِنْ حَيْثُ أَخَذْتَهُنَّ وَأُمُّهُنَّ مَعَهُنَّ." فَرَجَعَ بِهِنَّ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nufeyl, ona Muhammed b. Seleme, ona Muhammed b. İshak'ın şöyle dediğini rivayet etti: Bana Ebu Manzur denilen Şam ahalisinden bir adam, amcasından rivayetle dedi ki: Bana amcam el-Hudr’un kardeşi Âmir er-Râm rivayet etti –Ebu Davud dedi ki: En-Nufeyl dedi ki: Bu kişi el-Hudr’dur ama şöyle dedi- dedi ki: Şüphesiz ben kendi yurdumuzda iken bizim için birtakım bayraklar ve sancaklar yükseltildi. Ben: Bu ne? dedim. Onlar: İşte bu Rasulullah’ın (sav) sancağıdır, dediler. O bir ağacın altında iken yanına vardım, ona yerde bir örtü yayılmış, o da onun üzerinde oturuyordu, ashabı da yanına toplanmıştı. Ben de onların yanına oturdum, Rasulullah (sav) hastalıkları söz konusu ederek şöyle buyurdu: "Şüphesiz mümin hastalandıktan sonra Allah ona o hastalıktan şifa verecek olursa bu hastalık onun geçmiş günahlarına bir kefaret olur ve gelecek için o kimseye bir öğüt olur. Münafık ise hastalandıktan sonra iyileşirse sahipleri tarafından bağlanmış sonra da salınmış bir deve gibidir. Ne kendisini niçin bağladıklarını bilir ne de neden saldıklarını bilir." Bu sefer onun etrafında bulunanlardan bir adam: Ey Allah'ın Rasulü, hastalıklar nedir? Vallahi ben hiç hastalanmadım, dedi. Rasulullah (sav): "yanımızdan kalk, sen bizden değilsin" buyurdu. Bizler onun yanında iken üzerinde bir örtü üzerinde bir sargı bulunduğu halde bir adam geldi. Ey Allah'ın Rasulü, ben sana doğru gelirken seni gördüğümde bir ağaçlığa gittim, o ağaçlık arasında uçan kuşun yavrularının seslerini işitince onları yakaladım ve onları bu örtümün içine koydum, sonra anneleri geldi, tepemin üzerinde dönüp durdu. Ona yavrularının üzerini açıp gösterdim, derhal o yavrularının üzerine onlarla düşüverdi, ben de elbisem ile onları sarıp sarmaladım, işte onlar benimle beraberdirler, dedi. Rasulullah (sav): "Onları bırak, salıver" buyurdu. Ben de onları bıraktım fakat anneleri ne olursa olsun onlardan ayrılmadı. Rasulullah (sav) arkadaşlarına: "Bu yavruların annesinin yavrularına merhametine hayret mi ediyorsunuz?" buyurdu. Onlar: Evet, ey Allah’ın Rasulü (sav) dediler. O: "Beni hak ile gönderene yemin ederim ki, Allah’ın kullarına merhameti annenin yavrularına merhametinden daha çoktur. Haydi, bu yavruları al, anneleri ile onları aldığın yere koy" buyurdu. O da o yavruları geri götürdü.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Cenâiz 1, /723
Senetler:
1. Amir el-Muharibi (Amir)
2. Ammü Ebu Manzûr eş-Şamî (Ammü Ebu Manzûr)
3. Ebu Manzûr eş-Şamî (Ebu Manzûr)
4. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Seleme el-Bahili (Muhammed b. Seleme b. Abdullah)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Kudâ'î (Abdullah b. Muhammed b. Ali b. Nüfeyl)
Konular:
Allah İnancı, kullarına karşı sevecen ve merhametlidir
Hastalık, Sıkıntı, günahlara kefarettir
Müslüman, münafıktan farkı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19877, T003305
Hadis:
حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى عُمَرَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنْ عَمْرِو بْنِ دِينَارٍ عَنِ الْحَسَنِ بْنِ مُحَمَّدٍ هُوَ ابْنُ الْحَنَفِيَّةِ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى رَافِعٍ قَالَ سَمِعْتُ عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ يَقُولُ: بَعَثَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَا وَالزُّبَيْرَ وَالْمِقْدَادَ بْنَ الأَسْوَدِ فَقَالَ « انْطَلِقُوا حَتَّى تَأْتُوا رَوْضَةَ خَاخٍ فَإِنَّ فيهَا ظَعِينَةً مَعَهَا كِتَابٌ فَخُذُوهُ مِنْهَا فَائْتُونِى بِهِ » . فَخَرَجْنَا تَتَعَادَى بِنَا خَيْلُنَا حَتَّى أَتَيْنَا الرَّوْضَةَ فَإِذَا نَحْنُ بِالظَّعِينَةِ فَقُلْنَا : أَخْرِجِى الْكِتَابَ . فَقَالَتْ مَا مَعِى مِنْ كِتَابٍ . فَقُلْنَا لَتُخْرِجِنَّ الْكِتَابَ أَوْ لَتُلْقِيَنَّ الثِّيَابَ . قَالَ فَأَخْرَجَتْهُ مِنْ عِقَاصِهَا . قَالَ فَأَتَيْنَا بِهِ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَإِذَا هُوَ مِنْ حَاطِبِ بْنِ أَبِى بَلْتَعَةَ إِلَى نَاسٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ بِمَكَّةَ يُخْبِرُهُمْ بِبَعْضِ أَمْرِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « مَا هَذَا يَا حَاطِبُ ؟ » . قَالَ لاَ تَعْجَلْ عَلَىَّ يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنِّى كُنْتُ امْرَأً مُلْصَقًا فِى قُرَيْشٍ وَلَمْ أَكُنْ مِنْ أَنْفُسِهَا وَكَانَ مَنْ مَعَكَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ لَهُمْ قَرَابَاتٌ يَحْمُونَ بِهَا أَهْلِيهِمْ وَأَمْوَالَهُمْ بِمَكَّةَ فَأَحْبَبْتُ إِذْ فَاتَنِى ذَلِكَ مِنْ نَسَبٍ فِيهِمْ أَنْ أَتَّخِذَ فِيهِمْ يَدًا يَحْمُونَ بِهَا قَرَابَتِى وَمَا فَعَلْتُ ذَلِكَ كُفْرًا وَلاَ ارْتِدَادًا عَنْ دِينِى وَلاَ رِضًا بِالْكُفْرِ بَعْدَ الإِسْلاَمِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « صَدَقَ » . فَقَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ رضى الله عنه: دَعْنِى يَا رَسُولَ اللَّهِ أَضْرِبْ عُنُقَ هَذَا الْمُنَافِقِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « إِنَّهُ قَدْ شَهِدَ بَدْرًا فَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّ اللَّهَ اطَّلَعَ عَلَى أَهْلِ بَدْرٍ فَقَالَ اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكُمْ » . قَالَ وَفِيهِ أُنْزِلَتْ هَذِهِ السُّورَةُ ( يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّى وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ ) السُّورَةَ . قَالَ عَمْرُو وَقَدْ رَأَيْتُ ابْنَ أَبِى رَافِعٍ وَكَانَ كَاتِبًا لِعَلِىِّ بْنِ أَبِى طَالِبٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى: هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَفِيهِ عَنْ عُمَرَ وَجَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ . وَرَوَى غَيْرُ وَاحِدٍ عَنْ سُفْيَانَ بْنِ عُيَيْنَةَ هَذَا الْحَدِيثَ نَحْوَ هَذَا وَذَكَرُوا هَذَا الْحَرْفَ فَقَالُوا لَتُخْرِجِنَّ الْكِتَابَ أَوْ لَتُلْقِيَنَّ الثِّيَابَ . وَقَدْ رُوِىَ أَيْضًا عَنْ أَبِى عَبْدِ الرَّحْمَنِ السُّلَمِىِّ عَنْ عَلِىٍّ نَحْوُ هَذَا الْحَدِيثِ . وَرؤى بَعْضُهُمْ فِيهِ فَقَالَ: لَتُخْرِجِنَّ الْكِتَابَ أَوْ لَنُجَرِّدَنَّكِ .
Tercemesi:
Bize İbn Ebu Ömer, ona Süfyan, ona Amr b. Dinar, ona el-Hasan b. Muhammed –ki o İbnü’l-Hanefiyye’dir-, ona Ubeydullah b. Ebu Râfi’in şöyle dediğini rivayet etti: Ali b. Ebu Talib’i şöyle derken dinledim: Rasulullah (sav) beni, ez-Zübeyr’i ve el-Mikdâd b. el-Esved’i yola göndererek: “Ravzatuhâh denilen yere varıncaya kadar gidin. Orada beraberinde bir mektup bulunan yolcu bir kadın vardır. O mektubu ondan alın ve onu bana derhal getirin” buyurdu. Biz de atlarımızı koşturarak yola çıktık. Sonunda Ravzatuhâh’a geldiğimizde o yolcu kadını da bulduk, mektubu çıkart dedik. Kadın: Beraberimde mektup yok, dedi. Biz: Ya mektubu çıkartırsın yahut üzerindeki elbiseleri çıkartacaksın, dedik. (Ali) dedi ki: Bu sefer kadın o mektubu saçının örgüsü arasından çıkardı. Biz de o mektubu alıp Rasulullah’a (sav) getirdik. Meğer o mektup, Hâtıb b. Ebu Beltea tarafından Mekke’deki müşriklerden bazı kimselere gönderilmiş, onlara Nebi’nin (sav) durumuna dair bazı haberler veriyormuş. Rasulullah (sav): “Bu ne ey Hâtıb!” buyurdu. Hâtıb: Beni cezalandırmakta acele etme, ey Allah’ın Rasulü, ben Kureyş’e sonradan eklenmiş bir kimseyim. Bizzat Kureyş’lilerden değilim. Senin beraberindeki muhacirlerin ise Mekke’de bulunan akrabalarını ve mallarını kendisi sebebiyle koruyabilecek akrabalıkları vardır. Benim onlarla böyle bir nesep akrabalığım olmasa dahi onlara akrabalarımı kendisi sebebiyle korumalarını sağlayacak, bir iyilikte bulunmak istedim. Ben bu işi ne kâfir olduğum için, ne dinimden döndüğüm için, ne de İslam’dan sonra küfre razı olduğum için yapmış değilim, dedi. Nebi (sav): “Doğru söyledi” buyurdu. Bu sefer Ömer b. el-Hattab (ra): Ey Allah’ın Rasulü, bana izin ver, bu münafığın boynunu vurayım, dedi. Nebi (sav) ise: “Şüphesiz o, Bedir’e katılmış birisidir. Nerden bilirsin, belki Allah Bedir’e katılanlara: Dilediğinizi yapınız, ben size yaptıklarınızı bağışladım, buyurmadığını” dedi. (Ali) dedi ki: İşte şu: “Ey iman edenler, benim de düşmanım sizin de düşmanınız olanları… veliler (dostlar) edinmeyin” (Mümtahine, 60/1) (diye başlayan) suresi onun hakkında nazil olmuştur.
Amr dedi ki: Ben Ali b. Ebu Talib’in kâtipliğini yapan İbn Ebu Râfi’i gördüm.
Ebu İsa (Tirmizi) dedi ki: Bu, hasen sahih bir hadistir. Bu hususta Ömer ve Câbir b. Abdullah’tan nakledilmiş rivayetler de vardır. Birden çok kişi Süfyan b. Uyeyne’den bu hadisi buna yakın olarak rivayet etmiş ve onlar (kadına söyledikleri sözleri) şöylece rivayet etmişlerdir: Ya mektubu çıkartırsın yahut elbiselerini çıkartırsın.
Yine bu hadis Ebu Abdurrahman es-Sülemî, ona Ali tarafından buna yakın olarak rivayet edilmiştir. Kimisi de bu hadiste: “Ya sen mektubu çıkarırsın yahut biz elbiselerini soyar, (mektubu öyle arar)ız” demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 60, 5/409
Senetler:
()
Konular:
Bilgi, Hz. Peygamber'in verdiği gaybi haberler
Kur'an, nuzül sebebi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19091, T003178
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا عَبْدَةُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ عَبْدِ الْمَلِكِ بْنِ أَبِى سُلَيْمَانَ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ قَالَ: سُئِلْتُ عَنِ الْمُتَلاَعِنَيْنِ فِى إِمَارَةِ مُصْعَبِ بْنِ الزُّبَيْرِ أَيُفَرَّقُ بَيْنَهُمَا فَمَا دَرَيْتُ مَا أَقُولُ فَقُمْتُ مِنْ مَكَانِى إِلَى مَنْزِلِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ فَاسْتَأْذَنْتُ عَلَيْهِ فَقِيلَ لِى إِنَّهُ قَائِلٌ فَسَمِعَ كَلاَمِى فَقَالَ لِى ابْنَ جُبَيْرٍ ؟ادْخُلْ مَا جَاءَ بِكَ إِلاَّ حَاجَةٌ؟ قَالَ: فَدَخَلْتُ فَإِذَا هُوَ مُفْتَرِشٌ بَرْدَعَةَ رَحْلٍ لَهُ فَقُلْتُ : يَا أَبَا عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمُتَلاَعِنَانِ أَيُفَرَّقُ بَيْنَهُمَا فَقَالَ: سُبْحَانَ اللَّهِ نَعَمْ إِنَّ أَوَّلَ مَنْ سَأَلَ عَنْ ذَلِكَ فُلاَنُ بْنُ فُلاَنٍ أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَرَأَيْتَ لَوْ أَنَّ أَحَدَنَا رَأَى امْرَأَتَهُ عَلَى فَاحِشَةٍ كَيْفَ يَصْنَعُ؟ إِنْ تَكَلَّمَ تَكَلَّمَ بِأَمْرٍ عَظِيمٍ وَإِنْ سَكَتَ سَكَتَ عَلَى أَمْرٍ عَظِيمٍ قَالَ: فَسَكَتَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يُجِبْهُ فَلَمَّا كَانَ بَعْدَ ذَلِكَ أَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ : إِنَّ الَّذِى سَأَلْتُكَ عَنْهُ قَدِ ابْتُلِيتُ بِهِ فَأَنْزَلَ اللَّهُ هَذِهِ الآيَاتِ فِى سُورَةِ النُّورِ ( وَالَّذِينَ يَرْمُونَ أَزْوَاجَهُمْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ شُهَدَاءُ إِلاَّ أَنْفُسُهُمْ ) حَتَّى خَتَمَ الآيَاتِ قَالَ: فَدَعَا الرَّجُلَ فَتَلاَهُنَّ عَلَيْهِ وَوَعَظَهُ وَذَكَّرَهُ وَأَخْبَرَهُ أَنَّ عَذَابَ الدُّنْيَا أَهْوَنُ مِنْ عَذَابِ الآخِرَةِ فَقَالَ: لاَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ مَا كَذَبْتُ عَلَيْهَا . ثُمَّ ثَنَّى بِالْمَرْأَةِ وَوَعَظَهَا وَذَكَّرَهَا وَأَخْبَرَهَا أَنَّ عَذَابَ الدُّنْيَا أَهْوَنُ مِنْ عَذَابِ الآخِرَةِ فَقَالَتْ لاَ وَالَّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ مَا صَدَقَ . فَبَدَأَ بِالرَّجُلِ فَشَهِدَ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الصَّادِقِينَ وَالْخَامِسَةَ أَنَّ لَعْنَةَ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كَانَ مِنَ الْكَاذِبِينَ ثُمَّ ثَنَّى بِالْمَرْأَةِ فَشَهِدَتْ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ بِاللَّهِ إِنَّهُ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ وَالْخَامِسَةَ أَنَّ غَضَبَ اللَّهِ عَلَيْهَا إِنْ كَانَ مِنَ الصَّادِقِينَ ثُمَّ فَرَّقَ بَيْنَهُمَا . وَفِى الْبَابِ عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ قَالَ: وَهَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ .
Tercemesi:
Saîd b. Cübeyr (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Mus’ab b. Umeyr’in Irak valiliği döneminde lian yapan karı koca hakkında bunlar birbirinden ayrılması gerekir mi diye bana soruldu. Ben de ne cevap vereceğimi bilemedim. Bulunduğum yerden Mekke’deki Abdullah b. Ömer’in evine gitmek üzere yola çıktım. Mekke’ye vardığımda onun yanına girmek için izin istedim. Bana öğle istirahatı (kaylule) yapmaktadır denildi. Benim sesimi duyunca içeriden kendisi şöyle seslendi: Cübeyr’in oğlu gir, mutlaka seni buraya kadar önemli bir iş getirmiştir. Ben de girdim hayvanın palanından bir yatak yapıp yattığı gözüme ilişti ve hemen Ey Ebû Abdurrahman! Lian yapan karı koca birbirinden ayrılır mı? dedim. Abdullah: “Sübhanallah, evet ayrılır” dedi. Bu konuyu ilk önce soran kişi falan oğlu falandır. Peygamber (s.a.v)’e gelerek Ey Allah’ın Rasûlü! dedi. Birimiz karısını zina eder durumda görürse ne yapmasını emredersiniz? Konuşsa büyük bir meseleyi ifşa etmiş sussa büyük bir meseleyi geçiştirmiş olacaktır. Peygamber (s.a.v), sustu ve kendisine cevap vermedi. O kişi o günden sonra tekrar Rasûlullah (s.a.v.)’e geldi ve gerçek şu ki size sorduğum duruma kendim düşmüş bulunmaktayım. Bunun üzerine Allah Nur sûresi 6. 7. 8. 9. ayetleri indirdi: “6) Kendi eşlerini zina ile suçlayan, fakat kendilerinden başka şâhidleri olmayan kimselere gelince, bu suçlamayı yapanların her biri doğru söylediklerine dair, dört defa Allah’ı şâhid tutsunlar. 7) Ve beşincisinde de, bu suçlamayı yapan kişi, eğer yalancılardansa, Allah’ın lanetine razı olduğunu ifade etsin. 8) Ve suçlanan kadına gelince, onun kocasının yalan söylediğine dair, Allah’ı dört defa şâhid tutması, bu suça verilecek cezayı ondan giderir. 9) Ve beşincisinde, kocası doğruyu söylüyorsa, Allah’ın gazabına razı olduğunu ifade etmesidir.” Sonra Rasûlullah (s.a.v.), O adamı çağırdı ona bu ayetleri okudu va’z, nasihat ederek hatırlatmalarda bulundu ve dünya azabının ahiret azabından daha hafif olduğunu haber verdi. Adam: Seni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki bu karım hakkında yalan söylemedim.Sonra ikinci olarak kadını çağırdı ona da va’z ve hatırlatmalarda bulundu dünya azabının ahiret azabından çok daha hafif olduğunu bildirdi. Kadın da dedi ki: Hayır seni hak ile gönderen Allah’a yemin olsun ki kocam doğru söylemedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) önce erkekten başladıve erkek kendisinin doğru söylediğine dair Allah’a dört sefer yemin etti, beşincisinde ise eğer yalancılardan ise Allah’ın lanetinin kendi üzerine olmasını diledi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), kadına döndü kadın kocasının gerçekten yalancı olduğuna dair Allah’a dört defa yemin etti. Beşincisinde şayet kocası doğrulardan ise Allah’ın gazabının kendisi üzerine olmasını diledi. Sonra Rasûlullah (s.a.v.), onları birbirinden ayırdı. Bu konuda Süheyl ibn Saîd’den de hadis rivâyet edilmiştir.Bu hadis hasen sahihtir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'an 24, 5/329
Senetler:
()
Konular:
Boşanma, Liân-mülâane
Kur'an, nuzül sebebi
Bize b. Ali ve birden fazla kişi, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Zühri, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe ona da Ebu Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Şibl (r.anhüm) şöyle demişlerdir:
Bu sahabiler Rasûlullah'ın (sav) yanında bulundukları bir sırada birbirinden davacı olan iki kimse geldi onlardan biri sözüne şöyle başladı: “Ey Allah’ın Rasûlü, Allah aşkına aramızda Allah’ın kitabıyla hükmet” dedi. Daha anlayışlı olan diğer hasmı da “evet aramızda Allah’ın kitabına göre hüküm ver ve müsaade et ben konuşayım. Oğlum bu adamın işçisi idi sonra onun karısıyla zina etti, oğlumun cezasının recim olduğunu bana bildirdiler. Ben de bu ceza karşılığında yüz koyun ile bir hizmetçiyi fidye olarak verdim. Sonra bu işi bilen insanlarla karşılaştım, onlar 'oğluna yüz değnek, bir yılda sürgün, bu adamın karısına da recim cezası gerekir' dediler.” Bunun üzerine Rasulullah (sav) "canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki aramız da Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim. Yüz koyun ve hizmetçi sana iade edilecek, oğluna da yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası verilecektir. Ey Üneys, Bu adamın karısına git suçunu kabul edip itiraf ederse onu recmet" buyurdu. Üneys kadının yanına gitti o da suçunu itiraf edince kadını recmetti.
Bize İshak b. Musa el Ensârî, ona Ma’n, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah, ona da Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid el Cühenî bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir.
Yine bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihâb senediyle Mâlik’in hadisinin bir benzerini mana olarak bize rivâyet etmiştir.
Tirmizî der ki: Bu konuda Ebu Bekre, Ubâde b. Sâmit, Ebu Hüreyre, Ebu Saîd, İbn Abbâs, Cabir b. Semure, Hezzâl, Büreyde, Seleme b. Muhabbik, Ebû Berze ve Imrân b. Husayn’den da hadis rivayet edilmiştir.
Tirmizî der ki: Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid'in hadisi hasen sahihtir.
Aynı şekilde bize Mâlik b. Enes, Ma’mer ve pek çok kimse, onlara Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid bu hadisi Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Yine bu senedle Hz. peygamber'den (sav) "Cariye zina ederse ona yüz değnek vurun dördüncü sefer yine zina ederse değersiz bir ip parasına bile olsa satıp elden çıkarın" hadisini rivayet etmişlerdir.
Sûfyân b. Uyeyne, Zührî’den, onun Ubeydullah’tan, onun da Ebû Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Şibl’den yaptığı rivayette “Rasulullah'ın (sav) yanında idik…” ifadesini kullanmıştır. İbn Uyeyne her iki hadisi de topluca Ebu Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Şibl’den rivâyet etmektedir. İbn Uyeyne'nin hadisinde vehm vardır. İbn Uyeyne rivâyet ettiği bu hadiste vehme kapılmış ve bir hadisi diğerinin içine katmıştır.
Sahih olan rivâyet bize Muhammed b. Velîd ez-Zebîdî, Yunus b. Ubeyde ve Zührî’nin kardeşinin oğlu, onlara Zührî, ona Ubeydullah, ona da Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid’in rivayet ettiği ve "Cariye zina ederse ona yüz değnek vurun…" diye başlayan rivayettir.
Zührî'nin Ubeybullah’tan, onun Şibl b. Hâlid'den, onun Abdullah b. Mâlik el-Evsî’den rivâyet ettiği "Cariye zina ederse…" hadisi, hadisçilerin sahih kabul ettiği rivâyettir. Şibl b. Hâlid, Peygamber'e (sav) yetişememiştir. Şibl sadece Abdullah b. Mâlik el-Evsî vasıtasıyla hadis rivayet etmektedir ki doğru olanı da budur. İbn Uyeyne rivayeti pek makbul değildir. İbn Uyeyne’den, Şibl b. Hamid şeklinde gelen rivayet hatalıdır. Doğrusu Şibl b. Hâlid’dir. Aynı şekilde ona Şibl b. Huleyd’de denilmektedir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19137, T001433
Hadis:
حَدَّثَنَا نَصْرُ بْنُ عَلِىٍّ وَغَيْرُ وَاحِدٍ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ سَمِعَهُ مِنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ وَشِبْلٍ أَنَّهُمْ كَانُوا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَتَاهُ رَجُلاَنِ يَخْتَصِمَانِ فَقَامَ إِلَيْهِ أَحَدُهُمَا وَقَالَ أَنْشُدُكَ اللَّهَ يَا رَسُولَ اللَّهِ لَمَّا قَضَيْتَ بَيْنَنَا بِكِتَابِ اللَّهِ . فَقَالَ خَصْمُهُ وَكَانَ أَفْقَهَ مِنْهُ أَجَلْ يَا رَسُولَ اللَّهِ اقْضِ بَيْنَنَا بِكِتَابِ اللَّهِ وَائْذَنْ لِى فَأَتَكَلَّمَ إِنَّ ابْنِى كَانَ عَسِيفًا عَلَى هَذَا فَزَنَا بِامْرَأَتِهِ فَأَخْبَرُونِى أَنَّ عَلَى ابْنِى الرَّجْمَ فَفَدَيْتُ مِنْهُ بِمِائَةِ شَاةٍ وَخَادِمٍ ثُمَّ لَقِيتُ نَاسًا مِنْ أَهْلِ الْعِلْمِ فَزَعَمُوا أَنَّ عَلَى ابْنِى جَلْدَ مِائَةٍ وَتَغْرِيبَ عَامٍ وَإِنَّمَا الرَّجْمُ عَلَى امْرَأَةِ هَذَا . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لأَقْضِيَنَّ بَيْنَكُمَا بِكِتَابِ اللَّهِ الْمِائَةُ شَاةٍ وَالْخَادِمُ رَدٌّ عَلَيْكَ وَعَلَى ابْنِكَ جَلْدُ مِائَةٍ وَتَغْرِيبُ عَامٍ وَاغْدُ يَا أُنَيْسُ عَلَى امْرَأَةِ هَذَا فَإِنِ اعْتَرَفَتْ فَارْجُمْهَا » . فَغَدَا عَلَيْهَا فَاعْتَرَفَتْ فَرَجَمَهَا . حَدَّثَنَا إِسْحَاقُ بْنُ مُوسَى الأَنْصَارِىُّ حَدَّثَنَا مَعْنٌ حَدَّثَنَا مَالِكٌ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ الْجُهَنِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَهُ بِمَعْنَاهُ . حَدَّثَنَا قُتَيْبَةُ حَدَّثَنَا اللَّيْثُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ بِإِسْنَادِهِ نَحْوَ حَدِيثِ مَالِكٍ بِمَعْنَاهُ . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى بَكْرَةَ وَعُبَادَةَ بْنِ الصَّامِتِ وَأَبِى هُرَيْرَةَ وَأَبِى سَعِيدٍ وَابْنِ عَبَّاسٍ وَجَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ وَهَزَّالٍ وَبُرَيْدَةَ وَسَلَمَةَ بْنِ الْمُحَبِّقِ وَأَبِى بَرْزَةَ وَعِمْرَانَ بْنِ حُصَيْنٍ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَهَكَذَا رَوَى مَالِكُ بْنُ أَنَسٍ وَمَعْمَرٌ وَغَيْرُ وَاحِدٍ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُتْبَةَ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَرَوَوْا بِهَذَا الإِسْنَادِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَالَ « إِذَا زَنَتِ الأَمَةُ فَاجْلِدُوهَا فَإِنْ زَنَتْ فِى الرَّابِعَةِ فَبِيعُوهَا وَلَوْ بِضَفِيرٍ » . وَرَوَى سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ وَشِبْلٍ قَالُوا: كُنَّا عِنْدَ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . هَكَذَا رَوَى ابْنُ عُيَيْنَةَ الْحَدِيثَيْنِ جَمِيعًا عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ وَشِبْلٍ وَحَدِيثُ ابْنِ عُيَيْنَةَ وَهَمٌ وَهِمَ فِيهِ سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ أَدْخَلَ حَدِيثًا فِى حَدِيثٍ . وَالصَّحِيحُ مَا رَوَى مُحَمَّدُ بْنُ الْوَلِيدِ الزُّبَيْدِىُّ وَيُونُسُ بْنُ عبيد وَابْنُ أَخِى الزُّهْرِىِّ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا زَنَتِ الأَمَةُ فَاجْلِدُوهَا » . وَالزُّهْرِىُّ عَنْ عُبَيْدِ اللَّهِ عَنْ شِبْلِ بْنِ خَالِدٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَالِكٍ الأَوْسِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِذَا زَنَتِ الأَمَةُ » . وَهَذَا الصَّحِيحُ عِنْدَ أَهْلِ الْحَدِيثِ . - وَشِبْلُ بْنُ خَالِدٍ لَمْ يُدْرِكِ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم إِنَّمَا رَوَى شِبْلٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَالِكٍ الأَوْسِىِّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم وَهَذَا الصَّحِيحُ وَحَدِيثُ ابْنِ عُيَيْنَةَ غَيْرُ مَحْفُوظٍ وَرُوِىَ عَنْهُ أَنَّهُ قَالَ شِبْلُ بْنُ حَامِدٍ وَهُوَ خَطَأٌ إِنَّمَا هُوَ شِبْلُ بْنُ خَالِدٍ وَيُقَالُ أَيْضًا شِبْلُ بْنُ خُلَيْدٍ .
Tercemesi:
Bize b. Ali ve birden fazla kişi, onlara Süfyan b. Uyeyne, ona Zühri, ona Übeydullah b. Abdullah b. Utbe ona da Ebu Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Şibl (r.anhüm) şöyle demişlerdir:
Bu sahabiler Rasûlullah'ın (sav) yanında bulundukları bir sırada birbirinden davacı olan iki kimse geldi onlardan biri sözüne şöyle başladı: “Ey Allah’ın Rasûlü, Allah aşkına aramızda Allah’ın kitabıyla hükmet” dedi. Daha anlayışlı olan diğer hasmı da “evet aramızda Allah’ın kitabına göre hüküm ver ve müsaade et ben konuşayım. Oğlum bu adamın işçisi idi sonra onun karısıyla zina etti, oğlumun cezasının recim olduğunu bana bildirdiler. Ben de bu ceza karşılığında yüz koyun ile bir hizmetçiyi fidye olarak verdim. Sonra bu işi bilen insanlarla karşılaştım, onlar 'oğluna yüz değnek, bir yılda sürgün, bu adamın karısına da recim cezası gerekir' dediler.” Bunun üzerine Rasulullah (sav) "canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki aramız da Allah’ın kitabıyla hükmedeceğim. Yüz koyun ve hizmetçi sana iade edilecek, oğluna da yüz değnek ve bir yıl sürgün cezası verilecektir. Ey Üneys, Bu adamın karısına git suçunu kabul edip itiraf ederse onu recmet" buyurdu. Üneys kadının yanına gitti o da suçunu itiraf edince kadını recmetti.
Bize İshak b. Musa el Ensârî, ona Ma’n, ona Malik, ona İbn Şihâb, ona Übeydullah b. Abdullah, ona da Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid el Cühenî bu hadisin benzerini rivâyet etmiştir.
Yine bize Kuteybe, ona Leys, ona İbn Şihâb senediyle Mâlik’in hadisinin bir benzerini mana olarak bize rivâyet etmiştir.
Tirmizî der ki: Bu konuda Ebu Bekre, Ubâde b. Sâmit, Ebu Hüreyre, Ebu Saîd, İbn Abbâs, Cabir b. Semure, Hezzâl, Büreyde, Seleme b. Muhabbik, Ebû Berze ve Imrân b. Husayn’den da hadis rivayet edilmiştir.
Tirmizî der ki: Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid'in hadisi hasen sahihtir.
Aynı şekilde bize Mâlik b. Enes, Ma’mer ve pek çok kimse, onlara Zührî, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe, ona da Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid bu hadisi Hz. Peygamber'den (sav) rivayet etmiştir. Yine bu senedle Hz. peygamber'den (sav) "Cariye zina ederse ona yüz değnek vurun dördüncü sefer yine zina ederse değersiz bir ip parasına bile olsa satıp elden çıkarın" hadisini rivayet etmişlerdir.
Sûfyân b. Uyeyne, Zührî’den, onun Ubeydullah’tan, onun da Ebû Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Şibl’den yaptığı rivayette “Rasulullah'ın (sav) yanında idik…” ifadesini kullanmıştır. İbn Uyeyne her iki hadisi de topluca Ebu Hüreyre, Zeyd b. Hâlid ve Şibl’den rivâyet etmektedir. İbn Uyeyne'nin hadisinde vehm vardır. İbn Uyeyne rivâyet ettiği bu hadiste vehme kapılmış ve bir hadisi diğerinin içine katmıştır.
Sahih olan rivâyet bize Muhammed b. Velîd ez-Zebîdî, Yunus b. Ubeyde ve Zührî’nin kardeşinin oğlu, onlara Zührî, ona Ubeydullah, ona da Ebu Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid’in rivayet ettiği ve "Cariye zina ederse ona yüz değnek vurun…" diye başlayan rivayettir.
Zührî'nin Ubeybullah’tan, onun Şibl b. Hâlid'den, onun Abdullah b. Mâlik el-Evsî’den rivâyet ettiği "Cariye zina ederse…" hadisi, hadisçilerin sahih kabul ettiği rivâyettir. Şibl b. Hâlid, Peygamber'e (sav) yetişememiştir. Şibl sadece Abdullah b. Mâlik el-Evsî vasıtasıyla hadis rivayet etmektedir ki doğru olanı da budur. İbn Uyeyne rivayeti pek makbul değildir. İbn Uyeyne’den, Şibl b. Hamid şeklinde gelen rivayet hatalıdır. Doğrusu Şibl b. Hâlid’dir. Aynı şekilde ona Şibl b. Huleyd’de denilmektedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Hudûd 8, 4/39
Senetler:
()
Konular:
Hz. Peygamber, hakimlik, hükmedişi
Recm, cezası
Zina, cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19124, T001429
Hadis:
حَدَّثَنَا بِذَلِكَ الْحَسَنُ بْنُ عَلِىٍّ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَنْبَأَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ أَبِى سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ أَنَّ رَجُلاً مِنْ أَسْلَمَ جَاءَ إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَاعْتَرَفَ بِالزِّنَا فَأَعْرَضَ عَنْهُ ثُمَّ اعْتَرَفَ فَأَعْرَضَ عَنْهُ حَتَّى شَهِدَ عَلَى نَفْسِهِ أَرْبَعَ شَهَادَاتٍ فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « أَبِكَ جُنُونٌ » . قَالَ لاَ . قَالَ « أَحْصَنْتَ » . قَالَ نَعَمْ . قَالَ فَأَمَرَ بِهِ فَرُجِمَ بِالْمُصَلَّى فَلَمَّا أَذْلَقَتْهُ الْحِجَارَةُ فَرَّ فَأُدْرِكَ فَرُجِمَ حَتَّى مَاتَ فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم خَيْرًا وَلَمْ يُصَلِّ عَلَيْهِ . قَالَ أَبُو عِيسَى هَذَا حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا الْحَدِيثِ عِنْدَ بَعْضِ أَهْلِ الْعِلْمِ أَنَّ الْمُعْتَرِفَ بِالزِّنَا إِذَا أَقَرَّ عَلَى نَفْسِهِ أَرْبَعَ مَرَّاتٍ أُقِيمَ عَلَيْهِ الْحَدُّ وَهُوَ قَوْلُ أَحْمَدَ وَإِسْحَاقَ . وَقَالَ بَعْضُ أَهْلِ الْعِلْمِ إِذَا أَقَرَّ عَلَى نَفْسِهِ مَرَّةً أُقِيمَ عَلَيْهِ الْحَدُّ وَهُوَ قَوْلُ مَالِكِ بْنِ أَنَسٍ وَالشَّافِعِىِّ . وَحُجَّةُ مَنْ قَالَ هَذَا الْقَوْلَ حَدِيثُ أَبِى هُرَيْرَةَ وَزَيْدِ بْنِ خَالِدٍ أَنَّ رَجُلَيْنِ اخْتَصَمَا إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ أَحَدُهُمَا يَا رَسُولَ اللَّهِ إِنَّ ابْنِى زَنَى بِامْرَأَةِ هَذَا الْحَدِيثَ بِطُولِهِ وَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « اغْدُ يَا أُنَيْسُ عَلَى امْرَأَةِ هَذَا فَإِنِ اعْتَرَفَتْ فَارْجُمْهَا » . وَلَمْ يَقُلْ فَإِنِ اعْتَرَفَتْ أَرْبَعَ مَرَّاتٍ .
Tercemesi:
Bize bu hadisi Hasan b. Ali, ona Abdürrezzak, ona Ma'mer, ona ez-Zührî, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman, ona da Cabir b. Abdullah'ın rivayet ettiğine göre Eslem kabilesinden bir adam Rasulullah'a (sav) geldi ve zina yaptığını itiraf etti. Rasulullah (sav) adama sırt çevirdi. ِِAdam tekrar itiraf etti. Rasulullah da (sav) tekrar sırt çevirdi. Bu şekilde adam zina yaptığına dair kendi aleyhine dört kere şahitlik etti. Rasulullah (sav) adama "Sende delilik varmı? diye sordu. Adam "Hayır" deyince Rasulullah (sav) bu sefer "Peki evli misin?" diye sordu. Adam "Evet" şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) adamın recmedilmesini emretti ve adam namaz kılınan açık alanda recmedilmeye başlandı. Taşlar adamı yaralayınca adam kaçtı. Fakat yakalandı ve ölünceye kadar recmedildi. Rasulullah (sav) adamı hayırla andı. Ancak cenaze namazını kılmadı. Ebu İsa (et-Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen sahih bir hadistir. Bazı alimlere göre, zina suçunun cezası bu hadis doğrultusunda şöyle uygulanır: Zina yaptığını itiraf eden kimse suçunu dört kere ikrar ederse ona had cezası uygulanır. Bu aynı zamanda Ahmed ve İshak'ın görüşüdür. Bazı alimler göre ise zina ettiğini bir kere ikrar etmesi durumunda had cezası uygulanır. Bu da Malik b. Enes ve Şafii'nin görüşüdür. Bu görüşü benimseyenlerin delili Ebu Hureyre ve Zeyd b. Halid'in rivayet ettiği hadistir. Bu hadis "İki kişi aralarındaki bir problemi Rasulullah'a (sav) arz ettiler. Onlardan birisi 'Ey Allah'ın Rasulü! Benim oğlum bu adamın karısıyla zina etmiş'..." diye başlayan uzunca bir hadistir. Hadisin devamında Rasulullah (sav) "Ey Üneys bu adamın karısına git. Eğer zina ettiğini itiraf ederse ona recm cezası uygula." buyurdu. Ancak Rasulullah (sav) bu sözlerinde "Kadın dört kere suçunu itiraf ederse" diye bir ifade kullanmadı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Hudûd 5, 4/36
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. ُEbu Bekir Abdürrezzak b. Hemmam (Abdürrezzak b. Hemmam b. Nafi)
6. Hasan b. Ali el-Hüzeli (Hasan b. Ali b. Muhammed)
Konular:
Cenaze namazı, kime kılınmayacağı
Hz. Peygamber, örnekliği
KTB, NAMAZ,
Recm, cezası
Yargı, Hakimlik
Zina, cezası
Zina, zinanın sübutu
حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ أَبُو حَفْصٍ حَدَّثَنَا الْفِرْيَابِىُّ حَدَّثَنَا أَبَانُ قَالَ عُمَرُ - وَهُوَ ابْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى حَازِمٍ - قَالَ حَدَّثَنِى عُثْمَانُ بْنُ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ صَخْرٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم غَزَا ثَقِيفًا فَلَمَّا أَنْ سَمِعَ ذَلِكَ صَخْرٌ رَكِبَ فِى خَيْلٍ يُمِدُّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَدِ انْصَرَفَ وَلَمْ يَفْتَحْ فَجَعَلَ صَخْرٌ يَوْمَئِذٍ عَهْدَ اللَّهِ وَذِمَّتَهُ أَنْ لاَ يُفَارِقَ هَذَا الْقَصْرَ حَتَّى يَنْزِلُوا عَلَى حُكْمِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يُفَارِقْهُمْ حَتَّى نَزَلُوا عَلَى حُكْمِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَتَبَ إِلَيْهِ صَخْرٌ أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّ ثَقِيفًا قَدْ نَزَلَتْ عَلَى حُكْمِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَأَنَا مُقْبِلٌ إِلَيْهِمْ وَهُمْ فِى خَيْلٍ. فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالصَّلاَةِ جَامِعَةً فَدَعَا لأَحْمَسَ عَشْرَ دَعَوَاتٍ "اللَّهُمَّ بَارِكْ لأَحْمَسَ فِى خَيْلِهَا وَرِجَالِهَا." وَأَتَاهُ الْقَوْمُ فَتَكَلَّمَ الْمُغِيرَةُ بْنُ شُعْبَةَ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنَّ صَخْرًا أَخَذَ عَمَّتِى وَدَخَلَتْ فِيمَا دَخَلَ فِيهِ الْمُسْلِمُونَ . فَدَعَاهُ فَقَالَ "يَا صَخْرُ إِنَّ الْقَوْمَ إِذَا أَسْلَمُوا أَحْرَزُوا دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ فَادْفَعْ إِلَى الْمُغِيرَةِ عَمَّتَهُ." فَدَفَعَهَا إِلَيْهِ وَسَأَلَ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَاءً لِبَنِى سُلَيْمٍ قَدْ هَرَبُوا عَنِ الإِسْلاَمِ وَتَرَكُوا ذَلِكَ الْمَاءَ. فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَنْزِلْنِيهِ أَنَا وَقَوْمِى . قَالَ "نَعَمْ." فَأَنْزَلَهُ وَأَسْلَمَ - يَعْنِى السُّلَمِيِّينَ - فَأَتَوْا صَخْرًا فَسَأَلُوهُ أَنْ يَدْفَعَ إِلَيْهِمُ الْمَاءَ فَأَبَى فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَسْلَمْنَا وَأَتَيْنَا صَخْرًا لِيَدْفَعَ إِلَيْنَا مَاءَنَا فَأَبَى عَلَيْنَا . فَأَتَاهُ فَقَالَ "يَا صَخْرُ إِنَّ الْقَوْمَ إِذَا أَسْلَمُوا أَحْرَزُوا أَمْوَالَهُمْ وَدِمَاءَهُمْ فَادْفَعْ إِلَى الْقَوْمِ مَاءَهُمْ." قَالَ نَعَمْ يَا نَبِىَّ اللَّهِ. فَرَأَيْتُ وَجْهَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَغَيَّرُ عِنْدَ ذَلِكَ حُمْرَةً حَيَاءً مِنْ أَخْذِهِ الْجَارِيَةَ وَأَخْذِهِ الْمَاءَ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19693, D003067
Hadis:
حَدَّثَنَا عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ أَبُو حَفْصٍ حَدَّثَنَا الْفِرْيَابِىُّ حَدَّثَنَا أَبَانُ قَالَ عُمَرُ - وَهُوَ ابْنُ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ أَبِى حَازِمٍ - قَالَ حَدَّثَنِى عُثْمَانُ بْنُ أَبِى حَازِمٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ جَدِّهِ صَخْرٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم غَزَا ثَقِيفًا فَلَمَّا أَنْ سَمِعَ ذَلِكَ صَخْرٌ رَكِبَ فِى خَيْلٍ يُمِدُّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَدِ انْصَرَفَ وَلَمْ يَفْتَحْ فَجَعَلَ صَخْرٌ يَوْمَئِذٍ عَهْدَ اللَّهِ وَذِمَّتَهُ أَنْ لاَ يُفَارِقَ هَذَا الْقَصْرَ حَتَّى يَنْزِلُوا عَلَى حُكْمِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلَمْ يُفَارِقْهُمْ حَتَّى نَزَلُوا عَلَى حُكْمِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَكَتَبَ إِلَيْهِ صَخْرٌ أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّ ثَقِيفًا قَدْ نَزَلَتْ عَلَى حُكْمِكَ يَا رَسُولَ اللَّهِ وَأَنَا مُقْبِلٌ إِلَيْهِمْ وَهُمْ فِى خَيْلٍ. فَأَمَرَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالصَّلاَةِ جَامِعَةً فَدَعَا لأَحْمَسَ عَشْرَ دَعَوَاتٍ "اللَّهُمَّ بَارِكْ لأَحْمَسَ فِى خَيْلِهَا وَرِجَالِهَا." وَأَتَاهُ الْقَوْمُ فَتَكَلَّمَ الْمُغِيرَةُ بْنُ شُعْبَةَ فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ إِنَّ صَخْرًا أَخَذَ عَمَّتِى وَدَخَلَتْ فِيمَا دَخَلَ فِيهِ الْمُسْلِمُونَ . فَدَعَاهُ فَقَالَ "يَا صَخْرُ إِنَّ الْقَوْمَ إِذَا أَسْلَمُوا أَحْرَزُوا دِمَاءَهُمْ وَأَمْوَالَهُمْ فَادْفَعْ إِلَى الْمُغِيرَةِ عَمَّتَهُ." فَدَفَعَهَا إِلَيْهِ وَسَأَلَ نَبِىَّ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَاءً لِبَنِى سُلَيْمٍ قَدْ هَرَبُوا عَنِ الإِسْلاَمِ وَتَرَكُوا ذَلِكَ الْمَاءَ. فَقَالَ يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَنْزِلْنِيهِ أَنَا وَقَوْمِى . قَالَ "نَعَمْ." فَأَنْزَلَهُ وَأَسْلَمَ - يَعْنِى السُّلَمِيِّينَ - فَأَتَوْا صَخْرًا فَسَأَلُوهُ أَنْ يَدْفَعَ إِلَيْهِمُ الْمَاءَ فَأَبَى فَأَتَوُا النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم فَقَالُوا يَا نَبِىَّ اللَّهِ أَسْلَمْنَا وَأَتَيْنَا صَخْرًا لِيَدْفَعَ إِلَيْنَا مَاءَنَا فَأَبَى عَلَيْنَا . فَأَتَاهُ فَقَالَ "يَا صَخْرُ إِنَّ الْقَوْمَ إِذَا أَسْلَمُوا أَحْرَزُوا أَمْوَالَهُمْ وَدِمَاءَهُمْ فَادْفَعْ إِلَى الْقَوْمِ مَاءَهُمْ." قَالَ نَعَمْ يَا نَبِىَّ اللَّهِ. فَرَأَيْتُ وَجْهَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَتَغَيَّرُ عِنْدَ ذَلِكَ حُمْرَةً حَيَاءً مِنْ أَخْذِهِ الْجَارِيَةَ وَأَخْذِهِ الْمَاءَ .
Tercemesi:
Bize Ebu Hafs Ömer b. Hattab, ona (Muhammed b. Yusuf) el-Firyabî, ona Eban (b. Abdullah), ona Ömer b. Abdullah b. Ebu Hazim, ona Osman b. Ebu Hâzim, ona babası (Ebu Hazim b. Sahr), ona da dedesi (Sahr b. Ayle) şöyle haber vermiştir: Hz. Peygamber (sav), (Taif Gazvesinde) Sakif (kabilesi) üzerine sefer düzenledi. (Hadisin ravisi) Sahr bunu işitince Hz. Peygamber'e (sav) yardım için atına binip savaş meydanına gitti ancak Hz. Peygamber (sav) orayı fethetmeden savaş meydanında ayrılmıştı. Sahr da o gün Allah'a and içip Hz. Peygamber'in hükmü gelmeden bu kaleden (Sakif kalesi) ayrılmayacağına dair söz verdi. Sözünü tutarak Hz. Peygamber'in (sav) hükmü gelmeden oradan da ayrılmadı. (Nihayetinde) Hz. Peygamber'e (sav) bir mektup yazarak şöyle dedi. Sakif (kabilesi) senin hükmüne razı olarak kalelerinden indiler. Onlar at üzerinde bekliyorlar ben de onların karşısındayım. Hz. Peygamber (sav), ashabına cemaatle namaz kılınmasını emretti ve (bu namazda) (Sahr'ın kabilesi olan) Ahmes'e on dua etti. (Bunlardan birinde) "Allah'ım Ahmes'in atlılarına ve adamlarına bereket ver," dedi.
Sonrasında bu (Sakif) kabilesi geldi ve (bu kabileden olan) Muğira b. Şu'be, Ey Allah'ın Nebisi! Sahr, benim herkes gibi müslüman olan halamı (cariye olarak) aldı, dedi. Hz. Peygamber (sav) Sahr'ı çağırıp "Ey Sahr! Sakif kavmi müslüman oldukları zaman kanları ve mallarını korumuş olurlar. Muğira'ya halasını ver," dedi. Sahr da Muğira'ya halasını verdi ve Hz. Peygamber'den (sav) Süleym oğullarının İslam'ın hükmü altına girmemek için kaçıp giderken terk ettikleri suyun kullanım hakkını istedi ve şöyle dedi: Ey Allah'ın Nebisi! Onu bana ve kavmime ver. Hz. Peygamber de (sav) "tamam" dedi ve suyu ona verdi. Bunun üzerine Müslüman olan Sakif kabilesi Sahr'ın yanına gelip suyu kendilerine vermesini istediler. Sahr da bunu kabul etmedi. Bu sefer onlar Hz. Peygamber'in (sav) huzuruna gelerek Ey Allah'ın Nebisi! Biz müslüman olduk ve suyumuzu bize vermesi için Sahr'a gittik, o da bizi reddetti dediler. Hz. Peygamber (sav) Sahr'a gelerek "Ey Sahr! Kavim müslüman olduğu zaman mallarını ve kanlarını korumuş olur. Kavme suyunu ver," dedi. O da tamam Ey Allah'ın Nebisi! dedi.
Hz. Peygamber'in (sav) yüzünün cariyeyi (Muğira'nın halası) ve suyu Sahr'dan aldığından dolayı utandığı için kızardığını gördüm.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 36, /716
Senetler:
1. Ebu Hazim Sahr b. Ayle (Sahr b. Ayle b. Abdullah b. Rabî'a b. Amr)
2. Ebu Hâzim b. Sahr el-Becelî (Ebu Hâzim b. Sahr b. Ayle)
3. İbn Ebu Hazim Osman b. Ebu Hazim el-Becelî (Osman b. Ebu Hazim b. Sahr)
4. Eban b. Abdullah el-Beceli (Eban b. Abdullah b. Ebu Hazim b. Sahr)
5. Ebu Abdullah Muhammed b. Yusuf el-Firyabî (Muhammed b. Yusuf b. Vakıd b. Osman)
6. Ebu Hafs Ömer b. Hattab el-Kuşeyri (Ömer b. Hattab)
Konular:
Güvenlik, Can, Mal, Irz Güvenliği
Hz. Peygamber, duaları
Hz. Peygamber, hayası
Savaş, savaş esiri
Siyer, Taif Seferi
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19436, N002061
Hadis:
أَخْبَرَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ سَعِيدٍ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ شُعْبَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى عَوْنُ بْنُ أَبِى جُحَيْفَةَ عَنْ أَبِيهِ عَنِ الْبَرَاءِ بْنِ عَازِبٍ عَنْ أَبِى أَيُّوبَ قَالَ خَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ مَا غَرَبَتِ الشَّمْسُ فَسَمِعَ صَوْتًا فَقَالَ « يَهُودُ تُعَذَّبُ فِى قُبُورِهَا » .
Tercemesi:
Bize Ubeydullah b. Said, ona Yahya, ona Şube, ona Avn b. Ebu Cuhayfe, ona babası, ona el-Bera b. Azib, ona da Ebu Eyyüb'den (ra) rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir: Rasulullah (sav) bir sefer güneş battıktan sonra dışarı çıkmıştı. Birtakım sesler işitmişti ve: "Bu sesler kabirde azap gören Yahudilerin sesleridir," buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Nesâî, Sünen-i Nesâî, Cenâiz 2061, /2222
Senetler:
1. Ebu Eyyüb el-Ensari (Halid b. Zeyd b. Küleyb b. Salabe b. Abd)
2. Ebu Umare Bera b. Azib el-Ensarî (Bera b. Azib b. Haris b.Adî b. Cüşem)
3. Ebu Cuhayfe Vehb b. Vehb es-Süvaî (Vehb b. Abdullah b. Cünade)
4. Avn b. Ebu Cuheyfe es-Süvâi (Avn b. Vehb b. Abdullah)
5. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
6. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
7. Ebu Kudame Ubeydullah b. Saîd el-Yeşkurî (Ubeydullah b. Saîd b. Yahya)
Konular:
Ehl-i kitap, Yahudi tasvirleri, Kur'an, Rasulullah ve Sahabenin
Kabir Hayatı, Kabir Azabı
حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُسَافِرٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ حَدَّثَنَا الزَّمْعِىُّ عَنْ عَمَّتِهِ قُرَيْبَةَ بِنْتِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ أُمِّهَا كَرِيمَةَ بِنْتِ الْمِقْدَادِ عَنْ ضُبَاعَةَ بِنْتِ الزُّبَيْرِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ بْنِ هَاشِمٍ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهَا قَالَتْ ذَهَبَ الْمِقْدَادُ لِحَاجَتِهِ بِبَقِيعِ الْخَبْخَبَةِ فَإِذَا جُرَذٌ يُخْرِجُ مِنْ جُحْرٍ دِينَارًا ثُمَّ لَمْ يَزَلْ يُخْرِجُ دِينَارًا دِينَارًا حَتَّى أَخْرَجَ سَبْعَةَ عَشَرَ دِينَارًا ثُمَّ أَخْرَجَ خِرْقَةً حَمْرَاءَ - يَعْنِى فِيهَا دِينَارٌ - فَكَانَتْ ثَمَانِيَةَ عَشَرَ دِينَارًا فَذَهَبَ بِهَا إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرَهُ وَقَالَ لَهُ خُذْ صَدَقَتَهَا . فَقَالَ لَهُ صلى الله عليه وسلم "هَلْ هَوَيْتَ إِلَى الْجُحْرِ." قَالَ لاَ . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19714, D003087
Hadis:
حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُسَافِرٍ حَدَّثَنَا ابْنُ أَبِى فُدَيْكٍ حَدَّثَنَا الزَّمْعِىُّ عَنْ عَمَّتِهِ قُرَيْبَةَ بِنْتِ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ وَهْبٍ عَنْ أُمِّهَا كَرِيمَةَ بِنْتِ الْمِقْدَادِ عَنْ ضُبَاعَةَ بِنْتِ الزُّبَيْرِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ بْنِ هَاشِمٍ أَنَّهَا أَخْبَرَتْهَا قَالَتْ ذَهَبَ الْمِقْدَادُ لِحَاجَتِهِ بِبَقِيعِ الْخَبْخَبَةِ فَإِذَا جُرَذٌ يُخْرِجُ مِنْ جُحْرٍ دِينَارًا ثُمَّ لَمْ يَزَلْ يُخْرِجُ دِينَارًا دِينَارًا حَتَّى أَخْرَجَ سَبْعَةَ عَشَرَ دِينَارًا ثُمَّ أَخْرَجَ خِرْقَةً حَمْرَاءَ - يَعْنِى فِيهَا دِينَارٌ - فَكَانَتْ ثَمَانِيَةَ عَشَرَ دِينَارًا فَذَهَبَ بِهَا إِلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَأَخْبَرَهُ وَقَالَ لَهُ خُذْ صَدَقَتَهَا . فَقَالَ لَهُ صلى الله عليه وسلم "هَلْ هَوَيْتَ إِلَى الْجُحْرِ." قَالَ لاَ . فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "بَارَكَ اللَّهُ لَكَ فِيهَا."
Tercemesi:
Bize Cafer b. Müsafir, ona İbn Ebu Fudeyk, ona ez-Zem'î, ona halası Abdullah b. Vehb kızı Kureybe, ona annesi el-Mikdâd kızı Kerime, ona ez-Zübeyr b. Abdülmuttalib b. Haşim kızı Duba'a’nın şunu haber verdiğini rivayet etmiştir: el-Mikdâd, ihtiyacını görmek üzere Bakiu’l-Habhabe denilen yere gitmişti. Derken (orada) bir delikten bir dinar (altın) çıkartan iri erkek bir fare gördü, sonra durmadan birer dinar çıkartıp durdu ve sonunda on yedi dinar çıkardı. Sonra da kırmızı bir bez parçası çıkardı – yani onun içinde de bir dinar vardı- böylelikle on sekiz dinar etti. O bunları alıp Nebi'ye (sav) götürdü ve ona durumu haber vererek bunun sadakasını (zekâtını) al, dedi. Rasulullah (sav) ona "sen eğilip de deliğe uzandın mı?" buyurdu. (el-Mikdâd): Hayır dedi. Bu sefer Rasulullah (sav): "Allah bunları sana mübarek eylesin" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Harâc ve'l-fey' ve'l-imâre 40, /720
Senetler:
1. Duba'a bt. Zübeyr (Duba'a bt. Zübeyr b. Abdülmuttalib b. Hişam b. Abdümenaf)
2. Kerîme bt. Mikdâd el-Kindiyye (Kerîme bt. Mikdâd b. Esved)
3. Kureybe bt. Abdullah el-Kuraşiyye (Kureybe bt. Abdullah b. Vehb b. Zem'a)
4. Ebu Muhammed Musa b. Yakub ez-Zem'î (Musa b. Yakub b. Abdullah)
5. Ebu İsmail Muhammed b. Ebu Füdeyk ed-Dîlî (Muhammed b. İsmail b. Müslim b. Ebu Füdeyk)
6. Cafer b. Müsafir et-Tennîsî (Cafer b. Müsafir b. İbrahim b. Râşid)
Konular:
Define, gömü, Akarda bulunan define
Zekat, hangi mallardan, ve ne kadar verileceği
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ عَاصِمِ بْنِ بَهْدَلَةَ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ شَرِبَ الْخَمْرَ فَاجْلِدُوهُ فَإِنْ عَادَ فِى الرَّابِعَةِ فَاقْتُلُوهُ » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَالشَّرِيدِ وَشُرَحْبِيلَ بْنِ أَوْسٍ وَجَرِيرٍ وَأَبِى الرَّمَدِ الْبَلَوِىِّ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ مُعَاوِيَةَ هَكَذَا رَوَى الثَّوْرِىُّ أَيْضًا عَنْ عَاصِمٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَرَوَى ابْنُ جُرَيْجٍ وَمَعْمَرٌ عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم. قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدًا يَقُولُ حَدِيثُ أَبِى صَالِحٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَإِنَّمَا كَانَ هَذَا فِى أَوَّلِ الأَمْرِ ثُمَّ نُسِخَ بَعْدُ هَكَذَا رَوَى مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ مَنْ شَرِبَ الْخَمْرَ فَاجْلِدُوهُ فَإِنْ عَادَ فِى الرَّابِعَةِ فَاقْتُلُوهُ » . قَالَ ثُمَّ أُتِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ذَلِكَ بِرَجُلٍ قَدْ شَرِبَ الْخَمْرَ فِى الرَّابِعَةِ فَضَرَبَهُ وَلَمْ يَقْتُلْهُ . وَكَذَلِكَ رَوَى الزُّهْرِىُّ عَنْ قَبِيصَةَ بْنِ ذُؤَيْبٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ هَذَا . قَالَ فَرُفِعَ الْقَتْلُ وَكَانَتْ رُخْصَةً . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا الْحَدِيثِ عِنْدَ عَامَّةِ أَهْلِ الْعِلْمِ لاَ نَعْلَمُ بَيْنَهُمُ اخْتِلاَفًا فِى ذَلِكَ فِى الْقَدِيمِ وَالْحَدِيثِ وَمِمَّا يُقَوِّى هَذَا مَا رُوِىَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَوْجُهٍ كَثِيرَةٍ أَنَّهُ قَالَ « لاَ يَحِلُّ دَمُ امْرِئٍ مُسْلِمٍ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللَّهِ إِلاَّ بِإِحْدَى ثَلاَثٍ النَّفْسُ بِالنَّفْسِ وَالثَّيِّبُ الزَّانِى وَالتَّارِكُ لِدِينِهِ » .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19176, T001444
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ عَيَّاشٍ عَنْ عَاصِمِ بْنِ بَهْدَلَةَ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ شَرِبَ الْخَمْرَ فَاجْلِدُوهُ فَإِنْ عَادَ فِى الرَّابِعَةِ فَاقْتُلُوهُ » . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ وَالشَّرِيدِ وَشُرَحْبِيلَ بْنِ أَوْسٍ وَجَرِيرٍ وَأَبِى الرَّمَدِ الْبَلَوِىِّ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ مُعَاوِيَةَ هَكَذَا رَوَى الثَّوْرِىُّ أَيْضًا عَنْ عَاصِمٍ عَنْ أَبِى صَالِحٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَرَوَى ابْنُ جُرَيْجٍ وَمَعْمَرٌ عَنْ سُهَيْلِ بْنِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم. قَالَ سَمِعْتُ مُحَمَّدًا يَقُولُ حَدِيثُ أَبِى صَالِحٍ عَنْ مُعَاوِيَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فِى هَذَا أَصَحُّ مِنْ حَدِيثِ أَبِى صَالِحٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم . وَإِنَّمَا كَانَ هَذَا فِى أَوَّلِ الأَمْرِ ثُمَّ نُسِخَ بَعْدُ هَكَذَا رَوَى مُحَمَّدُ بْنُ إِسْحَاقَ عَنْ مُحَمَّدِ بْنِ الْمُنْكَدِرِ عَنْ جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ « إِنَّ مَنْ شَرِبَ الْخَمْرَ فَاجْلِدُوهُ فَإِنْ عَادَ فِى الرَّابِعَةِ فَاقْتُلُوهُ » . قَالَ ثُمَّ أُتِىَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم بَعْدَ ذَلِكَ بِرَجُلٍ قَدْ شَرِبَ الْخَمْرَ فِى الرَّابِعَةِ فَضَرَبَهُ وَلَمْ يَقْتُلْهُ . وَكَذَلِكَ رَوَى الزُّهْرِىُّ عَنْ قَبِيصَةَ بْنِ ذُؤَيْبٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم نَحْوَ هَذَا . قَالَ فَرُفِعَ الْقَتْلُ وَكَانَتْ رُخْصَةً . وَالْعَمَلُ عَلَى هَذَا الْحَدِيثِ عِنْدَ عَامَّةِ أَهْلِ الْعِلْمِ لاَ نَعْلَمُ بَيْنَهُمُ اخْتِلاَفًا فِى ذَلِكَ فِى الْقَدِيمِ وَالْحَدِيثِ وَمِمَّا يُقَوِّى هَذَا مَا رُوِىَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم مِنْ أَوْجُهٍ كَثِيرَةٍ أَنَّهُ قَالَ « لاَ يَحِلُّ دَمُ امْرِئٍ مُسْلِمٍ يَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَأَنِّى رَسُولُ اللَّهِ إِلاَّ بِإِحْدَى ثَلاَثٍ النَّفْسُ بِالنَّفْسِ وَالثَّيِّبُ الزَّانِى وَالتَّارِكُ لِدِينِهِ » .
Tercemesi:
Muaviye (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her kim içki içerse ona değnekle vurarak cezasını verin yine içmeye devam ederse dördüncüsünde onu öldürün.” Tirmizî: Bu konuda Ebû Hüreyre, Şerid, Şurahbil b. Evs, Cerir, Ebû’r Ramed el Belevî ve Abdullah b. Amr’dan da hadis rivâyet edilmiştir.
Tirmizî: Muaviye hadisini aynı şekilde Sevrî, Âsım’dan, Ebû Salih’den, Muaviye’den rivâyet etmiştir. İbn Cüreyc ve Ma’mer’de Süheyl b. ebî Salih’den, babasından, Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiler.
Muhammed’den şöyle dediğini işittim: Ebû Salih’in Muaviye yoluyla rivâyet ettiği hadis Ebû Salih’in Ebû Hüreyre’den rivâyet ettiğinden daha sahihtir.
İçki içene uygulanan bu ceza ilk zamanlarda böyle idi sonradan nesh olundu. Muhammed b. İshâk’ın Muhammed b. Münkedir’den, Câbir b. Abdullah’tan yaptığı rivâyet şöyledir: “Kim içki içerse ceza olarak değnekleyin yine içmeye devam ederse dördüncüde öldürün.” Câbir diyor ki: Bu sözden sonra Rasûlullah (s.a.v.)’e dördüncü sefer içki içen bir adam getirildi de yine onu değnekle cezalandırdı ve öldürmedi.
Aynı şekilde Zührî, Kabîsa b. Zûeyb vasıtasıyla benzeri bir hadis rivâyet etmekte ve şöyle demektedir. Böylece ölüm cezası kaldırıldı ve buna izin verilmiş oldu. İlim adamlarının çoğunluğunun uygulaması bu hadise göre olup geçmişte ve bu günde aralarında ihtilaf olduğunu bilmiyoruz. Bu konuyu destekleyen delillerden biri de değişik yollarla Rasûlullah (s.a.v.)’den rivâyet edilen şu hadistir: Allah’tan başka ilah olmadığına benim de Allah’ın Rasûlü olduğuma şehâdet eden Müslüman bir kimsenin kanı ancak şu üç şeyden biri ile helal olur: “Cana karşı can, zina işleyen evli kimse ve dinini terk eden kimse.”
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Hudûd 15, 4/48
Senetler:
()
Konular:
İçki, içme cezası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
19419, B005920
Hadis:
حَدَّثَنِى مُحَمَّدٌ قَالَ أَخْبَرَنِى مَخْلَدٌ قَالَ أَخْبَرَنِى ابْنُ جُرَيْجٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عُبَيْدُ اللَّهِ بْنُ حَفْصٍ أَنَّ عُمَرَ بْنَ نَافِعٍ أَخْبَرَهُ عَنْ نَافِعٍ مَوْلَى عَبْدِ اللَّهِ أَنَّهُ سَمِعَ ابْنَ عُمَرَ - رضى الله عنهما - يَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَنْهَى عَنِ الْقَزَعِ . قَالَ عُبَيْدُ اللَّهِ قُلْتُ وَمَا الْقَزَعُ فَأَشَارَ لَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ قَالَ إِذَا حَلَقَ الصَّبِىَّ وَتَرَكَ هَا هُنَا شَعَرَةً وَهَا هُنَا وَهَا هُنَا . فَأَشَارَ لَنَا عُبَيْدُ اللَّهِ إِلَى نَاصِيَتِهِ وَجَانِبَىْ رَأْسِهِ . قِيلَ لِعُبَيْدِ اللَّهِ فَالْجَارِيَةُ وَالْغُلاَمُ قَالَ لاَ أَدْرِى هَكَذَا قَالَ الصَّبِىِّ . قَالَ عُبَيْدُ اللَّهِ وَعَاوَدْتُهُ فَقَالَ أَمَّا الْقُصَّةُ وَالْقَفَا لِلْغُلاَمِ فَلاَ بَأْسَ بِهِمَا وَلَكِنَّ الْقَزَعَ أَنْ يُتْرَكَ بِنَاصِيَتِهِ شَعَرٌ ، وَلَيْسَ فِى رَأْسِهِ غَيْرُهُ ، وَكَذَلِكَ شَقُّ رَأْسِهِ هَذَا وَهَذَا .
Tercemesi:
İbn Cureyc haber verip şöyle demiştir: Bana UbeydulIah ibn Hasf haber verdi; ona da Nâfi'nin oğlu Umer haber verdi; ona da Abdullah ibn Umer'in hizmetinde bulunan Nâfi' haber verdi. O da Abdullah ibn Umer(R)'den şöyle derken işitmiştir: Ben Rasululah(S)'tan başın bir kısmını tıraş edip bir kısmını parçalı bulutlar gibi bırakmaktan nehyederken işittim.Ubeydullah ibn Hafs el-Umerî şöyle dedi: Ben Nâfi'nin oğlu Umer'e: Kazaa nedir? diye sordum.
Ubeydullah bize Nâfi'nin oğlunun kelâmından naklederek işaret etti ve Nâfi': Çocuğun başını tıraş edip de alnındaki ve alnının iki tarafındaki saçım tıraş etmeyip bırakmaktır! dedi, ve eliyle kendi nâsiyesini' ve alnının iki tarafını işaret edip gösterdi, dedi.Bu sefer Ubeydullah'a: Bu nehiy erkek ve kız çocukları hakkında müşterek ve müsâ-vî midir? diye soruldu.Oda: Bilmiyorum. O böyle çocuk, diye söyledi; erkek veya kız yâhud da ikisi müşterek midir, bildirmedi, diye cevâb verdi.Ubeydullah dedi ki: Ben bunu Nâfi'nin oğlu Umer'e tekrar sordum. Bu sefer de şöyle îzâh etti: Ey Ubeydallah! Erkek çocuğunun nâsiyesi ve alnı ile alnının iki tarafındaki sudğunda (yânî göz iîe kulak arasında) saç bırakmakta bir mahzur yoktur. Çünkü kaza' yalnız nâsiyede perçem bırakılıp oradan başka yerde saç bırakılmaksızın başın her tarafının tıraş edilmesidir. Başının yarısı tıraşlı, yarısı da tıraşsız olmak da böyledir, dedi
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Libâs 72, 2/481
Senetler:
()
Konular:
Süslenme, Saç tıraşı/bakımı