Giriş

Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Muhammed b. Bişr, ona, Mis'ar, ona Musab b. Şeybe, ona Ebu Habib b. Ya'la b. Münye ona da İbn Abbas'ın rivayet etiğine göre;
İbn Abbas, Übey b. Ka'b'a gitmişti. Ömer de onunla birlikteydi. İbn Abbas onların yanına girdi ve "Benden mezi geldiğini fark ettim ve bundan dolayı tenasül uzvumu yıkayıp abdest aldım." dedi. Ömer "Peki bu yeterli mi?" diye sordu. İbn Abbas "Evet" deyince Ömer bu sefer "Bunu Rasulullah'tan (sav) işittin mi?" diye sordu. İbn Abbas "Evet" diyerek cevap verdi.


Açıklama: Elbani bu hadisin isnadının zayıf olduğunu ifade etmiştir

    Öneri Formu
9873 İM000507 İbn Mâce, Tahâret, 70

Bize Umeyye b. Bistam, ona Yezid b. Zurey', ona Ravh b. Kasım, ona İsmail b. Umeyye, ona Yahya b. Abdullah b. Sayfi, ona Ebu Mabed, ona İbn Abbas’ın (r.anhuma) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) Muaz’ı (ra) Yemen’e gönderdiği vakit ona şöyle buyurdu:
"Sen kitap ehli bir kavmin yanına gideceksin. Kendilerini ilk davet ettiğin şey Allah’a ibadet etmek olsun. Onlar Allah’ı bilip tanırlarsa bu sefer onlara Allah’ın kendilerine bir gün ve gecede beş vakit namazı farz kılmış olduğunu bildir. Bunu yapacak olurlarsa, onlara Allah’ın kendilerine, mallarından alınıp aralarındaki fakirlere verilmek üzere, bir zekâtı farz kıldığını bildir. Eğer bunu kabul ederek itaat ederlerse, sen de (zekâtı) onlardan al ve insanların mallarının değerlilerini almaktan da sakın."


    Öneri Formu
9948 B001458 Buhari, Zekat, 41


    Öneri Formu
9992 M006707 Müslim, Birr ve Sıla, 158


    Öneri Formu
10147 B001368 Buhari, Cenaiz, 85

Bize Ebu'l-Velid et-Tayâlisî, ona Hemmâm b. Yahya, ona Katade, ona Yahya b. Ya'mer, ona Süleyman b. Surad el-Huzâ'î, ona da Übey b. Ka'b (ra), Rasulullah'ın (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ya Übey! Bana Kur'an okutuldu ve bir harf üzere mi yoksa iki harf üzere mi? (okumak istediğim) soruldu? Benimle birlikte olan melek: İki harf üzere diye söyle! dedi. Ben de: İki harf üzere dedim. Bu sefer: İki harf üzere mi yoksa üç harf üzere mi? denildi. Yanımdaki melek yine; Üç harf üzere de! diye söyledi. Ben de Üç harf üzere dedim. Bu hâl, yedi harfe ulaşıncaya kadar devam etti. Rasulullah (sav) sonra şöyle buyurdu: Bunların her biri kâfî ve şâfîdir. Bir azap ayetini rahmet ayetine yahut rahmet ayetini azap ayetine çevirmedikçe, Âzîz ve hhakîmdir yerine Semî ve Alîmdir desen de olur."


Açıklama: "Yedi harf" konusunda farklı görüşler vardır. Bunların en meşhur olanı, Kur'an-ı Kerim’in yedi lehçe ile nazil olduğudur. Bunlar da Kureyş, Hevâzin, Sakîf, Tay, Yemen, Hüzeyl ve Temim lehçeleridir. Bu konuda iki hususa özellikle işaret etmek gerekir. Birincisi, Kur'an'ın bütün kelimelerinde yedi ayrı okunuş vâki değildir. Bu husus, ancak bazı kelimeler için vâriddir. Her kelimenin mutlaka yedi vecihde okunması da şart değildir. İki, üç veya dört olabilir. İkinci husus da kelimelerin farklı telaffuzu asla mana farklılığına yol açmamalı, müspeti menfiye, rahmeti azaba çevirmemelidir. Lafızlar; “helümme-teâl; kuûd-culûs” gibi müterâdif olmalıdır. Sonra bu lafız değişikliği de asla keyfi olmamalı, mutlaka Hz. Peygamber ve ashabından duyulmuş olmalıdır. Bu durumda bu mesele, Rasulullah'ın (sav) vefatı ile kapanmış demektir. Kur'an'ın yedi harf üzere nazil olmasının en önemli faydası da kolaylıktır. Çünkü İslâm, cahil, okuma-yazma bilmeyen bir kavme gönderilmiştir. Çeşitli kabile fertlerinin, kendi lehçelerinden başka bir lügatle Kur'an öğrenmeleri hayli zordu. İşte bu zorluğu izâle etmek ve ümmete kolaylık göstermek için yedi harf meşru kılınmıştır.

    Öneri Formu
10321 D001477 Ebu Davud, Tefriu' ebvabi'l-vitr, 22

Bize Hennâd (b. Serî), ona Veki' (b. Cerrâh), ona A'meş (Süleyman b. Mihrân), ona Salim b. Ebu Ca'd, ona Küreyb (b. Ebu Müslim), ona da (Abdullah) b. Abbas, teyzesi Meymûne'nin (bt. Hâris) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Rasulullah'a (sav) gusül abdesti alması için su hazırladım. Cünüplükten dolayı şöyle gusül abdesti aldı: Önce sol eliyle su kabını eğerek sağ eline su döktü ve ellerini yıkadı. Ardından elini su kabına daldırdı ve (avucuyla aldığı suyu) avret yerine döktü, (elleriyle ovaladıktan) sonra elini duvara yahut toprağa sürttü (böylece ellerini temizledi). Sonra ağzına ve burnuna su verdi, yüzünü ve kollarını yıkadı. Başına üç sefer su döktü, ardında ntüm vücuduna su döktü (ve tüm vücudunu temizledi). En sonunda da kenara çekilerek ayaklarını yıkadı."
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-sahih bir hadistir. Bu konuda Ümmü Seleme, Cabir, Ebu Said, Cübeyr b. Mut'im ve Ebu Hureyre'den de hadis rivayet edilmiştir.


    Öneri Formu
10238 T000103 Tirmizi, Tahare, 76

Bize Ahmed b. Menî', Hasan b. Sabbâh el-Bezzâr ve Ahmed b. Muhammed b. Musa, -hadis mana bakımından birbirine yakınolarak nakledilmiştir- onlara İshâk b. Yusuf el-Ezrak, ona Süfyân es-Sevrî, ona Alkame b. Mersed, ona da Süleyman b. Büreyde, babasının (Büreyde b. Husayb) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Bir adam Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi ve namaz vakitlerini sordu. Allah Rasulü (sav): (Bir müddet (burada) Bizimle kal, inşaallah (gösteririz.)' buyurdu. Bilal'e emretti, o da fecir doğduğunda (sabah ezanını) okudu. Akabinde ona emretti, güneş (tepeden batıya doğru) meylettiğinde (öğle ezanını) okudu, Nebi de (sav) öğleyi kıldı. Sonra yine (Bilal'e) emretti, o da güneş parlak halde ve (hâlâ) yüksekteyken (ikindi ezanını) okudu, Rasulullah (sav) da ikindi namazını kıldı. Sonra güneş battığında (Bilal'e), akşamı (ezanı okumasını) emretti. Ardından (Bilal'e) yatsıyı (ezanı okumasını) emretti, şafak iyice kaybolduğunda da kalktı (namaz kıldı). Ertesi gün (ezanları yine Bilal'e) emretti, (sabah namazında) fecri belirgin hale getirdi. Sonra (Bilal'e) öğleyi (ezanını okumasını) emretti, (ama bu sefer) namazı serinliğe bıraktı ve epeyce geciktirdi. Daha sonra (Bilal'e) ikindiyi (ezanını okumasını) emretti, güneş tepede son demlerini yaşarken namazı kıldı. Sonra yine (Bilal'e ezan okumasını) emretti. Akşam namazını da şafağın kaybolmasına az bir zaman kala kıldı. Ardından (Bilal'e) yatsıyı (ezanı okumasını) emretti. Gecenin üçte biri geçtiğinde namazı kıldı. Sonra, 'namaz vakitlerini soran kişi nerede?' diye sordu. Adam, 'Benim.' deyince Rasulullah (sav): 'Namaz vakitleri (gösterdiğim) iki vakit arasındadır' buyurdu.
Ebu İsa (Tirmizî) şöyle demiştir: Bu, hasen-garîb-sahih bir hadistir.
Tirmizî şöyle demiştir: Bu hadisi Şu'be de, Alkame b. Mersed'den rivayet etmiştir.


    Öneri Formu
10445 T000152 Tirmizi, Salat, 1

Bize Selh b. Bekkâr, ona Vüheyb, ona Amr b. Yahya, ona Abbas es-Sâidî, ona da Ebu Humeyd es-Sâidî şöyle demiştir:

Biz, Peygamber'in (sav) beraberinde Tebük gazvesine gittik. Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya vardığı zaman, kendi bahçesinde çalışan bir kadınla karşılaştı. Pey­gamber (sav) sahabilerine: "Şu bahçedeki hurmayı tahmin ediniz" buyurdu. (Biz de tahminde bulunduk.) Rasulullah da on vesk olduğuna dair tahmin de bulundu. Ardından bahçenin sahibi olan kadına: "(Hurma toplarken) buradan kaç kilo hurma çıkacağını say!" buyurdu. Tebük'e geldiğimizde Peygamber (sav): "Dikkat ediniz! Bu gece muhakkak şiddetli bir rüzgar esecek. Sakın kimse bulunduğu yerden ayağa kalkmasın! Yanında devesi olan da devesini sıkı bağlasın!" buyurdu. Bu emir üzerine biz de develerimizi sıkı bağladık. Ve gece şiddetli bir rüzgar esti. O sırada birisi ayağa kalkmıştı. Rüz­gar onu Tayy Dağı'na sürükledi.

Bu sefer sırasında Eyle Meli­ki, Peygamber'e (Düldül adlı) beyaz bir katır hediye etmiş ve bir bürde giydirmişti. Peygamber de bu Melik'e deniz kenarındaki belde halkı için bir mektup yazdırmıştı. Dönüşte Peygamber Vâdî'l-Kurâ'ya gelince, hurmalık sahibe­si olan kadına: "Bahçen ne kadar hurma verdi?" diye sordu. O: Allah Elçisi'nin tahmini doğrultusunda on vesk getirdi, dedi. Sonra Peygamber: "Ben Medine'ye (yetişmek için) acele edeceğim. Sizden her kim benim yanımda Medine'ye varmak isterse acele etsin!" buyurdu.

(Ravi der ki:) İbn Bekkâr burada bir söz söyledi ki, ma'nâsı şöyledir: Peygamber Medine'ye yaklaşıp, uzaktan görünce de (eliyle işaret edip): "Bu Tâbe'dir". buyurdu. Uhud'u görünce de: "Bu dağcağız bizleri sever, biz de onu severiz" bu­yurdu. Sonra da: "Sizlere Ensar mahallelerinin en hayırlısını ha­ber vereyim, istemez misiniz" buyurdu. Sahabîler: “Evet, haber ver” dediler. Rasulullah: "Neccâr oğulları yurdu, sonra Abdu'l-Eşhel oğul­ları yurdu, sonra Sâide oğulları yurdu, veya Hâris b. Hazrec oğulları yurdu ve bütün Ensâr yurtlarında hayır vardır" buyurdu.


    Öneri Formu
10528 B001481 Buhari, Zekat, 54


Açıklama: Kültürümüzde Hadisler projesini ilgilendiren kısım: إِنَّمَا النِّسَاءُ شَقَائِقُ الرِّجَالِ

    Öneri Formu
10250 T000113 Tirmizi, Tahare, 82


    Öneri Formu
10099 İM000617 İbn Mâce, Tahâret, 114