Giriş


    Öneri Formu
11391 D001865 Ebu Davud, Menasik, 44


    Öneri Formu
11530 D001911 Ebu Davud, Menasik, 58


    Öneri Formu
11554 D001934 Ebu Davud, Menasik, 64

Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyl, Osman b. Ebu Şeybe, Hişam b. Ammar ed-Dımeşkî ile Süleyman b. Abdurrahman ed-Dımeşkî –bazen birisi diğerine göre bir kelime veya bazı ifadeler fazlalığı ile rivayet ederek- dediler ki: Bize Hatim b. İsmail, ona Cafer b. Muhammed, ona babası () şöyle rivayet etmiştir:

Cabir b. Abdullah'ın huzuruna girdik, yanına vardığımızda gelenlerin kimler olduklarını sordu. Sonunda bana gelince ben “Ben Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Elini başımın üzerine koydu, (gömleğimin) üst düğmesini çözdü sonra da alt düğmemi çözdü, arkasından avucunu göğsümün ortasına koydu. O gün ben genç bir çocuk idim. Bana “Merhaba sana, hoş geldin ey kardeşimin oğlu, istediğini sorabilirsin” dedi. Ben de ona sordum, gözleri görmüyordu, namaz vakti gelince dokuma bir elbiseye sarınmış olduğu halde namaza kalktı. O, elbiseyi omuzlarına attıkça küçük olduğundan ötürü uçları kendisine doğru geri düşüyordu. Bizlere namaz kıldırdı. Hâlbuki ridası da yanında askılık üzerinde duruyordu. Bana “Rasulullah'ın (sav) haccedişini anlat” dedim. Eliyle dokuz sayısını gösterdikten sonra şöyle dedi:

"Rasulullah (sav) dokuz yıl haccetmedi. Sonra onuncu yılda halk arasında Rasulullah'ın (sav) haccedeceği ilanını yaptırdı. Medine'ye çok sayıda insan geldi, hepsi de Rasulullah'a (sav) uymak, onun yaptığı gibi yapmak istiyordu. Rasulullah (sav) çıktı, biz de onunla çıktık. Nihayet Zu'l-Huleyfe'ye geldiğinde Umeys'in kızı Esma, Ebu Bekir'in oğlu Muhammed'i doğurdu. Rasulullah'a (sav) 'Nasıl yapayım' diye haber gönderdi. Hz. Peygamber (sav) de 'boy abdesti al ve bir bez bağlayarak loğusalık kanını kesip ihrama gir' buyurdu. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldıktan sonra Kasvâ adındaki devesine bindi. Devesinin sırtında olduğu halde devesi Beydâ düzlüğüne geldiğinde ayağa kalktı. Cabir der ki: onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."

"Cabir der ki: Biz hacdan başka bir niyet yapmadık, umreyi bilmiyorduk. Nihayet Kâbe'ye vardığımız zaman, Hz. Peygamber (sav) Hacer-i Esved'in bulunduğu rüknü selamladı. Tavafının ilk üç şavtında remel yaptı (hızlı adımlarla ve çalımlı yürüdü), dördünde normal yürüdü. Daha sonra İbrahim'in Makamına yaklaşarak 'Siz de İbrahim’in Makamından bir namazgâh edinin!' Bakara, 2/125 ayetini okudu. Makamı, kendisi ile Beyt arasında bıraktı. (Ravi Cafer b. Muhammed) der ki: Babam (Muhammed b. Ali) şöyle derdi: Benim bildiğim kadarıyla Cabir 'Hz. Peygamber (sav) kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okurdu' demiştir. -Bunu Süleyman demiştir. İbn Nufeyl ile Osman'ın rivayetine göre ise Râvi der ki: Babam, 'Cabir'in, bunu ancak Rasulullah'tan (sav) duyduğu için zikrettiğini sanıyorum' derdi. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."

"Hacca gelmiş olanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Nebi (sav) ile beraberinde hediyelik kurbanlık olanlar müstesna. (Cabir devamla) dedi ki: (Zülhicce'nin sekizinci günü olan) Terviye gününde Minâ'ya yöneldiler ve hac niyetiyle ihrama girdiler. Rasulullah (sav) Minâ'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve (ertesi gün) sabah namazını kıldı. Arkasından kısa bir süre bekledi. Güneş doğunca ve verdiği emir üzere kıldan çadırının kurulmasını isteyince, çadırı Nemire'de kuruldu. Rasulullah (sav) yoluna devam etti. Kureyşliler ise Rasulullah'ın (sav) Müzdelife'de Meş'ar-i Haram yanında –tıpkı cahiliye döneminde Kureyş’in yaptığı gibi- vakfe yapacağından şüphe etmiyorlardı ama Rasulullah (sav) burayı geçerek geride bıraktı ve Arafat'a kadar geldi. Çadırının Nemire'de kurulmuş olduğunu gördü, çadırına indi. Nihayet güneş batıya doğru meyledince verdiği emir üzerine Kasvâ onun için eyerlendi. Nihayet vadinin iç tarafına kadar geldi, insanlara bir hutbe vererek şöyle buyurdu:"

"Şüphesiz içinde bulunduğunuz bu aydaki bu gününüzün, içinde bulunduğunuz bu şehrin, son derece tazimi hak eden değeri gibi, şüphesiz kanlarınız, (canlarınız) da mallarınız da birbirinize haramdır. Şunu bilin ki cahiliyeye ait her bir şey benim ayaklarımın altındadır. Cahiliye dönemi kan davaları ayaklarımın altındadır. İlk kaldırdığım kan davası da bizim kan davamızdır, İbn Rabia'nın kan davasıdır Ravi Süleyman 'Rabia b. el-Hâris b. Abdülmuttalib’in kan davasıdır' demiştir. Ravilerden bazısı onun (Rabîa'nın), Sa'd oğulları arasında sütanneye verilmiş olduğunu ve Huzeyllilerin onu öldürdüğünü söylemiştir. (Allah Rasulü devamla buyurdu ki) Cahiliye döneminin faizi de ayaklarımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz ise bize ait bir faiz olarak Abbas b. Abdulmuttalib'in alacaklısı olduğu faizdir. Onun tamamı da kaldırılmıştır. Kadınlar hususunda da Allah'tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız, onların fercleri size Allah'ın adı ile helal olmuştur. Şüphesiz sizin onlar üzerinde, sizin döşeklerinizi hoşunuza gitmeyecek herhangi bir kimseye çiğnetmemeleri hakkınızdır. Eğer böyle bir şey yapacak olurlarsa, onları (can yakmayan, iz bırakmayan) bir şekilde dövünüz. Yine onların üzerinde geçimlerini ve giyeceklerini maruf bir şekilde sağlamanız da bir haktır. Ben size, sımsıkı sarılmanızda, asla sapmayacağınız bir emanet bırakıyorum, Allah'ın Kitabı! Sizlere yarın benim hakkımda sorulacak ne diyeceksiniz?' Ashab 'Senin tebliğ ettiğine, görevini eksiksiz yerine getirdiğine, nasihat ettiğine (samimiyetle öğüt verdiğine) şahitlik edeceğiz' dediler. Sonra O, şehadet parmağını göğe kaldırıp insanlara doğru indirerek 'şahit ol Allah'ım, şahit ol Allah'ım, şahit ol Allah'ım' buyurdu."

"Sonra Bilâl ezan okudu, arkasından kamet getirdi. Öğle namazını kıldırdıktan sonra yine kamet getirdi, ikindi namazını kıldırdı, ikisi arasında herhangi bir namaz da kılmadı. Daha sonra Kasvâ'ya binerek vakfe yerine kadar geldi. Devesi Kasvâ'nın karnını kayalıklara doğru gelecek şekilde durdurdu ve yayaların toplandığı yeri önüne alarak kıbleye yöneldi. Güneş batıp, güneşin tamamı batarak sarılığı da azıcık kayboluncaya kadar vakfesini sürdürdü. Rasulullah (sav), Üsâme'yi arkasına (terkisine) bindirerek Arafat'tan ayrıldı. Kasvâ'nın yularını da oldukça sıkı tutmuştu. Hatta başı neredeyse eyerinin ayaklarının bulunduğu ön tarafına değecekti. Bu arada o sağ eliyle işaret ederek 'Ey insanlar (acele etmeyin), sakin olun, ey insanlar (acele etmeyin) sakin olun' diyordu. Herhangi bir tepeye geldikçe Kasvâ'nın yularını o tepeyi tırmanıncaya kadar azıcık gevşetiyordu. Sonunda Müzdelife'ye vardı. Akşam ve yatsı namazlarını bir ezan ve iki kamet ile kıldırdı. (Ravi) Osman der ki: İkisi arasında herhangi bir nafile namaz kılmadı. Sonra diğer ravilerle birlikte ittifakla dediler ki:-Sonra Rasulullah (sav) fecir çıkıncaya kadar yattı, sabah olduğunu anlayınca da sabah namazını kıldı. Süleyman Bir ezan ve bir kamet ile (kıldı), dedi. Sonra raviler ittifakla şöyle devam etti: Sonra Rasulullah (sav) Kasvâ'ya bindi ve Meş'ar-i Haram'a gelince üzerine çıktı Osman ve Süleyman dedi ki: Kıbleye yöneldi, Allah'a hamd etti, tekbir ve tehlil getirdi. Osman ise: O'nu birledi ibaresini de ekledi. Ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfesini devam ettirdi. Daha sonra Rasulullah (sav) güneş doğmadan önce yola koyuldu, arkasına Fadl b. Abbas'ı bindirdi. Fadl, saçları güzel, beyaz tenli, güzel görünümlü bir adamdı. Rasulullah (sav) ayrılınca, bu sefer kadınlar da yürüyerek geçiyordu. Fadl onlara bakmaya koyuldu. Rasulullah (sav) elini Fadl’ın yüzünün üzerine koydu (yüzünü kapattı). Fadl ise yüzünü öbür tarafa çevirdi. Rasulullah da (sav) eli ile onu öbür tarafa çevirdi, Fadl yüzünü diğer tarafa çevirerek bakmaya koyuldu. Nihayet Muhassir vadisine gelince bineğini bir parça hızlandırdı. Sonra büyük Cemre'ye seni çıkartan ortadaki yolu izledi. Nihayet ağacın yanındaki Cemre’ye gelince, ona yedi küçük çakıl taşı attı. Her bir taşı attığında tekbir getiriyordu. Taşlar küçük fiske taşlarını andırıyordu. Vadinin iç tarafından (Cemreye) taş attıktan sonra Rasulullah (sav) kurban kesim yerine gitti, kendi eliyle altmış üç deve boğazladıktan sonra, Ali’ye de geri kalanları kesmesini emretti ve onu kendi kurbanlıklarına ortak etti. Daha sonra her bir deveden bir parça et alınmasını emretti. Bu etler bir kazana konuldu, pişirildi, her ikisi de etten yiyip, suyundan içtiler Süleyman dedi ki: Sonra bineğine bindi sonra Rasulullah (sav) Kâbe'ye gitti. Mekke'de öğle namazını kıldıktan sonra, Zemzem kuyusunun başında hacılara su içirmekte olan Abdulmuttalib oğullarının yanına vardı ve '(Zemzem kuyusundan) su çekin ey Muttalib oğulları, eğer insanların size galip gelerek bu sikaye (hacılara su içirme) görevini sizden almayacak olsalardı, şüphesiz ben de sizinle su çekecektim' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova uzattılar, O (sav) da o kovadan içti."


    Öneri Formu
11471 D001905 Ebu Davud, Menasik, 56

Bize Muhammed b. Mukatil Ebu Hasan, ona Abdullah, ona el-Evzaî, ona Yahya b. Said el-Ensârî, ona Amre bt. Abdurrahman, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Ramazan ayının son on gününde itikafa gireceğini söyledi. Aişe de itikafa girmek için izin istedi. Rasulullah ona izin verdi. Hafsa Aişe'nin kendisi için de izin almasını istedi. Âişe onun bu isteğini yerine getirdi. (Hz. Peygamber'in (sav) hanımlarından) Zeyneb bt. Cahş bu durumu görünce, o da mescitte bir çadır kurulma­sını emretti. Onun için de bir çadır kuruldu. Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırıp itikaf için kendisine hazırlanan yere geldiğinde kurulmuş olan çadırları gördü ve "Bunlar da nedir?" diye sordu. Sahabiler, 'Aişe'nin, Hafsa'nın ve Zeyneb'in çadırlarıdır' dediler. Rasulullah (sav), "Onlar bu davranışlarıyla iyi bir şey yaptıklarını mı zannediyorlar? Ben itikafa girmiyorum." dedi ve oradan ayrıldı.
Ramazan ayı çıkınca, şevval ayında on gün itikaf yaptı.


    Öneri Formu
11245 B002045 Buhari, İtikâf, 18


    Öneri Formu
11236 B002036 Buhari, İtikâf, 9


    Öneri Formu
11241 B002041 Buhari, İtikâf, 14


    Öneri Formu
11335 İM000925 İbn Mâce, İkâmetu's-Salavât, 32


    Öneri Formu
11528 T000306 Tirmizi, Salat, 111


    Öneri Formu
11532 D001913 Ebu Davud, Menasik, 59