حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ أَنَّ ابْنَ عُمَرَ "كَانَ إِذَا قَدِمَ مَكَّةَ بَاتَ بِذِى طُوًى حَتَّى يُصْبِحَ وَيَغْتَسِلَ ثُمَّ يَدْخُلُ مَكَّةَ نَهَارًا وَيَذْكُرُ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ فَعَلَهُ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11391, D001865
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدٍ حَدَّثَنَا حَمَّادُ بْنُ زَيْدٍ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ نَافِعٍ أَنَّ ابْنَ عُمَرَ "كَانَ إِذَا قَدِمَ مَكَّةَ بَاتَ بِذِى طُوًى حَتَّى يُصْبِحَ وَيَغْتَسِلَ ثُمَّ يَدْخُلُ مَكَّةَ نَهَارًا وَيَذْكُرُ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ فَعَلَهُ."
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Ubeyd, ona Hammad b. Zeyd, ona Eyyüb, ona Nâfi'nin rivayet ettiğine göre "İbn Ömer Mekke'ye geldi mi, sabah oluncaya kadar geceyi Zû Tuvâ'da geçirir ve guslettikten sonra gündüz vakti Mekke'ye girer ve Nebi’nin de (sav) bunu yaptığını söylerdi."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 45, /435
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. Eyyüb es-Sahtiyânî (Eyyüb b. Keysân)
4. Ebu İsmail Hammad b. Zeyd el-Ezdî (Hammad b. Zeyd b. Dirhem)
5. Muhammed b. Ubeyd el-Guberî (Muhammed b. Ubeyd b. Hisab)
Konular:
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا الأَحْوَصُ بْنُ جَوَّابٍ الضَّبِّىُّ حَدَّثَنَا عَمَّارُ بْنُ رُزَيْقٍ عَنْ سُلَيْمَانَ الأَعْمَشِ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ "صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الظُّهْرَ يَوْمَ التَّرْوِيَةِ وَالْفَجْرَ يَوْمَ عَرَفَةَ بِمِنًى."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11530, D001911
Hadis:
حَدَّثَنَا زُهَيْرُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا الأَحْوَصُ بْنُ جَوَّابٍ الضَّبِّىُّ حَدَّثَنَا عَمَّارُ بْنُ رُزَيْقٍ عَنْ سُلَيْمَانَ الأَعْمَشِ عَنِ الْحَكَمِ عَنْ مِقْسَمٍ عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ "صَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الظُّهْرَ يَوْمَ التَّرْوِيَةِ وَالْفَجْرَ يَوْمَ عَرَفَةَ بِمِنًى."
Tercemesi:
Bize Züheyr b. Harb, ona el-Ahvas b. Cevvab ed-Dabbî, ona Ammar b. Züreyk, ona Süleyman el-A'meş, ona el-Hakem, ona Miksem, ona da İbn Abbas'ın şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) Terviye (Zülhicce'nin sekizinci) günü öğle namazını ve (ertesi gün) Arafat’ta vakfe gününün sabah namazını Minâ'da kıldı (sonra Arafat’a gitmek üzere yola koyuldu)."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 59, /447
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Kasım Miksem b. Becere (Miksem b. Becere)
3. Ebu Abdullah Hakem b. Uteybe el-Kindî (Hakem b. Uteybe)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Ahvas Ammar b. Rüzeyk ed-Dabbi (Ammar b. Rüzeyk)
6. Ebu Cevvab Ahvas b. Cevvab ed-Dabbî (Ahvas b. Cevvab)
7. Ebu Hayseme Züheyr b. Harb el-Haraşî (Züheyr b. Harb b. Eştâl)
Konular:
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11554, D001934
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ أَنَّ عَبْدَ الْوَاحِدِ بْنَ زِيَادٍ وَأَبَا عَوَانَةَ وَأَبَا مُعَاوِيَةَ حَدَّثُوهُمْ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ عُمَارَةَ عَنْ عَبْدِ الرَّحْمَنِ بْنِ يَزِيدَ عَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ قَالَ "مَا رَأَيْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَلَّى صَلاَةً إِلاَّ لِوَقْتِهَا إِلاَّ بِجَمْعٍ فَإِنَّهُ جَمَعَ بَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ بِجَمْعٍ وَصَلَّى صَلاَةَ الصُّبْحِ مِنَ الْغَدِ قَبْلَ وَقْتِهَا."
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Abdülvahid b. Ziyad ve Ebu Avane ve Ebu Muaviye, onlara el-A'meş, ona Umare, ona Abdurrahman b. Yezid, ona da İbn Mesud'un şöyle dediğini rivayet etti: "Ben, Müzdelife dışında Rasulullah'ın (sav) herhangi bir namazı vakti dışında kıldığını görmedim ama O, Müzdelife'de akşam ve yatsı namazlarını birlikte kıldı. Ertesi günü sabah namazını da vaktinden önce kıldı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 65, /452
Senetler:
1. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesud (Abdullah b. Mesud b. Gafil b. Habib b. Şemh)
2. Abdurrahman b. Yezid en-Nehâi (Abdurrahman b. Yezid b. Kays b. Abdullah)
3. Umare b. Umeyr et-Teymi (Umare b. Umeyr)
4. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
5. Ebu Muaviye Muhammed b. Hâzim el-A'mâ ed-Darîr (Muhammed b. Hazim)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Hac, Namaz, namazların cem'i/ Arafatta, Müzdelifede
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyl, Osman b. Ebu Şeybe, Hişam b. Ammar ed-Dımeşkî ile Süleyman b. Abdurrahman ed-Dımeşkî –bazen birisi diğerine göre bir kelime veya bazı ifadeler fazlalığı ile rivayet ederek- dediler ki: Bize Hatim b. İsmail, ona Cafer b. Muhammed, ona babası () şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah'ın huzuruna girdik, yanına vardığımızda gelenlerin kimler olduklarını sordu. Sonunda bana gelince ben “Ben Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Elini başımın üzerine koydu, (gömleğimin) üst düğmesini çözdü sonra da alt düğmemi çözdü, arkasından avucunu göğsümün ortasına koydu. O gün ben genç bir çocuk idim. Bana “Merhaba sana, hoş geldin ey kardeşimin oğlu, istediğini sorabilirsin” dedi. Ben de ona sordum, gözleri görmüyordu, namaz vakti gelince dokuma bir elbiseye sarınmış olduğu halde namaza kalktı. O, elbiseyi omuzlarına attıkça küçük olduğundan ötürü uçları kendisine doğru geri düşüyordu. Bizlere namaz kıldırdı. Hâlbuki ridası da yanında askılık üzerinde duruyordu. Bana “Rasulullah'ın (sav) haccedişini anlat” dedim. Eliyle dokuz sayısını gösterdikten sonra şöyle dedi:
"Rasulullah (sav) dokuz yıl haccetmedi. Sonra onuncu yılda halk arasında Rasulullah'ın (sav) haccedeceği ilanını yaptırdı. Medine'ye çok sayıda insan geldi, hepsi de Rasulullah'a (sav) uymak, onun yaptığı gibi yapmak istiyordu. Rasulullah (sav) çıktı, biz de onunla çıktık. Nihayet Zu'l-Huleyfe'ye geldiğinde Umeys'in kızı Esma, Ebu Bekir'in oğlu Muhammed'i doğurdu. Rasulullah'a (sav) 'Nasıl yapayım' diye haber gönderdi. Hz. Peygamber (sav) de 'boy abdesti al ve bir bez bağlayarak loğusalık kanını kesip ihrama gir' buyurdu. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldıktan sonra Kasvâ adındaki devesine bindi. Devesinin sırtında olduğu halde devesi Beydâ düzlüğüne geldiğinde ayağa kalktı. Cabir der ki: onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
"Cabir der ki: Biz hacdan başka bir niyet yapmadık, umreyi bilmiyorduk. Nihayet Kâbe'ye vardığımız zaman, Hz. Peygamber (sav) Hacer-i Esved'in bulunduğu rüknü selamladı. Tavafının ilk üç şavtında remel yaptı (hızlı adımlarla ve çalımlı yürüdü), dördünde normal yürüdü. Daha sonra İbrahim'in Makamına yaklaşarak 'Siz de İbrahim’in Makamından bir namazgâh edinin!' Bakara, 2/125 ayetini okudu. Makamı, kendisi ile Beyt arasında bıraktı. (Ravi Cafer b. Muhammed) der ki: Babam (Muhammed b. Ali) şöyle derdi: Benim bildiğim kadarıyla Cabir 'Hz. Peygamber (sav) kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okurdu' demiştir. -Bunu Süleyman demiştir. İbn Nufeyl ile Osman'ın rivayetine göre ise Râvi der ki: Babam, 'Cabir'in, bunu ancak Rasulullah'tan (sav) duyduğu için zikrettiğini sanıyorum' derdi. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
"Hacca gelmiş olanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Nebi (sav) ile beraberinde hediyelik kurbanlık olanlar müstesna. (Cabir devamla) dedi ki: (Zülhicce'nin sekizinci günü olan) Terviye gününde Minâ'ya yöneldiler ve hac niyetiyle ihrama girdiler. Rasulullah (sav) Minâ'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve (ertesi gün) sabah namazını kıldı. Arkasından kısa bir süre bekledi. Güneş doğunca ve verdiği emir üzere kıldan çadırının kurulmasını isteyince, çadırı Nemire'de kuruldu. Rasulullah (sav) yoluna devam etti. Kureyşliler ise Rasulullah'ın (sav) Müzdelife'de Meş'ar-i Haram yanında –tıpkı cahiliye döneminde Kureyş’in yaptığı gibi- vakfe yapacağından şüphe etmiyorlardı ama Rasulullah (sav) burayı geçerek geride bıraktı ve Arafat'a kadar geldi. Çadırının Nemire'de kurulmuş olduğunu gördü, çadırına indi. Nihayet güneş batıya doğru meyledince verdiği emir üzerine Kasvâ onun için eyerlendi. Nihayet vadinin iç tarafına kadar geldi, insanlara bir hutbe vererek şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz içinde bulunduğunuz bu aydaki bu gününüzün, içinde bulunduğunuz bu şehrin, son derece tazimi hak eden değeri gibi, şüphesiz kanlarınız, (canlarınız) da mallarınız da birbirinize haramdır. Şunu bilin ki cahiliyeye ait her bir şey benim ayaklarımın altındadır. Cahiliye dönemi kan davaları ayaklarımın altındadır. İlk kaldırdığım kan davası da bizim kan davamızdır, İbn Rabia'nın kan davasıdır Ravi Süleyman 'Rabia b. el-Hâris b. Abdülmuttalib’in kan davasıdır' demiştir. Ravilerden bazısı onun (Rabîa'nın), Sa'd oğulları arasında sütanneye verilmiş olduğunu ve Huzeyllilerin onu öldürdüğünü söylemiştir. (Allah Rasulü devamla buyurdu ki) Cahiliye döneminin faizi de ayaklarımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz ise bize ait bir faiz olarak Abbas b. Abdulmuttalib'in alacaklısı olduğu faizdir. Onun tamamı da kaldırılmıştır. Kadınlar hususunda da Allah'tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız, onların fercleri size Allah'ın adı ile helal olmuştur. Şüphesiz sizin onlar üzerinde, sizin döşeklerinizi hoşunuza gitmeyecek herhangi bir kimseye çiğnetmemeleri hakkınızdır. Eğer böyle bir şey yapacak olurlarsa, onları (can yakmayan, iz bırakmayan) bir şekilde dövünüz. Yine onların üzerinde geçimlerini ve giyeceklerini maruf bir şekilde sağlamanız da bir haktır. Ben size, sımsıkı sarılmanızda, asla sapmayacağınız bir emanet bırakıyorum, Allah'ın Kitabı! Sizlere yarın benim hakkımda sorulacak ne diyeceksiniz?' Ashab 'Senin tebliğ ettiğine, görevini eksiksiz yerine getirdiğine, nasihat ettiğine (samimiyetle öğüt verdiğine) şahitlik edeceğiz' dediler. Sonra O, şehadet parmağını göğe kaldırıp insanlara doğru indirerek 'şahit ol Allah'ım, şahit ol Allah'ım, şahit ol Allah'ım' buyurdu."
"Sonra Bilâl ezan okudu, arkasından kamet getirdi. Öğle namazını kıldırdıktan sonra yine kamet getirdi, ikindi namazını kıldırdı, ikisi arasında herhangi bir namaz da kılmadı. Daha sonra Kasvâ'ya binerek vakfe yerine kadar geldi. Devesi Kasvâ'nın karnını kayalıklara doğru gelecek şekilde durdurdu ve yayaların toplandığı yeri önüne alarak kıbleye yöneldi. Güneş batıp, güneşin tamamı batarak sarılığı da azıcık kayboluncaya kadar vakfesini sürdürdü. Rasulullah (sav), Üsâme'yi arkasına (terkisine) bindirerek Arafat'tan ayrıldı. Kasvâ'nın yularını da oldukça sıkı tutmuştu. Hatta başı neredeyse eyerinin ayaklarının bulunduğu ön tarafına değecekti. Bu arada o sağ eliyle işaret ederek 'Ey insanlar (acele etmeyin), sakin olun, ey insanlar (acele etmeyin) sakin olun' diyordu. Herhangi bir tepeye geldikçe Kasvâ'nın yularını o tepeyi tırmanıncaya kadar azıcık gevşetiyordu. Sonunda Müzdelife'ye vardı. Akşam ve yatsı namazlarını bir ezan ve iki kamet ile kıldırdı. (Ravi) Osman der ki: İkisi arasında herhangi bir nafile namaz kılmadı. Sonra diğer ravilerle birlikte ittifakla dediler ki:-Sonra Rasulullah (sav) fecir çıkıncaya kadar yattı, sabah olduğunu anlayınca da sabah namazını kıldı. Süleyman Bir ezan ve bir kamet ile (kıldı), dedi. Sonra raviler ittifakla şöyle devam etti: Sonra Rasulullah (sav) Kasvâ'ya bindi ve Meş'ar-i Haram'a gelince üzerine çıktı Osman ve Süleyman dedi ki: Kıbleye yöneldi, Allah'a hamd etti, tekbir ve tehlil getirdi. Osman ise: O'nu birledi ibaresini de ekledi. Ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfesini devam ettirdi. Daha sonra Rasulullah (sav) güneş doğmadan önce yola koyuldu, arkasına Fadl b. Abbas'ı bindirdi. Fadl, saçları güzel, beyaz tenli, güzel görünümlü bir adamdı. Rasulullah (sav) ayrılınca, bu sefer kadınlar da yürüyerek geçiyordu. Fadl onlara bakmaya koyuldu. Rasulullah (sav) elini Fadl’ın yüzünün üzerine koydu (yüzünü kapattı). Fadl ise yüzünü öbür tarafa çevirdi. Rasulullah da (sav) eli ile onu öbür tarafa çevirdi, Fadl yüzünü diğer tarafa çevirerek bakmaya koyuldu. Nihayet Muhassir vadisine gelince bineğini bir parça hızlandırdı. Sonra büyük Cemre'ye seni çıkartan ortadaki yolu izledi. Nihayet ağacın yanındaki Cemre’ye gelince, ona yedi küçük çakıl taşı attı. Her bir taşı attığında tekbir getiriyordu. Taşlar küçük fiske taşlarını andırıyordu. Vadinin iç tarafından (Cemreye) taş attıktan sonra Rasulullah (sav) kurban kesim yerine gitti, kendi eliyle altmış üç deve boğazladıktan sonra, Ali’ye de geri kalanları kesmesini emretti ve onu kendi kurbanlıklarına ortak etti. Daha sonra her bir deveden bir parça et alınmasını emretti. Bu etler bir kazana konuldu, pişirildi, her ikisi de etten yiyip, suyundan içtiler Süleyman dedi ki: Sonra bineğine bindi sonra Rasulullah (sav) Kâbe'ye gitti. Mekke'de öğle namazını kıldıktan sonra, Zemzem kuyusunun başında hacılara su içirmekte olan Abdulmuttalib oğullarının yanına vardı ve '(Zemzem kuyusundan) su çekin ey Muttalib oğulları, eğer insanların size galip gelerek bu sikaye (hacılara su içirme) görevini sizden almayacak olsalardı, şüphesiz ben de sizinle su çekecektim' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova uzattılar, O (sav) da o kovadan içti."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11471, D001905
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ النُّفَيْلِىُّ وَعُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ وَهِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ وَسُلَيْمَانُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الدِّمَشْقِيَّانِ - وَرُبَّمَا زَادَ بَعْضُهُمْ عَلَى بَعْضٍ الْكَلِمَةَ وَالشَّىْءَ - قَالُوا حَدَّثَنَا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا جَعْفَرُ بْنُ مُحَمَّدٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ دَخَلْنَا عَلَى جَابِرِ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ فَلَمَّا انْتَهَيْنَا إِلَيْهِ سَأَلَ عَنِ الْقَوْمِ حَتَّى انْتَهَى إِلَىَّ فَقُلْتُ أَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَلِىِّ بْنِ حُسَيْنٍ. فَأَهْوَى بِيَدِهِ إِلَى رَأْسِى فَنَزَعَ زِرِّى الأَعْلَى ثُمَّ نَزَعَ زِرِّى الأَسْفَلَ ثُمَّ وَضَعَ كَفَّهُ بَيْنَ ثَدْيَىَّ وَأَنَا يَوْمَئِذٍ غُلاَمٌ شَابٌّ. فَقَالَ مَرْحَبًا بِكَ وَأَهْلاً يَا ابْنَ أَخِى سَلْ عَمَّا شِئْتَ. فَسَأَلْتُهُ وَهُوَ أَعْمَى وَجَاءَ وَقْتُ الصَّلاَةِ فَقَامَ فِى نِسَاجَةٍ مُلْتَحِفًا بِهَا يَعْنِى ثَوْبًا مُلَفَّقًا كُلَّمَا وَضَعَهَا عَلَى مَنْكِبِهِ رَجَعَ طَرَفَاهَا إِلَيْهِ مِنْ صِغَرِهَا فَصَلَّى بِنَا وَرِدَاؤُهُ إِلَى جَنْبِهِ عَلَى الْمِشْجَبِ. فَقُلْتُ أَخْبِرْنِى عَنْ حَجَّةِ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. فَقَالَ بِيَدِهِ فَعَقَدَ تِسْعًا. ثُمَّ قَالَ إِنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَكَثَ تِسْعَ سِنِينَ لَمْ يَحُجَّ ثُمَّ أُذِّنَ فِى النَّاسِ فِى الْعَاشِرَةِ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَاجٌّ فَقَدِمَ الْمَدِينَةَ بَشَرٌ كَثِيرٌ كُلُّهُمْ يَلْتَمِسُ أَنْ يَأْتَمَّ بِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَيَعْمَلَ بِمِثْلِ عَمَلِهِ فَخَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَخَرَجْنَا مَعَهُ حَتَّى أَتَيْنَا ذَا الْحُلَيْفَةِ فَوَلَدَتْ أَسْمَاءُ بِنْتُ عُمَيْسٍ مُحَمَّدَ بْنَ أَبِى بَكْرٍ فَأَرْسَلَتْ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم كَيْفَ أَصْنَعُ قَالَ "اغْتَسِلِى وَاسْتَذْفِرِى بِثَوْبٍ وَأَحْرِمِى." فَصَلَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الْمَسْجِدِ ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى إِذَا اسْتَوَتْ بِهِ نَاقَتُهُ عَلَى الْبَيْدَاءِ. قَالَ جَابِرٌ نَظَرْتُ إِلَى مَدِّ بَصَرِى مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ مِنْ رَاكِبٍ وَمَاشٍ وَعَنْ يَمِينِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَعَنْ يَسَارِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَمِنْ خَلْفِهِ مِثْلَ ذَلِكَ وَرَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بَيْنَ أَظْهُرِنَا وَعَلَيْهِ يَنْزِلُ الْقُرْآنُ وَهُوَ يَعْلَمُ تَأْوِيلَهُ فَمَا عَمِلَ بِهِ مِنْ شَىْءٍ عَمِلْنَا بِهِ فَأَهَلَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم بِالتَّوْحِيدِ. "لَبَّيْكَ اللَّهُمَّ لَبَّيْكَ لَبَّيْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ لَبَّيْكَ إِنَّ الْحَمْدَ وَالنِّعْمَةَ لَكَ وَالْمُلْكَ لاَ شَرِيكَ لَكَ." وَأَهَلَّ النَّاسُ بِهَذَا الَّذِى يُهِلُّونَ بِهِ فَلَمْ يَرُدَّ عَلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم شَيْئًا مِنْهُ وَلَزِمَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم تَلْبِيَتَهُ. قَالَ جَابِرٌ لَسْنَا نَنْوِى إِلاَّ الْحَجَّ لَسْنَا نَعْرِفُ الْعُمْرَةَ حَتَّى إِذَا أَتَيْنَا الْبَيْتَ مَعَهُ اسْتَلَمَ الرُّكْنَ فَرَمَلَ ثَلاَثًا وَمَشَى أَرْبَعًا ثُمَّ تَقَدَّمَ إِلَى مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ فَقَرَأَ "(وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إِبْرَاهِيمَ مُصَلًّى)" فَجَعَلَ الْمَقَامَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْبَيْتِ قَالَ فَكَانَ أَبِى يَقُولُ قَالَ ابْنُ نُفَيْلٍ وَعُثْمَانُ وَلاَ أَعْلَمُهُ ذَكَرَهُ إِلاَّ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم. قَالَ سُلَيْمَانُ وَلاَ أَعْلَمُهُ إِلاَّ قَالَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقْرَأُ فِى الرَّكْعَتَيْنِ بِـ "( قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ )" وَبِـ "( قُلْ يَا أَيُّهَا الْكَافِرُونَ )" ثُمَّ رَجَعَ إِلَى الْبَيْتِ فَاسْتَلَمَ الرُّكْنَ ثُمَّ خَرَجَ مِنَ الْبَابِ إِلَى الصَّفَا فَلَمَّا دَنَا مِنَ الصَّفَا قَرَأَ "(إِنَّ الصَّفَا وَالْمَرْوَةَ مِنْ شَعَائِرِ اللَّهِ)""نَبْدَأُ بِمَا بَدَأَ اللَّهُ بِهِ." فَبَدَأَ بِالصَّفَا فَرَقِىَ عَلَيْهِ حَتَّى رَأَى الْبَيْتَ فَكَبَّرَ اللَّهَ وَوَحَّدَهُ وَقَالَ "لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ لاَ شَرِيكَ لَهُ لَهُ الْمُلْكُ وَلَهُ الْحَمْدُ يُحْيِى وَيُمِيتُ وَهُوَ عَلَى كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ لاَ إِلَهَ إِلاَّ اللَّهُ وَحْدَهُ أَنْجَزَ وَعْدَهُ وَنَصَرَ عَبْدَهُ وَهَزَمَ الأَحْزَابَ وَحْدَهُ." ثُمَّ دَعَا بَيْنَ ذَلِكَ وَقَالَ مِثْلَ هَذَا ثَلاَثَ مَرَّاتٍ ثُمَّ نَزَلَ إِلَى الْمَرْوَةِ حَتَّى إِذَا انْصَبَّتْ قَدَمَاهُ رَمَلَ فِى بَطْنِ الْوَادِى حَتَّى إِذَا صَعِدَ مَشَى حَتَّى أَتَى الْمَرْوَةَ فَصَنَعَ عَلَى الْمَرْوَةِ مِثْلَ مَا صَنَعَ عَلَى الصَّفَا حَتَّى إِذَا كَانَ آخِرُ الطَّوَافِ عَلَى الْمَرْوَةِ قَالَ "إِنِّى لَوِ اسْتَقْبَلْتُ مِنْ أَمْرِى مَا اسْتَدْبَرْتُ لَمْ أَسُقِ الْهَدْىَ وَلَجَعَلْتُهَا عُمْرَةً فَمَنْ كَانَ مِنْكُمْ لَيْسَ مَعَهُ هَدْىٌ فَلْيَحْلِلْ وَلْيَجْعَلْهَا عُمْرَةً." فَحَلَّ النَّاسُ كُلُّهُمْ وَقَصَّرُوا إِلاَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ فَقَامَ سُرَاقَةُ بْنُ جُعْشُمٍ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلِعَامِنَا هَذَا أَمْ لِلأَبَدِ فَشَبَّكَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَصَابِعَهُ فِى الأُخْرَى ثُمَّ قَالَ "دَخَلَتِ الْعُمْرَةُ فِى الْحَجِّ." هَكَذَا مَرَّتَيْنِ "لاَ بَلْ لأَبَدِ أَبَدٍ لاَ بَلْ لأَبَدِ أَبَدٍ." قَالَ وَقَدِمَ عَلِىٌّ - رضى الله عنه - مِنَ الْيَمَنِ بِبُدْنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَوَجَدَ فَاطِمَةَ - رضى الله عنها - مِمَّنْ حَلَّ وَلَبِسَتْ ثِيَابًا صَبِيغًا وَاكْتَحَلَتْ فَأَنْكَرَ عَلِىٌّ ذَلِكَ عَلَيْهَا وَقَالَ مَنْ أَمَرَكِ بِهَذَا فَقَالَتْ أَبِى. فَكَانَ عَلِىٌّ يَقُولُ بِالْعِرَاقِ ذَهَبْتُ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُحَرِّشًا عَلَى فَاطِمَةَ فِى الأَمْرِ الَّذِى صَنَعَتْهُ مُسْتَفْتِيًا لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الَّذِى ذَكَرَتْ عَنْهُ فَأَخْبَرْتُهُ أَنِّى أَنْكَرْتُ ذَلِكَ عَلَيْهَا فَقَالَتْ إِنَّ أَبِى أَمَرَنِى بِهَذَا. فَقَالَ "صَدَقَتْ صَدَقَتْ مَاذَا قُلْتَ حِينَ فَرَضْتَ الْحَجَّ." قَالَ قُلْتُ اللَّهُمَّ إِنِّى أُهِلُّ بِمَا أَهَلَّ بِهِ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم. قَالَ "فَإِنَّ مَعِىَ الْهَدْىَ فَلاَ تَحْلِلْ." قَالَ وَكَانَ جَمَاعَةُ الْهَدْىِ الَّذِى قَدِمَ بِهِ عَلِىٌّ مِنَ الْيَمَنِ وَالَّذِى أَتَى بِهِ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم مِنَ الْمَدِينَةِ مِائَةً فَحَلَّ النَّاسُ كُلُّهُمْ وَقَصَّرُوا إِلاَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم وَمَنْ كَانَ مَعَهُ هَدْىٌ قَالَ فَلَمَّا كَانَ يَوْمُ التَّرْوِيَةِ وَوَجَّهُوا إِلَى مِنًى أَهَلُّوا بِالْحَجِّ فَرَكِبَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَصَلَّى بِمِنًى الظُّهْرَ وَالْعَصْرَ وَالْمَغْرِبَ وَالْعِشَاءَ وَالصُّبْحَ ثُمَّ مَكَثَ قَلِيلاً حَتَّى طَلَعَتِ الشَّمْسُ وَأَمَرَ بِقُبَّةٍ لَهُ مِنْ شَعَرٍ فَضُرِبَتْ بِنَمِرَةَ فَسَارَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَلاَ تَشُكُّ قُرَيْشٌ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَاقِفٌ عِنْدَ الْمَشْعَرِ الْحَرَامِ بِالْمُزْدَلِفَةِ كَمَا كَانَتْ قُرَيْشٌ تَصْنَعُ فِى الْجَاهِلِيَّةِ فَأَجَازَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى أَتَى عَرَفَةَ فَوَجَدَ الْقُبَّةَ قَدْ ضُرِبَتْ لَهُ بِنَمِرَةَ فَنَزَلَ بِهَا حَتَّى إِذَا زَاغَتِ الشَّمْسُ أَمَرَ بِالْقَصْوَاءِ فَرُحِلَتْ لَهُ فَرَكِبَ حَتَّى أَتَى بَطْنَ الْوَادِى فَخَطَبَ النَّاسَ فَقَالَ "إِنَّ دِمَاءَكُمْ وَأَمْوَالَكُمْ عَلَيْكُمْ حَرَامٌ كَحُرْمَةِ يَوْمِكُمْ هَذَا فِى شَهْرِكُمْ هَذَا فِى بَلَدِكُمْ هَذَا أَلاَ إِنَّ كُلَّ شَىْءٍ مِنْ أَمْرِ الْجَاهِلِيَّةِ تَحْتَ قَدَمَىَّ مَوْضُوعٌ وَدِمَاءُ الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعَةٌ وَأَوَّلُ دَمٍ أَضَعُهُ دِمَاؤُنَا دَمُ."
قَالَ عُثْمَانُ "دَمُ ابْنِ رَبِيعَةَ."
وَقَالَ سُلَيْمَانُ "دَمُ رَبِيعَةَ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ." وَقَالَ بَعْضُ هَؤُلاَءِ كَانَ مُسْتَرْضَعًا فِى بَنِى سَعْدٍ فَقَتَلَتْهُ هُذَيْلٌ "وَرِبَا الْجَاهِلِيَّةِ مَوْضُوعٌ وَأَوَّلُ رِبًا أَضَعُهُ رِبَانَا رِبَا عَبَّاسِ بْنِ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَإِنَّهُ مَوْضُوعٌ كُلُّهُ اتَّقُوا اللَّهَ فِى النِّسَاءِ فَإِنَّكُمْ أَخَذْتُمُوهُنَّ بِأَمَانَةِ اللَّهِ وَاسْتَحْلَلْتُمْ فُرُوجَهُنَّ بِكَلِمَةِ اللَّهِ وَإِنَّ لَكُمْ عَلَيْهِنَّ أَنْ لاَ يُوطِئْنَ فُرُشَكُمْ أَحَدًا تَكْرَهُونَهُ فَإِنْ فَعَلْنَ فَاضْرِبُوهُنَّ ضَرْبًا غَيْرَ مُبَرِّحٍ وَلَهُنَّ عَلَيْكُمْ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ وَإِنِّى قَدْ تَرَكْتُ فِيكُمْ مَا لَنْ تَضِلُّوا بَعْدَهُ إِنِ اعْتَصَمْتُمْ بِهِ كِتَابَ اللَّهِ وَأَنْتُمْ مَسْئُولُونَ عَنِّى فَمَا أَنْتُمْ قَائِلُونَ." قَالُوا نَشْهَدُ أَنَّكَ قَدْ بَلَّغْتَ وَأَدَّيْتَ وَنَصَحْتَ. ثُمَّ قَالَ بِأُصْبُعِهِ السَّبَّابَةِ يَرْفَعُهَا إِلَى السَّمَاءِ وَيَنْكِبُهَا إِلَى النَّاسِ "اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدِ اللَّهُمَّ اشْهَدْ." ثُمَّ أَذَّنَ بِلاَلٌ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الظُّهْرَ ثُمَّ أَقَامَ فَصَلَّى الْعَصْرَ وَلَمْ يُصَلِّ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى أَتَى الْمَوْقِفَ فَجَعَلَ بَطْنَ نَاقَتِهِ الْقَصْوَاءَ إِلَى الصَّخَرَاتِ وَجَعَلَ حَبْلَ الْمُشَاةِ بَيْنَ يَدَيْهِ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى غَرَبَتِ الشَّمْسُ وَذَهَبَتِ الصُّفْرَةُ قَلِيلاً حِينَ غَابَ الْقُرْصُ وَأَرْدَفَ أُسَامَةَ خَلْفَهُ فَدَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَقَدْ شَنَقَ لِلْقَصْوَاءِ الزِّمَامَ حَتَّى إِنَّ رَأْسَهَا لَيُصِيبُ مَوْرِكَ رَحْلِهِ وَهُوَ يَقُولُ بِيَدِهِ الْيُمْنَى "السَّكِينَةَ أَيُّهَا النَّاسُ السَّكِينَةَ أَيُّهَا النَّاسُ." كُلَّمَا أَتَى حَبْلاً مِنَ الْحِبَالِ أَرْخَى لَهَا قَلِيلاً حَتَّى تَصْعَدَ حَتَّى أَتَى الْمُزْدَلِفَةَ فَجَمَعَ بَيْنَ الْمَغْرِبِ وَالْعِشَاءِ بِأَذَانٍ وَاحِدٍ وَإِقَامَتَيْنِ - قَالَ عُثْمَانُ وَلَمْ يُسَبِّحْ بَيْنَهُمَا شَيْئًا ثُمَّ اتَّفَقُوا - ثُمَّ اضْطَجَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم حَتَّى طَلَعَ الْفَجْرُ فَصَلَّى الْفَجْرَ حِينَ تَبَيَّنَ لَهُ الصُّبْحُ - قَالَ سُلَيْمَانُ بِنِدَاءٍ وَإِقَامَةٍ ثُمَّ اتَّفَقُوا - ثُمَّ رَكِبَ الْقَصْوَاءَ حَتَّى أَتَى الْمَشْعَرَ الْحَرَامَ فَرَقِىَ عَلَيْهِ قَالَ عُثْمَانُ وَسُلَيْمَانُ فَاسْتَقْبَلَ الْقِبْلَةَ فَحَمِدَ اللَّهَ وَكَبَّرَهُ وَهَلَّلَهُ زَادَ عُثْمَانُ وَوَحَّدَهُ فَلَمْ يَزَلْ وَاقِفًا حَتَّى أَسْفَرَ جِدًّا ثُمَّ دَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَبْلَ أَنْ تَطْلُعَ الشَّمْسُ وَأَرْدَفَ الْفَضْلَ بْنَ عَبَّاسٍ وَكَانَ رَجُلاً حَسَنَ الشَّعْرِ أَبْيَضَ وَسِيمًا فَلَمَّا دَفَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مَرَّ الظُّعُنُ يَجْرِينَ فَطَفِقَ الْفَضْلُ يَنْظُرُ إِلَيْهِنَّ فَوَضَعَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ عَلَى وَجْهِ الْفَضْلِ وَصَرَفَ الْفَضْلُ وَجْهَهُ إِلَى الشِّقِّ الآخَرِ وَحَوَّلَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَدَهُ إِلَى الشِّقِّ الآخَرِ وَصَرَفَ الْفَضْلُ وَجْهَهُ إِلَى الشِّقِّ الآخَرِ يَنْظُرُ حَتَّى أَتَى مُحَسِّرًا فَحَرَّكَ قَلِيلاً ثُمَّ سَلَكَ الطَّرِيقَ الْوُسْطَى الَّذِى يُخْرِجُكَ إِلَى الْجَمْرَةِ الْكُبْرَى حَتَّى أَتَى الْجَمْرَةَ الَّتِى عِنْدَ الشَّجَرَةِ فَرَمَاهَا بِسَبْعِ حَصَيَاتٍ يُكَبِّرُ مَعَ كُلِّ حَصَاةٍ مِنْهَا بِمِثْلِ حَصَى الْخَذْفِ فَرَمَى مِنْ بَطْنِ الْوَادِى ثُمَّ انْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى الْمَنْحَرِ فَنَحَرَ بِيَدِهِ ثَلاَثًا وَسِتِّينَ وَأَمَرَ عَلِيًّا فَنَحَرَ مَا غَبَرَ - يَقُولُ مَا بَقِىَ - وَأَشْرَكَهُ فِى هَدْيِهِ ثُمَّ أَمَرَ مِنْ كُلِّ بَدَنَةٍ بِبَضْعَةٍ فَجُعِلَتْ فِى قِدْرٍ فَطُبِخَتْ فَأَكَلاَ مِنْ لَحْمِهَا وَشَرِبَا مِنْ مَرَقِهَا. قَالَ سُلَيْمَانُ ثُمَّ رَكِبَ ثُمَّ أَفَاضَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِلَى الْبَيْتِ فَصَلَّى بِمَكَّةَ الظُّهْرَ ثُمَّ أَتَى بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ وَهُمْ يَسْقُونَ عَلَى زَمْزَمَ فَقَالَ "انْزِعُوا بَنِى عَبْدِ الْمُطَّلِبِ فَلَوْلاَ أَنْ يَغْلِبَكُمُ النَّاسُ عَلَى سِقَايَتِكُمْ لَنَزَعْتُ مَعَكُمْ." فَنَاوَلُوهُ دَلْوًا فَشَرِبَ مِنْهُ.
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed en-Nüfeyl, Osman b. Ebu Şeybe, Hişam b. Ammar ed-Dımeşkî ile Süleyman b. Abdurrahman ed-Dımeşkî –bazen birisi diğerine göre bir kelime veya bazı ifadeler fazlalığı ile rivayet ederek- dediler ki: Bize Hatim b. İsmail, ona Cafer b. Muhammed, ona babası () şöyle rivayet etmiştir:
Cabir b. Abdullah'ın huzuruna girdik, yanına vardığımızda gelenlerin kimler olduklarını sordu. Sonunda bana gelince ben “Ben Muhammed b. Ali b. Hüseyin'im” dedim. Elini başımın üzerine koydu, (gömleğimin) üst düğmesini çözdü sonra da alt düğmemi çözdü, arkasından avucunu göğsümün ortasına koydu. O gün ben genç bir çocuk idim. Bana “Merhaba sana, hoş geldin ey kardeşimin oğlu, istediğini sorabilirsin” dedi. Ben de ona sordum, gözleri görmüyordu, namaz vakti gelince dokuma bir elbiseye sarınmış olduğu halde namaza kalktı. O, elbiseyi omuzlarına attıkça küçük olduğundan ötürü uçları kendisine doğru geri düşüyordu. Bizlere namaz kıldırdı. Hâlbuki ridası da yanında askılık üzerinde duruyordu. Bana “Rasulullah'ın (sav) haccedişini anlat” dedim. Eliyle dokuz sayısını gösterdikten sonra şöyle dedi:
"Rasulullah (sav) dokuz yıl haccetmedi. Sonra onuncu yılda halk arasında Rasulullah'ın (sav) haccedeceği ilanını yaptırdı. Medine'ye çok sayıda insan geldi, hepsi de Rasulullah'a (sav) uymak, onun yaptığı gibi yapmak istiyordu. Rasulullah (sav) çıktı, biz de onunla çıktık. Nihayet Zu'l-Huleyfe'ye geldiğinde Umeys'in kızı Esma, Ebu Bekir'in oğlu Muhammed'i doğurdu. Rasulullah'a (sav) 'Nasıl yapayım' diye haber gönderdi. Hz. Peygamber (sav) de 'boy abdesti al ve bir bez bağlayarak loğusalık kanını kesip ihrama gir' buyurdu. Rasulullah (sav) mescitte namaz kıldıktan sonra Kasvâ adındaki devesine bindi. Devesinin sırtında olduğu halde devesi Beydâ düzlüğüne geldiğinde ayağa kalktı. Cabir der ki: onun önünde, binekle ve yaya olarak, gözümün görebildiği kadar insan gördüm. Bir o kadar da sağında, solunda ve arkasında vardı. Rasulullah (sav) aramızda bulunuyordu. Ona Kur'an iniyor, te'vilini de kendisi biliyordu. O ne yaparsa biz de aynısını yapıyorduk. Derken Rasulullah 'Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke la şerîke lek, lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk! Lâ şerîke lek! (Buyur Allah'ım, buyur! Buyur, hiçbir ortağın yok, buyur! Şüphesiz tüm hamd ve nimet sana ait, mülk de sana aittir, hiçbir ortağın yoktur)' diyerek telbiye getirdi. İnsanlar da onunla birlikte telbiye getirdiler. Rasulullah (sav) bundan dolayı kendilerine bir şey demedi. Rasulullah (sav), kendi telbiyesine devam etti."
"Cabir der ki: Biz hacdan başka bir niyet yapmadık, umreyi bilmiyorduk. Nihayet Kâbe'ye vardığımız zaman, Hz. Peygamber (sav) Hacer-i Esved'in bulunduğu rüknü selamladı. Tavafının ilk üç şavtında remel yaptı (hızlı adımlarla ve çalımlı yürüdü), dördünde normal yürüdü. Daha sonra İbrahim'in Makamına yaklaşarak 'Siz de İbrahim’in Makamından bir namazgâh edinin!' Bakara, 2/125 ayetini okudu. Makamı, kendisi ile Beyt arasında bıraktı. (Ravi Cafer b. Muhammed) der ki: Babam (Muhammed b. Ali) şöyle derdi: Benim bildiğim kadarıyla Cabir 'Hz. Peygamber (sav) kıldığı iki rekât namazda İhlas ile Kâfirûn surelerini okurdu' demiştir. -Bunu Süleyman demiştir. İbn Nufeyl ile Osman'ın rivayetine göre ise Râvi der ki: Babam, 'Cabir'in, bunu ancak Rasulullah'tan (sav) duyduğu için zikrettiğini sanıyorum' derdi. Rasul-i Ekrem (sav) sonra yine Hacerü’l-esved'e dönerek onu istilâm etti. Sonra (Safa) kapısından Safa'ya çıktı ve Safa'ya yaklaşınca 'Safa ile Merve Allah'ın nişanlarındandır' Bakara 2/158 mealindeki ayeti okudu. 'Allah'ın (zikrine) başladığı yerden başlıyorum' diyerek Safa'dan sa'y yapmaya başladı, onun üzerine çıktı. Beyt-i şerifi görünce kıbleye dönerek, Allah'ı birleyip O'na tekbir getirdi ve 'Lâ ilâhe illallahu vahdehû, lâ şerîke leh. lehu’l-mülkü ve lehu’l-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr. Lâ ilâhe illallahu vahdehû, enceze va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’lahzâbe vahdehu (Bir tek Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o, her şeye kâdirdir! Bir tek Allah'tan başka ilâh yoktur. Vaadini yerine getirdi, kulunu muzaffer kıldı. Yalnız başına bütün hizipleri bozguna uğrattı)' dedi. Bu arada dua okudu ve bunun aynısını üç kez tekrarladı. Sonra Merve'ye indi. Ayakları, vadinin ortasına indiği vakit hızlıca yürüdü. Ayakları vadiden yükselince (normal) yürüyüş geçti. Nihayet Merve'ye geldi. Merve'de Safâ'da yaptığı gibi hareket etti. Merve üzerinde (sa'yin) son tavafını (şavtını) yaparken 'sonradan öğrendiğimi baştan bilseydim (beraberimde) hedy (kurbanlık) getirmez, (önce) umre yapardım. Şimdi sizden hanginizin yanında hedy yoksa hemen ihramdan çıksın ve haccını umreye çevirsin!' dedi. Bunun üzerine Süraka b. Malik b. Cü'şum ayağa kalkarak 'ey Allah'ın Resulü! Bu iş, içinde bulunduğumuz bu yıla mı mahsus, yoksa ilelebet devam edecek mi?' diye sordu. Bunun üzerine Rasulullah (sav) parmaklarını birbirine kenetledi ve iki kez 'umre, hacca dahil olmuştur! Hayır! Ebedi olarak devam edecektir' buyurdu. Ali (ra) Yemen'den Nebi'nin (sav) develerini getirdi. Fatıma'yı da (r. anha) ihramdan çıkanlar arasında buldu. Fatıma boyalı elbise giymiş ve sürme çekmişti. Ali onun bu yaptığına tepki gösterdiyse de Fatıma 'bunu bana babam emretti' dedi." Cabir der ki: "Ali, Irak'ta iken şöyle derdi: Bunun üzerine ben Fatıma'yı bu yaptığından dolayı azarlatmak ve Rasulullah (sav) adına söylediklerini sormak için Rasulullah'a (sav) gittim. Ona Fatıma'nın yaptıklarına tepki gösterdiğimi söyledim. Rasul-i Ekrem (sav) bana 'doğru söylemiş. Doğru söylemiş. Sen, hacca niyetlenirken ne dedin?' diye sordu. Ben de 'ya Rabbi! Rasulün neye niyetlendiyse, ben de ona niyet ettim' cevabını verdim. Rasul-i Ekrem (sav) 'benim yanımda hedyim (kurbanlığım) var. Sen de ihramdan çıkma' buyurdu. Hz. Ali'nin Yemen'den getirdikleri ile Nebi'nin (sav) beraberinde getirdikleri hedy (kurbanlık) yüz adetti."
"Hacca gelmiş olanların hepsi ihramdan çıkıp saçlarını kısalttılar. Nebi (sav) ile beraberinde hediyelik kurbanlık olanlar müstesna. (Cabir devamla) dedi ki: (Zülhicce'nin sekizinci günü olan) Terviye gününde Minâ'ya yöneldiler ve hac niyetiyle ihrama girdiler. Rasulullah (sav) Minâ'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve (ertesi gün) sabah namazını kıldı. Arkasından kısa bir süre bekledi. Güneş doğunca ve verdiği emir üzere kıldan çadırının kurulmasını isteyince, çadırı Nemire'de kuruldu. Rasulullah (sav) yoluna devam etti. Kureyşliler ise Rasulullah'ın (sav) Müzdelife'de Meş'ar-i Haram yanında –tıpkı cahiliye döneminde Kureyş’in yaptığı gibi- vakfe yapacağından şüphe etmiyorlardı ama Rasulullah (sav) burayı geçerek geride bıraktı ve Arafat'a kadar geldi. Çadırının Nemire'de kurulmuş olduğunu gördü, çadırına indi. Nihayet güneş batıya doğru meyledince verdiği emir üzerine Kasvâ onun için eyerlendi. Nihayet vadinin iç tarafına kadar geldi, insanlara bir hutbe vererek şöyle buyurdu:"
"Şüphesiz içinde bulunduğunuz bu aydaki bu gününüzün, içinde bulunduğunuz bu şehrin, son derece tazimi hak eden değeri gibi, şüphesiz kanlarınız, (canlarınız) da mallarınız da birbirinize haramdır. Şunu bilin ki cahiliyeye ait her bir şey benim ayaklarımın altındadır. Cahiliye dönemi kan davaları ayaklarımın altındadır. İlk kaldırdığım kan davası da bizim kan davamızdır, İbn Rabia'nın kan davasıdır Ravi Süleyman 'Rabia b. el-Hâris b. Abdülmuttalib’in kan davasıdır' demiştir. Ravilerden bazısı onun (Rabîa'nın), Sa'd oğulları arasında sütanneye verilmiş olduğunu ve Huzeyllilerin onu öldürdüğünü söylemiştir. (Allah Rasulü devamla buyurdu ki) Cahiliye döneminin faizi de ayaklarımın altındadır. İlk kaldırdığım faiz ise bize ait bir faiz olarak Abbas b. Abdulmuttalib'in alacaklısı olduğu faizdir. Onun tamamı da kaldırılmıştır. Kadınlar hususunda da Allah'tan korkunuz. Çünkü siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız, onların fercleri size Allah'ın adı ile helal olmuştur. Şüphesiz sizin onlar üzerinde, sizin döşeklerinizi hoşunuza gitmeyecek herhangi bir kimseye çiğnetmemeleri hakkınızdır. Eğer böyle bir şey yapacak olurlarsa, onları (can yakmayan, iz bırakmayan) bir şekilde dövünüz. Yine onların üzerinde geçimlerini ve giyeceklerini maruf bir şekilde sağlamanız da bir haktır. Ben size, sımsıkı sarılmanızda, asla sapmayacağınız bir emanet bırakıyorum, Allah'ın Kitabı! Sizlere yarın benim hakkımda sorulacak ne diyeceksiniz?' Ashab 'Senin tebliğ ettiğine, görevini eksiksiz yerine getirdiğine, nasihat ettiğine (samimiyetle öğüt verdiğine) şahitlik edeceğiz' dediler. Sonra O, şehadet parmağını göğe kaldırıp insanlara doğru indirerek 'şahit ol Allah'ım, şahit ol Allah'ım, şahit ol Allah'ım' buyurdu."
"Sonra Bilâl ezan okudu, arkasından kamet getirdi. Öğle namazını kıldırdıktan sonra yine kamet getirdi, ikindi namazını kıldırdı, ikisi arasında herhangi bir namaz da kılmadı. Daha sonra Kasvâ'ya binerek vakfe yerine kadar geldi. Devesi Kasvâ'nın karnını kayalıklara doğru gelecek şekilde durdurdu ve yayaların toplandığı yeri önüne alarak kıbleye yöneldi. Güneş batıp, güneşin tamamı batarak sarılığı da azıcık kayboluncaya kadar vakfesini sürdürdü. Rasulullah (sav), Üsâme'yi arkasına (terkisine) bindirerek Arafat'tan ayrıldı. Kasvâ'nın yularını da oldukça sıkı tutmuştu. Hatta başı neredeyse eyerinin ayaklarının bulunduğu ön tarafına değecekti. Bu arada o sağ eliyle işaret ederek 'Ey insanlar (acele etmeyin), sakin olun, ey insanlar (acele etmeyin) sakin olun' diyordu. Herhangi bir tepeye geldikçe Kasvâ'nın yularını o tepeyi tırmanıncaya kadar azıcık gevşetiyordu. Sonunda Müzdelife'ye vardı. Akşam ve yatsı namazlarını bir ezan ve iki kamet ile kıldırdı. (Ravi) Osman der ki: İkisi arasında herhangi bir nafile namaz kılmadı. Sonra diğer ravilerle birlikte ittifakla dediler ki:-Sonra Rasulullah (sav) fecir çıkıncaya kadar yattı, sabah olduğunu anlayınca da sabah namazını kıldı. Süleyman Bir ezan ve bir kamet ile (kıldı), dedi. Sonra raviler ittifakla şöyle devam etti: Sonra Rasulullah (sav) Kasvâ'ya bindi ve Meş'ar-i Haram'a gelince üzerine çıktı Osman ve Süleyman dedi ki: Kıbleye yöneldi, Allah'a hamd etti, tekbir ve tehlil getirdi. Osman ise: O'nu birledi ibaresini de ekledi. Ortalık iyice aydınlanıncaya kadar vakfesini devam ettirdi. Daha sonra Rasulullah (sav) güneş doğmadan önce yola koyuldu, arkasına Fadl b. Abbas'ı bindirdi. Fadl, saçları güzel, beyaz tenli, güzel görünümlü bir adamdı. Rasulullah (sav) ayrılınca, bu sefer kadınlar da yürüyerek geçiyordu. Fadl onlara bakmaya koyuldu. Rasulullah (sav) elini Fadl’ın yüzünün üzerine koydu (yüzünü kapattı). Fadl ise yüzünü öbür tarafa çevirdi. Rasulullah da (sav) eli ile onu öbür tarafa çevirdi, Fadl yüzünü diğer tarafa çevirerek bakmaya koyuldu. Nihayet Muhassir vadisine gelince bineğini bir parça hızlandırdı. Sonra büyük Cemre'ye seni çıkartan ortadaki yolu izledi. Nihayet ağacın yanındaki Cemre’ye gelince, ona yedi küçük çakıl taşı attı. Her bir taşı attığında tekbir getiriyordu. Taşlar küçük fiske taşlarını andırıyordu. Vadinin iç tarafından (Cemreye) taş attıktan sonra Rasulullah (sav) kurban kesim yerine gitti, kendi eliyle altmış üç deve boğazladıktan sonra, Ali’ye de geri kalanları kesmesini emretti ve onu kendi kurbanlıklarına ortak etti. Daha sonra her bir deveden bir parça et alınmasını emretti. Bu etler bir kazana konuldu, pişirildi, her ikisi de etten yiyip, suyundan içtiler Süleyman dedi ki: Sonra bineğine bindi sonra Rasulullah (sav) Kâbe'ye gitti. Mekke'de öğle namazını kıldıktan sonra, Zemzem kuyusunun başında hacılara su içirmekte olan Abdulmuttalib oğullarının yanına vardı ve '(Zemzem kuyusundan) su çekin ey Muttalib oğulları, eğer insanların size galip gelerek bu sikaye (hacılara su içirme) görevini sizden almayacak olsalardı, şüphesiz ben de sizinle su çekecektim' buyurdu. Onlar da kendisine bir kova uzattılar, O (sav) da o kovadan içti."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 57, /443
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Muhammed el-Bakır (Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali)
3. Ebu Abdullah Cafer es-Sâdık (Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu İsmail Hatim b. İsmail el-Harisî (Hatim b. İsmail b. Muhammed)
5. Süleyman b. Abdurrahman et-Temîmî (Süleyman b. Abdurrahman b. İsa b. Meymûn)
Konular:
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Siyer, Veda haccı, Hz. Peygamber'in uyarıları
Zemzem, Hz. Peygamber'in taşıması
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُقَاتِلٍ أَبُو الْحَسَنِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا الأَوْزَاعِىُّ قَالَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَتْنِى عَمْرَةُ بِنْتُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ذَكَرَ أَنْ يَعْتَكِفَ الْعَشْرَ الأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ ، فَاسْتَأْذَنَتْهُ عَائِشَةُ فَأَذِنَ لَهَا ، وَسَأَلَتْ حَفْصَةُ عَائِشَةَ أَنْ تَسْتَأْذِنَ لَهَا فَفَعَلَتْ فَلَمَّا رَأَتْ ذَلِكَ زَيْنَبُ ابْنَةُ جَحْشٍ أَمَرَتْ بِبِنَاءٍ فَبُنِىَ لَهَا قَالَتْ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا صَلَّى انْصَرَفَ إِلَى بِنَائِهِ فَبَصُرَ بِالأَبْنِيَةِ فَقَالَ « مَا هَذَا » . قَالُوا بِنَاءُ عَائِشَةَ وَحَفْصَةَ وَزَيْنَبَ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « آلْبِرَّ أَرَدْنَ بِهَذَا مَا أَنَا بِمُعْتَكِفٍ » . فَرَجَعَ ، فَلَمَّا أَفْطَرَ اعْتَكَفَ عَشْرًا مِنْ شَوَّالٍ .
Bize Muhammed b. Mukatil Ebu Hasan, ona Abdullah, ona el-Evzaî, ona Yahya b. Said el-Ensârî, ona Amre bt. Abdurrahman, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Ramazan ayının son on gününde itikafa gireceğini söyledi. Aişe de itikafa girmek için izin istedi. Rasulullah ona izin verdi. Hafsa Aişe'nin kendisi için de izin almasını istedi. Âişe onun bu isteğini yerine getirdi. (Hz. Peygamber'in (sav) hanımlarından) Zeyneb bt. Cahş bu durumu görünce, o da mescitte bir çadır kurulmasını emretti. Onun için de bir çadır kuruldu. Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırıp itikaf için kendisine hazırlanan yere geldiğinde kurulmuş olan çadırları gördü ve "Bunlar da nedir?" diye sordu. Sahabiler, 'Aişe'nin, Hafsa'nın ve Zeyneb'in çadırlarıdır' dediler. Rasulullah (sav), "Onlar bu davranışlarıyla iyi bir şey yaptıklarını mı zannediyorlar? Ben itikafa girmiyorum." dedi ve oradan ayrıldı.
Ramazan ayı çıkınca, şevval ayında on gün itikaf yaptı.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11245, B002045
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ مُقَاتِلٍ أَبُو الْحَسَنِ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا الأَوْزَاعِىُّ قَالَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ قَالَ حَدَّثَتْنِى عَمْرَةُ بِنْتُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم ذَكَرَ أَنْ يَعْتَكِفَ الْعَشْرَ الأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ ، فَاسْتَأْذَنَتْهُ عَائِشَةُ فَأَذِنَ لَهَا ، وَسَأَلَتْ حَفْصَةُ عَائِشَةَ أَنْ تَسْتَأْذِنَ لَهَا فَفَعَلَتْ فَلَمَّا رَأَتْ ذَلِكَ زَيْنَبُ ابْنَةُ جَحْشٍ أَمَرَتْ بِبِنَاءٍ فَبُنِىَ لَهَا قَالَتْ وَكَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم إِذَا صَلَّى انْصَرَفَ إِلَى بِنَائِهِ فَبَصُرَ بِالأَبْنِيَةِ فَقَالَ « مَا هَذَا » . قَالُوا بِنَاءُ عَائِشَةَ وَحَفْصَةَ وَزَيْنَبَ . فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « آلْبِرَّ أَرَدْنَ بِهَذَا مَا أَنَا بِمُعْتَكِفٍ » . فَرَجَعَ ، فَلَمَّا أَفْطَرَ اعْتَكَفَ عَشْرًا مِنْ شَوَّالٍ .
Tercemesi:
Bize Muhammed b. Mukatil Ebu Hasan, ona Abdullah, ona el-Evzaî, ona Yahya b. Said el-Ensârî, ona Amre bt. Abdurrahman, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Ramazan ayının son on gününde itikafa gireceğini söyledi. Aişe de itikafa girmek için izin istedi. Rasulullah ona izin verdi. Hafsa Aişe'nin kendisi için de izin almasını istedi. Âişe onun bu isteğini yerine getirdi. (Hz. Peygamber'in (sav) hanımlarından) Zeyneb bt. Cahş bu durumu görünce, o da mescitte bir çadır kurulmasını emretti. Onun için de bir çadır kuruldu. Rasulullah (sav) sabah namazını kıldırıp itikaf için kendisine hazırlanan yere geldiğinde kurulmuş olan çadırları gördü ve "Bunlar da nedir?" diye sordu. Sahabiler, 'Aişe'nin, Hafsa'nın ve Zeyneb'in çadırlarıdır' dediler. Rasulullah (sav), "Onlar bu davranışlarıyla iyi bir şey yaptıklarını mı zannediyorlar? Ben itikafa girmiyorum." dedi ve oradan ayrıldı.
Ramazan ayı çıkınca, şevval ayında on gün itikaf yaptı.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tikâf 18, 1/591
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu Amr Abdurrahman b. Amr el-Evzaî (Abdurrahman b. Amr b. Yahmed)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Muhammed b. Mukatil el-Mervezî (Muhammed b. Mukatil)
Konular:
İtikaf, Hz.Peygamberin itikafı
İtikaf, Ramazan dışında
حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُنِيرٍ سَمِعَ هَارُونَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ الْمُبَارَكِ قَالَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَلَمَةَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ سَأَلْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ - رضى الله عنه - قُلْتُ هَلْ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَذْكُرُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ قَالَ نَعَمِ ، اعْتَكَفْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَشْرَ الأَوْسَطَ مِنْ رَمَضَانَ - قَالَ - فَخَرَجْنَا صَبِيحَةَ عِشْرِينَ ، قَالَ فَخَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَبِيحَةَ عِشْرِينَ فَقَالَ « إِنِّى أُرِيتُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ ، وَإِنِّى نُسِّيتُهَا ، فَالْتَمِسُوهَا فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ فِى وِتْرٍ ، فَإِنِّى رَأَيْتُ أَنِّى أَسْجُدُ فِى مَاءٍ وَطِينٍ ، وَمَنْ كَانَ اعْتَكَفَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلْيَرْجِعْ » . فَرَجَعَ النَّاسُ إِلَى الْمَسْجِدِ ، وَمَا نَرَى فِى السَّمَاءِ قَزَعَةً - قَالَ - فَجَاءَتْ سَحَابَةٌ فَمَطَرَتْ ، وَأُقِيمَتِ الصَّلاَةُ ، فَسَجَدَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الطِّينِ وَالْمَاءِ ، حَتَّى رَأَيْتُ الطِّينَ فِى أَرْنَبَتِهِ وَجَبْهَتِهِ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11236, B002036
Hadis:
حَدَّثَنِى عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُنِيرٍ سَمِعَ هَارُونَ بْنَ إِسْمَاعِيلَ حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ الْمُبَارَكِ قَالَ حَدَّثَنِى يَحْيَى بْنُ أَبِى كَثِيرٍ قَالَ سَمِعْتُ أَبَا سَلَمَةَ بْنَ عَبْدِ الرَّحْمَنِ قَالَ سَأَلْتُ أَبَا سَعِيدٍ الْخُدْرِىَّ - رضى الله عنه - قُلْتُ هَلْ سَمِعْتَ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَذْكُرُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ قَالَ نَعَمِ ، اعْتَكَفْنَا مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم الْعَشْرَ الأَوْسَطَ مِنْ رَمَضَانَ - قَالَ - فَخَرَجْنَا صَبِيحَةَ عِشْرِينَ ، قَالَ فَخَطَبَنَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم صَبِيحَةَ عِشْرِينَ فَقَالَ « إِنِّى أُرِيتُ لَيْلَةَ الْقَدْرِ ، وَإِنِّى نُسِّيتُهَا ، فَالْتَمِسُوهَا فِى الْعَشْرِ الأَوَاخِرِ فِى وِتْرٍ ، فَإِنِّى رَأَيْتُ أَنِّى أَسْجُدُ فِى مَاءٍ وَطِينٍ ، وَمَنْ كَانَ اعْتَكَفَ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فَلْيَرْجِعْ » . فَرَجَعَ النَّاسُ إِلَى الْمَسْجِدِ ، وَمَا نَرَى فِى السَّمَاءِ قَزَعَةً - قَالَ - فَجَاءَتْ سَحَابَةٌ فَمَطَرَتْ ، وَأُقِيمَتِ الصَّلاَةُ ، فَسَجَدَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم فِى الطِّينِ وَالْمَاءِ ، حَتَّى رَأَيْتُ الطِّينَ فِى أَرْنَبَتِهِ وَجَبْهَتِهِ .
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Münir, ona Harun b. İsmail, ona Ali b. Mübarek, ona Yahya b. Ebu Kesir, ona Ebu Seleme b. Abdurrahman şöyle rivayet etmektedir: Ben Ebu Said el-Hudrî'ye (ra) 'Sen bizzat Rasulullah'ı (sav) Kadir gecesi hakkında konuşurken işittin mi?' diye sordum. Ebu Said, 'Evet', dedi. Biz Rasulullah (sav) ile birlikte Ramazanın ortasındaki on gün itikafa girmiştik. Yirminci günün sabahı (itikaf yerinden) çıktık. Rasulullah (sav) bizlere bir konuşma (hutbe) yaptı ve konuşmasında şunları söyledi: "Kadir gecesi (rüyada) bana gösterildi. Ve (daha sonra) unutturuldu. Siz onu Ramazanın son on gündeki tek sayılı gecelerde arayınız. Çünkü ben (rüyada kendimi) su ve çamur içinde secde eder halde gördüm. Kim Rasulullah (sav) ile birlikte itikafa girmişse, itikaf yaptığı yere dönsün!" Bunun üzerine insanlar mescide döndüler. (Bu sırada) biz gökyüzünde bir bulut parçası görmüyorduk. Ebu Said, 'Akabinde bir bulut parçası geldi ve (yirmi birinci gece) yağmur yağdı. Sabah namazı kılındı. Rasulullah (sav) da çamur ve su içine secde etti. Hatta Peygamber'in (sav) burnunun ucunda ve alnında çamur gördüm.' dedi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tikâf 9, 1/589
Senetler:
1. Ebu Said el-Hudrî (Sa'd b. Malik b. Sinan b. Sa'lebe b. Ebcer)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
4. Ali b. Mübarek el-Hünâî (Ali b. Mübarek)
5. Ebu Hasan Harun b. İsmail el-Hazzaz (Harun b. İsmail)
6. Abdullah b. Münir el-Mervezî (Abdullah b. Münir)
Konular:
İtikaf, Ramazanda İtikaf
Kadir Gecesi, fazileti ve zamanı
Rüya, rüyanın tabiri
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11241, B002041
Hadis:
حَدَّثَنَا مُحَمَّدٌ أَخْبَرَنَا مُحَمَّدُ بْنُ فُضَيْلِ بْنِ غَزْوَانَ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ عَمْرَةَ بِنْتِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ عَائِشَةَ - رضى الله عنها - قَالَتْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَعْتَكِفُ فِى كُلِّ رَمَضَانَ ، وَإِذَا صَلَّى الْغَدَاةَ دَخَلَ مَكَانَهُ الَّذِى اعْتَكَفَ فِيهِ - قَالَ - فَاسْتَأْذَنَتْهُ عَائِشَةُ أَنْ تَعْتَكِفَ فَأَذِنَ لَهَا فَضَرَبَتْ فِيهِ قُبَّةً ، فَسَمِعَتْ بِهَا حَفْصَةُ ، فَضَرَبَتْ قُبَّةً ، وَسَمِعَتْ زَيْنَبُ بِهَا ، فَضَرَبَتْ قُبَّةً أُخْرَى ، فَلَمَّا انْصَرَفَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنَ الْغَدِ أَبْصَرَ أَرْبَعَ قِبَابٍ ، فَقَالَ « مَا هَذَا » . فَأُخْبِرَ خَبَرَهُنَّ ، فَقَالَ « مَا حَمَلَهُنَّ عَلَى هَذَا آلْبِرُّ انْزِعُوهَا فَلاَ أَرَاهَا » . فَنُزِعَتْ ، فَلَمْ يَعْتَكِفْ فِى رَمَضَانَ حَتَّى اعْتَكَفَ فِى آخِرِ الْعَشْرِ مِنْ شَوَّالٍ .
Tercemesi:
Bize Muhammed (b. Selam), ona Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan, ona Yahya b. Said, ona Amre bt. Abdurrahman, ona da Aişe (r. anha) şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) her Ramazan ayında itikafa girerdi. Sabah namazını kıldırınca, itikaf yapacağı mekana (çadırına) girdi.-Ravi şöyle dedi:- Aişe (r. anha) da mescitte itikafa girmek için Peygamber'den (sav) izin istedi. Peygamber (sav) Aişe'ye izin verdi ve Aişe de kendisi için bir çadır kurdu. Hafsa, Aişe'nin çadır kurduğunu işitince, o da bir çadır kurdu. Zeyneb de bunu işitince, o da başka bir çadır kurdu. Rasulullah (sav) sonraki gün sabah namazından çıktığında dört tane kubbe gördü. Bunu üzerine 'Bunlar nedir?' diye sordu. 'Çadırların eşleri tarafından kurdurulduğu haberi kendisine bildirildi.' Bunun üzerine 'kadınları bu işe sevk eden nedir? (Onlar böyle davranmakla) iyi bir şey mi yaptıklarını düşünüyorlar? Çadırları kaldırın, onları bir daha görmeyeyim' dedi. Bunun üzerine bütün çadırlar sökülerek kaldırıldı. Artık kendisi de Ramazan ayında itikafa girmedi. Şevval ayının son on gününde itikafa girdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İ'tikâf 14, 1/591
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Amre bt. Abdurrahman el-Ensâriyye (Amre bt. Abdurrahman b. Sa'd b. Zürâre)
3. Ebu Said Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Yahyâ b. Saîd b. Kays b. Amr)
4. Ebu Abdurrahman Muhammed b. Fudayl ed-Dabbî (Muhammed b. Fudayl b. Ğazvan b. Cerîr)
5. Muhammed b. Selam el-Bikendî (Muhammed b. Selam b. Ferec)
Konular:
İtikaf, Hz.Peygamberin itikafı
İtikaf, Ramazan dışında
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11335, İM000925
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا شَبَابَةُ حَدَّثَنَا شُعْبَةُ عَنْ مُوسَى بْنِ أَبِى عَائِشَةَ عَنْ مَوْلًى لأُمِّ سَلَمَةَ عَنْ أُمِّ سَلَمَةَ أَنَّ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم كَانَ يَقُولُ إِذَا صَلَّى الصُّبْحَ حِينَ يُسَلِّمُ « اللَّهُمَّ إِنِّى أَسْأَلُكَ عِلْمًا نَافِعًا وَرِزْقًا طَيِّبًا وَعَمَلاً مُتَقَبَّلاً » .
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Şebâbe, ona Şu‘be, ona Musa b. Ebu Âişe, ona Ümmü Seleme’nin bir azatlısının Ümmü Seleme’den rivayet ettiğine göre, Nebi (sav) sabah namazını kılıp sonra selam verdiği vakit “Allah’ım, senden faydalı ilim, hoş ve temiz bir rızık ve kabul olunan bir amel dilerim” diye dua ederdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Mâce, Sünen-i İbn Mâce, İkâmetu's-salât ve's-sünnetü fîhâ 32, /154
Senetler:
1. Ümmü Seleme Zevcü'n Nebi (Hind bt. Huzeyfe b. Muğire)
2. Mevlâ Ümmü Seleme (Mevlâ Ümmü Seleme)
3. Musa b. Ebu Aişe el-Hemdânî (Musa b. Ebu Aişe)
4. Şube b. Haccâc el-Atekî (Şu'be b. Haccac b. Verd)
5. Ebu Amr Şebabe b. Sevvar el-Fezarî (Şebabe b. Sevvar)
6. Ebu Bekir İbn Ebu Şeybe el-Absî (Abdullah b. Muhammed b. İbrahim b. Osman)
Konular:
Dua, Namazda ve ardından yapılan
KTB, NAMAZ,
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11528, T000306
Hadis:
حَدَّثَنَا هَنَّادٌ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ عَنْ مِسْعَرٍ وَسُفْيَانَ عَنْ زِيَادِ بْنِ عَلاَقَةَ عَنْ عَمِّهِ قُطْبَةَ بْنِ مَالِكٍ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم يَقْرَأُ فِى الْفَجْرِ ( وَالنَّخْلَ بَاسِقَاتٍ ) فِى الرَّكْعَةِ الأُولَى . قَالَ وَفِى الْبَابِ عَنْ عَمْرِو بْنِ حُرَيْثٍ وَجَابِرِ بْنِ سَمُرَةَ وَعَبْدِ اللَّهِ بْنِ السَّائِبِ وَأَبِى بَرْزَةَ وَأُمِّ سَلَمَةَ . قَالَ أَبُو عِيسَى حَدِيثُ قُطْبَةَ بْنِ مَالِكٍ حَدِيثٌ حَسَنٌ صَحِيحٌ . وَرُوِىَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ قَرَأَ فِى الصُّبْحِ بِالْوَاقِعَةِ . وَرُوِىَ عَنْهُ أَنَّهُ كَانَ يَقْرَأُ فِى الْفَجْرِ مِنْ سِتِّينَ آيَةً إِلَى مِائَةٍ . وَرُوِىَ عَنْهُ أَنَّهُ قَرَأَ ( إِذَا الشَّمْسُ كُوِّرَتْ ) . وَرُوِىَ عَنْ عُمَرَ أَنَّهُ كَتَبَ إِلَى أَبِى مُوسَى أَنِ اقْرَأْ فِى الصُّبْحِ بِطِوَالِ الْمُفَصَّلِ . قَالَ أَبُو عِيسَى وَعَلَى هَذَا الْعَمَلُ عِنْدَ أَهْلِ الْعِلْمِ. وَبِهِ قَالَ سُفْيَانُ الثَّوْرِىُّ وَابْنُ الْمُبَارَكِ وَالشَّافِعِىُّ .
Tercemesi:
Bize Hennâd, ona Vekî', ona Mis'ar ve Süfyân, ona Ziyâd b. Alâka, ona amcası Kutbe b. Mâlik şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav)'ı sabah namazının birinci rekatında ''...yüksek hurma ağaçları bitirdik (ve'n-nahle bâsikâtin)'' ayetini okurken işittim.
Bu konuda Amr b. Hureys, Câbir b. Semüre, Abdullah b. Sâib, Ebu Berze ve Ümmü Seleme'den de hadis rivayet edilmiştir. Ebu İsa şöyle demiştir: Kutbe b. Mâlik hadisi, hasen-sahih bir hadistir. Nebî (sav)'den rivayet edildiğine göre o, sabah namazında Vakıa suresini de okumuştur. Yine ondan rivayet edildiğine göre kendisi, sabah namazında 60 ayetten 100 ayete kadar okurdu. Ebu İsa şöyle demiştir: İlim ehli nezdinde amel buna göredir. Süfyan es-Sevrî, İbn Mübârek ve Şâfiî de bu görüştedir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Tirmizî, Sünen-i Tirmizî, Salât 111, 2/108
Senetler:
1. Kutbe b. Malik es-Sa'lebi (Kutbe b. Malik)
2. Ebu Malik Ziyad b. İlâka Sa'lebi (Ziyad b. İlâka b. Malik)
3. Süfyan es-Sevrî (Süfyan b. Said b. Mesruk b. Habib b. Rafi')
4. Ebu Süfyan Veki' b. Cerrah er-Ruâsî (Veki' b. Cerrah b. Melih b. Adî)
5. Ebu Serî Hennâd b. Serî et-Temîmî (Hennad b. Serî b. Musab b. Ebu Bekir)
Konular:
Hz. Peygamber, namazdaki okuyuşu
Hz. Peygamber, namazlarda belirli sureleri okuması
Hz. Peygamber, sabah namazında okuduğu ayetler
KTB, NAMAZ,
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ حَدَّثَنِى نَافِعٌ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ "غَدَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مِنًى حِينَ صَلَّى الصُّبْحَ صَبِيحَةَ يَوْمِ عَرَفَةَ حَتَّى أَتَى عَرَفَةَ فَنَزَلَ بِنَمِرَةَ وَهِىَ مَنْزِلُ الإِمَامِ الَّذِى يَنْزِلُ بِهِ بِعَرَفَةَ حَتَّى إِذَا كَانَ عِنْدَ صَلاَةِ الظُّهْرِ رَاحَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُهَجِّرًا فَجَمَعَ بَيْنَ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ ثُمَّ خَطَبَ النَّاسَ ثُمَّ رَاحَ فَوَقَفَ عَلَى الْمَوْقِفِ مِنْ عَرَفَةَ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
11532, D001913
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ حَنْبَلٍ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ حَدَّثَنَا أَبِى عَنِ ابْنِ إِسْحَاقَ حَدَّثَنِى نَافِعٌ عَنِ ابْنِ عُمَرَ قَالَ "غَدَا رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مِنْ مِنًى حِينَ صَلَّى الصُّبْحَ صَبِيحَةَ يَوْمِ عَرَفَةَ حَتَّى أَتَى عَرَفَةَ فَنَزَلَ بِنَمِرَةَ وَهِىَ مَنْزِلُ الإِمَامِ الَّذِى يَنْزِلُ بِهِ بِعَرَفَةَ حَتَّى إِذَا كَانَ عِنْدَ صَلاَةِ الظُّهْرِ رَاحَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم مُهَجِّرًا فَجَمَعَ بَيْنَ الظُّهْرِ وَالْعَصْرِ ثُمَّ خَطَبَ النَّاسَ ثُمَّ رَاحَ فَوَقَفَ عَلَى الْمَوْقِفِ مِنْ عَرَفَةَ."
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Hanbel, ona Yakub, ona babası, ona İbn İshak, ona Nafi', ona da İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet etti: "Rasulullah (sav) Arafe gününe çıkılacağı sabah, sabah namazını kılıp Minâ'dan ayrıldı. Arafat’a geldiği zaman Nemire'de konakladı. Burası ise imamın (hac emirinin) Arafat’ta konakladığı yerdir. Nihayet öğle namazı sırasında Rasulullah (sav) öğle sıcağında kalkıp gitti ve öğle ile ikindi namazlarını bir arada kıl(dır)dı. Sonra insanlara hutbe verdi, sonra Arafat'ta vakfe yapılacak yerde gidip vakfe yaptı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Ebû Davud, Sünen-i Ebu Davud, Menâsik 60, /447
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Nafi' Mevlâ İbn Ömer (Ebu Abdullah Nafi')
3. İbn İshak el-Kuraşî (Muhammed b. İshak b. Yesar b. Hıyar)
4. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
5. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
6. Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel eş-Şeybanî (Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilal b. Esed)
Konular:
Hac, Hz. Peygamber'in haccı
Hutbe, Hz. Peygamber'in veda hutbesi