1735 Kayıt Bulundu.
Bana Yahyâ, ona Mâlik, ona Nâfi', ona Abdullah b. Ömer’in oğulları Sâlim ve Ubeydullah’ın rivayet ettiklerine göre, babaları Abdullah b. Ömer, ailesini (hanımları) ve küçük çocuklarını, sabah namazını Minâ’da kılıp (kalabalığa yakalanmamak için diğer) insanlar gelmeden önce (Akabe Cemresinde) şeytanı taşlayabilsinler diye Müzdelife’den Minâ’ya önceden gönderirdi.
Açıklama: Aslında sünnet olan, Müzdelife'de gecelemek, sabah namazını orada kılmak ve peşinden vakfeye durmaktır. Ardından şeytanı taşlamak için Minâ'ya hareket etmektir. Ancak izdiham riskinden ötürü kadınlar ve küçük çocuklar için rivayetteki ruhsat Hz. Peygamber (sav) tarafından verilmiştir. (bk. Buhârî, "Hac", 97.) Günümüzde aşırı kalabalıktan dolayı bu ruhsat diğer hacılar için de uygulanmaktadır.
Bize Yahya b. Yahya ve Muhammed b. Rumh, onlara Leys; (T)
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim b. Abdullah, ona da Abdullah (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kuşkusuz Bilal geceleyin (sahur vakti) ezan okur. (Bundan dolayı sizler) İbn Ümmü Mektum'un (sabah namazı için) ezan okumasını duyana dek yiyin ve için."
Bize Yahya b. Yahya ve Muhammed b. Rumh, onlara Leys; (T)
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys, ona İbn Şihab, ona Salim b. Abdullah, ona da Abdullah (ra), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kuşkusuz Bilal geceleyin (sahur vakti) ezan okur. (Bundan dolayı sizler) İbn Ümmü Mektum'un (sabah namazı için) ezan okumasını duyana dek yiyin ve için."
Bana Ebu't-Tâhir ve Harmele b. Yahya, o ikisine İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihâb'ın rivayet ettiğine göre Salim b. Abdullah kendisine şunu haber verdi:
"Abdullah b. Ömer ailesinin zayıf olanlarını önden gönderir, onlar gece vakti Müzdelife'de Meşar-i Haram'ın yanında vakfe yapar ve kendilerine nasip olduğu kadarıyla Allah'ı anarlar, sonra da imam vakfe yapıp ayrılmadan önce onlar ayrılıp (Mina'ya) giderlerdi. Aralarından kimisi Mina'ya sabah namazı vaktinde ulaşır, kimisi bundan sonra ulaşırdı. Mina'ya geldiklerinde de Cemreye taş atarlardı. İbn Ömer; Rasulullah'ın (sav) onlara (kadınlara ve çocuklara) bu hususta ruhsat verdiğini söylerdi."
Bana Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Ukayl, ona İbn Şihab, ona da Mahmud b. Rabi el-Ensarî şöyle rivayet etmiştir:
Nebi’nin (sav) ashabından ve Ensar arasından Bedir’de hazır bulunanlardan birisi olan İtbân b. Malik Rasulullah’a (sav) gitti ve “Ey Allah’ın Rasulü, artık gözlerim iyi görmüyor, kavmime de ben namaz kıldırıyorum, yağmur yağdığı ve benimle onlar arasındaki vadide seller aktığı zaman onların mescidine varıp onlara namaz kıldıramıyorum. Bu sebeple ey Allah’ın Rasulü, arzu ederim ki sen gelip evimde namaz kılasın ben de orayı namazgâh edineyim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "İnşallah yapacağım" buyurdu. İtbân der ki: Ertesi günü sabah, Rasulullah (sav) ve Ebu Bekir es-Sıddık güneşin yükseldiği bir vakitte geldiler, Rasulullah (sav) izin istedi. Ben de içeri girmesi için izin verdim. Oturmadan evin içine girdi sonra "Evinin neresinde namaz kılmamı arzu edersin" buyurdu. (İtbân) der ki: Ben ona evin bir tarafını işaret ettim, Rasulullah (sav) kalkıp tekbir aldı, biz de onun arkasında saf tuttuk ve (bize) iki rekât namaz kıldırdıktan sonra selam verdi. (İtbân devamla) der ki: Biz de kendisi için hazırlamış olduğumuz hazîr denilen bir yemek için onu alıkoyduk. Hane halkından bir takım kimseler de gelip etrafımıza toplandı ve evde çok sayıda adam bir araya geldi. İçlerinden birisi “Malik b. Duhşum nerede?” dedi. Bir diğeri “O münafık birisidir, Allah’ı ve Rasulü’nü sevmez” dedi. Rasulullah (sav) "Böyle deme, sen onun Allah’ın rızasını arzulayarak Lâ ilâhe illallah dediğini görmüyor musun?" buyurdu. Adam “Allah ve Rasulü elbette en iyi bilir” dedi. (İtbân) der ki: Biz “Onun teveccüh ve samimiyetinin münafıklara olduğunu görüyoruz” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (sav) "Allah’ın rızasını isteyerek Lâ ilâhe illallah diyen kimseye Allah cehennem ateşini haram kılmıştır" buyurdu.
İbn Şihab der ki: Daha sonra ben Mahmud'un bu rivayetini Salim oğullarının ileri gelenlerinden birisi olan Husayn b. Muhammed el-Ensarî’ye sordum, o da, bu rivayetini tasdik etti.