1748 Kayıt Bulundu.
Bize Kuteybe b. Saîd, ona Abdülaziz, ona Ebu Hâzım, ona da Sehl b. Sa'd (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) "Yarın sancağı öyle birisine vereceğim ki Allah onun eliyle Hayber fethini nasip edecek" buyurdu. Râvî der ki: Bunun üzerine orada bulunan sahabîler sancağın kime verileceği düşüncesiyle o geceyi geçirdiler ve sabah olur olmaz Rasulullah'ın huzuruna vardılar. Hepsi sancağın kendisine verilmesini umuyordu. Rasulullah (sav) "Ali b. Ebu Tâlib nerededir?" diye sordu. Sahabîler “onun gözleri ağrıyor ey Allah'ın Rasulü” dediler. Rasulullah (sav) "ona haber gönderin de bana gelsin" buyurdu. Ali gelince, Rasulullah (sav) onun gözlerine tükürüğünden bir parça sürüp dua etti ve Ali'nin gözleri hemen iyileşiverdi, hatta hiç ağrımamış gibi oldu. Sancağı Ali'ye verdi. Bunun üzerine Ali “ey Allah'ın Rasulü, Hayber Yahudileri ile onlar da bizim gibi (Müslüman) oluncaya kadar mı savaşacağım?” dedi. Rasulullah (sav) "Hayberliler'in sahasına konaklayıncaya kadar sükûnetle hareket et. Sonra onları İslâm'a girmeye davet et ve onlara İslâm'da onların sorumluluğu olacak Allah'ın haklarını bildir. Allah'a yemin ederim ki, senin sayende Allah'ın, bir tek kişiye bile hidayet vermesi senin için, kızıl develere sahip olmandan daha hayırlıdır" buyurdu.
Bana Malik, ona Ebu Hâzim b. Dinar, ona Sehl b. Sa‘d es-Sâidî şöyle demiştir:
"İki vakit vardır ki; bu vakitlerde semanın kapıları açılır ve pek az kimse hariç, her dua edenin duası kabul olur. Biri ezan okunma anı, diğeri ise Allah yolunda saf tutma (cihad) anıdır."
Malik’e, Cuma namazı günü ezan, vakit girmeden önce okunsa olur mu diye de soruldu, O da “ezan ancak güneşin zevale ermesinden sonra okunur” dedi.
Yine Malik’e ezan ile kametin (lafızlarının) çifter, çifter tekrar edilmesine ve namaz için kamet getirildiği vakit, ne zaman ayağa kalkmak gerektiğine dair de soru soruldu O da şöyle dedi: yetiştiğim (gördüğüm) uygulamalar dışında ezan ile kamet hakkında bana herhangi bir rivayet ulaşmamıştır. (Gördüğüm uygulamaya göre) kamet ise çifter çifter okunmaz. Bizim şehrimizde (Medine'de) ilim ehlinin uygulaya geldikleri hep budur. Namaz için kamet getirildiği vakit, insanların ne zaman kalkacaklarına gelince, ben bu hususta insanların kalkmaları için bir sınır bulunduğu ile ilgili bir şey işitmedim. Ancak benim görüşüme göre bu, insanların güç yetirebilmelerine göre göre değişir. Çünkü kimi insan şişman, kimisi de zayıftır. Hepsi tek bir adam gibi hareket etmeye güç yetiremez.
Malik’e farz namazı cemaatle kılmak isteyen, bir arada bulunan bir topluluğun ezan okumadan kamet getirmek istemeleri durumu dair sorulmuş Malik de “Bu onlar için yeterlidir, çünkü ezan, namazın cemaatle kılındığı, cemaatin toplandığı mescitlerde vaciptir” demiştir.
İmam Mâlik’e, müezzinin, imama selam vermesi ve onu namaza çağırması ve selam verme adetini ilk kimin başlattığı, o da “Bana ulaşan bir bilgiye göre, ilk dönemlerde böyle bir selamlaşma (namaz için imamı çağırma ve selam verme âdeti) yoktu” demiştir.
Yahya der ki: Yine Malik’e “bir topluluğa ezan okuyup, sonra da namaza gelen olur mu acaba diye bekleyen, ama kimse gelmediği için kamet getirerek, tek başına namaz kılan kimse, namazını bitirdikten sonra cemaat gelmesi halinde, onlarla beraber namazını iade eder mi?” diye soruldu. Malik de “Namazını iade etmez, onun namazı bitirmesinden sonra gelen de yalnız başına kendi kendisine namaz kılsın” dedi.
Yahya der ki: Yine Malik’e “Bir müezzin bir cemaat için ezan okuduktan sonra, sünneti kılarken cemaat bir başkasının getirdiği kamet ile namaz kılmak isterlerse durum ne olur?” diye soruldu, o da “Bunda bir sakınca yoktur, onun (ezan okuyanın) kamet getirmesi ile başkasının kamet getirmesi arasında bir fark yoktur” dedi.
Yahya der ki: Malik dedi ki: Sabah namazı için her daim fecirden önce ezan okunagelmiştir. Onun dışındaki namazlar için, vakti girmeden önce ezan okunduğunu görmedik.
Bize İsmail b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona babası (Sa'd b. İbrahim) ona dedesi (İbrahim b. Abdurrahman b. Avf) şöyle demiştir:
Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman Rasulullah (sav), Abdurrahman b. Avf ile Sa'd b. Rabî kardeş yaptı. Sa'd, Abdurrahman'a “ben mal yönünden Ensâr'ın en zenginiyim. Malımı ikiye böleyim. Benim iki eşim var. Bak, hangisi hoşuna giderse onun ismini bana söyle, ben onu boşayayım ve iddeti bitince onunla sen evlen” dedi. Abdurrahman da Sa'd'a “Allah aileni ve malını sana mübarek eylesin, çarşınız nerde?” dedi. Bunun üzerine ona Kaynuka oğulları çarşısını gösterdiler. Abdurrahman, çarşıdan her dönüşünde, beraberinde fazladan kazandığı yoğurt kurusu ve yağ ile döndü ve her sabah ticaret için o çarşıya gitmeye devam etti. Sonra bir gün (gerdeğe girenlere mahsus) safran sürmüş olarak, Hz. Peygamber'i (sav) ziyarete geldi. Peygamber (sav) "Bu halin nedir?" diye sordu. Abdurrahman “evlendim” dedi. Peygamber (sav) "eşine ne kadar mehir verdin?" dedi. Abdurrahman “altından bir çekirdek yahut bir çekirdek ağırlığında altın verdim” dedi.
İbrahim (altının miktar konusunda) şüpheye düşmüştür.