Öneri Formu
Hadis Id, No:
36023, MU000807
Hadis:
وَحَدَّثَنِى عَنْ مَالِكٍ عَنْ يَحْيَى بْنِ سَعِيدٍ عَنْ سُلَيْمَانَ بْنِ يَسَارٍ أَنَّ مَعْبَدَ بْنَ حُزَابَةَ الْمَخْزُومِىَّ صُرِعَ بِبَعْضِ طَرِيقِ مَكَّةَ وَهُوَ مُحْرِمٌ فَسَأَلَ مَنْ يَلِى عَلَى الْمَاءِ الَّذِى كَانَ عَلَيْهِ فَوَجَدَ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ عُمَرَ وَعَبْدَ اللَّهِ بْنَ الزُّبَيْرِ وَمَرْوَانَ بْنَ الْحَكَمِ فَذَكَرَ لَهُمُ الَّذِى عَرَضَ لَهُ فَكُلُّهُمْ أَمَرَهُ أَنْ يَتَدَاوَى بِمَا لاَ بُدَّ لَهُ مِنْهُ وَيَفْتَدِىَ فَإِذَا صَحَّ اعْتَمَرَ فَحَلَّ مِنْ إِحْرَامِهِ ثُمَّ عَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَيُهْدِى مَا اسْتَيْسَرَ مِنَ الْهَدْىِ . قَالَ مَالِكٌ وَعَلَى هَذَا الأَمْرُ عِنْدَنَا فِيمَنْ أُحْصِرَ بِغَيْرِ عَدُوٍّ وَقَدْ أَمَرَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ أَبَا أَيُّوبَ الأَنْصَارِىَّ وَهَبَّارَ بْنَ الأَسْوَدِ حِينَ فَاتَهُمَا الْحَجُّ وَأَتَيَا يَوْمَ النَّحْرِ أَنْ يَحِلاَّ بِعُمْرَةٍ ثُمَّ يَرْجِعَا حَلاَلاً ثُمَّ يَحُجَّانِ عَامًا قَابِلاً وَيُهْدِيَانِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ فِى الْحَجِّ وَسَبْعَةٍ إِذَا رَجَعَ إِلَى أَهْلِهِ . قَالَ مَالِكٌ وَكُلُّ مَنْ حُبِسَ عَنِ الْحَجِّ بَعْدَ مَا يُحْرِمُ إِمَّا بِمَرَضٍ أَوْ بِغَيْرِهِ أَوْ بِخَطَإٍ مِنَ الْعَدَدِ أَوْ خَفِىَ عَلَيْهِ الْهِلاَلُ فَهُوَ مُحْصَرٌ عَلَيْهِ مَا عَلَى الْمُحْصَرِ . قَالَ يَحْيَى سُئِلَ مَالِكٌ عَمَّنْ أَهَلَّ مِنْ أَهْلِ مَكَّةَ بِالْحَجِّ ثُمَّ أَصَابَهُ كَسْرٌ أَوْ بَطْنٌ مُتَحَرِّقٌ أَوِ امْرَأَةٌ تَطْلُقُ . قَالَ مَنْ أَصَابَهُ هَذَا مِنْهُمْ فَهُوَ مُحْصَرٌ يَكُونُ عَلَيْهِ مِثْلُ مَا عَلَى أَهْلِ الآفَاقِ إِذَا هُمْ أُحْصِرُوا . قَالَ مَالِكٌ فِى رَجُلٍ قَدِمَ مُعْتَمِرًا فِى أَشْهُرِ الْحَجِّ حَتَّى إِذَا قَضَى عُمْرَتَهُ أَهَلَّ بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ ثُمَّ كُسِرَ أَوْ أَصَابَهُ أَمْرٌ لاَ يَقْدِرُ عَلَى أَنْ يَحْضُرَ مَعَ النَّاسِ الْمَوْقِفَ . قَالَ مَالِكٌ أَرَى أَنْ يُقِيمَ حَتَّى إِذَا بَرَأَ خَرَجَ إِلَى الْحِلِّ ثُمَّ يَرْجِعُ إِلَى مَكَّةَ فَيَطُوفُ بِالْبَيْتِ وَيَسْعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ يَحِلُّ ثُمَّ عَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ . قَالَ مَالِكٌ فِيمَنْ أَهَلَّ بِالْحَجِّ مِنْ مَكَّةَ ثُمَّ طَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ ثُمَّ مَرِضَ فَلَمْ يَسْتَطِعْ أَنْ يَحْضُرَ مَعَ النَّاسِ الْمَوْقِفَ . قَالَ مَالِكٌ إِذَا فَاتَهُ الْحَجُّ فَإِنِ اسْتَطَاعَ خَرَجَ إِلَى الْحِلِّ فَدَخَلَ بِعُمْرَةٍ فَطَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ لأَنَّ الطَّوَافَ الأَوَّلَ لَمْ يَكُنْ نَوَاهُ لِلْعُمْرَةِ فَلِذَلِكَ يَعْمَلُ بِهَذَا وَعَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ . فَإِنْ كَانَ مِنْ غَيْرِ أَهْلِ مَكَّةَ فَأَصَابَهُ مَرَضٌ حَالَ بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْحَجِّ فَطَافَ بِالْبَيْتِ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ حَلَّ بِعُمْرَةٍ وَطَافَ بِالْبَيْتِ طَوَافًا آخَرَ وَسَعَى بَيْنَ الصَّفَا وَالْمَرْوَةِ لأَنَّ طَوَافَهُ الأَوَّلَ وَسَعْيَهُ إِنَّمَا كَانَ نَوَاهُ لِلْحَجِّ وَعَلَيْهِ حَجُّ قَابِلٍ وَالْهَدْىُ .
Tercemesi:
O (Yahya) bana, ona Mâlik, ona Yahya b. Saîd, ona Süleyman b. Yesâr’ın rivayet ettiğine göre Ma‘bed b. Huzâbe el-Mahzûmî ihramlı olduğu halde Mekke yolunun bir yerinde sara nöbetine yakalandı. Onun yakınında bulunduğu suyun civarında bulunan kimselere sordu. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. ez-Zübeyr ve Mervan b. el-Hakem’i buldu. Onlara, karşı karşıya kaldığı durumu anlattı. Hepsi de ona zorunlu olduğu kadarıyla tedavi olmasını ve fidye vermesini söylediler. Ayrıca sağlığına kavuştuktan sonra umresini yapmasını ve ihramından çıkmasını, ertesi sene hac etmesini ve kolayına gelen bir kurbanı hediye olarak göndermesini de emrettiler.
Mâlik dedi ki: İşte düşman dışında bir sebeple (hac etmesi) alıkonulan kişi hakkında durum bize göre böyledir. Ömer b. el-Hattâb da, Ebu Eyyûb el-Ensarî ve Hebbâr b. el-Esved’e haccı kaçırıp Nahr (kurban bayramı birinci) günü geldikleri vakit aynısını emrederek, bir umre yapıp ihramdan çıkmalarını, sonra da ihramsız olarak dönmelerini, ertesi bir sene de hac edip kurban hediye etmelerini emretti. Hediye edecek kurban bulamayan bir kimse hac günlerinde üç, ailesinin yanına döndüğü vakit de yedi gün oruç tutmalıdır.
Mâlik dedi ki: İhrama girdikten sonra ister hastalık, ister başka bir sebep, ister günleri hesap etmesindeki hatası, ister hilâli göremediği için hac edemeyen herkes “muhsar (hacdan alıkonulmuş)” demektir ve “muhsar” denilene düşen yükümlülük neyse ona da aynısı düşer.
Yahya dedi ki: Mâlik’e Mekke halkından olup hac niyetiyle ihrama girdikten sonra bir tarafı kırılan yahut şiddetli karın ağrısına yakalanan ya da doğum sancısı tutan kadının durumuna dair soru sorulmuş ve şu cevabı vermiştir: Sayılan bu durumlardan birisi ile karşı karşıya kalanlar (kim olursa olsun) muhsar birisi demektir. Onlar da tıpkı Mekke dışından gelen (afâkî)lerin, muhsar kalmaları (alıkonulmaları) halindeki yükümlülüklerin aynısı ile yükümlü olurlar.
Mâlik’e hac aylarında umre yapmak üzere gelip umresini bitirdikten sonra Mekke’den hac niyeti ile ihrama giren sonra da bir tarafı kırılan yahut diğer hacılarla birlikte vakfede bulunacak imkânı vermeyen bir hal ile karşılaşan kişinin durumu ile ilgili sorulan soruya, Mâlik şu cevabı vermiştir: Benim görüşüme göre, iyileşinceye kadar Mekke’de kalmaya devam eder. İyileştikten sonra Harem bölgesinin dışına çıkar, sonra (ihrama girerek) Mekke’ye dönerek, Beyt’i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa’y yaptıktan sonra ihramdan çıkar. Ertesi sene de hac etmesi ve hediyelik kurban göndermesi de ona farz olur.
Mâlik Mekke’den hac niyeti ile ihrama girdikten sonra Beyt’i tavaf edip, Safa ile Merve arasında sa’y eden, sonra hastalandığı için diğer hacılarla birlikte vakfede hazır bulunamayan kişinin durumu hakkında şunları söylemiştir: Haccı kaçırması halinde eğer gücü yeterse, Harem bölgesinin dışına çıkıp, bir umre (niyeti) ile girer, Beyt’i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa’y yapar. Çünkü yapmış olduğu o ilk tavafını umre niyetiyle yapmamıştı. Bu sebeple o, bunu yapar, ayrıca ertesi sene hac edip, kurban hediye etmekle yükümlü olur. Şayet Mekke halkından olmayıp, hac etmesini engelleyecek bir hastalığa düçar olursa, o zaman Beyt’i tavaf eder, Safa ile Merve arasında sa’y yapar ve bir umre ile ihramdan çıkar. Sonra Beyt’i bir daha tavaf eder ve Safa ile Merve arasında yine sa’y yapar. Çünkü onun ilk tavafı ve ilk sa’yini hac niyeti ile yapmıştı, ayrıca ertesi sene hac edip hediyelik kurban kesmekle de mükelleftir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İmam Mâlik, Muvatta', Hac 807, 1/130
Senetler:
0. Mevkuf (Mevkuf)
1. Ebu Bekir Abdullah b. Zübeyr el-Esedî (Abdullah b. Zübeyr b. Avvam)
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Türâb Süleyman b. Yesar el-Hilâlî (Süleyman b. Yesar el-Hilâlî)
3. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
Konular:
Hac, ihrama girmek
Hac, İhramdan çıkmak
Hac, ihsar/muhsar