Öneri Formu
Hadis Id, No:
13495, M007067
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ وَوَكِيعٌ ح
وَحَدَّثَنِى أَبُو سَعِيدٍ الأَشَجُّ أَخْبَرَنَا وَكِيعٌ ح
وَحَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِى شَيْبَةَ حَدَّثَنَا جَرِيرٌ كُلُّهُمْ عَنِ الأَعْمَشِ ح
وَحَدَّثَنَا يَحْيَى بْنُ يَحْيَى وَأَبُو كُرَيْبٍ - وَاللَّفْظُ لِيَحْيَى - قَالاَ حَدَّثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ مُسْلِمِ بْنِ صُبَيْحٍ عَنْ مَسْرُوقٍ قَالَ جَاءَ إِلَى عَبْدِ اللَّهِ رَجُلٌ فَقَالَ تَرَكْتُ فِى الْمَسْجِدِ رَجُلاً يُفَسِّرُ الْقُرْآنَ بِرَأْيِهِ يُفَسِّرُ هَذِهِ الآيَةَ "(يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ)" قَالَ يَأْتِى النَّاسَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ دُخَانٌ فَيَأْخُذُ بِأَنْفَاسِهِمْ حَتَّى يَأْخُذَهُمْ مِنْهُ كَهَيْئَةِ الزُّكَامِ. فَقَالَ عَبْدُ اللَّهِ مَنْ عَلِمَ عِلْمًا فَلْيَقُلْ بِهِ وَمَنْ لَمْ يَعْلَمْ فَلْيَقُلِ اللَّهُ أَعْلَمُ فَإِنَّ مِنْ فِقْهِ الرَّجُلِ أَنْ يَقُولَ لِمَا لاَ عِلْمَ لَهُ بِهِ اللَّهُ أَعْلَمُ. إِنَّمَا كَانَ هَذَا أَنَّ قُرَيْشًا لَمَّا اسْتَعْصَتْ عَلَى النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم دَعَا عَلَيْهِمْ بِسِنِينَ كَسِنِى يُوسُفَ فَأَصَابَهُمْ قَحْطٌ وَجَهْدٌ حَتَّى جَعَلَ الرَّجُلُ يَنْظُرُ إِلَى السَّمَاءِ فَيَرَى بَيْنَهُ وَبَيْنَهَا كَهَيْئَةِ الدُّخَانِ مِنَ الْجَهْدِ وَحَتَّى أَكَلُوا الْعِظَامَ فَأَتَى النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم رَجُلٌ فَقَالَ يَا رَسُولَ اللَّهِ اسْتَغْفِرِ اللَّهَ لِمُضَرَ فَإِنَّهُمْ قَدْ هَلَكُوا فَقَالَ: "لِمُضَرَ إِنَّكَ لَجَرِىءٌ." قَالَ فَدَعَا اللَّهَ لَهُمْ فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ "(إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلاً إِنَّكُمْ عَائِدُونَ)" قَالَ فَمُطِرُوا فَلَمَّا أَصَابَتْهُمُ الرَّفَاهِيَةُ - قَالَ - عَادُوا إِلَى مَا كَانُوا عَلَيْهِ - قَالَ - فَأَنْزَلَ اللَّهُ عَزَّ وَجَلَّ "(فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ* يَغْشَى النَّاسَ هَذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ)""(يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَى إِنَّا مُنْتَقِمُونَ)" قَالَ يَعْنِى يَوْمَ بَدْرٍ.
Tercemesi:
Bize Ebu Bekir b. Ebu Şeybe, ona Ebu Muaviye ve Veki'; (T)
Bize Ebu Said el-Eşec, ona Veki'; (T)
Bize Osman b. Ebu Şeybe, ona Cerir, onlara A'meş; (T)
Bize Yahya b. Yahya ve Ebu Küreyb, o ikisin Ebu Muaviye, ona A'meş, ona Müslim b. Subeyh, ona da Mesruk şöyle rivayet etti: Abdullah'a bir adam gelerek; mescidde kendi re'yiyle Kur'an'ı tefsir eden bir adam bıraktım. Şu ayeti tefsir ediyor: "O gün semâ aşikâre bir duman getirecektir"(Duhân, 44/10). Bu adam; insanlara kıyamet gününde bir duman gelecek ve canlarını alacak, hatta ondan nezleye tutulmuş gibi olacaklar diyor dedi. Bunun üzerine Abdullah şunları söyledi: Her kim bir ilim biliyorsa, onu söylesin. Bilmeyen de Allah bilir desin. Çünkü bir adamın bilmediği hir şey için, Allah bilir, demesi anlayışından ma'duddıır. Bu mes'ele şöyle olmuştur. Kureyş (kabilesi) Peygamber'e (sav) âsi gelince onların aleyhine Yusuf'un seneleri gibi seneler gelmesine dua etti. Bunun üzerine onlara kıtlık ve şiddetli meşakkat isabet etti. O derecedeki adam semaya bakıyor da açlıktan kendisi ile sema arasında duman gibi bir şey görüyordu. Kemikleri bile yediler. Nihayet Peygamber'e (sav) bir adam gelerek; ya Rasulullah! Mudar (kabilesi) için Allah'a istiğfar et! Çünkü onlar helak oldular dedi. Rasulullah (sav); "Mudar için mi? Sen hakikaten cüretkârsın" buyurdu. Arkasından onlar için dua etti. Allah da (ac); "biz azabı biraz açacağız, siz gerçekten (yine) döneceksiniz" (Duhân, 44/15) ayetini indirdi. Ve kendilerine yağmur verildi. Onlar refaha kavuşunca yine eski hallerine döndüler. (Bu sefer) Allah da (ac); "semânın insanları saracak aşikâr bir duman getireceği günü gözet! Bu acıklı bir azaptır" (Duhân, 44/10-11). "O gün biz en büyük savletle tutacağız. Biz intikam alacağız" (Duhân, 44/16) ayetlerini indirdi. Abdullah, bundan Bedir gününü kastediyor demiş.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Müslim, Sahîh-i Müslim, Sıfâtu'l-münâfikîn ve ahkâmuhüm 7067, /1152
Senetler:
()
Konular:
Kur'an, Nüzul sebebleri
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri