11694 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona ez-Zührî, ona Urve (b. Zübeyr el-Esedî) ona da Mervan (b. Haken) ve Misver b. Mahrama şöyle rivayet etmişlerdir:
"Hudeybiye yılında Hz. Peygamber (sav) bin küsür ashabıyla birlikte (Medine'den) çıktı. Zü'l-Hüleyfe'ye varınca kurbanlıklara gerdanlıkları astı, (kurbanlıkları) işaretledi ve oradan ihrama girdi."
(Ali b. Abdullah el-Medînî şöyle dedi): Ben bu hadisi Süfyan'dan kaç kere dinlediğimi unuttum. En sonunda o şöyle demişti: Ben ez-Zührî'den kurbanlıkları işaretleme ve gerdanlık takma kısmını ezberlemedim. Ancak burada kastettiği işaretleme ve gerdanlıkların takıldığı bölüm mü, yoksa hadisin tamamı mı, onu bilmiyorum.
Bize Abdullah b. Muhammed ona da Süfyan (b. Uyeyne el-Hilâlî) şöyle rivayet etti:
"Ben bu hadisi (Muhammed b. Şihab) ez-Zührî'den işittim ve bir kısmını ezberledim. Ma'mer'den (b. Raşid el-Ezdî) duyduğum ise beni doğruladı. Ona Urve b. Zübeyr ona da Misver b. Mahreme ve Mervan b. Hakem, her ikisi de diğerinden biraz farklı anlatarak şöyle rivayet ettiler:
"Peygamber (sav) Hudeybiye yılında ashabından yüzer kişilik on bölükle birlikte sefere çıktı. Zü'l-Huleyfe'ye geldiği zaman kurbanlık develerine gerdanlık taktı ve o hayvanları (kurban olarak ayırmak için) işaretledi. Sonra da burada umre niyetiyle ihrama girdi. Rasulullah (sav), Huzâa kabilesinden bir gözcüsünü (keşif için) gönderdi, kendisi de (yanındakilerle birlikte) Gadîru'l-Eştât mevkiine kadar ilerledi. Burada gözcüsü geldi ve “Kureyş senin aleyhinde birçok insanı toplamış ve Ehâbiş denilen toplulukları da yanlarına almışlar, seninle muhakkak savaşacaklar ve Ka'be'yi ziyaretten seni men edip, Mekke'ye girmene de engel olacaklar” dedi. Bu haber üzerine Rasulullah (sav) “Ey insanlar, bana fikrinizi söyleyin. Bizi Beytullah'tan alıkoymaya niyetlenenlerin aile ve evlatlarına saldırayım mı? Eğer (ailelerini savunmak için geri dönüp) karşımıza çıkarlarsa Allah (cc) müşriklerden bir gözü kesmiştir. Aksi takdirde (karşımıza çıkmaz ve Beytullah'tan bizi alıkoymaya devam ederlerse) onların her şeylerini alırız” buyurdu. Ebu Bekir “Ya Rasulullah (sav), sen Beytullah'ı kastederek yola çıktın. Kimseyi öldürmek ve kimseyle savaşmak niyetinde değildin. Sen ona (Beytullah'a) yönel. Bizi ondan alıkoyan olursa, onunla savaşırız” dedi. Bunun üzerine O (sav) “Allah'ın (cc) adıyla yola devam edin” buyurdu."
Bize İbn İshak, ona Vehb b. Keysân, ona da Cabir şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (sav) Nahl denilen yerdeki Zâtu'r-Rıkâ' mevkiine doğru sefere çıktı ve Gatafânlı bir gurupla karşılaştı. Bir çatışma olmadı ancak insanlar karşılıklı birbirlerine korku saldı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) iki rekât korku namazı kıldırdı.
Yezîd der ki: Seleme "Ben Kared günü Hz. Peygamber'le birlikte gaza yaptım." demiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Yezid b. Ebu Ubeyd arasında inkıta vardır.
Bize Muâz, ona Hişâm, ona Ebu Zübeyir, ona da Cabir "Nahl mevkiinde Hz. Peygamber (sav) ile beraberdik" diyerek (Hz. Peygamber'in orada) korku namazı (kıldırdığını) söylemiştir.
İmâm Mâlik der ki: Benim korku namazı hakkında işittiğim en güzel rivayet budur.
Bize Leys, ona Hişâm, ona Zeyd b. Eslem, ona da Kasım b. Muhammed'in "Hz. Peygamber (sav) Benî Enmâr gazasında korku namazı kıldırdı" diyerek aktardığı rivayette Leys, Muâz'a mutabaat etmiştir
Açıklama: Korku namazı için B004535 numaralı hadise bakınız. Anlaşılabildiği kadarıyla rivayet muallaktır; Buhari ile Leys b. Sa'd arasında inkıta vardır.
Bana Salt b. Muhammed, ona Yezîd b. Zürey, ona Saîd, ona da Katâde şöyle demiştir:
Saîd b. Müseyyeb'e "bana ulaşan bilgiye göre Cabir b. Abdullah Hudeybiye'de Hz. Peygamber'e (sav) biat edenlerin sayısının 1400 olduğunu söylüyor" dedim. Saîd bana cevaben "Cabir bana 1500 kişi olduklarını rivayet etti" dedi.
Buhârî der ki: Bu hadisi Kurra (b. Halid'den) rivayet eden Ebu Davud (et-Tayâlisî) rivayetinde Katâde'ye mutabaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ebu Davud et-Tayâlisî arasında inkıta vardır.
Bize Ali, ona Süfyan, ona Amr, ona da Cabir b. Abdullah'ın (r.anhuma) rivayetine göre Hz. Peygamber (sav) Hudeybiye günü şöyle buyurmuştur:
"Sizler yeryüzündeki insanların en hayırlısısınız"
(Cabir der ki:) Biz bindörtyüz kişiydik. Bu gün gözlerim görüyor olsaydı, altında biat ettiğimiz ağacın yerini size gösterirdim.
"Bindörtyüz" ifadesini Cabir'den Salim, Salim'den de A'meş işiterek bu rivayette (Sufyân'a) mutâbaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile el-A'meş arasında inkıta vardır.
Bize Ebu Yemân, ona Şuayb, ona Zuhrî, ona Sinan ve Ebu Seleme, onlara da Cabir, kendisinin Hz. Peygamber (sav) ile birlikte Necid tarafına gazaya gittiğini söylemiştir.
Bize Müsedded, ona Yahya b. Saîd el-Kattân, ona Yahya b. Saîd el-Ensârî, ona Kâsım b. Muhammed, ona Salih b. Havvât, ona da Sehl b. Ebu Hasme şöyle demiştir:
(Korku namazında) imam Askerin bir bölümüyle beraber kıbleye dönerek namaza durur. Diğer bir grup ise düşman tarafına ve yüzleri düşmana dönüktür. İmam beraberindekilerle birlikte bir rekat kılar. Sonra bunlar ayağa kalkar, kendi başlarına bir rekat kılar ve oldukları yerde iki secde yaparlar. Sonra bu namazı kılmış olanlar, düşman tarafında bulunan kimselerin yerine gider, düşman tarafında bulunanlar da imamın yanına gelir, imamla bir rekat namaz kılar. Böylece imam iki rekat namaz kılmış olur. Sonra bu yeni gelenler kendi başlarına rükû ve iki secde yapar, (namazı bitirirler).
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Şube, ona Abdurrahman b. Kâsım, ona Babası (Kasım b. Muhammed), ona Salih b. Havvât, ona da Sehl b. Ebu Hasme Peygamber'den (sav) bu hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Bana İbn Ebu Hâzım, Yahya, ona Kâsım ona Salih b. Havvât, ona da Sehl ibn Ebu Hasme (korku namazı hakkındaki) bu sözünü rivayet etmiştir.
Bize Müsedded, ona Yahya b. Saîd el-Kattân, ona Yahya b. Saîd el-Ensârî, ona Kâsım b. Muhammed, ona Salih b. Havvât, ona da Sehl b. Ebu Hasme şöyle demiştir:
(Korku namazında) imam Askerin bir bölümüyle beraber kıbleye dönerek namaza durur. Diğer bir grup ise düşman tarafına ve yüzleri düşmana dönüktür. İmam beraberindekilerle birlikte bir rekat kılar. Sonra bunlar ayağa kalkar, kendi başlarına bir rekat kılar ve oldukları yerde iki secde yaparlar. Sonra bu namazı kılmış olanlar, düşman tarafında bulunan kimselerin yerine gider, düşman tarafında bulunanlar da imamın yanına gelir, imamla bir rekat namaz kılar. Böylece imam iki rekat namaz kılmış olur. Sonra bu yeni gelenler kendi başlarına rükû ve iki secde yapar, (namazı bitirirler).
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Şube, ona Abdurrahman b. Kâsım, ona Babası (Kasım b. Muhammed), ona Salih b. Havvât, ona da Sehl b. Ebu Hasme Peygamber'den (sav) bu hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Bana İbn Ebu Hâzım, Yahya, ona Kâsım ona Salih b. Havvât, ona da Sehl ibn Ebu Hasme (korku namazı hakkındaki) bu sözünü rivayet etmiştir.
Bana İshak, ona Yakub, ona İbn Şihâb'ın yeğeni, ona amcası (İbn Şihâb ez-Zührî), ona Urve b. Zubeyir, ona da Mervân b. Hakem ve Misver b. Mahrame Hudeybiye Umresi hakkında şöyle demişlerdir:
Hz. Peygamber (sav) Hudeybiye günü belirlenen barış müddeti üzerine Süheyl b. Amr ile yazışma yaptığı zaman, Süheyl b. Amr'ın ileri sürdüğü şartlar arasında şunlar da vardı. Süheyl "Sana bizden bir erkek gelirse, o gelen kimse senin dininde olsa bile onu bize geri vereceksin ve onunla bizim aramızdan çekileceksin" dedi ve ancak bu şartla antlaşmayı imzalayacağını belirtti. Müslümanlar bu şartı istemeyip, öfkelendiler ve bu şart aleyhinde konuştular. Süheyl ise ancak bu şartı kabul ederse Hz. Peygamber (sav) ile antlaşma yapmakta ısrar edince Hz. peygamber (sav) onunla anlaşmaya vardı. (anlaşma gereğince) Hz. Peygamber (sav) (o gün müslüman olarak kendisine sığınan) Ebu Cendel b. Süheyl'i babası Süheyl b. Amr'a iade etti. Anlaşma müddeti içinde Hz. Peygamber (sav) gelen her erkeği, Müslüman olarak gelmiş de olsa, geri çevirmiştir. Bu arada mümin kadınlar da muhacir olarak geldi. Ukbe b. Ebu Muayt'ın kızı Ümmü Gülsüm de kadınlık çağına erişmiş olarak hicret edip gelenler arasında idi. Ailesi gelip onu kendilerine geri vermesini Allah Rasûlü'nden istedi. Fakat Yüce Allah, (mümin kadın muhacirlerin iade edilemeyeceğini bildiren) Mümtehine: 10. âyetini indirdi. (Hz. Peygamber (sav) de Ümmü Gülsüm'ü ailesine geri vermedi).