11700 Kayıt Bulundu.
Bize Ebu Velid, ona Hemmâm, ona Katâde, ona da Enes b. Malik; (T) Bize Muhammed b. Sinan, ona Hemmâm, ona Katâde, ona da Enes b. Malik (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Abdurrahman b. Avf ile Abdullah b. Zübeyir Rasulullah'a (sav) bitten şikayet ettiler. Bunun üzerine Rasulullah (sav) onların ipek gömlek giymelerine ruhsat verdi. Ben bir savaşta onların üzerinde ipek gömlek gördüm.
Bize Abdülaziz b. Abdullah, ona İbrahim b. Sa'd, ona İbn Şihab, ona Cafer b. Amr b. Ümeyye, ona da babası (Amr b. Ümeyye) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah'ı (sav) kürek kemiği etinden koparıp yerken görmüştüm. Bu arada ezan okundu. Rasulullah (sav) tekrar abdest almaksızın namaz kıldı.
Bize Ebu Yeman, ona Şuayb, ona da ez-Zührî, bu hadisi "Rasulullah (sav) elindeki bıçağı bıraktı." ziyadesiyle rivayet etmiştir.
Bize Ebu Velid ve Ebu Nuaym, onlara Âsım b. Muhammed b. Zeyd b. Abdullah b. Ömer, ona babası (Muhammed b. Zeyd), ona da İbn Ömer (ra) Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"İnsanlar tek başına (yolculuk yapmanın tehlikesini) benim bildiğim (gibi) bilselerdi bir atlı geceleyin tek başına yol almazdı."
-.......Aişe (R): Rasülullah (S), zırhı bir Yahudi'nin yanında otuz sâ' Ölçeği arpaya karşılık rehin edilmiş bulunduğu hâlde vefat etti, demiştir.
Râvî Ya'Iâ, (er-Rehn Kitâbı'ndaki rivayette): Bize el-A'meş: "Demirden yapılmış bir zırh" şeklinde tahdîs etti,demiştir. Muallâ ibn Esed de (el-İstikrâz Kitâbı'ndaki rivayette): Bize Abdulyâhid tahdîs edip şöyle dedi: Bize el-A'meş tahdîs edip: Rasûlullah o Yahudi'ye demirden bir zırhı rehin verdi, demiştir
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Mualla b. Esed arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Ebu Şeybe, ona Cafer b. Avn, ona Süfyân, ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûn, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Kabe'nin gölgesinde namaz kılardı. (O arada) Mekke'nin kırsalında deve kesilmişti. Ebu Cehil ve Kureyş'ten insanlar birilerini gönderip (kesilen devenin) derisini getirttiler ve onu Hz. Peygamber'in (sav) üzerine attılar. Fatıma gelip Nebî'nin üzerinden onu kaldırdı. Hz. Peygamber (sav) de "Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum! Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum! Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum! Ebu Cehil b. Hişâm'ı, Utbe b. Rabî'a'yı, Şeybe b. Rabî'a'yı, Velid b. Utbe'yi, Übey b. Halef'i ve Ukbe b. Ebu Mu'ayt'ı sana havale ediyorum" buyurdu. Onların hepsini Bedir kuyusunda öldürülmüş olarak gördüm.
Ebu İshak der ki: Yedinci ismi unuttum. Yusuf b. İshak, Ebu İshak'tan naklen "Ümeyye b. Halef" ifadesini zikretmiştir. Şu'be de "Ümeyye" ya da "Übey" demiştir. Doğrusu "Ümeyye"'dir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Yusuf b. İshak arasında inkıta vardır.
Bize Abdullah b. Ebu Şeybe, ona Cafer b. Avn, ona Süfyân, ona Ebu İshak, ona Amr b. Meymûn, ona da Abdullah (b. Mesud) şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) Kabe'nin gölgesinde namaz kılardı. (O arada) Mekke'nin kırsalında deve kesilmişti. Ebu Cehil ve Kureyş'ten insanlar birilerini gönderip (kesilen devenin) derisini getirttiler ve onu Hz. Peygamber'in (sav) üzerine attılar. Fatıma gelip Nebî'nin üzerinden onu kaldırdı. Hz. Peygamber (sav) de "Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum! Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum! Allah'ım! Kureyş'i sana havale ediyorum! Ebu Cehil b. Hişâm'ı, Utbe b. Rabî'a'yı, Şeybe b. Rabî'a'yı, Velid b. Utbe'yi, Übey b. Halef'i ve Ukbe b. Ebu Mu'ayt'ı sana havale ediyorum" buyurdu. Onların hepsini Bedir kuyusunda öldürülmüş olarak gördüm.
Ebu İshak der ki: Yedinci ismi unuttum. Yusuf b. İshak, Ebu İshak'tan naklen "Ümeyye b. Halef" ifadesini zikretmiştir. Şu'be de "Ümeyye" ya da "Übey" demiştir. Doğrusu "Ümeyye"'dir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Şu'be b. Haccâc arasında inkıta vardır.
Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Eyyûb, ona Muhammed, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Şafak vakti, Hayberliler tarım aletleri omuzlarında tarlalarına giderken Hz. Peygamber (sav) onlara baskın yaptı. Hz. Peygamber'i gördükleri zaman Hayberliler “bunlar Muhammed ve askerleri, bunlar Muhammed ve askerleri!” diyerek kaçıp kalelerine sığındılar. Hz. Peygamber (sav) ellerini kaldırarak "Allâhu Ekber, Hayber harap oldu. Biz bir kavmin yurduna vardığımızda uyarılan düşmanın sabahı ne fenadır" buyurdu.
Biz ehlî eşekler elde edip onları pişirdik. Ardından Hz. Peygamber'in çağırtmacı “şüphesiz Allah ve Rasulü eşek etini size yasaklıyor” diye nida etti. Bu nida üzerine yemek tencereleri devrilip içindekiler döküldü.
Ali bu hadisi Sufyân'dan "Peygamber (sav) iki elini kaldırdı" şeklinde rivayet ederek, (Abdullah b. Muhammed'e) mütâbaat etmiştir
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ali b. el-Medînî arasında inkıta vardır.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona ez-Zührî, ona Said b. Müseyyeb, ona da Ebu Hureyre, Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Ayakkabıları keçi (kılından) olan toplulukla savaşmanıza dek Kıyamet kopmaz. Yüzleri üst üste deri kaplanmış kalkanlar gibi olan toplulukla savaşmanızdan önce de Kıyamet kopmaz."
Süfyân der ki: Bu rivayette Ebu Zinâd, A'rec'den, o da Ebu Hureyre'den yaptığı rivayette "yüzleri üst üste deri kaplanmış kalkanlar gibi küçük gözlü, basık burunlu" ilavesinde bulunmuştur.
Bize Müsedded, ona Yahya; (T) Bana Muhammed b. Sabbâh, ona İsmail b. Zekeriyya, onlara Ubeydullah, ona Nâfi, ona da İbn Ömer (r.anhuma), Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Günah bir iş emredilmediği sürece, dinleyip itaat etmek gerekir. Günah bir emir verildiğinde ise ne dinlemek ne de itaat etmek söz konusudur."
Bize Muhammed b. Yusuf, ona Süfyân, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona da Huzeyfe (ra) şöyle rivayet etmiştir:
Peygamber (sav) "İnsanlardan 'ben Müslümanım' diyenleri benim için yazın" buyurdu. Biz, ordu mevcudunu binbeşyüz kişi saydık ve “binbeşyüz kişi olduğumuz hâlde hala düşmandan mı korkacağız” dedik. Bir müddet sonra, kendimizi öyle bir fitne ile sınanmış gördüm ki, (o korku nedir bilmeyen er) kişi şimdi fitneden korkarak (cemaate gidemeyip evinde) yalnız başına namaz kılar oldu.
Bize Abdân, ona Ebu Hamza, ona da A'meş “onları beşyüz kişi olarak bulduk (saydık)” şeklinde rivayet etmiştir. Ebu Muâviye ise “Altıyüz ile yediyüz arası kadar” demiştir