11694 Kayıt Bulundu.
Bize İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Râfi' -hadisin lafızları İbn Râfi'ye aittir- onlara Yahya b. Adem, ona Züheyr, ona Esved b. Kays, ona da Cündüb b. Süfyan şöyle rivayet etmiştir: Rasulullah (sav) rahatsızlandı ve iki ya da üç gece kalkamadı. Bir kadın yanına geldi ve ey Muhammed! Şeytanının seni terk etmiş olduğunu umuyorum, onu senin yanında iki ya da üç gecedir göremiyorum dedi. Bunun üzerine Allah (cc); "kuşluk vaktine, çöktüğü zaman geceye and olsun ki, Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da (Duhâ, 93/1-3)" ayetlerini indirdi.
Açıklama: Hadis metninde yer alan kadının Ebu Süfyanʼın kız kardeşi, Ebu Lehebʼin karısı olan Ümmü Cemil olduğu kaydedilmiştir (İbn Hacer, Ebū'l-Fadl Ahmed b. ʿAlî b. Muhammed b. Ahmed el-ʿAskalânî (ö. 852/1448), Fethu'l-Barî Şerhu Sahîh el-Buhârî, I-XIII, Beyrut 1379/1959, 9/8).
Bize Yahya b. Bükeyr, ona Leys, ona Hâlid, ona Saîd b. Ebî Hilâl, ona da Nuaym el-Mücemmir şöyle demiştir:'
Ben Ebû Hureyre (ra) ile beraber mescidin üstüne çıkmıştım. Ebû Hureyre (ra) abdest aldı ve 'Ben Hz. Peygamber'in (sav) şöyle buyurduğunu işittim' dedi:
"Kıyâmet günü benim ümmetim, abdest izlerinden dolayı alınları, kolları ve ayakları sekililer diye çağrılacaklar. Öyleyse abdest azalarının parlaklığını genişletmesi mümkün olan, bunu yapsın!"
Açıklama: Ğurr, atın alnındaki beyazlık; muhaccel de ayağındaki beyazlıktır. Böyle olan atlara Türkçe’mizde sakar atlar denmektedir. Bu atlar alınlarındaki ve ayaklarındaki beyazlıklardan dolayı, uzaktan bakıldığında hemen fark edilirler. Buradaki ifâdede bir teşbih ve istiâre söz konusudur, kıyâmet günü müminlerin de sakar atlar gibi olacağı belirtilmektedir. Abdest azalarının genişletilmesi ifadesiyle, farz olan alanın dışına taşırarak abdest alınmasına özendirilmektedir.
Bize Müsedded (b. Müserhed), ona Yahya (b. Said), ona Şu'be (b. Haccac), ona Katade (b. Diâme), ona Cabir b. Zeyd, ona da (Abdullah) b. Abbas şöyle demiştir:
Rasulullah'a (sav) Hamza'nın kızıyla evlenmez misin? denildi. Rasulullah (sav): "(Hayır) O, benim süt kardeşimin kızıdır (yeğenimdir)" buyurdu.
Bişr b. Ömer şöyle demiştir: Bize Şu'be, ona Katade, ona da Cabir b. Zeyd bu rivayetin aynısını rivayet etmiştir.
Açıklama: Hz. Peygamber'in amcası Hz. Hamza aynı zamanda onun süt kardeşidir. Çünkü ikisini de Ebû Leheb'in azatlı cariyesi Süveybe emzirmiştir.
Bize İsmail, ona Mâlik, ona Hişam b. Urve, ona eşi Fatıma, ona büyük annesi Ebu Bekir kızı Esmâ’nın şöyle dediğini rivayet etti:
Nebi’nin (sav) zevcesi Âişe’nin yanına güneş tutulduğu zaman gitmiştim. Herkesin ayakta namaz kılmakta olduğunu gördüm. Kendisi de ayakta namaza durmuştu. “İnsanların bu durumu ne?” dedim. Eliyle semaya doğru işaret ederek “Subhanallah” dedi. Ben “bu, bir âyet (alâmet) midir?” dedim, “evet” anlamında işaret etti. Ben de kalkıp namaza durdum, (ayakta durmamın uzun sürmesinden ötürü) sonunda bana baygınlık geldi, başımın üstüne de su dökmeye başladım. Rasulullah (sav) namazı bitirince Allah’a hamd ve senada bulundu, sonra da şöyle buyurdu:
"Daha önce görmediğim ne varsa, -cennete ve cehenneme varıncaya kadar- muhakkak bulunduğum bu yerde hepsini gördüm. Ayrıca bana şöyle vahyolundu: Sizler kabirlerde, Deccâl’ın fitnesi gibi yahut ona yakın" –Ravi der ki: Esmâ’nın bunların hangisini söylediğini bilemiyorum- "bir fitneye maruz kalırsınız. Sizden birinize gidilir ve “bu adam hakkındaki bilgin nedir?” denilir. Kişi mümin ya da kesin yakîn sahibi" –Esma’nın bunların hangisini söylediğini bilemiyorum-, "kişi ise “O Allah’ın Rasulü Muhammed’dir. Bize apaçık delillerle geldi ve biz de onun davetini kabul ettik, iman ettik, tabi olduk” diyecek. O kişiye “rahat bir halde uyu. Biz esasen senin gerçekten bir mümin olduğunu bilmekteyiz” denilir. Münafık ya da şüphe eden" –Esma’nın bunların hangisini söylediğini bilemiyorum- "kimseye gelince, o da “bilmiyorum, ben insanların bir şey söylediğini işittim, ben de onu söyledim” der."
Bize İbrahim b. Münzir, ona Enes b. İyaz, ona Musa b. Ukbe, ona Nâfi’in rivayet ettiğine göre Abdullah şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah, umreye gittiği zaman Zülhuleyfe’de konaklardı. Veda haccı sırasında da burada konaklamıştı. Bugün Zülhuleyfe’deki mescidin bulunduğu yerde bulunan bir Arabistan kirazı ağacının altında dururdu. Yine bu yoldan bir gazveden, hacdan ya da umreden dönerken vadinin iç kısmında konaklardı. Vadiden çıkınca vadinin doğu kıyısındaki uç taraflarında yer alan Bathâ’da devesini çökertir, sabah oluncaya kadar, gecenin son kısmını burada geçirirdi. Burası taş caminin bulunduğu yerin yakınları değildir. Üzerinde mescit bulunan kum tepesinde de değildir. Abdullah, içinde kum yığınlarının bulunduğu vadinin iç tarafında namaz kılardı. Aynı şekilde Rasulullah (sav) da orada namaz kılardı. Sonra sel, Bathâ’daki kumları sürükleyip buraya getirdi, nihayet Abdullah’ın namaz kıldığı yerin üzerini kapattı.
Bize Ali b. Abdullah, ona İsmail b. İbrahim, ona Eyyüb (b. Keysân), ona Abdullah b. Ebu Müleyke, ona Ubeyd b. Ebu Meryem, ona Ukbe b. Hâris şöyle demişti:
Bir hanımla evlenmiştim. Sonra da siyahi bir kadın geldi ve: "Ben ikinizi de emzirmiştim" dedi. (Ukbe şöyle devam etti) Bunun üzerine Rasulullah'a (sav) gittim ve: "Ben falanın kızı falanca ile evlenmiştim. Ardından siyahi bir kadın geldi ve bana: Ben ikinizi de emzirmiştirm, dedi. Bu kadın yalan söylemiştir. dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav) yüzünü diğer tarafa çevirdi. Ben de o yöne geçtim ve "O kadın yalancıdır" dedim. Rasulullah (sav) "O siyahi kadın her ikinizi de emzirdiğini söylemesine rağmen, onunla nasıl birlikte kalabilirsin? O kadını bırak!" buyurdu.
İsmail b. Uyeyne, Eyyüb'ün yaptığını naklederek şehâdet ve orta parmağıyla işaret etti.