11724 Kayıt Bulundu.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan ona da Amr'ın rivayet ettiğine göre Cabir b. Abdullah (r.anhumâ) şöyle demiştir:
Abdullah b. Übey kabrine konulduktan sonra Rasulullah (sav) kabrin başına geldi ve emir buyurdu, cenazesi kabrinden çıkarıldı. Ardından onu, dizlerinin üzerine koyup tükürüğünden üzerine üfürdü, sonra ona kendi gömleğini giydirdi. Allah en iyisini bilir (belki böyle yapmasının sebebi) Abdullah b. Übey (vaktiyle Rasulullah'ın (sav) amcası) Abbas'a bir gömlek giydirmişti.
Süfyan der ki: Ebu Harun “Rasulullah'ın (sav) üzerinde iki gömlek vardı. Abdullah'ın oğlu, Rasulullah'a 'ey Allah'ın Rasulü, teninize değen gömleği babama giydirseniz?' diye rica etti” demiştir.
Süfyan der ki: İlim ehline görüşüne göre, Hz. Peygamber (sav), Abdullah'a, yaptığına karşılık, kendi gömleğini giydirmiştir.
Açıklama: İlgili rivayetleri birleştiren şarihler, vaktiyle Bedir Savaşı'nda esir düşen kişiler arasında üzerinde gömleği olmayan Hz. Peygamber'in amcası Abbas'a (ra), Abdullah b. Übey'in bir gömlek giydirdiğini; bu nedenle Hz. Peygamber'in (sav), münafıkların başı olan bu kişinin cenazesine, sahabeden olan oğlu Abdullah'ın (ra) da talebini dikkate alarak bu şekilde davrandığını ifade etmektedirler.
Bize Said b. Süleyman, ona Leys, ona İbn Şihâb, ona Abdurrahman b. Ka'b, ona da Câbir b. Abdullah’ın (r.anhumâ) naklettiğine göre Nebi (sav) Uhud’da şehit olanları, kabirlerine ikişer ikişer defnettirmiştir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona İbn Şihâb, ona da Abdurrahman b. Ka'b b. Mâlik, Câbir b. Abdullah'ın (r.anhüma) şöyle dediğini rivayet demiştir:
"Hz. Peygamber (sav), Uhud şehitlerinden iki kişiyi, bir örtünün içine sarıyor, ardından 'Hangisi Kur'an'ı daha çok biliyordu?' diye soruyordu. O iki şehitten biri kendisine gösterilince, mezara önce onu yerleştiriyor ve 'Ben, bu şehitler için kıyamet günü şahitlik yapacağım' diyordu. Hz. Peygamber (sav), şehitlerin kanlarıyla beraber, yıkanmadan ve cenaze namazları da kılınmadan defnedilmelerini istemiştir."
Açıklama: Ölen bir müslüman için kılınan cenaze namazı, onun müslüman olup hayırlı bir insan olduğuna namazını kılan müslüman cemaat tarafından bir şahitliktir. Hz. Peygamber'in (sav) 'Onlar için kıyamet günü ben şahit olacağım' buyurması, muhtemelen şehitlerin cenaze namazlarının kılınmadan defnedilmeleri sebebiyledir.
Bize Muhammed b. Sinan, o Füleyh b. Süleyman, ona Hilal b. Ali, ona da Enes (ra) şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah’ın (sav) kızının cenazesine katılmıştık. Rasulullah (sav) kabrin başında oturuyordu. Gözlerinden yaş aktığını gördüm. O esnada 'Aranızda bu gece eşine yaklaşmamış kimse var mı?' buyurdu. Ebu Talha 'Ben varım' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'O halde kabre sen in' buyurdu. Ebu Talha da kabre inip Hz. Peygamber'in (sav) kızını defnetti."
İbnü’l-Mübarek, Füleyh'ın 'Zannımca Hz. Peygamber (sav) bu sözüyle günah işlemeyen kimseyi kast etmişti. Buhârî de (En’âm, 6 /113) ayetinde geçen 'Liyektarifû' lafzının 'günah işlediler' anlamına geldiğini söylemiştir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Leys, ona Yezid b. Ebu Habib, ona Ebu Hayr, ona Ukbe b. Âmir şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (sav) bir gün çıkıp birisinin cenaze namazını kılar gibi namaz kıldı, sonra minbere geçip şöyle buyurdu:
"Ben, sizden önde (ahirete) gitmiş olacağım ve ben sizin üzerinize şahidim. Vallahi şu an (Kevser) Havuzuma bakıyorum. Bana yeryüzü hazinelerinin –yahut yeryüzünün- anahtarları verildi. Allah’a yemin olsun ki, ben, sizin, benden sonra şirk koşacağınızdan korkmuyorum, ama dünyalık uğruna birbirinizle yarışa girmenizden endişe ediyorum."
Bize Muhammed b. Abdullah b. Havşeb, ona Abdülvehhab, ona Halid, ona İkrime, ona da İbn Abbas'ın (r.anhüma) söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah (cc) Mekke'yi haram kılmıştır. Mekke, ne benden evvel ne de benden sonra bir kimse için helal değildir. Mekke bana sadece gündüzün bir saatinde helal kılındı. Mekke'nin otu koparılmaz, ağacı kesilmez, av hayvanı korkutulmaz, kayıp eşyaları kimse tarafından alınamaz. Sadece onu sahibi araştırabilir."
Hz. Peygamber'in (sav) bu sözleri üzerine Abbas: 'Ey Allah'ın Rasulü! Kuyumcular ve kabirlerimiz için ızhır otu müstesna olsun' dedi. Hz. Peygamber de (sav): "Izhır otu müstesnadır" buyurdu.
Ebu Hüreyre Hz. Peygamber'den (sav) rivayet ettiği hadiste "Kabirlerimiz ve evlerimiz için (ızhır müstesna olsun)" dediğini söyledi.
Ebân b. Salih, Hasen b. Müslim'den; o da Safiyye bt. Şeybe'den şöyle nakletmiştir: Kendisi: 'Ben Hz. Peygamber'den (sav) işittim, deyip bu hadisin benzerini rivayet etmiştir.
Mucahid de Tavus'tan; o da İbn Abbas'tan şöyle nakletti: 'Izhır; Mekkeliler'in demircileri, dökümcüleri ve evleri için (ihtiyaçtır).
Bize Müsedded, ona Bişr b. Mufaddal, ona Hüseyin el-Muallim, ona da Atâ, Cabir'in (ra) şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Uhud Savaşı gelip çatınca, babam beni geceden çağırdı ve 'Kendimi, Hz. Peygamber'in (sav) ashabı içerisinde ilk öldürülecek kişiler arasında görüyorum. Şüphesiz ben, benden sonrasına Rasulullah'ın (sav) zatı dışında, benim için senden daha değerli birini bırakmıyorum. Benim bir borcum var, onu öde. Kız kardeşlerine karşı da iyi davran' dedi. Nihayet sabahladık ve babam ilk öldürülen kişi oldu. Onunla birlikte aynı kabre bir başkası daha defnedildi. Gönlüm onu bir başkası ile aynı kabirde bırakmaya razı olmadı. Bunun üzerine altı ay sonra babamın cenazesini çıkardım. Bir de ne göreyim! Kulağı hariç olmak üzere koyduğum gündeki gibi öylece duruyordu."
Açıklama: Muhammed b. Şihab ez-Zührî ile İbn Abbas arasında inkita vardır.