11721 Kayıt Bulundu.
Bize Adem, ona İbn Ebu Zi’b, ona Nâfi, ona da İbn Ömer, Nebi’den (sav);
Ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer şöyle rivayet etmiştir:
Bir adam, ihramlı bir kişinin ne giyebileceğini Nebi’ye (sav) sordu. O da: "(İhramlı kişi) gömlek giyemez, sarık saramaz, şalvar, bornoz, vers (alaçehre, Yemen safranı) yahut safran ile boyanmış bir elbise giyemez. Şayet giyecek nalın (terlik, ayakkabı) bulamayacak olursa mest giysin; (ama) onları topuklarının altında kalacak şekilde kessin." buyurdu.
Açıklama: ''الْوَرْسُ'', cehri demek olup Arabistan, Habeşistan ve Hindistan'da yetişen bir bitkidir. Ondan kırmızı boya elde edilir. ''السَّرَاوِيلَ'' kelimesinin anlamını ''iç çamaşırı'', ''iç giysisi'' ya da ''içlik'' karşılayamayacağı düşünüldüğünden tercümede ''külot'' kelimesi tercih edilmiştir.
Bize İshak b. İbrahim, ona Muâz b. Hişâm, ona babası, ona Katâde, ona da Enes b. Malik şöyle rivayet etmiştir:
Rasûlullah (sav), Muâz'ı arkasına almış, deve sırtında gidiyordu. Bir ara, "Ey Muâz b. Cebel!" diye hitap etti. O da, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Rasûlullah (sav) tekrar, "Ey Muâz" diye seslendi. Muâz da yine, 'Buyur ey Allah'ın Resûlü, emret' dedi. Bu diyalog üç kere tekrarlandı. Sonra Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu: "Samimi bir kalple Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın rasulü olduğuna şehadet eden herkese Allah cehennemi haram kılmıştır." Muâz, "Ey Allah'ın resûlü, bunu insanlara haber vereyim de sevinsinler, değil mi?" dedi. Hz. Peygamber (sav), "Ama o zaman buna güvenirler" buyurdu.
Muâz bu hadisi, (söylemeyip gizlersem) günaha düşeceğinden korkarak öleceği sırada haber verdi.
Bize Müsedded, ona Mu'temir, ona babası (Süleyman b. Tarhân), ona da Enes şöyle rivayet etmiştir:
Nebî (sav), Muâz'a, "Kendisine ortak koşmadan Allah'a kavuşan, cennete girer" buyurmuştur. Muâz, 'İnsanları bununla müjdelemeyeyim mi?' diye sormuş, Hz. Peygamber (sav) de, "Hayır, buna güvenmelerinden endişe ediyorum" buyurmuştur.
Bize Müsedded, ona Abdullah b. Davud, ona A'meş, ona Münzir es-Sevrî, ona Muhammed b. Hanefiyye, ona da Ali şöyle rivayet etmiştir:
Ben, mezisi çok gelen bir adamdım. Mikdâd'tan, (bu durumu) Nebî'ye (sav) sormasını istedim. O da sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav): "Abdest almak gerekir" buyurdu.
Bize İsmail b. Ebu Üveys, ona Mâlik, ona Hişâm b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona da Abdullah b. Amr b. Âs'ın rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Şüphesiz Allah, ilmi, kullar arasından çekip almaz. Ancak O, ilmi, ulemayı vefat ettirmek suretiyle alır. Nihayet tek bir alim dahi kalmaz. Böylece insanlar, cahilleri önderler edinirler de bunlara fetva sorulur, bunlar da ilimsizce konuşup fetva verirler. Neticede hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar."
Firebrî şöyle demiştir: Bize Abbas, ona Kuteybe, ona Cerîr, ona da Hişâm bir benzerini rivayet etmiştir.
Bize Adem, ona Şu'be, ona İbn Esbehânî, ona Ebu Salih Zekvân, ona da Ebu Said el-Hudrî şöyle rivayet etmiştir:
"Hanım sahâbîler, Peygamber Efendimiz’e (sav) 'Erkekler seninle o kadar çok vakit geçiriyor ki, bize sıra gelmiyor. Bize de kendinizden özel bir gün ayırsanız' dediler. O da onlara, kendileriyle buluşacağı bir gün belirledi. Onlara vaazda bulunup (bazı şeyleri) emretti. Onlara 'Sizden bir hanımın üç çocuğu kendinden önce ölürse, bu üç çocuk, ahirette onunla ateş arasında bir perde olur' buyurdu. Bir kadın 'peki ya iki çocuk olursa' dedi. Hz. Peygamber (sav) 'iki çocuk da' buyurdu."
Bize Muhammed b. Selâm, ona Ebu Muâviye, ona Hişâm, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona Zeyneb bt. Ümmü Seleme, ona da Ümmü Seleme şöyle rivayet etmiştir:
"Ümmü Süleym Rasulullah'ın (sav) huzuruna geldi ve 'ey Allah'ın Rasulü, Allah haktan haya etmez, kadına ihtilam olduğunda gusletmesi gerekir mi' diye sordu. Nebî (sav), '(evet),suyu gördüğünde' buyurdu. Ümmü Seleme (utanarak) yüzünü örttü ve 'ey Rasulullah, kadın da ihtilam olur mu?' dedi. Hz. Peygamber (sav) de 'Elbette, eli bereketlensin, yoksa çocuğu kendisine nasıl benzeyecek' buyurdu."
Açıklama: ''تَرِبَتْ يَمِينُكِ'' ifadesi, daha güzel nasıl ifade edilebilir, düşünmek gerek.
Bize Ubeydullah b. Musa, ona Ma'rûf b. Harrebûz, ona Ebu Tufeyl, ona da Ali böylece rivayet etmiştir.
Bize İsmail, ona Malik, ona Abdullah b. Dînâr, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etmiştir:
"Rasulullah (sav), 'Ağaçlar içinde yaprağı hiç düşmeyen bir ağaç vardır ki müminin kimsenin hâline benzer. Söyleyin bakalım, bu ağaç hangisidir?' buyurdu. İnsanlar çöldeki ağaçları düşünmeye başladılar. Benim aklıma ise onun hurma ağacı olduğu geliverdi, ama söz alıp konuşmaktan çekindim. Meclistekiler, 'Ey Allah'ın Rasulü! Onu bize sen söyle' dediler. Nebî (sav), 'O, hurma ağacıdır' buyurdu. Sonraları babama cevabın benim aklıma geldiğini söyledim de bana 'cevabı söylemiş olman, şunların ve şunların benim olmasından bana daha hoş gelirdi' dedi."
Bize Kuteybe b. Said, ona Leys b. Sa'd, ona Abdullah b. Ömer b. Hattâb'ın mevlası Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam mescitte kalktı ve 'yâ Rasulullah, bize nereden itibaren telbiye getirmemizi (ihrama girmemizi) emredersin' dedi. Rasulullah (sav) de 'Medineliler Zü'l-Huleyfe'den; Şamlılar Cuhfe'den; Necdliler de Karn'dan (itibaren) telbiye getirip (ihrama girsinler)' buyurdu. İbn Ömer der ki: Rasulullah'ın (sav) 'Yemenliler de Yelemlem'den (itibaren) ihrama girsinler' buyurduğunu iddia ediyorlar. İbn Ömer, 'ben Rasulullah'ın (sav) bu sözünü anlamış değilim' derdi."