Bize İbrahim b. Musa, ona Hişam b. Yusuf, ona İbn Cüreyc, Ya‘lâ b. Müslim ve Amr b. Dinar, onlara Saîd b. Cübeyr şöyle rivayet etmiştir:
Bizler, İbn Abbas’ın yanında, onun evindeydik. İbn Abbas “bana sorun” dedi. Ben de “Allah için sana feda olayım, ey Ebu Abbas, Kûfe’de Nevf isminde kıssa anlatan bir adam var (Hızırın arkadaşı Musa’nın) İsrailoğullarının Musa’sı olmadığını iddia ediyor” dedim. (Ravi) Amr der ki: Bunun üzerine İbn Abbas bana “Allah’ın düşmanı yalan söylüyor” dedi. Ya‘lâ'nın rivayetinde ise İbn Abbas der ki: Ubey b. Ka‘b'ın bana rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah’ın Rasulü Musa (as), insanlara bir gün hatırlatmalarda bulunurken, gözler yaşla doldu, kalpler inceldi. Musa arkasını dönüp gidince, bir adam ona yetişerek “ey Allah’ın Rasulü yeryüzünde senden daha bilgili kimse var mı?” dedi. Musa “Hayır” deyince, ilmi Allah’a havale etmediği için Allah onu kınadı ve kendisine “var”, denildi. Musa “Rabbim, nerede?” dedi. Allah “iki denizin birleştiği yerde” buyurdu. Musa “Rabbim, bana onu tanıyacağım bir işaret ver” dedi." (İbn Cüreyc) der ki: Amr bana rivayetinde "balığın senden ayrılacağı yerde" dedi. Ya'lâ ise "Sen cansız bir balık al, ona ruhun üfleneceği yerde" dedi.
"Bunun üzerine bir balık aldı, onu bir zembile koydu, yanındaki genç delikanlıya da “sen sadece balığın senden ayrılacağı yeri bana bildirmekle sorumlusun” dedi. Delikanlı “beni sorumlu tuttuğun şey çok fazla değilmiş” dedi." İşte şanı yüce Rabbimizin: “Hani Musa genç hizmetçisine şöyle demişti” (Kehf, 18/60) buyurduğu genç Yuşâ b. Nun’dur. -Bu açıklama Saîd'in rivayetinde yoktur- Hz. Peygamber devamında şöyle buyurdu: "Musa nemli bir arazide, bir kayanın gölgesinde uyurken balık çırpınmaya başladı. Musa’nın genç hizmetçisi “onu uyandırmamayım” diye düşündü ama Musa uyanınca da ona haber vermeyi unuttu. Balık çırpındı ve sonunda denize girdi. Allah denizin üzerinden akıntısını engelledi ve hatta bir taşta iz bıraktı." -Amr rivayetinde bana "İşte bu şekilde adeta taşta iz bırakmış gibi oldu" diyerek, iki başparmağı ile onların bitişiğindeki diğer (şehadet) parmaklarıyla halka yaptı.- "Musa “Bu yolculuğumuzdan gerçekten yorgun düştük” dedi." (Kehf, 18/62) "Ama Allah senden yorgunluğu kaldırmıştı, dedi." - Bu ibare Saîd’in rivayetinde yoktur.- "Ona (balığın durumunu haber verince) gerisin geri döndüler, Hızır’ı buldular." İbn Cüreyc der ki: Osman b. Ebu Süleyman bana "Onu denizin ortasında yeşil bir örtü üzerinde gördüler" demiştir. –Saîd b. Cübeyr (rivayetine devam ederek) der ki:- "Üzeri elbise ile örtülü olup, elbisenin ucunu ayakları üzerine, diğer ucunu da başının altına koymuştu. Musa ona selam verince yüzünü açtı ve “benim yaşadığım bu yerde selam mı, sen kimsin?” dedi. O da “ben Musa’yım” dedi. Hızır “İsrail oğullarının Musa’sı mı?” dedi. Musa “evet” dedi. Hızır: “senin durumun ne?” dedi. Musa “sana öğretilmiş olan doğru bilginin bir kısmını bana öğretmen için geldim” dedi. Hızır “Tevrat’ın senin ellerinde olması, sana vahyin gelmesi yetmiyor mu ey Musa? Benim kendime ait bir bilgim var, senin onu bilmene gerek yoktur. Senin de kendine ait bir ilmin var, benim onu bilmeme gerek yoktur” dedi. O esnada bir kuş gagasıyla denizden su aldı, Hızır “vallahi, benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine nispeti ancak bu kuşun gagasıyla denizden aldığı kadardır” dedi. Nihayet gemiye bindiklerinde, bu kıyı ahalisini diğer kıyı ahalisine taşıyan küçük kayıklar gördüler. (Gemiye bindiklerinde) onu tanıdılar ve “(bu adam) Allah’ın salih kuludur” dediler." (Ya‘lâ b. Müslim) der ki: Biz Saîd’e: “Hızır’ı mı kast ettiler” dedik. O “evet” dedi. "Biz ondan ücret alarak taşımayız (diye eklediler). Derken Hızır gemiyi deldi ve (deldiği yere) bir tahta parçası koydu. Musa “sen bu gemide yolculuk yapanları suda boğmak için mi gemiyi deldin, and olsun sen son derece kötü bir iş yaptın” dedi." –Mücâhid “imr” kelimesine “münker” anlamı verdi. "Hızır “ben sana, sen asla benimle (yolculuğa) dayanamazsın, dememiş miydim” dedi." (Allah Rasulü) buyurdu ki: "(Musa) birincisini unutarak sormuştu, ikincisi bir şarttı, üçüncüsü bir kasıt idi."
"(Musa) “unuttuğum için beni sorumlu tutma ve seninle arkadaşlığımda bana güçlük çıkarma” dedi. Sonra bir çocuk karşılarına çıktı, (Hızır) onu öldürüverdi." –Ya'lâ der ki: Saîd “Oyun oynayan çocuklar gördü, güzel yüzlü kâfir bir çocuğu yakalayıp onu yatırdıktan sonra bıçakla onu kesti” diye rivayet etmiştir. "Musa “sen başka bir can karşılığında olmaksızın ve günah da işlememiş tertemiz bir canı mı öldürdün” dedi. -İbn Abbas buradaki “zekiyyeten” kelimesini “zâkiyeten müslimeten” diye okumuştur. Bu senin “ğulâmen zekiyyen: tertemiz bir çocuk” demene benzer.-
"Sonra yollarına devam ettiler, yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, (Hızır) onu doğrultuverdi" –Saîd “eliyle şöyle yukarı doğru kaldırınca, duvar dosdoğru bir duvar oldu diye rivayet etmiştir” –Ya'lâ ise şöyle der: Sanıyorum Saîd “elini o duvarın üzerine sürdü ve duvar doğruldu” demiştir. "Musa “sen istesen bunun karşılığında bir ücret elbette alabilirdin” dedi." -Saîd “yemek için kullanacağımız bir ücret” dedi.- “Arkalarında yani önlerinde gidecekleri yerde (bir hükümdar vardı)” - İbn Abbas “verâehum” kelimesini “Emamehum melikun” şeklinde okumuştur.- Saîd dışındaki ravilerden gelen rivayette bu hükümdarın adının Huded b. Buded olduğu zikredilmiştir. Öldürülen çocuğun adı da söylediklerine göre Ceysûr idi. "Bu hükümdar zorbalık yaparak (sağlam) her bir gemiyi gasp ediyordu. Bunun için ben bu geminin, o hükümdarın, hâkim olduğu yerlerden geçtiği takdirde, kusurlu olduğu için bu gemiye ilişmemesini istedim. Burayı geçtikten sonra ise gemilerini tamir eder, ondan yararlanırlar." Kimileri ise, “o gedik açtığı yeri bir cam şişe ile kapattı”, kimileri ise “orayı ziftle sıvadı” demiştir. "(Öldürülen) çocuğun anne babası iki mümin idi, kendisi ise kâfirdi. Bizler bu azgın çocuğun azgınlık ederek ve kâfirlik ile onları yorup perişan etmesinden korktuk." Ona besledikleri sevginin, onları onun dinine tabi olmaya iteceğinden çekindik. "Bunun için biz de Rablerinin kendilerine o çocuklarından daha temiz" -“temiz (zekaten)” ifadesi Allah'ın “sen temiz bir canı mı (nefsen zekiyyeten) öldürdün” buyruğundan dolayıdır. "ve hayırlı bir evlat vermesini istedik." Anne babası, verilen çocuğa karşı, Hızır’ın öldürmüş olduğu birinci çocuktan daha merhametli idiler. Saîd dışında birinin iddiasına göre ise anne ve babaya, onun yerine bir kız çocuğu verilmiştir. Davud b. Ebu Âsım ise bir çok kişiden yaptığı rivayette “O bir kız çocuğu idi” demiştir.
Bizler, İbn Abbas’ın yanında, onun evindeydik. İbn Abbas “bana sorun” dedi. Ben de “Allah için sana feda olayım, ey Ebu Abbas, Kûfe’de Nevf isminde kıssa anlatan bir adam var (Hızırın arkadaşı Musa’nın) İsrailoğullarının Musa’sı olmadığını iddia ediyor” dedim. (Ravi) Amr der ki: Bunun üzerine İbn Abbas bana “Allah’ın düşmanı yalan söylüyor” dedi. Ya‘lâ'nın rivayetinde ise İbn Abbas der ki: Ubey b. Ka‘b'ın bana rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah’ın Rasulü Musa (as), insanlara bir gün hatırlatmalarda bulunurken, gözler yaşla doldu, kalpler inceldi. Musa arkasını dönüp gidince, bir adam ona yetişerek “ey Allah’ın Rasulü yeryüzünde senden daha bilgili kimse var mı?” dedi. Musa “Hayır” deyince, ilmi Allah’a havale etmediği için Allah onu kınadı ve kendisine “var”, denildi. Musa “Rabbim, nerede?” dedi. Allah “iki denizin birleştiği yerde” buyurdu. Musa “Rabbim, bana onu tanıyacağım bir işaret ver” dedi." (İbn Cüreyc) der ki: Amr bana rivayetinde "balığın senden ayrılacağı yerde" dedi. Ya'lâ ise "Sen cansız bir balık al, ona ruhun üfleneceği yerde" dedi.
"Bunun üzerine bir balık aldı, onu bir zembile koydu, yanındaki genç delikanlıya da “sen sadece balığın senden ayrılacağı yeri bana bildirmekle sorumlusun” dedi. Delikanlı “beni sorumlu tuttuğun şey çok fazla değilmiş” dedi." İşte şanı yüce Rabbimizin: “Hani Musa genç hizmetçisine şöyle demişti” (Kehf, 18/60) buyurduğu genç Yuşâ b. Nun’dur. -Bu açıklama Saîd'in rivayetinde yoktur- Hz. Peygamber devamında şöyle buyurdu: "Musa nemli bir arazide, bir kayanın gölgesinde uyurken balık çırpınmaya başladı. Musa’nın genç hizmetçisi “onu uyandırmamayım” diye düşündü ama Musa uyanınca da ona haber vermeyi unuttu. Balık çırpındı ve sonunda denize girdi. Allah denizin üzerinden akıntısını engelledi ve hatta bir taşta iz bıraktı." -Amr rivayetinde bana "İşte bu şekilde adeta taşta iz bırakmış gibi oldu" diyerek, iki başparmağı ile onların bitişiğindeki diğer (şehadet) parmaklarıyla halka yaptı.- "Musa “Bu yolculuğumuzdan gerçekten yorgun düştük” dedi." (Kehf, 18/62) "Ama Allah senden yorgunluğu kaldırmıştı, dedi." - Bu ibare Saîd’in rivayetinde yoktur.- "Ona (balığın durumunu haber verince) gerisin geri döndüler, Hızır’ı buldular." İbn Cüreyc der ki: Osman b. Ebu Süleyman bana "Onu denizin ortasında yeşil bir örtü üzerinde gördüler" demiştir. –Saîd b. Cübeyr (rivayetine devam ederek) der ki:- "Üzeri elbise ile örtülü olup, elbisenin ucunu ayakları üzerine, diğer ucunu da başının altına koymuştu. Musa ona selam verince yüzünü açtı ve “benim yaşadığım bu yerde selam mı, sen kimsin?” dedi. O da “ben Musa’yım” dedi. Hızır “İsrail oğullarının Musa’sı mı?” dedi. Musa “evet” dedi. Hızır: “senin durumun ne?” dedi. Musa “sana öğretilmiş olan doğru bilginin bir kısmını bana öğretmen için geldim” dedi. Hızır “Tevrat’ın senin ellerinde olması, sana vahyin gelmesi yetmiyor mu ey Musa? Benim kendime ait bir bilgim var, senin onu bilmene gerek yoktur. Senin de kendine ait bir ilmin var, benim onu bilmeme gerek yoktur” dedi. O esnada bir kuş gagasıyla denizden su aldı, Hızır “vallahi, benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmine nispeti ancak bu kuşun gagasıyla denizden aldığı kadardır” dedi. Nihayet gemiye bindiklerinde, bu kıyı ahalisini diğer kıyı ahalisine taşıyan küçük kayıklar gördüler. (Gemiye bindiklerinde) onu tanıdılar ve “(bu adam) Allah’ın salih kuludur” dediler." (Ya‘lâ b. Müslim) der ki: Biz Saîd’e: “Hızır’ı mı kast ettiler” dedik. O “evet” dedi. "Biz ondan ücret alarak taşımayız (diye eklediler). Derken Hızır gemiyi deldi ve (deldiği yere) bir tahta parçası koydu. Musa “sen bu gemide yolculuk yapanları suda boğmak için mi gemiyi deldin, and olsun sen son derece kötü bir iş yaptın” dedi." –Mücâhid “imr” kelimesine “münker” anlamı verdi. "Hızır “ben sana, sen asla benimle (yolculuğa) dayanamazsın, dememiş miydim” dedi." (Allah Rasulü) buyurdu ki: "(Musa) birincisini unutarak sormuştu, ikincisi bir şarttı, üçüncüsü bir kasıt idi."
"(Musa) “unuttuğum için beni sorumlu tutma ve seninle arkadaşlığımda bana güçlük çıkarma” dedi. Sonra bir çocuk karşılarına çıktı, (Hızır) onu öldürüverdi." –Ya'lâ der ki: Saîd “Oyun oynayan çocuklar gördü, güzel yüzlü kâfir bir çocuğu yakalayıp onu yatırdıktan sonra bıçakla onu kesti” diye rivayet etmiştir. "Musa “sen başka bir can karşılığında olmaksızın ve günah da işlememiş tertemiz bir canı mı öldürdün” dedi. -İbn Abbas buradaki “zekiyyeten” kelimesini “zâkiyeten müslimeten” diye okumuştur. Bu senin “ğulâmen zekiyyen: tertemiz bir çocuk” demene benzer.-
"Sonra yollarına devam ettiler, yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular, (Hızır) onu doğrultuverdi" –Saîd “eliyle şöyle yukarı doğru kaldırınca, duvar dosdoğru bir duvar oldu diye rivayet etmiştir” –Ya'lâ ise şöyle der: Sanıyorum Saîd “elini o duvarın üzerine sürdü ve duvar doğruldu” demiştir. "Musa “sen istesen bunun karşılığında bir ücret elbette alabilirdin” dedi." -Saîd “yemek için kullanacağımız bir ücret” dedi.- “Arkalarında yani önlerinde gidecekleri yerde (bir hükümdar vardı)” - İbn Abbas “verâehum” kelimesini “Emamehum melikun” şeklinde okumuştur.- Saîd dışındaki ravilerden gelen rivayette bu hükümdarın adının Huded b. Buded olduğu zikredilmiştir. Öldürülen çocuğun adı da söylediklerine göre Ceysûr idi. "Bu hükümdar zorbalık yaparak (sağlam) her bir gemiyi gasp ediyordu. Bunun için ben bu geminin, o hükümdarın, hâkim olduğu yerlerden geçtiği takdirde, kusurlu olduğu için bu gemiye ilişmemesini istedim. Burayı geçtikten sonra ise gemilerini tamir eder, ondan yararlanırlar." Kimileri ise, “o gedik açtığı yeri bir cam şişe ile kapattı”, kimileri ise “orayı ziftle sıvadı” demiştir. "(Öldürülen) çocuğun anne babası iki mümin idi, kendisi ise kâfirdi. Bizler bu azgın çocuğun azgınlık ederek ve kâfirlik ile onları yorup perişan etmesinden korktuk." Ona besledikleri sevginin, onları onun dinine tabi olmaya iteceğinden çekindik. "Bunun için biz de Rablerinin kendilerine o çocuklarından daha temiz" -“temiz (zekaten)” ifadesi Allah'ın “sen temiz bir canı mı (nefsen zekiyyeten) öldürdün” buyruğundan dolayıdır. "ve hayırlı bir evlat vermesini istedik." Anne babası, verilen çocuğa karşı, Hızır’ın öldürmüş olduğu birinci çocuktan daha merhametli idiler. Saîd dışında birinin iddiasına göre ise anne ve babaya, onun yerine bir kız çocuğu verilmiştir. Davud b. Ebu Âsım ise bir çok kişiden yaptığı rivayette “O bir kız çocuğu idi” demiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ahbâru'l-Âhâd 3, 2/217
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Ya'la b. Müslim el-Mekki (Ya'la b. Müslim b. Hürmüz)
5. Ebu Velid İbn Cüreyc el-Mekkî (Abdülmelik b. Abdülaziz b. Cüreyc)
6. Ebu Abdurrahman Hişam b. Yusuf el-Ebnâvî (Hişam b. Yusuf)
7. İbrahim b. Musa et-Temîmî (İbrahim b. Musa b. Yezid b. Zâzân)
Konular:
Allah İnancı, varlığı ve birliği
Kıssa, Musa Hızır'la kıssası
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2245, B000294
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ سَمِعْتُ عَبْدَ الرَّحْمَنِ بْنَ الْقَاسِمِ قَالَ سَمِعْتُ الْقَاسِمَ يَقُولُ سَمِعْتُ عَائِشَةَ تَقُولُ خَرَجْنَا لاَ نَرَى إِلاَّ الْحَجَّ ، فَلَمَّا كُنَّا بِسَرِفَ حِضْتُ ، فَدَخَلَ عَلَىَّ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم وَأَنَا أَبْكِى قَالَ "مَا لَكِ أَنُفِسْتِ" قُلْتُ نَعَمْ . قَالَ "إِنَّ هَذَا أَمْرٌ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَى بَنَاتِ آدَمَ ، فَاقْضِى مَا يَقْضِى الْحَاجُّ ، غَيْرَ أَنْ لاَ تَطُوفِى بِالْبَيْتِ." قَالَتْ وَضَحَّى رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم عَنْ نِسَائِهِ بِالْبَقَرِ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Abdurrahman b. Kasım, ona Kasım, ona da Hz. Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Biz hac niyetiyle yola çıktık. Serif bölgesine geldiğimiz zaman ben hayız oldum. Rasulullah (sav) yanıma girdi. Ben o esnada ağlıyordum. "Neyin var, hayız mı oldun?" diye sordu. 'Evet' dedim. O (sav): "Bu, Allah'ın (cc) Âdem'in bütün kızları üzerine yazdığı bir durumdur. Hacılar ne yapıyorsa sen de onu yap. Yalnız Beyt'i tavaf etme" buyurdu." Hz. Aişe (r.anha) dedi ki: 'Rasulullah, her hanımı adına bir sığır kurban etti.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Hayz 1, 1/253
Senetler:
1. Ümmü Abdullah Aişe bt. Ebu Bekir es-Sıddîk (Aişe bt. Abdullah b. Osman b. Âmir)
2. Ebu Muhammed Kasım b. Muhammed et-Teymî (Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir es-Sıddîk)
3. Ebu Muhammed Abdurrahman b. Kasım et-Teymî (Abdurrahman b. Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir Sıddîk)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Hac, hacta ceza gerektiren durumlar
Kadın, hayız,
Kurban, kurban ve adak
ÖZÜRLÜLÜK VE İBADETLER
Bize Muaz b. Fedâle, ona Hişâm (T) Bize Ebu Nuaym, ona Hişâm, ona Katâde, ona Hasan, ona Ebu Râfi, ona Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Erkek, kadının dört organı arasına oturup onunla cinsel ilişkide bulunursa (her ikisi için de) gusül gereklidir."
Amr b. Merzûk bu hadisin bir benzerini Şu'be'den rivayet ederek Hişâm'a mütâbaat etmiştir.
Musa demiştir ki bize Ebân, ona Katâde, ona da Hasan bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2008, B000291
Hadis:
حَدَّثَنَا مُعَاذُ بْنُ فَضَالَةَ قَالَ حَدَّثَنَا هِشَامٌ ح وَحَدَّثَنَا أَبُو نُعَيْمٍ عَنْ هِشَامٍ عَنْ قَتَادَةَ عَنِ الْحَسَنِ عَنْ أَبِى رَافِعٍ عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ: "إِذَا جَلَسَ بَيْنَ شُعَبِهَا الأَرْبَعِ ثُمَّ جَهَدَهَا ، فَقَدْ وَجَبَ الْغَسْلُ ."
تَابَعَهُ عَمْرُو بْنُ مَرْزُوقٍ عَنْ شُعْبَةَ مِثْلَهُ.
وَقَالَ مُوسَى حَدَّثَنَا أَبَانُ قَالَ حَدَّثَنَا قَتَادَةُ أَخْبَرَنَا الْحَسَنُ مِثْلَهُ .
Tercemesi:
Bize Muaz b. Fedâle, ona Hişâm (T) Bize Ebu Nuaym, ona Hişâm, ona Katâde, ona Hasan, ona Ebu Râfi, ona Ebu Hüreyre'nin söylediğine göre Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Erkek, kadının dört organı arasına oturup onunla cinsel ilişkide bulunursa (her ikisi için de) gusül gereklidir."
Amr b. Merzûk bu hadisin bir benzerini Şu'be'den rivayet ederek Hişâm'a mütâbaat etmiştir.
Musa demiştir ki bize Ebân, ona Katâde, ona da Hasan bu hadisin bir benzerini rivayet etmiştir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Güsl 28, 1/252
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Râfi' Nüfey' b. Râfi' el-Medenî (Nüfey' b. Râfi')
3. Ebu Said Hasan el-Basrî (Hasan b. Yesâr)
4. Ebu Hattab Katade b. Diame es-Sedusî (Katade b. Diame b. Katade)
5. Hişam b. Ebu Abdullah ed-Destevâî (Hişam b. Senber)
6. Ebu Nuaym Fadl b. Dükeyn el-Mülâi (Fadl b. Amr b. Hammâd b. Züheyr b. Dirhem)
Konular:
Temizlik, Gusül
Bize Haccâc b. Minhâl, ona Ebu Avâne, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah b. Mesud'un (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Yüce Allah bunu tasdik üzere şu ayeti indirdi:
"Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77)
Sonra Eş'as b. Kays yanımıza girdi ve “Ebu Abdurrahman siz ne söylüyor” dedi. Ravi der ki: Biz de “şöyle şöyle konuştu” dedik. Bunun üzerine o “bu ayet benim hakkımda indi. Amcamın oğlunun arazisinde benim bir kuyum vardı. (Aramızda anlaşmazlık çıkınca Rasulullah'a geldik) Rasulullah (sav) "ya senin delilin olacak ya da bu adam yemin edecek" buyurdu. Ben de “bu adam (doğru yanlışa aldırmaksızın) yemin eder” dedim. Bunun üzerine Hz. peygamber (sav) "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287282, B004549-2
Hadis:
حَدَّثَنَا حَجَّاجُ بْنُ مِنْهَالٍ حَدَّثَنَا أَبُو عَوَانَةَ عَنِ الأَعْمَشِ عَنْ أَبِى وَائِلٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ - رضى الله عنه - قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم « مَنْ حَلَفَ يَمِينَ صَبْرٍ لِيَقْتَطِعَ بِهَا مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ ، لَقِىَ اللَّهَ وَهْوَ عَلَيْهِ غَضْبَانُ » . فَأَنْزَلَ اللَّهُ تَصْدِيقَ ذَلِكَ ( إِنَّ الَّذِينَ يَشْتَرُونَ بِعَهْدِ اللَّهِ وَأَيْمَانِهِمْ ثَمَنًا قَلِيلاً أُولَئِكَ لاَ خَلاَقَ لَهُمْ فِى الآخِرَةِ ) إِلَى آخِرِ الآيَةِ . قَالَ فَدَخَلَ الأَشْعَثُ بْنُ قَيْسٍ وَقَالَ مَا يُحَدِّثُكُمْ أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ قُلْنَا كَذَا وَكَذَا . قَالَ فِىَّ أُنْزِلَتْ كَانَتْ لِى بِئْرٌ فِى أَرْضِ ابْنِ عَمٍّ لِى قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « بَيِّنَتُكَ أَوْ يَمِينُهُ » فَقُلْتُ إِذًا يَحْلِفَ يَا رَسُولَ اللَّهِ . فَقَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « مَنْ حَلَفَ عَلَى يَمِينِ صَبْرٍ يَقْتَطِعُ بِهَا مَالَ امْرِئٍ مُسْلِمٍ وَهْوَ فِيهَا فَاجِرٌ ، لَقِىَ اللَّهَ وَهْوَ عَلَيْهِ غَضْبَانٌ » .
Tercemesi:
Bize Haccâc b. Minhâl, ona Ebu Avâne, ona A'meş, ona Ebu Vâil, ona Abdullah b. Mesud'un (ra) rivayet ettiğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır." Yüce Allah bunu tasdik üzere şu ayeti indirdi:
"Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlar var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur; Allah kıyamet günü onlarla hiç konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır." (Âlu İmrân, 77)
Sonra Eş'as b. Kays yanımıza girdi ve “Ebu Abdurrahman siz ne söylüyor” dedi. Ravi der ki: Biz de “şöyle şöyle konuştu” dedik. Bunun üzerine o “bu ayet benim hakkımda indi. Amcamın oğlunun arazisinde benim bir kuyum vardı. (Aramızda anlaşmazlık çıkınca Rasulullah'a geldik) Rasulullah (sav) "ya senin delilin olacak ya da bu adam yemin edecek" buyurdu. Ben de “bu adam (doğru yanlışa aldırmaksızın) yemin eder” dedim. Bunun üzerine Hz. peygamber (sav) "Her kim Müslüman bir kimsenin malını elinden almak için yalan yere yemin ederse, kıyamet günü Allah'ın öfkesine uğramış bir halde Allah'ın huzuruna varır" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 3, 2/161
Senetler:
1. Ebu Muhammed Eş'as b. Kays el-Kindi (Eş'as b. Kays b. Madikerb b. Muaviye b. Cebele)
2. Ebu Vâil Şakik b. Seleme el-Esedî (Şakik b. Seleme)
3. Ebu Muhammed Süleyman b. Mihran el-A'meş (Süleyman b. Mihran)
4. Ebu Avane Vazzah b. Abdullah el-Yeşkurî (Vazzah b. Abdullah)
5. Ebu Muhammed Haccac b. Minhâl el-Enmâti (Haccac b. Minhâl)
Konular:
Din, dünyalık bir mal/meta karşılığında dini satmak
Yargı, Hüküm verirken delil ve şahidle hüküm vermek
Yemin, alış-verişte
Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme, ona da Cabir b. Abdullah'ın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kureyş beni yalanladığında, Hicr'de ayağa kalktım, ardından Allah, Beytü'l-Makdisi gözümün önüne getirdi ve ben de Mescid-i Aksâ'ya bakarak, onun özelliklerini Kureyşlilere haber vermeye başladım."
Bize Yakûb b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın kardeşinin oğlu, ona da amcası İbn Şihâb bu hadisin benzerini rivayet etmiş ve rivayetine "(Mirac Gecesi) Beytü'l-makdis'e götürüldüğüm zaman Kureyş beni yalandığında" ifadesini eklemiştir.
"Kâsıfen", 'her şeyi kırıp geçiren bir rüzgâr' demektir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287303, B004710-2
Hadis:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ صَالِحٍ حَدَّثَنَا ابْنُ وَهْبٍ قَالَ أَخْبَرَنِى يُونُسُ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَبُو سَلَمَةَ سَمِعْتُ جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ - رضى الله عنهما - قَالَ سَمِعْتُ النَّبِىَّ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ « لَمَّا كَذَّبَنِى قُرَيْشٌ قُمْتُ فِى الْحِجْرِ ، فَجَلَّى اللَّهُ لِى بَيْتَ الْمَقْدِسِ فَطَفِقْتُ أُخْبِرُهُمْ عَنْ آيَاتِهِ وَأَنَا أَنْظُرُ إِلَيْهِ » . زَادَ يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ حَدَّثَنَا ابْنُ أَخِى ابْنِ شِهَابٍ عَنْ عَمِّهِ « لَمَّا كَذَّبَنِى قُرَيْشٌ حِينَ أُسْرِىَ بِى إِلَى بَيْتِ الْمَقْدِسِ » . نَحْوَهُ . ( قَاصِفًا ) رِيحٌ تَقْصِفُ كُلَّ شَىْءٍ .
Tercemesi:
Bize Ahmed b. Salih, ona İbn Vehb, ona Yunus, ona İbn Şihab, ona Ebu Seleme, ona da Cabir b. Abdullah'ın (r.anhüma) rivayet ettiğine göre Rasulullah şöyle buyurdu:
"Kureyş beni yalanladığında, Hicr'de ayağa kalktım, ardından Allah, Beytü'l-Makdisi gözümün önüne getirdi ve ben de Mescid-i Aksâ'ya bakarak, onun özelliklerini Kureyşlilere haber vermeye başladım."
Bize Yakûb b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın kardeşinin oğlu, ona da amcası İbn Şihâb bu hadisin benzerini rivayet etmiş ve rivayetine "(Mirac Gecesi) Beytü'l-makdis'e götürüldüğüm zaman Kureyş beni yalandığında" ifadesini eklemiştir.
"Kâsıfen", 'her şeyi kırıp geçiren bir rüzgâr' demektir.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 3, 2/211
Senetler:
1. Cabir b. Abdullah el-Ensârî (Cabir b. Abdullah b. Amr b. Haram b. Salebe)
2. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Abdullah Muhammed b. Abdullah ez-Zührî (Muhammed b. Abdullah b. Müslim b. Ubeydullah)
5. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
Konular:
Mirac,
Mirac, İsra
حَدَّثَنَا مَحْمُودٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خَالِدًا ح وَحَدَّثَنِى نُعَيْمٌ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ إِلَى بَنِى جَذِيمَةَ فَلَمْ يُحْسِنُوا أَنْ يَقُولُوا أَسْلَمْنَا . فَقَالُوا صَبَأْنَا صَبَأْنَا ، فَجَعَلَ خَالِدٌ يَقْتُلُ وَيَأْسِرُ ، وَدَفَعَ إِلَى كُلِّ رَجُلٌ مِنَّا أَسِيرَهُ ، فَأَمَرَ كُلَّ رَجُلٍ مِنَّا أَنْ يَقْتُلَ أَسِيرَهُ ، فَقُلْتُ وَاللَّهِ لاَ أَقْتُلُ أَسِيرِى وَلاَ يَقْتُلُ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِى أَسِيرَهُ . فَذَكَرْنَا ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « اللَّهُمَّ إِنِّى أَبْرَأُ إِلَيْكَ مِمَّا صَنَعَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ » ، مَرَّتَيْنِ .
Bize Mahmud, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer; (T) Bana Nuaym, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da babası (Abdullah b. Ömer) şöyle demiştir:
Peygamber (sav) Hâlid b. Velîd'i Cezîme oğulları kabilesi üzerine gönderdi. Onlar “Müslüman olduk (أَسْلَمْنَا)” kelimesini iyi söyleyemedikleri için (Müslüman olduklarını ifade etmek üzere, şirki kast ederek) “biz dinden çıktık, biz dinden çıktık (صَبَأْنَا صَبَأْنَا)” dediler. Ancak Hâlid (dediklerini anlamadığı için) bunlardan bir kısmını öldürmeğe, bir kısmını da esir etmeye başladı ve her birimize esirini vererek onu öldürmemizi emretti. Bunun üzerine ben “Vallahi ben ve arkadaşlarımdan hiçbiri esirini öldürmeyecek” dedim. Bu durumu Hz. Peygamber'e (sav) anlattık, O da iki defa "Allah'ım, ben Halid b. Velîd'in işlediği bu cürümden beri olduğumu sana bildiriyorum" buyurdu.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
287533, B007189-2
Hadis:
حَدَّثَنَا مَحْمُودٌ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنِ ابْنِ عُمَرَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خَالِدًا ح وَحَدَّثَنِى نُعَيْمٌ أَخْبَرَنَا عَبْدُ اللَّهِ أَخْبَرَنَا مَعْمَرٌ عَنِ الزُّهْرِىِّ عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَبِيهِ قَالَ بَعَثَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ إِلَى بَنِى جَذِيمَةَ فَلَمْ يُحْسِنُوا أَنْ يَقُولُوا أَسْلَمْنَا . فَقَالُوا صَبَأْنَا صَبَأْنَا ، فَجَعَلَ خَالِدٌ يَقْتُلُ وَيَأْسِرُ ، وَدَفَعَ إِلَى كُلِّ رَجُلٌ مِنَّا أَسِيرَهُ ، فَأَمَرَ كُلَّ رَجُلٍ مِنَّا أَنْ يَقْتُلَ أَسِيرَهُ ، فَقُلْتُ وَاللَّهِ لاَ أَقْتُلُ أَسِيرِى وَلاَ يَقْتُلُ رَجُلٌ مِنْ أَصْحَابِى أَسِيرَهُ . فَذَكَرْنَا ذَلِكَ لِلنَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم فَقَالَ « اللَّهُمَّ إِنِّى أَبْرَأُ إِلَيْكَ مِمَّا صَنَعَ خَالِدُ بْنُ الْوَلِيدِ » ، مَرَّتَيْنِ .
Tercemesi:
Bize Mahmud, ona Abdurrezzâk, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da İbn Ömer; (T) Bana Nuaym, ona Abdullah, ona Ma'mer, ona Zührî, ona Salim, ona da babası (Abdullah b. Ömer) şöyle demiştir:
Peygamber (sav) Hâlid b. Velîd'i Cezîme oğulları kabilesi üzerine gönderdi. Onlar “Müslüman olduk (أَسْلَمْنَا)” kelimesini iyi söyleyemedikleri için (Müslüman olduklarını ifade etmek üzere, şirki kast ederek) “biz dinden çıktık, biz dinden çıktık (صَبَأْنَا صَبَأْنَا)” dediler. Ancak Hâlid (dediklerini anlamadığı için) bunlardan bir kısmını öldürmeğe, bir kısmını da esir etmeye başladı ve her birimize esirini vererek onu öldürmemizi emretti. Bunun üzerine ben “Vallahi ben ve arkadaşlarımdan hiçbiri esirini öldürmeyecek” dedim. Bu durumu Hz. Peygamber'e (sav) anlattık, O da iki defa "Allah'ım, ben Halid b. Velîd'in işlediği bu cürümden beri olduğumu sana bildiriyorum" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ahkâm 35, 2/707
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Ömer Salim b. Abdullah el-Adevî (Salim b. Abdullah b. Ömer b. Hattab)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Urve Mamer b. Raşid el-Ezdî (Mamer b. Râşid)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mübarek el-Hanzalî (Abdullah b. Mübarek b. Vadıh)
6. Nuaym b. Hammad el-Huzaî (Nuaym b. Hammad b. Muaviye b. Haris b. Hemmam b. Seleme b. Malik)
Konular:
Savaş, esirlere muamele
Savaş, ilan etme ve savaş hukuku
باب كَيْفَ كَانَ بَدْءُ الْحَيْضِ . وَقَوْلِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « هَذَا شَىْءٌ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَى بَنَاتِ آدَمَ » . وَقَالَ بَعْضُهُمْ كَانَ أَوَّلُ مَا أُرْسِلَ الْحَيْضُ عَلَى بَنِى إِسْرَائِيلَ ، وَحَدِيثُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَكْثَرُ .
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2240, Buhari, Hayız, 1(bab başlığı)
Hadis:
باب كَيْفَ كَانَ بَدْءُ الْحَيْضِ . وَقَوْلِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم « هَذَا شَىْءٌ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَى بَنَاتِ آدَمَ » . وَقَالَ بَعْضُهُمْ كَانَ أَوَّلُ مَا أُرْسِلَ الْحَيْضُ عَلَى بَنِى إِسْرَائِيلَ ، وَحَدِيثُ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم أَكْثَرُ .
Tercemesi:
Hayzın Başlaması Nasıl Oldu Ve Peygamber(S)'İn:"Hayz Allah'ın Âdem Kızları Üzerine Yazdığı Bir Şeydir" Kavli Babı 3
Ve bâzıları da: Gönderilen hayzın ilki, İsrâîl oğulları (kadınları) üzerine oldu, dediler 4.
Ebû Abdillah Buhârî: Peygamber'in (yukarıki) sözü daha şümullüdür, dedi
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
, ,
Senetler:
()
Konular:
Kadın, hayız,
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّهُ قَالَ:
ذَكَرَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ تُصِيبُهُ الْجَنَابَةُ مِنَ اللَّيْلِ ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "تَوَضَّأْ وَاغْسِلْ ذَكَرَكَ ثُمَّ نَمْ."
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2005, B000290
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ يُوسُفَ قَالَ أَخْبَرَنَا مَالِكٌ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ أَنَّهُ قَالَ:
ذَكَرَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ لِرَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم أَنَّهُ تُصِيبُهُ الْجَنَابَةُ مِنَ اللَّيْلِ ، فَقَالَ لَهُ رَسُولُ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم "تَوَضَّأْ وَاغْسِلْ ذَكَرَكَ ثُمَّ نَمْ."
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Mâlik, ona Abdullah b. Dînâr, ona da Abdullah b. Ömer şöyle rivayet etmiştir:
Ömer b. Hattâb (ra) Hz. Peygamber'e (sav) geceleri cünup olduğunu söyledi. Hz. Peygamber (sav) de ona "Abdest al, cinsel organını yıka, sonra uyu" buyurdu.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Güsl 27, 1/252
Senetler:
1. İbn Ömer Abdullah b. Ömer el-Adevî (Abdullah b. Ömer b. Hattab)
2. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Dinar el-Kuraşî (Abdullah b. Dinar)
3. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
4. Ebu Muhammed Abdullah b. Yusuf el-Kila'î (Abdullah b. Yusuf)
Konular:
Adab, yatma-kalkma adabı
Gusül, cünüplük
KTB, ADAB
Uyku, cünüp iken uyumak
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2013, B000293
Hadis:
حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا يَحْيَى عَنْ هِشَامِ بْنِ عُرْوَةَ قَالَ أَخْبَرَنِى أَبِى قَالَ أَخْبَرَنِى أَبُو أَيُّوبَ قَالَ أَخْبَرَنِى أُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ أَنَّهُ قَالَ:
يَا رَسُولَ اللَّهِ إِذَا جَامَعَ الرَّجُلُ الْمَرْأَةَ فَلَمْ يُنْزِلْ قَالَ "يَغْسِلُ مَا مَسَّ الْمَرْأَةَ مِنْهُ ، ثُمَّ يَتَوَضَّأُ وَيُصَلِّى."
قَالَ أَبُو عَبْدِ اللَّهِ الْغَسْلُ أَحْوَطُ ، وَذَاكَ الآخِرُ ، وَإِنَّمَا بَيَّنَّا لاِخْتِلاَفِهِمْ .
Tercemesi:
Bize Müsedded, ona Yahya, ona Hişam b. Urve, ona babası (Urve b. Zübeyr), ona Ebu Eyyüb, ona da Übey b. Ka'b şöyle demiştir:
Kendisi, Peygamber'e (sav) 'Ey Allah'ın Rasulü! Kişi, eşi ile cinsel ilişkiye girdiği halde boşalma olmazsa ne yapmak gerekir?' Peygamber şöyle buyurdu: "Organını yıkar sonra da abdest alır ve namaz kılar."
Ebu Abdullah (Buhârî): 'Gusul abdesti, en ihtiyatlı olandır. Bu, bu babta gelen hadislerin sonuncusudur. Biz ancak sahabenin arasındaki görüş ayrılıklarından ötürü bu hadisleri beyan ettik.'
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Güsl 29, 1/253
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. Ebu Eyyüb el-Ensari (Halid b. Zeyd b. Küleyb b. Salabe b. Abd)
3. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
4. Ebu Münzir Hişam b. Urve el-Esedî (Hişam b. Urve b. Zübeyr b. Avvam)
5. Ebu Said Yahya b. Said el-Kattan (Yahya b. Said b. Ferruh)
6. Müsedded b. Müserhed el-Esedî (Müsedded b. Müserhed b. Müserbel b. Şerik)
Konular:
Temizlik, Gusül
Öneri Formu
Hadis Id, No:
2011, B000292
Hadis:
حَدَّثَنَا أَبُو مَعْمَرٍ حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَارِثِ عَنِ الْحُسَيْنِ قَالَ يَحْيَى
وَأَخْبَرَنِى أَبُو سَلَمَةَ أَنَّ عَطَاءَ بْنَ يَسَارٍ أَخْبَرَهُ أَنَّ زَيْدَ بْنَ خَالِدٍ الْجُهَنِىَّ أَخْبَرَهُ:
أَنَّهُ سَأَلَ عُثْمَانَ بْنَ عَفَّانَ فَقَالَ أَرَأَيْتَ إِذَا جَامَعَ الرَّجُلُ امْرَأَتَهُ فَلَمْ يُمْنِ . قَالَ عُثْمَانُ "يَتَوَضَّأُ كَمَا يَتَوَضَّأُ لِلصَّلاَةِ ، وَيَغْسِلُ ذَكَرَهُ." قَالَ عُثْمَانُ سَمِعْتُهُ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم . "فَسَأَلْتُ عَنْ ذَلِكَ عَلِىَّ بْنَ أَبِى طَالِبٍ وَالزُّبَيْرَ بْنَ الْعَوَّامِ وَطَلْحَةَ بْنَ عُبَيْدِ اللَّهِ وَأُبَىَّ بْنَ كَعْبٍ - رضى الله عنهم - فَأَمَرُوهُ بِذَلِكَ ."
قَالَ يَحْيَى وَأَخْبَرَنِى أَبُو سَلَمَةَ أَنَّ عُرْوَةَ بْنَ الزُّبَيْرِ أَخْبَرَهُ أَنَّ أَبَا أَيُّوبَ أَخْبَرَهُ أَنَّهُ سَمِعَ ذَلِكَ مِنْ رَسُولِ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم .
Tercemesi:
Bize Ebu Mamer, ona Abdülvaris, ona Hüseyin, ona Yahya; (T)
Bize Ebu Seleme, ona Atâ b. Yesar, ona da Zeyd b. Halid el-Cühenî şöyle demiştir:
Osman b. Affân'a şöyle bir soru sordum: "Erkek, eşi ile cinsel ilişkiye girip de meni akmadığı durumda ne yapsın, ne dersin?' Osman da şöyle cevap verdi: "Namaz için abdest aldığı gibi abdest alsın, cinsel organını yıkasın." Osman bunu Peygamber'den (sav) duyduğunu söyledi. Osman şöyle devam etti: "Ben, bunu Ali b. Ebu Talib'e, Zübeyr b. Avvâm'a, Talha b. Ubeydullah'a ve Übey b. Ka'b'a (r. anhüm) sordum, onlar da bana bu şekilde yapmayı emretti."
Yahya dedi ki: Bana Ebu Seleme, ona Urve b. Zübeyr, ona da Ebu Eyyûb aynı şeyi Rasulullah'dan (sav) duyduğunu haber verdi.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Güsl 29, 1/253
Senetler:
1. Ebu Eyyüb el-Ensari (Halid b. Zeyd b. Küleyb b. Salabe b. Abd)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Seleme b. Abdurrahman ez-Zuhrî (Abdullah b. Abdurrahman b. Avf b. Abduavf)
4. Ebu Nasr Yahya b. Ebu Kesir et-Tâî (Yahya b. Salih b. Mütevekkil)
5. Hüseyin b. Zekvan el-Muallim (Hüseyin b. Zekvan)
6. Ebu Ubeyde Abdulvâris b. Saîd el-Anberî (Abdulvâris b. Saîd b. Zekvân)
7. Ebu Ma'mer Abdullah b. Ömer et-Temimî (Abdullah b. Amr b. Meysera)
Konular:
Temizlik, Gusül