11721 Kayıt Bulundu.
Bize Âdem, ona Şu‘be, ona Hakem, ona Muhammed b. Ka‘b el-Kurazî, ona da Zeyd b. Erkam (ra) şöyle demiştir:
Abdullah b. Ubey “Rasulullah’ın (sav) yanındakilere infak etmeyin” ve “And olsun Medine’ye dönersek (göreceksiniz aziz olan, zelil olanı oradan dışarı atacaktır)” dediği zaman, ben bunları Nebi’ye (sav) ulaştırıp haber verdim. Ensâr bundan dolayı beni kınadı ve Abdullah b. Ubeyy bu sözleri söylemediğine yemin etti. Ben de evime dönüp uyudum. Sonra Rasulullah (sav) beni huzuruna çağırttı, huzuruna varınca "şüphesiz Allah senin söylediğini doğruladı" buyurdu ve "Onlar, Rasulullah'ın yanında bulunanlara hiçbir şey harcamayın ki dağılıp gitsinler, diyenlerdir." (Münâfikun, 7) ayeti indi.
İbn Ebu Zâide der ki: Yine bu hadisi bize A‘meş, ona Amr, ona İbn Ebu Leylâ, ona da Zeyd, Nebi’den (sav) rivayet etmiştir.
Bize Saîd b. Hafs, ona Şeybân, ona Yahya, ona da Ebu Seleme şöyle demiştir:
Ebu Hureyre, İbn Abbas'ın yanında iken bir adam gelip İbn Abbas'a “kocasının vefatından, kırk gün sonra doğum yapan bir kadın hakkında bana fetva ver” dedi. İbn Abbas “bu kadının iddeti iki müddetten en uzun olanıdır” dedi. Bunun üzerine ben "Hamilenin iddeti ise doğum yapana kadardır" ayetini söyledim. Ebu Hureyre de “Ben kardeşimin oğluyla, yani Ebu Seleme ile aynı görüşteyim” dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, hizmetlisi Kureyb'i, Ümmü Seleme'ye gönderip meseleyi ona sordurdu. Ümmü Seleme de şöyle dedi: Subey'a el-Eslemiye gebe iken kocası öldürüldü. Sonra Subey'a, kocasının ölümünün ardından kırkıncı gecede doğurdu. Ardından kendisine, evlenmek üzere talip çıktı. Rasulullah (sav) da onun nikahlanmasına izin verdi. Ebu Senâbil de ona talip olanlar arasındaydı.
Bize Saîd b. Hafs, ona Şeybân, ona Yahya, ona da Ebu Seleme şöyle demiştir:
Ebu Hureyre, İbn Abbas'ın yanında iken bir adam gelip İbn Abbas'a “kocasının vefatından, kırk gün sonra doğum yapan bir kadın hakkında bana fetva ver” dedi. İbn Abbas “bu kadının iddeti iki müddetten en uzun olanıdır” dedi. Bunun üzerine ben "Hamilenin iddeti ise doğum yapana kadardır" ayetini söyledim. Ebu Hureyre de “Ben kardeşimin oğluyla, yani Ebu Seleme ile aynı görüşteyim” dedi. Bunun üzerine İbn Abbâs, hizmetlisi Kureyb'i, Ümmü Seleme'ye gönderip meseleyi ona sordurdu. Ümmü Seleme de şöyle dedi: Subey'a el-Eslemiye gebe iken kocası öldürüldü. Sonra Subey'a, kocasının ölümünün ardından kırkıncı gecede doğurdu. Ardından kendisine, evlenmek üzere talip çıktı. Rasulullah (sav) da onun nikahlanmasına izin verdi. Ebu Senâbil de ona talip olanlar arasındaydı.
Süleyman b. Harb ve Ebu Numan der ki: Bize Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona da Muhammed şöyle demiştir:
Ben, Abdurrahman b. Ebu Leylâ'nın içinde bulunduğu ve öğrencilerinin kendisine çok hürmet ettikleri bir ders halkasındaydım. İbn Ebu Leylâ, kocası ölen kadının iddet müddeti hakkında “iki müddetin en uzun olanıdır” dedi. Ben Sübey'a bt. Hâris'in hadisini, Abdullah b. Utbe senediyle rivayet ettim, bunun üzerine öğrencilerinden bazısı susmam için bana işarette bulundu. Muhammed der ki: Ben onun bu görüşü inkâr ettiğini anladım ve “eğer ben Abdullah b. Utbe, Kûfe'de bir yerde iken, ben hala onun adına yalan söyleye biliyorsam, demek ki gerçekten çok cesur biriyim” dedim. Bunun üzerine o bana karşı tutumundan utandı ve “ama amcası (abdullah b. Mesud) bunu söylemedi” dedi. İbn Şîrîn der ki: Ben Ebu Atıyye Mâlik b. Âmir'e varıp bu hadisi sordum, Mâlik de Subey'a hadisini bana rivayet etti. Bunun üzerine “Sen Abdullah ibn Mesud'dan bu konuda bir şey işittin mi?” diye sordum, o da şu cevabı verdi: Biz Abdullah b. Mesud'un yanında idik bize “Siz kadınlar hakkında ruhsatı değil de ağır hükmü mü uyguluyorsunuz? Kısa Nisa Sûresi'ndeki (yani Talak Suresi) "hamile kadınların iddeti, doğumla sona erer" (Talâk, 4) ayeti, uzun Sureden (Bakara'dan) sonra inmiştir” dedi.
Süleyman b. Harb ve Ebu Numan der ki: Bize Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona da Muhammed şöyle demiştir:
Ben, Abdurrahman b. Ebu Leylâ'nın içinde bulunduğu ve öğrencilerinin kendisine çok hürmet ettikleri bir ders halkasındaydım. İbn Ebu Leylâ, kocası ölen kadının iddet müddeti hakkında “iki müddetin en uzun olanıdır” dedi. Ben Sübey'a bt. Hâris'in hadisini, Abdullah b. Utbe senediyle rivayet ettim, bunun üzerine öğrencilerinden bazısı susmam için bana işarette bulundu. Muhammed der ki: Ben onun bu görüşü inkâr ettiğini anladım ve “eğer ben Abdullah b. Utbe, Kûfe'de bir yerde iken, ben hala onun adına yalan söyleye biliyorsam, demek ki gerçekten çok cesur biriyim” dedim. Bunun üzerine o bana karşı tutumundan utandı ve “ama amcası (abdullah b. Mesud) bunu söylemedi” dedi. İbn Şîrîn der ki: Ben Ebu Atıyye Mâlik b. Âmir'e varıp bu hadisi sordum, Mâlik de Subey'a hadisini bana rivayet etti. Bunun üzerine “Sen Abdullah ibn Mesud'dan bu konuda bir şey işittin mi?” diye sordum, o da şu cevabı verdi: Biz Abdullah b. Mesud'un yanında idik bize “Siz kadınlar hakkında ruhsatı değil de ağır hükmü mü uyguluyorsunuz? Kısa Nisa Sûresi'ndeki (yani Talak Suresi) "hamile kadınların iddeti, doğumla sona erer" (Talâk, 4) ayeti, uzun Sureden (Bakara'dan) sonra inmiştir” dedi.
Süleyman b. Harb ve Ebu Numan der ki: Bize Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona da Muhammed şöyle demiştir:
Ben, Abdurrahman b. Ebu Leylâ'nın içinde bulunduğu ve öğrencilerinin kendisine çok hürmet ettikleri bir ders halkasındaydım. İbn Ebu Leylâ, kocası ölen kadının iddet müddeti hakkında “iki müddetin en uzun olanıdır” dedi. Ben Sübey'a bt. Hâris'in hadisini, Abdullah b. Utbe senediyle rivayet ettim, bunun üzerine öğrencilerinden bazısı susmam için bana işarette bulundu. Muhammed der ki: Ben onun bu görüşü inkâr ettiğini anladım ve “eğer ben Abdullah b. Utbe, Kûfe'de bir yerde iken, ben hala onun adına yalan söyleye biliyorsam, demek ki gerçekten çok cesur biriyim” dedim. Bunun üzerine o bana karşı tutumundan utandı ve “ama amcası (abdullah b. Mesud) bunu söylemedi” dedi. İbn Şîrîn der ki: Ben Ebu Atıyye Mâlik b. Âmir'e varıp bu hadisi sordum, Mâlik de Subey'a hadisini bana rivayet etti. Bunun üzerine “Sen Abdullah ibn Mesud'dan bu konuda bir şey işittin mi?” diye sordum, o da şu cevabı verdi: Biz Abdullah b. Mesud'un yanında idik bize “Siz kadınlar hakkında ruhsatı değil de ağır hükmü mü uyguluyorsunuz? Kısa Nisa Sûresi'ndeki (yani Talak Suresi) "hamile kadınların iddeti, doğumla sona erer" (Talâk, 4) ayeti, uzun Sureden (Bakara'dan) sonra inmiştir” dedi.
Süleyman b. Harb ve Ebu Numan der ki: Bize Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona da Muhammed şöyle demiştir:
Ben, Abdurrahman b. Ebu Leylâ'nın içinde bulunduğu ve öğrencilerinin kendisine çok hürmet ettikleri bir ders halkasındaydım. İbn Ebu Leylâ, kocası ölen kadının iddet müddeti hakkında “iki müddetin en uzun olanıdır” dedi. Ben Sübey'a bt. Hâris'in hadisini, Abdullah b. Utbe senediyle rivayet ettim, bunun üzerine öğrencilerinden bazısı susmam için bana işarette bulundu. Muhammed der ki: Ben onun bu görüşü inkâr ettiğini anladım ve “eğer ben Abdullah b. Utbe, Kûfe'de bir yerde iken, ben hala onun adına yalan söyleye biliyorsam, demek ki gerçekten çok cesur biriyim” dedim. Bunun üzerine o bana karşı tutumundan utandı ve “ama amcası (abdullah b. Mesud) bunu söylemedi” dedi. İbn Şîrîn der ki: Ben Ebu Atıyye Mâlik b. Âmir'e varıp bu hadisi sordum, Mâlik de Subey'a hadisini bana rivayet etti. Bunun üzerine “Sen Abdullah ibn Mesud'dan bu konuda bir şey işittin mi?” diye sordum, o da şu cevabı verdi: Biz Abdullah b. Mesud'un yanında idik bize “Siz kadınlar hakkında ruhsatı değil de ağır hükmü mü uyguluyorsunuz? Kısa Nisa Sûresi'ndeki (yani Talak Suresi) "hamile kadınların iddeti, doğumla sona erer" (Talâk, 4) ayeti, uzun Sureden (Bakara'dan) sonra inmiştir” dedi.
Süleyman b. Harb ve Ebu Numan der ki: Bize Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona da Muhammed şöyle demiştir:
Ben, Abdurrahman b. Ebu Leylâ'nın içinde bulunduğu ve öğrencilerinin kendisine çok hürmet ettikleri bir ders halkasındaydım. İbn Ebu Leylâ, kocası ölen kadının iddet müddeti hakkında “iki müddetin en uzun olanıdır” dedi. Ben Sübey'a bt. Hâris'in hadisini, Abdullah b. Utbe senediyle rivayet ettim, bunun üzerine öğrencilerinden bazısı susmam için bana işarette bulundu. Muhammed der ki: Ben onun bu görüşü inkâr ettiğini anladım ve “eğer ben Abdullah b. Utbe, Kûfe'de bir yerde iken, ben hala onun adına yalan söyleye biliyorsam, demek ki gerçekten çok cesur biriyim” dedim. Bunun üzerine o bana karşı tutumundan utandı ve “ama amcası (abdullah b. Mesud) bunu söylemedi” dedi. İbn Şîrîn der ki: Ben Ebu Atıyye Mâlik b. Âmir'e varıp bu hadisi sordum, Mâlik de Subey'a hadisini bana rivayet etti. Bunun üzerine “Sen Abdullah ibn Mesud'dan bu konuda bir şey işittin mi?” diye sordum, o da şu cevabı verdi: Biz Abdullah b. Mesud'un yanında idik bize “Siz kadınlar hakkında ruhsatı değil de ağır hükmü mü uyguluyorsunuz? Kısa Nisa Sûresi'ndeki (yani Talak Suresi) "hamile kadınların iddeti, doğumla sona erer" (Talâk, 4) ayeti, uzun Sureden (Bakara'dan) sonra inmiştir” dedi.
Bize Amr b. Ali, ona Yahya, ona Osman b . Esved, ona İbn Ebu Müleyke, ona da Âişe (r.anha); (T) Bize Süleyman b. Harb, ona Hammâd b. Zeyd, ona Eyyûb, ona Kasım, ona da Âişe (r.anha); (T) Bize Müsedded, ona Yahya, ona Ebu Yunus Hâtim b. Ebu Sağîra, ona İbn Ebu Müleyke, ona da Âişe (r.anha) şöyle demiştir:
Rasuullah (sav) "hesaba çekilen bir kimse, mutlaka helak olur (azap görür)" buyurdu. Bunun üzerine ben “ey Allah'ın Rasulü, Allah canımı Sana feda kılsın, Azîz ve Celîl Allah "Kitabı sağ eline verilen kimseye gelince; Onun hesâbı kolay bir şekilde görülecek" (İnşikâk, 8) buyurmuyor mu?” dedim. Rasulullah (sav) "O (ayette bahsedilen) amellerin arzıdır. Ameller arz olunur ve sonrasında kim hesâb hesaba çekilirse helak olur (azap görür)" buyurdu.
Bize Ömer, ona babası (Hafs b. Ğiyâs) ona A'meş, ona da İbrahim şöyle demiştir:
Abdullah'ın talebeleri, Ebu Derdâ'nın bulunduğu (şehre, Şam'a) geldiler, Ebu Derdâ da onları arayıp buldu ve “hanginiz Abdullah'ın kıraatine göre okuyor?” diye sordu. Alkame “hepimiz onun kıraati üzere okuruz” dedi. Bunun üzerine Ebu Derdâ “hanginiz ezberliyor (kavrayışı ve ezberi daha güçlü)?” diye sordu. Onlar da Alkame'yi işaret ettiler. Ebu Derdâ ona “sen, İbn Mes'ûd'un "ve'l-leyli izâ yağşâ" Suresini nasıl okuduğunu duydun?” dedi. Alkame “"ve'z-zekeri ve'l-ünsâ" şeklinde okurken işittim” dedi. Ebu Derdâ “şehadet ediyorum ki, ben de Peygamber'in (sav) bu ayeti böylece okuduğunu işitmişimdir. Fakat bu adamlar (Şamlılar) benim "ve mâ halaka'z-zekera ve'l-ünsâ" şeklinde okumamı istiyorlar, vallahi ben onlara uymuyorum” dedi.