11724 Kayıt Bulundu.
Bize Süleyman b. Abdurrahman ve Ali b. Hucr, o ikisine İsa b. Yunus, ona Hişâm b. Urve, ona Abdullah b. Urve, ona Urve (b. Zübeyr), ona da Hz. Aişe şöyle söylemiştir: On bir kadın oturup kocaları hakkındaki hiçbir şeyi saklamamak (ve birbirlerine anlatmak) üzere anlaşıp sözleştiler.
İlk kadın, benim kocam dağ başındaki cılız bir devenin eti gibidir. Engebesiz düz değil ki çıkılsın, semiz değil ki taşınsın, dedi.
İkinci kadın, ben kocamın haberini yayamam, onun büyük küçük bütün hallerini hiç bir şey bırakmadan sayıp dökeceğimden korkarım, dedi.
Üçüncü kadın, kocam aşırı şekilde uzun boyludur. Eğer konuşursam beni boşar, susarsam ortada bırakır.
Dördüncü kadın, kocam Tihame geceleri gibi ne sıcak ne de soğuktur. Ne kendisinden korkulur, ne de usanılır, dedi.
Beşinci kadın, kocam gelince panter (çıta), çıkınca aslan kesilir. Emanet ettiği şeylerden de hiç sormaz, dedi.
Altıncı kadın, yediği zaman kat kat yer, içtiği zaman da hepsini bitirir, yattığı zaman da bürünür, yatar. Sıkıntıyı anlamak için elini sokmaz, dedi.
Yedinci kadın, Kocam kocalık vazifesini yapamaz biri veya karanlıktır. Her dert onda mevcuttur. Başını yarar veya yara açar. Her şeyi senin için kendinde toplamıştır, dedi.
Sekizinci kadın, kocam zaferan kokulu, tavşan dokunuşludur, dedi.
Dokuzuncusu: Kocam direği (şeref ve itibarı) yüksek, kılıcının kını uzun, külü çok (misafiri çok), evi meclislere yakın (misafir ağırlayan) bir adamdır, dedi.
Onuncu kadın, Kocam Malik'tir. Amma ne Malik! Malik bundan çok daha iyidir. Onun oturma yerleri geniş, yayılma yerleri az develeri vardır. (Misafir gelince kesildiği için yayılmadan bekleyen develer). (Misafir geldiğinde çalınan) def sesini işittiklerinde kesileceklerini bilirler, dedi.
Onbirinci kadın (Ümmü Zer'), Kocam Ebu Zer'dir. Amma ne Ebu Zer! çok zinet takmaktan kulaklarımı şakırdattı. Pazularımı yağ doldurup beni şişmanlattı, beni mutlu etti. Benim de gönlüm ferah oldu. Beni dağın kenarında sayıca az bir koyun sürüsü sahibinde buldu da, develeri böğürür, ekinleri sürülen biçilip işlenen, ferah ve mutlu bir toplum içine getirdi. Onun yanında korunurum, sözüm geri çevrilmez. Gece uyuyup, sabahlıyorum (hizmetçiler benim yerime çalışıyor); içiyor ve kanıyorum. Ebu Zer'in annesi de ne Ebu Zer annesi! Ambarları büyük, evi geniş. Ebu Zer'in oğlu da ne Ebu Zer'in oğlu! Yatağı soyulmuş hurma lifi gibi kilosu yerindedir. Kendisini bir kuzunun budu doyurur. Ebu Zer'in kızı da ne Ebu Zer kızı! Anasına, babasına itaatkar. Elbisesinin içini dolduran (kilolu) ve (güzelliğiyle) kumasını kıskandıran. Ebu Zer'in cariyesi de ne Ebu Zer cariyesi! Konuşmalarımızı yaymaz. Azığımızı israf edip, saçmaz. Evimize de çer-çöp doldurmaz.
Ümmü Zer dedi ki: Bolluk zamanında tulumlarımızda süt çalkalanırken Ebu Zer çıktı (gitti). Yolda bir kadına rastladı, yanında pars gibi iki çocuğu vardı. Çocuklar kadının koltuğunun altındaki iki nar tanesiyle (göğüsleriyle) oynuyorlardı. Beni boşadı sonra onu nikahladı. Ben de ondan sonra eşraftan bir adama kocaya vardım ki, o ata biner, eline (Bahreyn bölgesine has) hattî mızrak alır. Evime birçok develer ve her hayvandan bir çifter getirip, Ye Ümmü Zer, akrabalarına da ver! der. Ama bu kocamın bana verdiği her şeyi toplasam Ebu Zer'in kaplarının en küçüğünü dahi doldurmaz, dedi.
Aişe şöyle dedi: Hz. Peygamber (sav) bana: "Ben senin için Ummü Zer'e nisbette Ebu Zer gibiyim." buyurdu.
Ebu Abdullah el-Buhârî şöyle dedi: Saîd b. Seleme, Hişâm'dan yaptığı naklinde (Ve lâ temleu beytena ta'şîşen lafzı yerine) lâ tu'aşşişü beytenâ ta'şîşen lafzını kullanmıştır.
Yine Ebu Abdullah el-Buhârî: Bazı ravilerin (fe-etekannahu lafzı yerine) mim harfiyle fe-etekammahu lafzıyla söylediği nakletmiş ve bunun daha doğru olduğunu belirtmiştir.
Bize Abdullah b. Yusuf, ona Malik, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer'in söylediğine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Beş tür hayvanı öldürmekte ihramlı kimse için bir vebal yoktur."
Rivayet ayrıca Abdullah b. Dînar, ona Abdullah b. Ömer, ona da Rasulullah (sav) tarikiyle nakledilmiştir.
Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyan, ona Amr -Ata'dan ilk duyduğu şey olarak-, ona Ata, ona da İbn Abbas (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
"Hz. Peygamber'in (sav) ihramlıyken hacamat yaptırdı."
(Süfyan der ki:) Ben Amr b. Dinar'ı şöyle derken işittim: Bu hadisi bana Tavus, İbn Abbas'tan nakletti. Amr bu hadisi ikisinden de (Ata ve Tavus) işitmiş olmalıdır.
Bize Abdullah b. Yezid, ona Leys, ona Nâfi, ona da Abdullah b. Ömer (r.anhuma) şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam ayağa kalkarak “Ey Allah’ın Rasulü, ihramlı halde iken bize hangi elbiseleri giymemizi emredersin?” dedi. Bunun üzerine Nebi (sav) şöyle buyurdu: Gömlek, şalvarlar, sarıklar ve bornozlar giymeyiniz. Şu kadar var ki bir kimsenin eğer nalınları yoksa o zaman mest giyinsin. Mestlerin de topuklarından aşağısını kessin. Zaferan ve vers (alaçehre) değmiş hiçbir şey giymeyin. İhramlı kadın da peçe takmasın, eldiven de giymesin."
Musa b. Ukbe, İsmail b. İbrahim b. Ukbe, Cuveyriye ve İbn İshak “peçe ve eldivenler” hususunda (bu hadisi Nâfi‘den rivâyette) ona (Leys b. Sa‘d’a) mütâbaat etmişlerdir. Ayrıca Ubeydullah: “Ve vers (değmiş elbise…) demiş ve “ayrıca ihramlı kadın peçe takmaz, eldiven de giymez” diye rivâyet ederdi. Mâlik ise kendisine Nâfi'in, ona da İbn Ömer’in rivâyetinde “ihramlı kadın peçe takmaz” diye rivâyet etmiş ve ona (Mâlik’e), Leys b. Ebu Suleym de mütâbaat etmiştir.
Bize İshak, ona Yakub b. İbrahim, ona İbn Şihâb'ın kardeşinin oğlu, ona amcası, ona Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud'un naklettiğine göre Abdullah b. Abbas (ra) şöyle söylemiştir:
Ben buluğ çağına yakın yaşlarda iken dişi eşeğim üzerinde (Rasulullah'a) geldim. Rasulullah (sav) Mina'da namaz kıldırıyordu. İlk safın bir bölümünün önünden geçtikten sonra eşeğimden indim. Eşek de otlamaya başladı. Ben de Rasulullah'ın (sav) arkasında cemaatle birlikte safa durdum.
Yunus İbn Şihâb'tan naklettiği rivayette 'Mina'da Veda haccı sırasında' demiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Yunus b. Yezid arasında inkita vardır.
Bize Abdân, ona Yezid b. Zürey', ona Habib el-Muallim, ona Atâ, ona da İbn Abbas şöyle söylemiştir:
Hz. Peygamber (sav) hacdan döndüğünde ensardan olan Ümmü Sinan'a "(Bizimle) hac yapmana engel olan şey nedir?" diye sordu. Ümmü Sinan, kocası Ebu Sinan'ı kastederek 'Ebu filanın iki devesi var. Bunların birine binip hacca gitti. Diğeri de bizim bir arazimizi suluyor' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Ramazan'da umre yapmak benimle birlikte hac yapmaya bedel olur."
Bu hadisi İbn Cüreyc, ona Atâ, ona İbn Abbas, ona da Hz. Peygamber (sav) tarikiyle nakletmiştir.
Ubeydullah da, Abdulkerim'den, o Atâ'dan, o Câbir'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) nakletmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile İbn Cüreyc arasında inkita vardır.
Bize Ali, ona Süfyan, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Üsame'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) Medine’nin yüksek yapılarından birisinin üzerine çıktı, sonra da şöyle buyurdu:
"Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz? Şüphesiz ben, sizin evleriniz arasında fitnelerin düşeceği yerleri, yağmur tanelerinin düştüğü yerleri görürcesine görüyorum."
Bu hadisi ez-Zührî'den rivayetinde Ma'mer ve Süleyman Süfyan'a mutâbaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Mamer b. Raşid arasında inkita vardır.
Bize Abdân, ona Yezid b. Zürey', ona Habib el-Muallim, ona Atâ, ona da İbn Abbas şöyle söylemiştir:
Hz. Peygamber (sav) hacdan döndüğünde ensardan olan Ümmü Sinan'a "(Bizimle) hac yapmana engel olan şey nedir?" diye sordu. Ümmü Sinan, kocası Ebu Sinan'ı kastederek 'Ebu filanın iki devesi var. Bunların birine binip hacca gitti. Diğeri de bizim bir arazimizi suluyor' dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
"Ramazan'da umre yapmak benimle birlikte hac yapmaya bedel olur."
Bu hadisi İbn Cüreyc, ona Atâ, ona İbn Abbas, ona da Hz. Peygamber (sav) tarikiyle nakletmiştir.
Ubeydullah da, Abdulkerim'den, o Atâ'dan, o Câbir'den, o da Hz. Peygamber'den (sav) nakletmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Buhari ile Ubeydullah b. Amr arasında inkita vardır.
Bize Ali, ona Süfyan, ona İbn Şihab, ona Urve, ona da Üsame'nin rivayet ettiğine göre Hz. Peygamber (sav) Medine’nin yüksek yapılarından birisinin üzerine çıktı, sonra da şöyle buyurdu:
"Benim gördüğümü siz de görüyor musunuz? Şüphesiz ben, sizin evleriniz arasında fitnelerin düşeceği yerleri, yağmur tanelerinin düştüğü yerleri görürcesine görüyorum."
Bu hadisi ez-Zührî'den rivayetinde Ma'mer ve Süleyman Süfyan'a mutâbaat etmiştir.
Açıklama: Rivayet muallaktır; Süleyman b. Kesir b. Raşid arasında inkita vardır.
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyân, ona Salih b. Keysân, ona Ebu Katâde'nin azatlısı Ebu Muhammed Nâfi, ona da Ebu Katâde (ra) şöyle söylemiştir:
Nebi (sav) ile birlikte Medine'den üç merhale uzaklıktaki el-Kâhe denilen yerdeydik; (T); Yine Bize Ali b. Abdullah, ona Süfyân, ona Salih b. Keysân, ona Ebu Muhammed, ona da Ebu Katâde (ra) şöyle söylemiştir: Biz Nebi (sav) ile birlikte el-Kâhe denilen mevkideydik. Kimimiz ihramlı, kimimiz değildi. Arkadaşlarımın bir şeye baktıklarını görünce ben de baktım ve bir yaban eşeği gördüm. -Ebu Katâde kamçısının düştüğünü kast etti- Arkadaşları ona 'biz hiç bir şekilde (kamçıyı alman konusunda) sana yardım edemeyiz çünkü biz ihramlıyız, dediler. (Ebu Katâde) dedi ki: Bunun üzerine kamçıya uzanarak onu elime aldım. Sonra bir kum tepeciğinin arkasından eşeğin yanına yaklaştım ve onu yaralayıp arkadaşlarıma getirdim. Kimisi 'Yiyin' dedi, kimisi de 'Yemeyin' dedi. Ben de bizden ileride bulunan Nebi'ye (sav) gittim ve ona sordum. Hz. Peygamber (sav), "Onu yiyebilirsiniz, helaldir." buyurdu.
Amr bize dedi ki 'Siz Salih'e (İbn Keysân'a) gidin ona bu hususu da, başka konuları da sorun. Çünkü o, (Medine'den) buraya (yani Mekke'ye) yanımıza geldi' dedi.