Öneri Formu
Hadis Id, No:
1258, B000122
Hadis:
حَدَّثَنَا عَبْدُ اللَّهِ بْنُ مُحَمَّدٍ قَالَ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ قَالَ حَدَّثَنَا عَمْرٌو قَالَ أَخْبَرَنِى سَعِيدُ بْنُ جُبَيْرٍ قَالَ قُلْتُ لاِبْنِ عَبَّاسٍ إِنَّ نَوْفًا الْبِكَالِىَّ يَزْعُمُ أَنَّ مُوسَى لَيْسَ بِمُوسَى بَنِى إِسْرَائِيلَ ، إِنَّمَا هُوَ مُوسَى آخَرُ . فَقَالَ كَذَبَ عَدُوُّ اللَّهِ ، حَدَّثَنَا أُبَىُّ بْنُ كَعْبٍ عَنِ النَّبِىِّ صلى الله عليه وسلم قَالَ "قَامَ مُوسَى النَّبِىُّ خَطِيبًا فِى بَنِى إِسْرَائِيلَ ، فَسُئِلَ أَىُّ النَّاسِ أَعْلَمُ فَقَالَ أَنَا أَعْلَمُ . فَعَتَبَ اللَّهُ عَلَيْهِ ، إِذْ لَمْ يَرُدَّ الْعِلْمَ إِلَيْهِ ، فَأَوْحَى اللَّهُ إِلَيْهِ أَنَّ عَبْدًا مِنْ عِبَادِى بِمَجْمَعِ الْبَحْرَيْنِ هُوَ أَعْلَمُ مِنْكَ . قَالَ يَا رَبِّ وَكَيْفَ بِهِ فَقِيلَ لَهُ احْمِلْ حُوتًا فِى مِكْتَلٍ فَإِذَا فَقَدْتَهُ فَهْوَ ثَمَّ ، فَانْطَلَقَ وَانْطَلَقَ بِفَتَاهُ يُوشَعَ بْنِ نُونٍ ، وَحَمَلاَ حُوتًا فِى مِكْتَلٍ ، حَتَّى كَانَا عِنْدَ الصَّخْرَةِ وَضَعَا رُءُوسَهُمَا وَنَامَا فَانْسَلَّ الْحُوتُ مِنَ الْمِكْتَلِ فَاتَّخَذَ سَبِيلَهُ فِى الْبَحْرِ سَرَبًا ، وَكَانَ لِمُوسَى وَفَتَاهُ عَجَبًا ، فَانْطَلَقَا بَقِيَّةَ لَيْلَتِهِمَا وَيَوْمِهِمَا فَلَمَّا أَصْبَحَ قَالَ مُوسَى لِفَتَاهُ آتِنَا غَدَاءَنَا ، لَقَدْ لَقِينَا مِنْ سَفَرِنَا هَذَا نَصَبًا ، وَلَمْ يَجِدْ مُوسَى مَسًّا مِنَ النَّصَبِ حَتَّى جَاوَزَ الْمَكَانَ الَّذِى أُمِرَ بِهِ . فَقَالَ لَهُ فَتَاهُ أَرَأَيْتَ إِذْ أَوَيْنَا إِلَى الصَّخْرَةِ فَإِنِّى نَسِيتُ الْحُوتَ ، قَالَ مُوسَى ذَلِكَ مَا كُنَّا نَبْغِى ، فَارْتَدَّا عَلَى آثَارِهِمَا قَصَصًا ، فَلَمَّا انْتَهَيَا إِلَى الصَّخْرَةِ إِذَا رَجُلٌ مُسَجًّى بِثَوْبٍ - أَوْ قَالَ تَسَجَّى بِثَوْبِهِ - فَسَلَّمَ مُوسَى . فَقَالَ الْخَضِرُ وَأَنَّى بِأَرْضِكَ السَّلاَمُ فَقَالَ أَنَا مُوسَى . فَقَالَ مُوسَى بَنِى إِسْرَائِيلَ قَالَ نَعَمْ . قَالَ هَلْ أَتَّبِعُكَ عَلَى أَنْ تُعَلِّمَنِى مِمَّا عُلِّمْتَ رَشَدًا قَالَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًا ، يَا مُوسَى إِنِّى عَلَى عِلْمٍ مِنْ عِلْمِ اللَّهِ عَلَّمَنِيهِ لاَ تَعْلَمُهُ أَنْتَ ، وَأَنْتَ عَلَى عِلْمٍ عَلَّمَكَهُ لاَ أَعْلَمُهُ . قَالَ سَتَجِدُنِى إِنْ شَاءَ اللَّهُ صَابِرًا ، وَلاَ أَعْصِى لَكَ أَمْرًا، فَانْطَلَقَا يَمْشِيَانِ عَلَى سَاحِلِ الْبَحْرِ لَيْسَ لَهُمَا سَفِينَةٌ ، فَمَرَّتْ بِهِمَا سَفِينَةٌ ، فَكَلَّمُوهُمْ أَنْ يَحْمِلُوهُمَا ، فَعُرِفَ الْخَضِرُ ، فَحَمَلُوهُمَا بِغَيْرِ نَوْلٍ ، فَجَاءَ عُصْفُورٌ فَوَقَعَ عَلَى حَرْفِ السَّفِينَةِ ، فَنَقَرَ نَقْرَةً أَوْ نَقْرَتَيْنِ فِى الْبَحْرِ . فَقَالَ الْخَضِرُ يَا مُوسَى ، مَا نَقَصَ عِلْمِى وَعِلْمُكَ مِنْ عِلْمِ اللَّهِ إِلاَّ كَنَقْرَةِ هَذَا الْعُصْفُورِ فِى الْبَحْرِ . فَعَمَدَ الْخَضِرُ إِلَى لَوْحٍ مِنْ أَلْوَاحِ السَّفِينَةِ فَنَزَعَهُ . فَقَالَ مُوسَى قَوْمٌ حَمَلُونَا بِغَيْرِ نَوْلٍ ، عَمَدْتَ إِلَى سَفِينَتِهِمْ فَخَرَقْتَهَا لِتُغْرِقَ أَهْلَهَا قَالَ أَلَمْ أَقُلْ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًا قَالَ لاَ تُؤَاخِذْنِى بِمَا نَسِيتُ . فَكَانَتِ الأُولَى مِنْ مُوسَى نِسْيَانًا . فَانْطَلَقَا فَإِذَا غُلاَمٌ يَلْعَبُ مَعَ الْغِلْمَانِ ، فَأَخَذَ الْخَضِرُ بِرَأْسِهِ مِنْ أَعْلاَهُ فَاقْتَلَعَ رَأْسَهُ بِيَدِهِ . فَقَالَ مُوسَى أَقَتَلْتَ نَفْسًا زَكِيَّةً بِغَيْرِ نَفْسٍ قَالَ أَلَمْ أَقُلْ لَكَ إِنَّكَ لَنْ تَسْتَطِيعَ مَعِىَ صَبْرًا" - قَالَ ابْنُ عُيَيْنَةَ وَهَذَا أَوْكَدُ - "فَانْطَلَقَا حَتَّى إِذَا أَتَيَا أَهْلَ قَرْيَةٍ اسْتَطْعَمَا أَهْلَهَا ، فَأَبَوْا أَنْ يُضَيِّفُوهُمَا ، فَوَجَدَا فِيهَا جِدَارًا يُرِيدُ أَنْ يَنْقَضَّ فَأَقَامَهُ. قَالَ الْخَضِرُ بِيَدِهِ فَأَقَامَهُ . فَقَالَ لَهُ مُوسَى لَوْ شِئْتَ لاَتَّخَذْتَ عَلَيْهِ أَجْرًا . قَالَ هَذَا فِرَاقُ بَيْنِى وَبَيْنِك . قَالَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم « يَرْحَمُ اللَّهُ مُوسَى ، لَوَدِدْنَا لَوْ صَبَرَ حَتَّى يُقَصَّ عَلَيْنَا مِنْ أَمْرِهِمَا."
Tercemesi:
Bize Abdullah b. Muhammed, ona Süfyan, ona Amr, ona da Said b. Cübeyr'in naklettiğine göre kendisi İbn Abbas’a şöyle demiştir:
Nevf el-Bikâlî, rivayette bahsi geçen Musa’nın, peygamber olan Hz. Musa değil başka bir Musa olduğunu söyledi. İbn Abbas 'Allah'ın düşmanı yalan söylemiş' dedi. Bize Ka’b Hz. Peygamber’den (sav) şöyle nakletti: "Musa Peygamber İsrailoğulları arasında konuşma yapıyordu. Kendisine 'İnsanların en bilgili olanı kimdir?' diye sordular. 'Benim' buyurdu. Yüce Allah onu uyardı. Çünkü bu konuda ona bilgi vermemişti. Allah ona şöyle vahyetti: 'İki denizin birleştiği yerde kullarımdan biri var, o senden daha çok bilgilidir.' Bunun üzerine Musa: 'Ya rab! Ona nasıl ulaşabilirim?' diye sordu. Allah 'sepetin içinde bir balık koy, onu nerede kaybedersen o kulum da oradadır' buyurdu. Hz. Musa, hizmetçisi Yuşa b. Nun’u da berberinde götürdü. Sepetin içine de balık koydular. Bir kayalığa gelince (dinlenmek için) başlarını koyup uyudular. Balık da sepetten ayrıldı ve denize doğru kendine bir yol açarak ilerleyip gitti. Böyle bir yolun açılmasına Musa ve hizmetçisi çok şaşırdılar. Gece ve gündüzlerinin kalan kısmında yola devam ettiler. Sabah olunca Musa hizmetçisi Yuşa’ya öğle yemeğimizi getir çok bu seyahat bizi yordu' dedi. Hz. Musa emredildiği yeri geçene kadar herhangi bir yorgunluk hissetmemişti. Hizmetçisi ona şöyle dedi: 'Gördün mü, kayalıkta dinlendiğimizde balığı nasıl da unuttum'. Hz. Musa 'İstediğimiz de buydu' dedi ve izlerini takip edip geldikleri yerden geriye döndüler. Kayalığa vardıklarında elbisesine bürünmüş bir adam gördüler. Hz. Musa ona selam verdi. Hızır: 'Senin torağındaki bu selam nereden?' diye sordu. Hz. Musa 'Ben Musa’yım' diye cevap verdi. Hızır (as): 'İsrailoğullraı’nın Musa’sı mı?' diye sordu. O da 'Evet' dedi. 'Sana öğretilen ilimden bana öğret de sana tabi olayım' deyince (Hızır) 'Sen bana sabredemezsin. Ben de Allah’ın bana verdiği öyle bir bilgi var ki, sen onu bilmezsin. Sen de Allah’ın sana öğrettiği ama benim bilmediğim şeyleri biliyorsun' dedi. Hz. Musa 'İnşallah sabırlı olduğumu ve emrine isyan etmeyeceğimi göreceksin' buyurdu. Sahilde yürümeye başladılar, gemileri yoktu. Oradan bir gemi geçti. Onlarla kendilerini de Almaları için konuştular. Hızır, gemiciler tarafından tanındı. Onları ücretsiz olarak gemiye aldılar. Bir serçe gelip geminin kenarına kondu ve denizden bir iki yudum aldı. Hızır: 'Benim ilmimle senin ilmin Allah’ın ilmini bu serçenin denizden aldığı bir yudum kadar eksiltmez' dedi. Ondan sonra geminin tahtalarından birini söktü. Musa 'Bizi gemilerine hiçbir ücret talep etmeden alan insanların gemilerini mi batıracaksın?' dedi. Hızır: 'Ben sana benimle birlikte sabredemezsin demedim mi?' diye sordu. Hz. Musa 'Unuttuğum şey için beni kınama' buyurdu. Hz. Musa’nın ona ilk karşı çıkışı unutma sebebiyleydi. Yollarına devam ettiler. Diğer çocuklarla oynayan bir çocuk gördüler. Hızır (as) çocuğun başından tutup onu kırıverdi. Musa: 'Tertemiz bir canı haksız yere mi öldürüyorsun!' diye şaşkınlıkla sorunca Hızır 'Ben sana benimle sabredemezsin demedim mi?' diye cevap verdi." İbn Uyeyne: 'Bu ikincisi birincisinden daha sert bir uyarıdır' dedi. "Sonra yollarına devam ettiler. Bir köye vardılar ve ahaliden yemek istediler. Ahali onları misafir etmek istemedi. Yolda yıkılmak üzere olan bir duvar buldular. Hızır o duvarı düzeltti. Eliyle söyledi ve düzeltiverdi. Hz. Musa ona 'İstesen bunun için bir ücret alabilirdin' dedi. Hızır 'işte bu ikimizin ayrılacağı andır' diye karşılık verdi. Hz. Peygamber (sav) (kıssayı anlattıktan sonra) şöyle buyurdu: Allah, Musa’ya rahmet eylesin. Çok isterdik ki, keşke sabretseydi de aralarında geçecek olaylar (Allah tarafından bize Kur’an’da) anlatılsaydı."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, İlim 44, 1/221
Senetler:
1. Ebu Münzir Übey b. Ka'b el-Ensarî (Übey b. Ka'b b. Kays b. Ubeyd b. Zeyd)
2. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
3. Ebu Abdullah Said b. Cübeyr el-Esedî (Said b. Cübeyr)
4. Amr b. Dinar el-Cümahî (Amr b. Dinar)
5. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
6. Ebu Cafer Abdullah b. Muhammed el-Cu'fî (Abdullah b. Muhammed b. Abdullah)
Konular:
Kibir, Kibir ve gurur
Kıssa, Musa Hızır'la kıssası
KTB, İLİM
Peygamberler, Hz. Musa ve Ailesi