Öneri Formu
Hadis Id, No:
32250, B004724
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا يَعْقُوبُ بْنُ إِبْرَاهِيمَ بْنِ سَعْدٍ حَدَّثَنَا أَبِى عَنْ صَالِحٍ عَنِ ابْنِ شِهَابٍ قَالَ أَخْبَرَنِى عَلِىُّ بْنُ حُسَيْنٍ أَنَّ حُسَيْنَ بْنَ عَلِىٍّ أَخْبَرَهُ عَنْ عَلِىٍّ - رضى الله عنه - أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم طَرَقَهُ وَفَاطِمَةَ قَالَ « أَلاَ تُصَلِّيَانِ ». ( رَجْمًا بِالْغَيْبِ ) لَمْ يَسْتَبِنْ . ( فُرُطًا ) نَدَمًا ( سُرَادِقُهَا ) مِثْلُ السُّرَادِقِ ، وَالْحُجْرَةِ الَّتِى تُطِيفُ بِالْفَسَاطِيطِ ، ( يُحَاوِرُهُ ) مِنَ الْمُحَاوَرَةِ ( لَكِنَّا هُوَ اللَّهُ رَبِّى ) أَىْ لَكِنْ أَنَا هُوَ اللَّهُ رَبِّى ثُمَّ حَذَفَ الأَلِفَ وَأَدْغَمَ إِحْدَى النُّونَيْنِ فِى الأُخْرَى. ( زَلَقًا ) لاَ يَثْبُتُ فِيهِ قَدَمٌ. ( هُنَالِكَ الْوَلاَيَةُ ) مَصْدَرُ الْوَلِىِّ. ( عُقُبًا ) عَاقِبَةٌ وَعُقْبَى وَعُقْبَةٌ وَاحِدٌ وَهْىَ الآخِرَةُ قِبَلاً وَقُبُلاً وَقَبَلاً اسْتِئْنَافًا ( لِيُدْحِضُوا ) لِيُزِيلُوا ، الدَّحْضُ الزَّلَقُ.
Tercemesi:
Bize Ali b. Abdullah, ona Yakub b. İbrahim b. Sa'd, ona babası (İbrahim b. Sa'd), ona Sâlih, ona İbn Şihâb, ona Ali b. Hüseyin, ona Hüseyin b. Ali, ona da Hz. Ali (ra) şöyle demiştir:
"Rasulullah (sav) bir gece Ali ile Fâtıma'yı ziyarete gitti ve ona -teheccüde teşvik için-: 'Siz namaz kılmaz mısınız?' Buyurdu.
(Recmen bil-gayb) (Kehf, 18/22) ifadesi apaçık belli olmadı, demektir. (furutan) (Kehf, 18/28), ifadesi, pişman olmak, demektir. (Surâdikuhâ) (Kehf, 18/29) ifadesi, duvar gibi anlamındadır. Duvarlar ve büyük çadırlarla çevrilen hücre gibi. (Ve huve yuhâviruhu) (Kehf, 18/37) ifadesi karşılıklı konuşmak, anlamına gelen 'muhavere' kelimesinin masdarıdır. (Ve lâkinnâ huve'llâhu Rabbî) (Kehf, 18/22), 'Fakat ben (müminim), O Allah da benim Rabb'imdir. Ben Rabb'ime hiçbir şeyi ortak koşmam' anlamına gelir. Sonra 'ene' ifadesinden elif harfini hazfetti de iki nun harfinden birini diğerinin dahil etti. (Zelekan) (Kehf, 18/40) ifadesi ise 'üzerinde ayak sabit olmayan kaypak bir toprak' anlamına gelir. (İşte bu durumda velilik) (Kehf, 18/44) ifadesindeki velilik 'el-Velî' kelimesinin masdarıdır. Ayetin sonundaki (ukuben) ifadesiyle 'akıbet, ukbâ ve ukbetun' hepsi birdir ve ahiret yani son anlamındadır. "Kıbelen", "Kubulen" ve "Kabelen": Gözleri önünde ve açıktan karşılamak anlamındadır. (Li yudhıdû)(Kehf, 18/56) ifadesi 'izale etmeleri için' anlamındadır. 'ed-Dahad' kelimesi ise kayıp gitme ayağın sabit olmaması' demektir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Tefsîr 1, 2/215
Senetler:
1. Ebu Hasan Ali b. Ebu Talib el-Hâşimî (Ali b. Ebu Talib b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Hüseyin b. Ali es-Sibt (Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib b. Abdulmuttalib b. Haşim b. Abdumenaf)
3. Ali b. Hüseyin Zeynelabidin (Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talib)
4. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
5. Ebu Muhammed Salih b. Keysan ed-Devsi (Salih b. Keysan)
6. Ebu İshak İbrahim b. Sa'd ez-Zührî (İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
7. Ebu Yusuf Yakub b. İbrahim el-Kuraşî (Yakub b. İbrahim b. Sa'd b. İbrahim b. Abdurrahman b. Avf)
8. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Kur'an, sahabenin ve tabiunun tefsiri
Kur'an, tefsiri, bazı ayetlerin
Namaz, Teheccüt namazı