Bize Ali b. Adullah, ona Süfyan, ona ez-Zührî, ona Urve, Ebu Humeyd es-Sâidî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) Esed oğulları’ndan İbnu'l-Utebiyye denilen bir adamı zekât toplamak üzere görevlendirdi. İbnu'l-Utebiyye (zekât malını toplayıp) geldiğinde 'Bu, sizindir, bu da bana hediye verilmiştir!' dedi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem (sav) minbere çıktı. –Süfyan, Hz. Peygamber minbere yükseldi ifadesini kullandı.- Sonra Allah'a hamd etti ve Onu övdü, bundan sonra şöyle devam etti: "(Görevlendirdiğimiz) memura ne oluyor ki, biz onu gönderiyoruz, sonunda gelip 'Şu, sizindir, şu da benimdir' diyor? Bu adam babasının ve anasının evinde otursaydı da kendisine hediye verilir miydi yoksa verilmez miydi bir görseydi! Canım (kudret) elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, bu kişi (haksız olarak) bir şey alırsa, kıyamet günü onu boynuna yüklenerek getirecektir. Aldığı mal bir deve ise inleyip bağırarak, sığır ise böğürerek, koyun ise meleyerek gelecektir." Sonra Rasûlullah (sav) ellerini, biz koltuk altlarının bozumtırak rengini görünceye kadar kaldırdı ve üç defa şöyle sordu: "(Yâ Rab!) Tebliğ ettim mi?" Sufyân 'Bu hadisi bize ez-Zührî anlattı' dedi. Ve Hişam da babasından Urve’nin şöyle anlattığını nakletti: 'Bunu kulaklarımla işittim, gözlerimle gördüm. Zeyd b. Sâbit’e de sorunuz. Çünkü o da benimle beraber bu konuşmayı işitmiştir.' ez-Zührî 'Kulaklarımla işittim' cümlesini nakletmemiştir. Buhârî; 'Huvâr', savt=ses demektir. 'el-Cuâru', tec’erûne=böğürüyorlar fiili ile aynı kökten olup, inek böğürmesi gibi böğürme manasındadır, demiştir.
Öneri Formu
Hadis Id, No:
27980, B007174
Hadis:
حَدَّثَنَا عَلِىُّ بْنُ عَبْدِ اللَّهِ حَدَّثَنَا سُفْيَانُ عَنِ الزُّهْرِىِّ أَنَّهُ سَمِعَ عُرْوَةَ أَخْبَرَنَا أَبُو حُمَيْدٍ السَّاعِدِىُّ قَالَ اسْتَعْمَلَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم رَجُلاً مِنْ بَنِى أَسَدٍ يُقَالُ لَهُ ابْنُ الأُتَبِيَّةِ عَلَى صَدَقَةٍ فَلَمَّا قَدِمَ قَالَ هَذَا لَكُمْ وَهَذَا أُهْدِىَ لِى . فَقَامَ النَّبِىُّ صلى الله عليه وسلم عَلَى الْمِنْبَرِ - قَالَ سُفْيَانُ أَيْضًا فَصَعِدَ الْمِنْبَرَ - فَحَمِدَ اللَّهَ وَأَثْنَى عَلَيْهِ ثُمَّ قَالَ: "مَا بَالُ الْعَامِلِ نَبْعَثُهُ ، فَيَأْتِى يَقُولُ هَذَا لَكَ وَهَذَا لِى . فَهَلاَّ جَلَسَ فِى بَيْتِ أَبِيهِ وَأُمِّهِ فَيَنْظُرُ أَيُهْدَى لَهُ أَمْ لاَ ، وَالَّذِى نَفْسِى بِيَدِهِ لاَ يَأْتِى بِشَىْءٍ إِلاَّ جَاءَ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يَحْمِلُهُ عَلَى رَقَبَتِهِ ، إِنْ كَانَ بَعِيرًا لَهُ رُغَاءٌ ، أَوْ بَقَرَةً لَهَا خُوَارٌ ، أَوْ شَاةً تَيْعَرُ " . ثُمَّ رَفَعَ يَدَيْهِ حَتَّى رَأَيْنَا عُفْرَتَىْ إِبْطَيْهِ " أَلاَ هَلْ بَلَّغْتُ " ثَلاَثًا . قَالَ سُفْيَانُ قَصَّهُ عَلَيْنَا الزُّهْرِىُّ . وَزَادَ هِشَامٌ عَنْ أَبِيهِ عَنْ أَبِى حُمَيْدٍ قَالَ سَمِعَ أُذُنَاىَ وَأَبْصَرَتْهُ عَيْنِى ، وَسَلُوا زَيْدَ بْنَ ثَابِتٍ فَإِنَّهُ سَمِعَهُ مَعِى . وَلَمْ يَقُلِ الزُّهْرِىُّ سَمِعَ أُذُنِى . ( خُوَارٌ ) صَوْتٌ ، وَالْجُؤَارُ مِنْ تَجْأَرُونَ كَصَوْتِ الْبَقَرَةِ .
Tercemesi:
Bize Ali b. Adullah, ona Süfyan, ona ez-Zührî, ona Urve, Ebu Humeyd es-Sâidî’nin şöyle anlattığını rivayet etti: Hz. Peygamber (sav) Esed oğulları’ndan İbnu'l-Utebiyye denilen bir adamı zekât toplamak üzere görevlendirdi. İbnu'l-Utebiyye (zekât malını toplayıp) geldiğinde 'Bu, sizindir, bu da bana hediye verilmiştir!' dedi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem (sav) minbere çıktı. –Süfyan, Hz. Peygamber minbere yükseldi ifadesini kullandı.- Sonra Allah'a hamd etti ve Onu övdü, bundan sonra şöyle devam etti: "(Görevlendirdiğimiz) memura ne oluyor ki, biz onu gönderiyoruz, sonunda gelip 'Şu, sizindir, şu da benimdir' diyor? Bu adam babasının ve anasının evinde otursaydı da kendisine hediye verilir miydi yoksa verilmez miydi bir görseydi! Canım (kudret) elinde bulunan Allah’a yemin ederim ki, bu kişi (haksız olarak) bir şey alırsa, kıyamet günü onu boynuna yüklenerek getirecektir. Aldığı mal bir deve ise inleyip bağırarak, sığır ise böğürerek, koyun ise meleyerek gelecektir." Sonra Rasûlullah (sav) ellerini, biz koltuk altlarının bozumtırak rengini görünceye kadar kaldırdı ve üç defa şöyle sordu: "(Yâ Rab!) Tebliğ ettim mi?" Sufyân 'Bu hadisi bize ez-Zührî anlattı' dedi. Ve Hişam da babasından Urve’nin şöyle anlattığını nakletti: 'Bunu kulaklarımla işittim, gözlerimle gördüm. Zeyd b. Sâbit’e de sorunuz. Çünkü o da benimle beraber bu konuşmayı işitmiştir.' ez-Zührî 'Kulaklarımla işittim' cümlesini nakletmemiştir. Buhârî; 'Huvâr', savt=ses demektir. 'el-Cuâru', tec’erûne=böğürüyorlar fiili ile aynı kökten olup, inek böğürmesi gibi böğürme manasındadır, demiştir.
Açıklama:
Memurun hediye alması, ganimet malından aşırmak/ kamu malını zimmete geçirmek şeklinde kabul edilmektedir. (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, 10/233 [20474])
Diğer varyantlar: M004738; M004739; M004740; B002597; B006636; B006979; B007197; DM001711; DM002535; D002946.
Yazar, Kitap, Bölüm:
Buhârî, Sahîh-i Buhârî, Ahkâm 24, 2/705
Senetler:
1. Ebu Humeyd Abdurrahman b. Sa'd es-Sâ'îdî (Münzir b. Sa'd b. Malik)
2. Urve b. Zübeyr el-Esedî (Urve b. Zübeyr b. Avvam b. Huveylid b. Esed)
3. Ebu Bekir Muhammed b. Şihab ez-Zührî (Muhammed b. Müslim b. Ubeydullah b. Abdullah b. Şihab)
4. Ebu Muhammed Süfyan b. Uyeyne el-Hilâlî (Süfyân b. Uyeyne b. Meymûn)
5. Ebu Hasan Ali b. el-Medînî (Ali b. Abdullah b. Cafer b. Necîh)
Konular:
Hediye, işçilere hediye vermek
Hediye, Zekat memurunun hediye alması
RÜŞVET
Yolsuzluk, Devlet Malını çalmak
Zekat, memurunun adil olması