Öneri Formu
Hadis Id, No:
217193, İHS001046
Hadis:
1046 - أَخْبَرَنَا الْفَضْلُ بْنُ الْحُبَابِ الْجُمَحِيُّ، حَدَّثَنَا الْقَعْنَبِيُّ، عَنْ مَالِكٍ، عَنِ الْعَلَاءِ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ، عَنْ أَبِيهِ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ الْمَقْبَرَةَ، فَقَالَ: «السَّلَامُ عَلَيْكُمْ دَارَ قَوْمٍ مُؤْمِنِينَ , وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لَاحِقُونَ , وَدِدْتُ أَنِّي قَدْ رَأَيْتُ إِخْوَانَنَا» , قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلَسْنَا إِخْوَانَكَ؟، قَالَ: «بَلْ أَصْحَابِي، وَإِخْوَانُنَا الَّذِينَ لَمْ يَأْتُوا بَعْدُ، وَأَنَا فَرَطُكُمْ عَلَى الْحَوْضِ» , قَالُوا: يَا رَسُولَ اللَّهِ، كَيْفَ تَعْرِفُ مَنْ يَأْتِي بَعْدَكَ مِنْ أُمَّتِكَ؟، فَقَالَ: «أَرَأَيْتَ لَوْ كَانَتْ لِرَجُلٍ خَيْلٌ غُرٌّ مُحَجَّلَةٌ فِي خَيْلٍ دُهْمٍ بُهْمٍ، أَلَا يَعْرِفُ خَيْلَهُ؟ » قَالُوا: بَلَى يَا رَسُولَ اللَّهِ ,، قَالَ: «فَإِنَّهُمْ يَأْتُونَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ غُرًّا مُحَجَّلِينَ مِنَ الْوُضُوءِ، وَأَنَا فَرَطُهُمْ عَلَى الْحَوْضِ، فَلَيُذَادَنَّ رِجَالٌ عَنْ حَوْضِي كَمَا يُذَادُ الْبَعِيرُ الضَّالُّ، أُنَادِيهِمْ: أَلَا هَلُمَّ، أَلَا هَلُمَّ، فَيُقَالُ: إِنَّهُمْ قَدْ بَدَّلُوا بَعْدَكَ , فَأَقُولُ: فَسُحْقًا , فَسُحْقًا، فَسُحْقًا»
قَالَ أَبُو حَاتِمٍ: الِاسْتِثْنَاءُ يَسْتَحِيلُ فِي الشَّيْءِ الْمَاضِي، وَإِنَّمَا يَجُوزُ الِاسْتِثْنَاءُ فِي الْمُسْتَقْبَلِ مِنَ الْأَشْيَاءِ.
وَحَالُ الْإِنْسَانِ فِي الِاسْتِثْنَاءِ عَلَى ضَرْبَيْنِ، إِذَا اسْتَثْنَى فِي إِيمَانِهِ: فَضَرْبٌ مِنْهُ يُطْلَقُ مُبَاحٌ لَهُ ذَلِكَ، وَضَرْبٌ آخَرُ إِذَا اسْتَثْنَى فِيهِ الْإِنْسَانُ كَفَرَ.
وَأَمَّا الضَّرْبُ الَّذِي لَا يَجُوزُ ذَلِكَ، فَهُوَ أَنْ يُقَالَ لِلرَّجُلِ: أَنْتَ مُؤْمِنٌ بِاللَّهِ، وَمَلَائِكَتِهِ، وَكُتُبِهِ، وَرُسُلِهِ، وَالْجَنَّةِ وَالنَّارِ، وَالْبَعْثِ وَالْمِيزَانِ، وَمَا يُشْبِهُ هَذِهِ الْحَالَةَ؟ فَالْوَاجِبُ عَلَيْهِ أَنْ يَقُولَ: أَنَا مُؤْمِنٌ بِاللَّهِ حَقًّا، وَمُؤْمِنٌ بِهَذِهِ الْأَشْيَاءِ حَقًّا، فَمَتَى مَا اسْتَثْنَى فِي هَذَا كَفَرَ.
وَالضَّرْبُ الثَّانِي: إِذَا سُئِلَ الرَّجُلُ: إِنَّكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ الَّذِي يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ، وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ، وَهُمْ فِيهَا خَاشِعُونَ، وَعَنِ اللَّغْوِ مُعْرِضُونَ؟ فَيَقُولُ: أَرْجُو أَكُونَ مِنْهُمْ إِنْ شَاءَ اللَّهُ.
أَوْ يُقَالُ لَهُ: أَنْتَ مِنْ أَهْلِ الْجَنَّةِ؟ فَيَسْتَثْنِي أَنْ يَكُونَ مِنْهُمْ.
وَالْفَائِدَةُ فِي الْخَبَرِ حَيْثُ، قَالَ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: «وَإِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لَاحِقُونَ» , أَنَّهُ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ دَخَلَ بَقِيعَ الْغَرْقَدِ فِي نَاسٍ مِنْ أَصْحَابِهِ، فِيهِمْ مُؤْمِنُونَ وَمُنَافِقُونَ، فَقَالَ: «إِنَّا إِنْ شَاءَ اللَّهُ بِكُمْ لَاحِقُونَ» , وَاسْتَثْنَى الْمُنَافِقِينَ أَنَّهُمْ إِنْ شَاءَ اللَّهُ يُسْلِمُونَ، فَيَلْحَقُونَ بِكُمْ، عَلَى أَنَّ اللُّغَةَ تُسَوِّغُ إِبَاحَةَ الِاسْتِثْنَاءِ فِي الشَّيْءِ الْمُسْتَقْبَلِ وَإِنْ لَمْ يَشُكَّ فِي كَوْنِهِ، لِقَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ: {لَتَدْخُلُنَّ الْمَسْجِدَ الْحَرَامَ إِنْ شَاءَ اللَّهُ آمِنَيْنِ} الفتح: 27
Tercemesi:
Bize el-Fadl İbnü'l-Hübâb el-Cumahî haber verdi: El-Ka'nebî bize Mâlik'ten, o da el-Alâ İbn Abdurrahmân'dan, o da babasından, o da Ebû Hureyre'den anlattı:
Allâh'ın Elçisi sas mezarlığa girdi ve dedi ki: Selam size ey mümin bir kavmin yurdu, bizler de inşâllah sizlere kavuşacağız; kardeşlerimizi görmeyi çok isterdim.
Dediler ki:
-Bizler senin kardeşlerin değil miyiz ey Allâh'ın Elçisi!
-Hayır, sizler benim arkadaşlarımsınız. Kardeşlerimiz ise henüz gelmemiş olanlardır. Sizden önce Havuz'un başına varacak kişi benim.
-Ey Allâh'ın Elçisi, senden sonra ümmetinden gelecek olanları nasıl tanıyacaksın?!
-Düşünsenize, bir adamın alınları beyaz, ayakları sekili atları olsa ve bunlar, renklerine hiçbir renk karışmamış simsiyah bir takım atlar arasında bulunsa, bu adam atlarını tanımaz mı?
-Elbette tanır, ey Allâh'ın Elçisi.
-İşte onlar Kıyâmet günü abdestlerinden ötürü alınları nurlu, el ve ayakları sekili oldukları halde gelirler. Onlardan önce de Havuz'un başına varacak kişi benim. Başıboş develerin kovulması gibi bir takım insanlar, havuzumun başından kesinlikle kovulacaklardır. Ben onları, gelin gelin, diye çağırırım. Bana, onlar senden sonra sözlerinde durmadılar, denir. Ben de: uzak olsunlar, uzak olsunlar, derim.
Ebû Hâtim (İbn Hibbân) (ra): Geçmişteki bir şey için istisna söz konusu olamaz. İstisna ancak gelecekteki şeylerde söz konusudur. İstisna konusunda insan için iki durum vardır: Örneğin imanı konusunda bir istisnada bulunursa, bunun bir türü kendisine serbesttir, yapmasında bir sakınca yoktur; diğer bir türü ise sakıncalıdır ve yapıldığı takdirde küfre düşürür.
Yapılması caiz olmayan istisna şudur: Bir adama: Sen Allâh'a, meleklerine, kitaplarına, elçilerine, Cennete, Cehenneme, öldükten sonra dirilmeye, mizan'a ve buna eşdeğer şeylere inanıyor musun? diye sorulur. O da bunlara şöyle demelidir: Ben Allâh'a ve bu saydıklarınıza gerçekten inanıyorum. Ne zaman adam bu söylediklerinde bir istisnada bulunursa, o zaman küfre düşer.
İkinci tür istisna ise kişiye : Sen namaz kılan, zekâtını veren ve namazlarında huşû içinde bulunan, boş ve yararsız işlerden yüz çeviren müminlerden misin? denildiğinde kişinin şöyle cevap vermesidir: Umuyorum onlardan biriyimdir inşâllah. Ya da kendisine: Sen Cennet halkından mısın dendiğinde, onlardan biri olacağını istisna yaparak söylemesidir.
Bu haberde görülüyor ki, Peygamber sas Ğarkad Mezarlığı'na, içlerinde müminlerin ve münafıkların bulunduğu bir grup arkadaşıyla birlikte girdiğinde: Bizler de, Allâh dilerse, size yakında kavuşacağız, buyurdu. Böylece, 'Allâh dilerse, Müslüman olur ve size kavuşurlar' demek suretiyle münafıkları istisna etmiş oldu. Çünkü dil, olacağı hususunda kuşku duyulmayan bir şeyde dahi istisnalı konuşmaya elverişlidir. Nitekim Cenabı Hak (ac) şöyle buyurmuştur: Andolsun ki, Allâh dilerse, siz güven içinde Mescid-i Haram'a gireceksiniz.
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Hibban, Sahih-i İbn Hibban, Tahâret 1046, 3/321
Senetler:
1. Ebu Hureyre ed-Devsî (Abdurrahman b. Sahr)
2. Ebu Alâ Abdurrahman b. Yakub el-Cühenî (Abdurrahman b. Yakub)
3. Alâ b. Abdurrahman el-Hırakî (Alâ b. Abdurrahman b. Yakub)
4. Ebu Abdullah Malik b. Enes el-Esbahî (Malik b. Enes b. Malik b. Ebu Amir)
5. Ebu Abdurrahman Abdullah b. Mesleme el-Harisî (Abdullah b. Mesleme b. Ka'neb)
6. Fadl b. Hubâb el-Cumahi (Fadl b. Amr b. Muhammed b. Sahr)
Konular:
Kabir, ziyareti
KTB, SELAM