Bize Abdüla‘la, ona İbn İshak, ona Abdulmelik b. Ebu Bekir, ona Zuhrî, ona Ubeydullâh b. Abdullah b. Utbe, ona da İbn Abbâs şöyle demiştir:
"Mina’da, Ömer b. Hattâb ile birlikte bulunduğumuz günlerde, Abdurrahman b. Avf’a gider, ona Kur’ân öğretirdim. Bir gün evine gittim, fakat onu bulamadım. Bana, 'Emîru’l-Mü’minîn’in yanındadır' denildi. Onu bekledim. Yanıma geldiğinde bana, 'Bugün Ömer öyle bir öfkelendi ki, hilafete geçtiğinden beri benzerini görmedim' dedi. Ben de 'Neden?' diye sordum, şöyle dedi: Ensâr’dan iki kişi, Ebu Bekir’in biatinden bahsedip 'Vallahi o iş ani oldu, oldu bittiye getirildi. Ama eğer bu (halife) vefat edecek olursa, kişi sevdiğine gider, onun elinden tutup biat eder, kimse de bunu engelleyemez. İş olması gerektiği gibi olur' demiş ve bu söz de Ömer'e ulaşmış. Bunun üzerine Ömer, insanlara hitap etmeye niyetlendi. Ben kendisine 'Bunu yapma, ey Emîru’l-Mü’minîn! Çünkü sen şu anda Arap kabilelerinin her yanından insanların toplandığı bir beldedesin. Eğer sen burada bir söz söylersen, o söz senden nakledilir, bütün diyarlara yayılır ve bunun neticesinde ne olacağı bilinmez. Seninle aynı görüşte olup, seni destekleyecek olanlar ise ancak Medine’ye dönenler olacaktır' dedim."
"Medine’ye döndüğümüzde, ben erkenden mescide gittim, minberin sağ tarafındaki sütuna yaslandım. O esnada Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl yanıma geldi, oturdu. Ona 'Ömer, bugün hilafete geçtiğinden beri söylemediği bir sözü söyleyecek' dedim. O 'Ne söyleyecek olabilir?' diye sordu, bende' Birazdan duyarsın' dedim. Halk toplanınca Ömer çıktı, minbere oturdu. Allah’a hamd etti, sena etti, sonra Rasulullah'ı (sav) anıp salat ve selam getirdi. Ardından şöyle dedi:"
"Allah, Rasulullâh'ı (sav) aramızda bıraktı, O’na Allah’tan vahiy gelir, O bu vahiyle helâl kılar, haram kılardı. Sonra Allah, Rasulü’nü vefat ettirdi. Allah, ondan dilediğini kaldırdı, dilediğini bıraktı. Biz de kalanına tutunduk, bazıları ise bizden geçti. Bizim Kur'an'da okuduğumuz şeylerden biri de 'Babalarınızdan yüz çevirmeyin. Çünkü babalarınızdan yüz çevirmeniz, sizin için küfürdür' ayetiydi. Recm ayeti indi, bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) recmi uyguladı, biz de onunla birlikte recmettik. Muhammed’in nefsi elinde olana yemin ederim ki, ben onu ezberledim, öğrendim, idrak ettim. Eğer 'Ömer Mushaf'a, içinde olmayanı yazdı' denilmeyecek olsaydı, onu kendi elimle yazardım. Recim, üç hâlde uygulanır: Hamilelik ile sabit olursa, kişinin kendi ikrarıyla olursa, yahut Allah’ın emrettiği şekilde adaletli şahitlerle sabit olursa."
"Bazı kimselerin, Ebu Bekir’in hilafeti hakkında, ‘O, ani ve hazırlıksız oldu, oldu bittiye getirildi' dedikleri kulağıma geldi. Evet, öyleydi, ancak Allah onun hayrını verdi, şerrinden korudu. Siz, insanların boyunlarını ona yöneltip koştuğu gibi, başka birine koşacak olmanızdan sakının. Rasulullâh (sav) vefat ettiğinde, Ensâr’ın Sâide oğullarında Sa‘d b. Ubâde ile toplanıp ona biat ettikleri haberi bize ulaştı. Bunun üzerine Ebu Bekir, Ebu Ubeyde b. Cerrâh ve ben oraya yöneldik.; İslâm’da bir gedik açmalarından endişe ediyorduk. Bizi, Ensâr’dan iki güvenilir adam; Uveym b. Sâide ve Ma‘n b. Adiyy karşıladı. Bize, 'Nereye gidiyorsunuz?' dediler. Biz de, 'Kavminize gidiyoruz, onların durumu bize ulaştı' dedik. Onlar, 'Geri dönün; size muhalefet etmeyecekler, hoşunuza gitmeyen bir şey de olmayacak' dediler. Fakat biz gitmeyi tercih ettik. İçimden bir konuşma hazırlamıştım. Onlara ulaştığımızda, Sa'd b. Ubâde hasta hâlde, sedirinde oturuyordu. Ensâr 'Bizden bir emir, sizden bir emir olsun' dedi. Hubâb b. Münzir ayağa kalktı ve 'Ben, bu işin direği ve sağlam hurma fidanıyım. Eğer isterseniz, vallahi bu işi başa alırız' dedi. Ebu Bekir 'Sakin olun' dedi. Ben konuşmaya niyetlendim ama o 'Sus, ey Ömer' dedi. Sonra Allah’a hamd etti, sena etti ve şöyle dedi:"
"Ey Ensâr topluluğu! Vallahi sizin üstünlüğünüzü, İslâm’daki hizmetinizi, hakkınızı inkâr etmeyiz. Fakat siz de biliyorsunuz ki, Kureyş kabilesi, Araplar arasında öyle bir konumdadır ki, Araplar ancak onlardan birine ittifak eder. Biz emirleriz, siz vezirlersiniz. Allah’tan korkun, İslâm’ı bölmeyin, İslâm’da ilk fitneyi çıkaran olmayın. Ben, size şu iki kişiden birini uygun görüyorum: Ben veya Ebu Ubeyde b. Cerrâh. Hangisine biat ederseniz, o sizin için güvenilir kişidir. Vallahi o gün, sadece 'Vallahi, günaha girmeden öldürülüp dirilmek, sonra yine öldürülüp dirilmek, benim için Ebu Bekir’in bulunduğu bir topluluğa emir olmaktan daha hayırlıdır' ifadem haricinde, söylemek istediğim her şeyi Ebu Bekir söyledi. Sonra ben 'Ey Ensâr topluluğu! Ey Müslümanlar! Rasulullâh'dan (sav) sonra bu işe en layık olan kişi, mağarada ikinin ikincisi olan, önde gelen ve üstün olan Ebu Bekir’dir' dedim. Elini tuttum. Ensâr’dan bir adam, benim elimden önce onun eline biat etti. Sonra ben biat ettim, ardından insanlar topluca biat ettiler. Sa‘d b. Ubâde’ye yüklenildi ve Halk, 'kahrolsun Sa'd' dedi. Ben de, 'Onu dışlayın, Allah da kahretsin!' dedim. Böylece Allah, Müslümanların işini Ebu Bekir ile bir araya getirdi. Vallahi dediğiniz gibi oldu: Allah hayrını verdi, şerrinden korudu. Kim bu yolla (ani, hazırlıksız bir şekilde) davette bulunursa, onun ne kendisine ne de ona biat edene biat geçerli değildir."
"Mina’da, Ömer b. Hattâb ile birlikte bulunduğumuz günlerde, Abdurrahman b. Avf’a gider, ona Kur’ân öğretirdim. Bir gün evine gittim, fakat onu bulamadım. Bana, 'Emîru’l-Mü’minîn’in yanındadır' denildi. Onu bekledim. Yanıma geldiğinde bana, 'Bugün Ömer öyle bir öfkelendi ki, hilafete geçtiğinden beri benzerini görmedim' dedi. Ben de 'Neden?' diye sordum, şöyle dedi: Ensâr’dan iki kişi, Ebu Bekir’in biatinden bahsedip 'Vallahi o iş ani oldu, oldu bittiye getirildi. Ama eğer bu (halife) vefat edecek olursa, kişi sevdiğine gider, onun elinden tutup biat eder, kimse de bunu engelleyemez. İş olması gerektiği gibi olur' demiş ve bu söz de Ömer'e ulaşmış. Bunun üzerine Ömer, insanlara hitap etmeye niyetlendi. Ben kendisine 'Bunu yapma, ey Emîru’l-Mü’minîn! Çünkü sen şu anda Arap kabilelerinin her yanından insanların toplandığı bir beldedesin. Eğer sen burada bir söz söylersen, o söz senden nakledilir, bütün diyarlara yayılır ve bunun neticesinde ne olacağı bilinmez. Seninle aynı görüşte olup, seni destekleyecek olanlar ise ancak Medine’ye dönenler olacaktır' dedim."
"Medine’ye döndüğümüzde, ben erkenden mescide gittim, minberin sağ tarafındaki sütuna yaslandım. O esnada Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl yanıma geldi, oturdu. Ona 'Ömer, bugün hilafete geçtiğinden beri söylemediği bir sözü söyleyecek' dedim. O 'Ne söyleyecek olabilir?' diye sordu, bende' Birazdan duyarsın' dedim. Halk toplanınca Ömer çıktı, minbere oturdu. Allah’a hamd etti, sena etti, sonra Rasulullah'ı (sav) anıp salat ve selam getirdi. Ardından şöyle dedi:"
"Allah, Rasulullâh'ı (sav) aramızda bıraktı, O’na Allah’tan vahiy gelir, O bu vahiyle helâl kılar, haram kılardı. Sonra Allah, Rasulü’nü vefat ettirdi. Allah, ondan dilediğini kaldırdı, dilediğini bıraktı. Biz de kalanına tutunduk, bazıları ise bizden geçti. Bizim Kur'an'da okuduğumuz şeylerden biri de 'Babalarınızdan yüz çevirmeyin. Çünkü babalarınızdan yüz çevirmeniz, sizin için küfürdür' ayetiydi. Recm ayeti indi, bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) recmi uyguladı, biz de onunla birlikte recmettik. Muhammed’in nefsi elinde olana yemin ederim ki, ben onu ezberledim, öğrendim, idrak ettim. Eğer 'Ömer Mushaf'a, içinde olmayanı yazdı' denilmeyecek olsaydı, onu kendi elimle yazardım. Recim, üç hâlde uygulanır: Hamilelik ile sabit olursa, kişinin kendi ikrarıyla olursa, yahut Allah’ın emrettiği şekilde adaletli şahitlerle sabit olursa."
"Bazı kimselerin, Ebu Bekir’in hilafeti hakkında, ‘O, ani ve hazırlıksız oldu, oldu bittiye getirildi' dedikleri kulağıma geldi. Evet, öyleydi, ancak Allah onun hayrını verdi, şerrinden korudu. Siz, insanların boyunlarını ona yöneltip koştuğu gibi, başka birine koşacak olmanızdan sakının. Rasulullâh (sav) vefat ettiğinde, Ensâr’ın Sâide oğullarında Sa‘d b. Ubâde ile toplanıp ona biat ettikleri haberi bize ulaştı. Bunun üzerine Ebu Bekir, Ebu Ubeyde b. Cerrâh ve ben oraya yöneldik.; İslâm’da bir gedik açmalarından endişe ediyorduk. Bizi, Ensâr’dan iki güvenilir adam; Uveym b. Sâide ve Ma‘n b. Adiyy karşıladı. Bize, 'Nereye gidiyorsunuz?' dediler. Biz de, 'Kavminize gidiyoruz, onların durumu bize ulaştı' dedik. Onlar, 'Geri dönün; size muhalefet etmeyecekler, hoşunuza gitmeyen bir şey de olmayacak' dediler. Fakat biz gitmeyi tercih ettik. İçimden bir konuşma hazırlamıştım. Onlara ulaştığımızda, Sa'd b. Ubâde hasta hâlde, sedirinde oturuyordu. Ensâr 'Bizden bir emir, sizden bir emir olsun' dedi. Hubâb b. Münzir ayağa kalktı ve 'Ben, bu işin direği ve sağlam hurma fidanıyım. Eğer isterseniz, vallahi bu işi başa alırız' dedi. Ebu Bekir 'Sakin olun' dedi. Ben konuşmaya niyetlendim ama o 'Sus, ey Ömer' dedi. Sonra Allah’a hamd etti, sena etti ve şöyle dedi:"
"Ey Ensâr topluluğu! Vallahi sizin üstünlüğünüzü, İslâm’daki hizmetinizi, hakkınızı inkâr etmeyiz. Fakat siz de biliyorsunuz ki, Kureyş kabilesi, Araplar arasında öyle bir konumdadır ki, Araplar ancak onlardan birine ittifak eder. Biz emirleriz, siz vezirlersiniz. Allah’tan korkun, İslâm’ı bölmeyin, İslâm’da ilk fitneyi çıkaran olmayın. Ben, size şu iki kişiden birini uygun görüyorum: Ben veya Ebu Ubeyde b. Cerrâh. Hangisine biat ederseniz, o sizin için güvenilir kişidir. Vallahi o gün, sadece 'Vallahi, günaha girmeden öldürülüp dirilmek, sonra yine öldürülüp dirilmek, benim için Ebu Bekir’in bulunduğu bir topluluğa emir olmaktan daha hayırlıdır' ifadem haricinde, söylemek istediğim her şeyi Ebu Bekir söyledi. Sonra ben 'Ey Ensâr topluluğu! Ey Müslümanlar! Rasulullâh'dan (sav) sonra bu işe en layık olan kişi, mağarada ikinin ikincisi olan, önde gelen ve üstün olan Ebu Bekir’dir' dedim. Elini tuttum. Ensâr’dan bir adam, benim elimden önce onun eline biat etti. Sonra ben biat ettim, ardından insanlar topluca biat ettiler. Sa‘d b. Ubâde’ye yüklenildi ve Halk, 'kahrolsun Sa'd' dedi. Ben de, 'Onu dışlayın, Allah da kahretsin!' dedim. Böylece Allah, Müslümanların işini Ebu Bekir ile bir araya getirdi. Vallahi dediğiniz gibi oldu: Allah hayrını verdi, şerrinden korudu. Kim bu yolla (ani, hazırlıksız bir şekilde) davette bulunursa, onun ne kendisine ne de ona biat edene biat geçerli değildir."
Açıklama:
Yazar, Kitap, Bölüm:
İbn Ebî Şeybe, Musannef-i İbn Ebû Şeybe, Meğâzî 38198, 20/574
Senetler:
1. İbn Abbas Abdullah b. Abbas el-Kuraşî (Abdullah b. Abbas b. Abdülmuttalib b. Haşim b. Abdümenaf)
2. Ebu Abdullah Ubeydullah b. Abdullah el-Hüzeli (Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesud b. Gâfil)
Konular:
Ensar, Ensara kin beslemek
KTB, VAHİY